Emsallerine faiktir

Mayıs 23, 2013

Karayolları 17. Bölge Binası

Batı Duvarı | Mart 2013

Son zamanlarda duyarlılık “sosyal medya” sayesinde fevkalade inkişaf etti, kıllandıklarımız ne kadar arttı değil mi? Yıkılacak bir sinema için kıyameti koparıyoruz, kalabalık bir caddede yıllardır yaptığını acayip fiyatlara satan; özelliksiz, köhne bir tatlıcının konuşlandığı yapıdan çıkarılıyor olması çileden çıkarıyor, sıradan yaşantımıza indirilen darbeler olarak can evimizden  vuruyor bizleri. Ana akım çobanların güdülediği bu “bilinç” -ya da duyarlılık- kendimizi iyi hissettiriyor. Öyle ya; duyarlı/duyargalı kentli bireyleriz. Profiterol yiyemeyecek, yedinci sanatı doyasıya hazmedemeyecek olmanın rahatsızlığı sizlerin; kentli olmanın, kentini savunmanın ve bu bilinci oluşturmanın ne denli zor, karmaşık olduğunu, donanım istediğini  görmek de benim içimi burkuyor.
 
Oysa kent çaktırmadan çok daha fazlasını, önemlisini  kaybediyor.  Batıya göç başladı… Batı duvarı tam gaz inşa ediliyor. Başka duvarlar olanı yıkıp, yoluna devam ediyor. Biz de niteliğini tam kavrayamadığımız, ne olduğu hakkında en ufak bir fikrimizin olmadığı o “eski”nin bokunda  boncuk arayıp duruyoruz. Oysa korunması gerekenin ne olduğunu kavramak, neyin önemli olduğunu anlamak için günlük tüketimin edilgen kimlik belirleyiciliğinden kurtulmak yeterli.  


Karayolları 17. Bölge Yönetim Binası Ocak 2013
M. Konuralp - S. Sağlamer
Bu kadar gereksiz lafı niye ediyorum: Profiterolcü, dükkanından çıkarılıyor diye Twitter, bilmem ne bok “yıkılırken”;  burnumuzun dibinde ama popüler çemberin dışında kalanlar sessiz sedasız gidiyor diye.


Mecidiyeköy’deki Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü yönetim binasını güzelim koyu renk cam cepheleri soyulmuş halde görene kadar kaybedilenin ne olduğunu fark etmemiştim.  Kentin o tarafında pek işim olmuyor. Arada  Boğaz Köprüsünden Avrupa’ya geçerken sağda yükselip duran sevimsiz kütleyi görüp söyleniyordum o kadar. Şimdilerde pek moda kütlesel ve biçimsel zıtlıkların tekrarı ve lök gibi kocaman bu yığın artık sıradanlaşan bir zevksizlik örneğiydi işte. 1973’de Boğaz köprüsü ve çevre yollarının idare ve bakımı için yapılan tesislerin üzerine kurulduğu, kentin göbeğindeki [1]  yüz dönümlük bu arazinin rant itişmesinden azade olmayacağını  artık  yaşım itibarıyla da öğrenmiştim. 
Hiç Bir Şey Yazmayacağım
Ama garip olan, Büyük Ankara Oteli’nin orasının burasının kurcalanmaması, bir modern mimarlık yapıtı olarak tescillenmesi  için,  Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin 2006 Kasımında nöbetçi mahkemeye Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine verdiği  yürütmeyi durdurma istek dilekçesinde de adının geçmesiydi. Önemli bir modern mimarlık yapıtı olarak bu yapının da, 2863 sayılı yasa ile tescillenip koruma altına altına alındığından söz ediliyordu.  Zaten 2006’da yapılan bir gazete haberinin referans verdiği söyleşide  yapının mimarı  “Binayı Yıkamazlar” demişti. Karar filan alınmış, hem “Bir yapının korunmasının seneyle ilgisi yok”, Yapılan binanın sivil yapı örneği ve ulusal mimariyi temsil etme ağırlığının çok yüksek olması gerekiyor” du. İçim rahattı…
Taaa ki, yarısına kadar soyulmuş, biçilmeye hazır halde bulana kadar!
Belki de  yurdumda çağdaş bir büro yapısının ilk örneği bu yapı öylesine güzeldi ki. Ortadaki  servis alanının heykelsi kütlesine, ona asılıymış gibi duran koyu renkli pırıl pırıl asma cephelerine hayran olurdum her geçişte. Mekan-strüktür bütünlüğü, cephe plastiği, zartı zurtu… Her şeyi tam, dört başı mamurdu işte. Seksen başlarının şehirde hüküm süren derbederliğinin, süfliliğinin aslında her yeri kaplayan bir kabus olmadığını anlatırdı. 
 
