Kadıköy Şehremaneti | Haziran 2012 |
İşte Türk Mimarlık tarihinin gizemlerinden biri… Fatihteki, yine şehremaneti olarak inşa edilmiş olan ile ürkütücü bir benzerlik gösteren bu yapının mimarı konusunda “uzmanlar” maalesef her zaman aynı görüşte değil. İstanbul Belediyesince hazırlanmış “İstanbul’u Yüzleri” serisinin Mimarlarla ilgili kitabında yapıların mimarı Yetvart Terziyan olarak verilirken, (ki, doğrusu bu anlaşılan) Mimarlar odasının üç ciltlik, fiyakalı –içinden acayip bir de harita çıkıyor, kuşe kağıda basılı, kutulu mutulu pek şık ve pahalı bir şey. Hem İngilizcesi hem de Türkçesi var, boyu da gayet uygun. Yağmurlu bir günde koy barbur’unun cebine, İstanbul’da dolaş, bilgin görgün artsın. - “Architectural Guide to İstanbul”unda (bendeki İngilizce maalesef) yapıların mimarı olma şerefi Konstantinos Kyriakides’e bahşedilmiş! Boyut Yayınlarının benzer formattaki “İstanbul 1900-1950” yapıları rehberi de aynı kanıda. Ama Bay Kyriakides’in Birinci Milli Mimari Üslubu ile pek işi olmamış sanki. Bilinen yapıları da bunlara hiç benzemiyor. Birileri pis bir yanlış yapmış, başka birileri de onu kopyalamış gibi [1][2] .
Kadıköy Şehremaneti | Eylül 2011 |
Genişçe “Birinci Milli Mimari” denilip geçilse de, bu
akımın eklektisizmi her daim Klasik Dönem Osmanlı Mimarisinden beslenmiyor. Mesela
burada ibre bir parça oryantalizme
kayık. Balkonun sade birinci katı ve giriş aksını vurgulayan, üzerindeki
balkon, iki yanındaki kolonların çıkmaları ve hoş çinileri ile pek güzel. Özellikle motifsiz, düz mavi olanların rengi.
Şimdilerde restore ediliyor.
Etrafını çevreleyen paneller heyecanla yeni
bir işlev kazandırılacağını; tarih, sanat ve edebiyat kütüphanesi olarak hizmet vereceğini muştulanmakta.
Tarih, sanat ve edebiyat aşıklısı, sabahlara kadar okuyan, araştıran Kadıköy
halkı bu ilim mabedine hücum edecek... Sanki yine mostralık, dostlar
alışverişte görsün tarzı bir “eser” kazanacakmışız gibi görünüyor da, tek yapı
korunsun yeter.
Belediyenin arkasında vergi
dairesi olarak kullanılan, muhtemelen Kırkların sonu veya ellilerin başlarında
kalma iki katlı bir kamu yapısı var. Yakın zamana kadar kullanılıyordu. Artık boşaltılmış durumda. Belki ona
da yeni bir işlev kazandırılacak.
Yolu geçip çarşıya doğru girmeden soldaki Sultan
Mustafa İskele Camii öyle pek dikkat çekici bir yapı değil. Adı bir
zamanlar kıyının yapının hemen önünden başladığını sezdiriyor ama emin de
değilim. 1680 tarihli Grelot gravüründe
sahilden uzakta tek bir cami var, o da muhtemelen 1612 tarihli Osmanağa Camii. Bu yapı dikkate
alındığında sahil çizgisi 18. yy’da İskele Camii hizasında olabilir gerçekten. Şehremanetinin
önündeki panolarda da, “yapılan araştırmalarda” binanın yapıldığı dönemde (1913)
kıyı hattının bugünkü postane binasının önünden geçtiği anlaşılmıştır deniyor. Ama
insan kendi araştırmasını kendi yapıp emin olmalı. Yoksa yukarda Şehremaneti
konusunda olduğu gibi amatörlere maymun olmak var! Neyse, banisi
III. Mustafa ve 1760 tarihli, zeminden
yükseltilerek inşa edilmiş ahşap ilk yapı – doğal olarak yanmış - Bu gün gördüğümüz, aynı yere sonradan 1858’de
Sultan Abdülmecid döneminde yapılmış kargir cami. 1975’de restore edilmiş.
Caminin önünden içeri doğru girmeden, sahile paralel yürümeye devam edelim; yukarıya Söğütlü Çeşme’ye –
Altıyol’a - doğru çıkarken, yolun hemen
başında bir parça eski, bakımsız ama denize (batıya) ve Söğütlü Çeşme Caddesine
bakan cepheleri ustalık ve özenle biçimlenmiş
bir yapı dikkati çeker (Şimdiye kadar fark etmediyseniz artık dikkatle bakın). 60’İhtilali sonrası MBK Hükümetinde bayındırlık bakanlığı da yapmış İTÜ
Mimarlık Fakültesi’nin 1948 ve 1958’de iki kez dekanı Prof. Mukbil Gökdoğan’ın [3]
1972 tarihli Yapı Kredi Bankası Kadıköy Şubesi’dir bu. Cephenin temizlenmesi çok
zor, zaten korunması için de gerekli
özen gösterilmeyen alengirli güneş
kırıcıları dikkate değer hacim ve ritim duygusu kazandırır ona. Çevredeki binaların
özensiz sıradanlığı da sanki daha ilginç kılar. Aynı mimarın İzmir Kordon’daki
Yapı Kredi Binası da aynı öğeleri kullanır. Umarım daha iyi bakılır ileride.
