Büyük Şefler, Camiler, "Rezidans"lar. Dolu Dolu On Yıl |
Ankara’ya her gidişte gaza gelip, kentin müthiş yapı stoğu ile
ilgili bir şeyler yazmaya kalkıyorum ama, sonu araya giren bin bir türlü başka
şey ve –hadi, açığını söyleyeyim- tembellik yüzünden hüsran oluyor. “Müthiş
yapı stoğu” ile kastım, hangi saiklerle tercih edildiği ve yapılaşma kararlarının ne türlü şekillendiği benim için tümüyle
anlaşılmaz alanları kaplayan, Orta Anadolu insanının yanıp tutuştuğu türlü
özlemin yâresine melhem çok katlı konut yığınları değil tabii. Bu yığınlar için esas anahtar türlü geometrik formların yapının
orasına burasına – tercihan tepesine – akla ilk nasıl gelirse öyle
yerleştirilmesi sanırım. Cephe için de bu yaklaşımın iki boyutlu olanı fazlasıyla
yeterli. Son on yılın fazlasıyla zenginleşen/zenginleştirilen başkentinde
farklı olma dürtüsü genellikle postmodern
mimarlığın zaten tüketilmiş klişelerinin iç bayıcı bir sığlıkta ve sıklıkta tekrarı
ile ete kemiğe bürünüyor.
Herkesin
kazandığı veya kazanmayı hayal ettiği paraya göre bir şeyler var burada. Yapımı alengirli, dolayısıyla pahalı
betonarme tuhaflıklardan, çocuk kakası rengi plastik yüzeylerle kaplı, bir zamanların btb ile halı deseni sıvalı alçak
yol kenarı apartmanlarına kadar. Yapıları
üreten ve tüketenler arasındaki bu zevksizlik ittifakı gerçekten göz alıcı. İş eksen
değiştirip, daha iddialı, daha ciddi bürolar tarafından tasarlanmış ve kentin
her yerinde ossuruk ağacının süratini yine aynı ağacın sefaleti ile
birleştiren, bok sineği gözü tonlarında yeşilden maviye çalan camlarıyla “plaza”lara
gelince şaka olmaktan çıkıp, düpedüz korkutucu bir hal alıyor. Ama esas ürkütücü olan; bu yapıların bir
kısmının yeryüzünün en acayip, işlevleri en anlaşılmaz hükümet ajansları tarafından işgal ediliyor
oluşu.
Pis hastalıktır haaaa. |
Enver Tokay, Teoman Doruk,Behruz Çinici DSİ Genel Müdürlüğü, Ankara | 1959-1967 |
Altı Kaval Üstü Daire Başkanlıkları, Konya Yolu, Ankara |
Hemen moral bozmaya gerek yok. Ankara’da bunların dışında
miktarda özel kesime ait hatırı sayılır miktarda ilginç yapı da var. Mesela,
Tunalı Hilmi civarında, Tunus caddesinden aşağıya, Kızılay’a doğru inerken, insanın
dikkatini çeken (“insan” kelimesi burada
akil, çevresine duyarlı, dikkatle bakan memeli manasında alın) bir grup
yapıdan söz etmeli.
Emin Onat | Hayat Yapı Kooperatifi | 1956 |
Ankara Lisesi mezunları ve dönemin ileri gelen bürokratları için 1956’da yaptığı projeye 1958’de başlanmakla birlikte mali olanakların kısıtlılığı nedeniyle 1967’de anca bitirilebiliyor (O zaman Ankara gerçekten bir memur kentiymiş). Orijinali dokuz katlı olan ve “kendine yeten bir konut birimi” olarak yapı programında yer alan toplantı/sinema salonu, teras katındaki kulüp, çatı bahçeleri, pastane gibi ortak kullanım birimleri yine parasızlıktan programdan çıkarılması gerekiyor. Bu haliyle sıradan bir kent apartmanına dönüşmüş olsa da yine de dikkat çekiyor ve çok bakımlı. Modern yaşamın konut kavramına eklemlediği farklı ihtiyaçları, karmaşık fonksiyonları bir arada sunmayı amaçlayan bu tür hırslı konut grupları İsviçre doğumlu Fransız mimar Le Corbusier’in savunuculuğunu yaptığı bir fikir. En önemli örneği ise 1947-1952 arasında Marsilya’da inşa edilmiş Cité radieuse. Yapı büyük beğeni topluyor ve dönemin konut tasarımlarını büyük ölçüde etkiliyor [2] Uygulanmamış olsa da konut grubunun fonksiyon zenginliği, zemin katı topraktan koparan kolonlar (piloti) üzerindeki yatay kütle, önemli bir görsel işaret olarak balkonlara yapılan vurgu türü öğeleri ile Hayat Yapı Kooperatifinde de aynı etkiyi görmek olası.
