Her sabah işe giderken, yolun iki
yanındaki devasa panolar vasıtası ile birbirine komşu iki belediyenin ne
yaptığı, ne düşündüğü konusunda irfan ve fikir sahibi oluyorum. Bizimle bu kocaman
naylon yüzeyler vasıtası ile muazzam bir
görsel iletişim halindeler. Bu iş
eskinin çay ocağı diyafonları gibi bi parça tek taraflı elbette. Onlar asıyor,
biz okuyoruz. Faaliyetler, duygular, yapılanlar, yapılması düşünülenler,
yapılamayacaklar, yapılmasa daha iyi olacaklar ve hizmetler gerçek zamanlı
olarak hep sıralanıyor. Şu “hizmet” işi
çok önemli. Kocaman bir kentin periferisinde arsızca büyüyen bu alanlarda her gün çok can sıkıcı bin bir türlü işle
uğraşmak zorunda kaldıklarından/kalacaklarından emin olduğum bu kişiler belediye başkanlığı görevine bir
kez daha seçilmiş oldukları, bizlerin
hizmetkarı olacakları için, günlerce teşekkür ettiler oradan. Şöyle sağ elini
yüreğin üstüne bastırıp, hamiyetten hafifçe yaşarmış gözlerle gökyüzüne baktı
bir tanesi. O yorucu, dertli işe memur edilmiş olduklarına öyle
müteşekkirler, öyle sevinçliler ki bu
minnettarlık karşısında insan
kendini mahcup ve tuhaf hissediyor.
Geçenlerde eve dönüş yolu
tarafında “tarihimizde bir ilk” manşeti
ile Belediyespor’un bilmem kaçıncı lige çıktığı muştulandı. Böyle okuyunca sanki belediyenin futbol takımı son 340 yıldır bir
yerlere gelmek için çırpınıyor da, bu yıl başarılmış gibi geliyor kulağa değil
mi? Hayır değil. Belediyemiz zaten 1988 yılında kurulmuş! Ama etrafındaki her şeyin anlık ve köksüz olduğu, birkaç on
yıl öncenin boş kamu arazisi ve ormanlardan tırtıklanıp, bağ bahçelerin devşirilmesi
ile yerleşime açılan ve nüfus yapısı,
gündelik yaşam, yapılaş-a-mama
pratikleri ile de esasen doğu Karadeniz’de veya Orta Anadolu'da olması gereken bu yerlerin
övüneceği fazla da bir şey de yok.
Yakın zaman önce iki belediye de,
doğal olarak şu bahsettiğim mecradan anneler gününü kutladı. Ama bir tarafla
yadsınan, yerilen diğer tarafla da içten içe özenilen, benzemeye çalışılan o batıdan ithal her şeyde olduğu gibi bu da can
sıkıntılı bir iş işte. 1900’lerin başında ABeDe’nin bilmem hangi ücra köşesinde
yeşermiş bir uygulamayı al - üstelik pagan ve erken Hristiyan motifler de cabası - aynı ayın sonunda "fetih"i kutlamaya hazırlanan o büyük,
o şanlı İslam kentinin varoşlarında
yola bakan bir yamaçta kutla! Zor gerçekten. Bu sıkıntının benzer açmazlısı da
sevgi(liler) günü sanırım.
Her iki belediye de kendine uygun
görünen farklı yolları deniyor:
Daha “batılı” bir yaşam biçimi
yansıtmaya hevesli görünen, yerleşim
alanını bu tema üzerine kurgulayanın
panosundaki kadın ve çocuk belediyenin mücavir alanından birkaç bin
kilometre öteden, mesela Malmö veya Oslo’dan sesleniyorlar. Birer homo sapiens olmaları dışında onlarla hiçbir
ortak noktamız yok. Neden bu insanların seçilmiş olduğu, Belediye'nin mesajlarını neden
gerçek yaşamdan bu denli uzak modeller üzerinden verdikleri üzerinde durmaya değer. “İnsan
odaklı”, halka yakın olma iddiasında ve bu denli kıvrak, iş bilir yerel yönetimlerin bilinçsiz yapacağı tercihler değil. Belki de nazikçe "hacı bu iş bize gelmez, sosyal zorunluluk icabı yapıyoruz ama, batının icadını da varsın batılılar kutlasın" deniyor.
Diğer belediyenin böyle bir
iddiası yok. Geleneksel, Türk –İslam dünyasına daha yakın bir tutumla
hazırlamış naylonunu. Onlarınkinde baş örtülü genç bir anne ve çocuğu var. Ama nedense
bugün tercih edilen, her yerde, özellikle o belediyenin sınırlarında görmeye
alışık olduğum biçimi ile değil de, ondokuz veya yirminci yüzyıl başlarında
kullanılan, belki çocukluğumuzdaki yaşlıların evde tercih ettikleri bir
tarz bu. Baş örtüsü oldukça muğlak, suya
sabuna dokunmaz bir biçimde sergileniyor (örtünün geri kalanını bile
göremiyoruz. panonun dışında kalıyor). Belediye sınırlarında oturanların çoğunluklu tercihi,
yerel yönetimin bakış açısı ve mevcut siyasal zeminin sağlamlığı göz önüne alındığında
fazlasıyla utangaç, neredeyse yersiz bir hassasiyet sergiliyorlar sanki.
Neredeyse karşılıklı
yerleştirilmiş bu iki pano yaşam biçimi, dünya görüşü, gündelik yaşam
algısı ve popülizmin sınırları konusunda birbirinden çok
farklı ve ilginç şeyler söylüyorlar da, sanırım ben kavrayamıyorum.
Aynen sıkıcı ve yorucu bir işe yeniden
seçildikleri için bizlere tekrar tekrar teşekkür eden o yerel yöneticileri
bi türlü anlayamadığım gibi...
Arz Ederim,
BvP
2 yorum:
Yaşıtım olan ilk belediyede çalışan kişi tam bir tembel. Gugıla anneler günü yazmış. Diğer belediyede ise yavaş adımlarla koridorda ilerleyen gri takımlı erkekler çalışıyor. İkincisindeki o "ilk aşkımız" lafından ise o kadar tiksindim ki anlatıp uzatmayacağım. Anlatmadım ama olmamalı yani. Of
Doğru; gri (koyu renk elbette) takım elbiseler ve düğümü gevşekçe kravatlar, çerçevesiz gözlükler.
Yine doğru; "İlk aşkımız" hususu bende de aynı etkiyi bırakıp, ondan özellikle bahsetmek isteksizliğine sebebiyet verdi.
Yorum Gönder