Az yukarıda Söğütlüçeşme caddesi üzerinde yine fazla
özelliği olmayan Osmanağa Camii var. Her
konuda fikir beyan etmeyi – yalan yanlış da olsa – uzun uzun
malumat vermeyi pek seven Evliya Çelebi bile Kadıköy’ü anlattığı bölümde söyleyecek fazla
bir şey bulamayıp yapı ile ilgili “…
dikdörtgen şekilli ve kiremitli derli-toplu bir camii vardır. Darüssade Ağası Osman Ağa yapısıdır. Bundan başka cami
yoktur. Bir hamamı, yüz dükkanı var, başka imaret yoktur. Ancak limanında
balığı çoktur” diyebiliyor sadece.
Camiye gelmeden, yol üzerinde ilginç bulduğum iki yapı daha var. Birincisi
çok dar cephesi ve Art Deco tarzı ile
dikkati çeken Kurukahveci Mehmet Efendi ve
Mahdumları binası. Bu da büyük ihtimalle Şirketin Eminönü Tahmis Sokak’taki yapısı gibi, 1930’ların başında ortanca “Mahdum” Hulusi Bey tarafından
Mimar Zühtü Başar’a [4] yaptırılmış. Her
iki yapı da halen kullanılıyor. Tahmis Sokak’taki sanki daha bakımlı, veya etraftaki
kalabalıktan, hengameden yapı algılanmadığı için öyle görünüyor.
Kadıköy Yapı Kredi | Mukbil Gökdoğan | Ağustos 2013 |
Kadıköy Kurukahveci Mehmet Efendi | Zühtü Başar ? | Nisan 2012 |
Diğer dikkat çekici yapı ilerde yüzü denize dönük biçimde, Kadıköy
çarşısı girişindeki apartman. Bu sessiz
ve bakımsız binayı tasarlayan işi umulmaz bir incelikle; öncül Art Nouveau’nun organik yumuşaklığı ve Art Deco’nun geometrik köşeliliği arasında bir
yerlerde tutmuş sanki. Kentte halen Art
Deco etkileri ile tasarlanmış cephelere sahip yapılar var. Özellikle Taksim,
Receppaşa Caddesinde bunlardan 90’ların başına kadar çok miktarda vardı. Sonra;
boktan, çulsuz turistler için otel furyası çıkınca sessiz sedasız yıkıldılar.
Çocukluğumda Çemberlitaş, Fatih civarında da vardı bu tür apartmanlardan) Ama bu “tarz” bir şeye rastlamış değilim. Bence hakkaten çok güzel. Galata'da Cihangir'de veya Kuledibi'nde filan olsa şimdiye kaç modacı, stil bilmemnesi, mimar, içmimar, takı tasarımcısı - hayır, mücevherci değil - eskitirdi. Yazık...
Devam edecek.
BvP.
.......................
[1] Architectural Guide to
Istanbul . Volume 3. Bosphorus and the Asian Side. Chamber of Architects of
Turkey, Istanbul Metropolitan Branch. 1st ed., April 2006, s. 124.
[2] İstanbul 1900-1950. Boyut
Yayınları Mimarlık ve Kent Dizisi 11, Eylül 2003, s. 47.
[3] “Gökdoğan Mimarlık Atelyesi” 1969’dan
1981’e kadar çalışır, proje üretir; İzmir/ Kordon, Ankara/Kızılay,
İstanbul/Kadıköy Yapı Kredi Bankası binalarını, Foça Ziraat Bankası Şubesi’ni, İstanbul
Maçka’da Mili Reasürans Genel Müdürlüğü binasını yapar, Porje yarışmalarında jüri
üyeliklerinde bulunur. 1992 senesinin 29 Ekim günü “Ebedi Maşrık’a intikal eder”
(üst dereceden bir mason, “Türkiye Yüksek Şurası Şeref Hakim Büyük Amiri”dir ).
Ölümünden sonra kendisi için hazırlanmış
masonik konferans, makale ve
tebliğlerinin yer aldığı kitaptaki özgeçmişinde ellinin üzerinde yapısı
olduğundan söz ediliyor.
[4] Üsküdar’daki 1. Milli Mimari
özellikleri taşıyan Eski Kaymakamlık Binası da onun. 1930’larda oldukça faal
olduğu anlaşılıyor. 1935 yılında Serbest
Mimarların kazanç vergileri tayini için o zaman dek ödedikleri vergi ve iş hacimleri
göz önüne alınarak yapılan sınıflamada Seyfi Arkan, Sedad Hakkı (Eldem) gibi
mimarlarla birlikte “Birinci Sınıf Mimar” olarak değerlendiriliyor.
1 yorum:
Herr VOn Plastik inanmazsınz o kütüphanenin açılıŞINI çılgın bir heyecanla bekliyorum. Bir de kuzum Ormanın yol parkın avm için yok edildiği ortamda bir eski eserin kütüphane yapılmasında ne sakınca var? Bu arada Şu yapı kredi binasının halinden hep şüphelenmiştim. Demekhakkymışım. Varmış bir kerameti. Moda taraflarına doğru da geliniz. Şu meşhur dondurmacıgillerin karşı yanında pek sevdiğiM kara bir perili köşkvari bir yapı var. Onu aydınlatabilirseniz Mesud olacağım. Sevgiler.
Yorum Gönder