Haluk Baysal-Melih Birsel | Hukukçular Sitesi | 1960 |
Nejat Ersin | Meydanlar Yapı Kooperatifi | 1957 |
BvP
Edited By Miki
Fotoğraflar BvP, 2010-2012
Edited By Miki
Fotoğraflar BvP, 2010-2012
[1] Anıt Kabir’in mimarı olarak
ünlenen ve erken bir yaşta hayatını kaybeden bu çok parlak mimari kişiliğin tasarımları
hep söz konusu yapının gölgesinde kalmış gibi. Oysa, Ankara’da da dikkat çekici
yapıları var. İ.Ü. Fen ve Edebiyat Fakülteleri 1944 (Sedad Hakkı Eldem ile)
Yarışma ile projelendirilen İstanbul Adalet Sarayı 1951-1955 (Sedad Hakkı
Eldem ile) Anıtkabir dışında en bilinen yapıları.
[2] Fakat daha eskisi ve acayibi var.
Moskova’daki Narkomfin Binası! 1932’de tamamlanan ve “kolektif yaşam” ütopyasını kulaklara üfleyen
yapı bugün Unesco’nun “tehlikedeki binalar” listesinde.
[3] Mimarlar Odası Ankara şubesi
“Bina Kimlikleri” Söyleşileri” kapsamında, Aralık 2010’da bu yapıyı konu almış.
Oda’nın sitesinden bu söyleşinin basılıp yayınlandığını öğreniyoruz. Belki özel olarak yapıyı konu alan bir yazmalı.
7 yorum:
Eski bir Ankara'lı olarak sizin mutlaka görmenizi düşündüğüm bir yer var: Batıkent. Ama 20 sene öncesinin kötü kooperatifleri ya da bugünün içinde uzay mekiği dolanan yerlerinden bahsetmiyorum.
Batıkent'in her biri soyut ve modern (!) mimarinin boyutlarını zorlayan ve dahi sorgulatan çarşılarını görmelisiniz. Kimileri çok kullanılan, kimileri ise mimari ve çevresel şartlar nedeniyle harap halde olan bu çarşılar başlı başına bir gezi ve yazı konusu.
Arz ederim.
:)
Hayat Apartmanı benim çocukluğumun prestijli binalarındandır. Kiralar ve daire fiyatları da çok yüksekti diye hatırlıyorum.E Tunalı çocuğu (bu da o.pu çocuğu der gibi oldu ama) olduğum için de hayatım oralarda geçti tabi :)
Sayın Tunalı Çocuğu. Hayat apartmanı sanki elan prestijli bir yapı. Baksana; pırıl pırıl, ne güzel. Aslında başlık "Tunalı Hilmi" olmasına rağmen, pek bir şey yazamadım ama, eğer tembellik etmeyip yazının geri kalanını bitirebilirsem o civardaki başka şık yapılardan da bahsedeceğim. "Oooo, aaaaa, çocukluğum oralarda geçti" şeklinde değil de, daha ciddi katkılarını isterim üstad.
Sık Sık Yaz Hanımefendi; Öneri çok cazip, sık sık Ostim civarında seken biri olarak , bir sonraki Ankara misyonunun arazi çalışmaları ajandasına aldım. Gelişmeleri bildireceğim efendim.
Katarım da sen mimarlık üzerine yazıyorsun ben ne anlarım ondan:)
Sanki ben anlıyorum da mı, yazıyorum?
Yuh! Bu anlamayan halinse.
Yorum Gönder