Bu özenli yapı ve onun çevresinde geniş bir programda çeşitli fonksiyonlar üstlenmiş diğer yapıların mimarı Mehmet Konuralp ve Salih Sağlamer. Önce yardımcı birimler (Ambar ve Atölyeler, Yol bakım ve Ziraat, Araştırma Müdürlükleri, Trafik Emniyet ve Kontrol Servisi, Lojmanlar) yapılıyor, Bölge Müdürlüğü binası ise programa 1975’de ekleniyor [2]. Sanırım 1979 veya 80’de de kullanıma başlanmıştı. İki parçalı kütle hem açık planlı ve hem de bölünmüş alanları kapsıyor.  Kuzey,  Kuzey doğuya   (Barbaros Bulvarına doğru arkada kalan, daha alçak bölüm) bakan 11 katlı kütle çizim atölyeleri ve açık büroları kapsıyor,   en dar cephesini batı güneşine veren  13 katlı Barbaros bulvarı tarafı ise genellikle bölümlü alanlardan oluşuyordu. 
Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü Yapı Grubu
Vaziyet Planı  Maketi | 1975
Plan modülü 1.50 x 1.50 m. Alınmış, aynı modül cephelerde de kullanılmıştı. Gerçekten de,  cephe ritminde, özellikle  saydam yüzeyde çok net okunurdu bu. Sağır bölümler projede brüt  beton olarak tasarlanmış, ama işin içine işçiliğin boktanlığı girince sıva kaplı bitirmek gerekmişti. Yapının projelendirme aşamasındaki makette kütle 8 ve 12 katlı olarak görünüyor. Sonraları program gereksinimleri ile kat sayısı artıyor ve bence iyi de oluyor. 8-12 tasarımda merdiven kulesi ve servis çekirdeğini oluşturan sağır kütle fazla belirgin ve açıkta.

Cephelerin özelliğini oluşturan şu alüminyum doğramalar arasındaki iki katlı camın dış yüzeyleri  6 mm.  kalınlıkta  ısı yalıtımı ve güneş ışınları önleyiciliğe sahip “Pilkington” camlar-dı [3] İngiliz düz cam üreticisi geliştirdiği ürünlerin niteliği ve patent konusundaki kıskançlığı ile ünlü. Bu yüzden çoğu ülkede yapı camları ancak lisans anlaşmaları ile üretilebiliyor. O dönem ülkemizde  üretilmediği için, ithal ediliyor. O güzel camları ne yaptıklarını gerçekten merak ediyorum. Giydirme cepheli bu yapının türünün ilk örneği olması bile korunması için yeterli-idi bence.

Karayolları 17. Bölge Yönetim Binası Ocak 2013
M. Konuralp - S. Sağlamer 
Çok uzun yıllar üstüne kuma gelmedi. Öylesine benzersizdi. Bir televizyon dizisi ününe ün kattı. Seksenlerin “Yükselen değerler”  madrabazlığı içinde görkemin, gücün, kusursuzluğun simgesi oldu.  Anlamı kaydı biçare yapının.  Mehmet Konuralp’ten dinleyelim:

“Benim eski bir tarihte yapmış olduğum bir proje var, Zincirlkuyu’da Karayolları binası. Bu binanın işlevsel modeli belli, devlete yapılmış olan idari bir merkez. Şimdi o yönüyle anlamını bir yere bırakalım, seneler sonra bu binayı bir televizyon programında Karabulut Holding olarak, bir mafya babasının binası olarak  başka bir boyutta izledik.
Bursa’da toplantıdayım, Vali Bey de var. Vali Bey beni tanımıyor, ben de onu tanımıyorum. Bir şeyler konuşulurken, orada yanımdakilerden biri, ‘İşte bu Karayolları binasının mimarı’diyor, falan; anlamıyor adam. Sonunda ‘Karabulut Holding’ deyince, Vali ayağa kalktı ve beni kucakladı. ‘Siz misiniz o Karabulut Holding binasının mimarı’ diye.”    [4]

Ama her şey yıkılmasından daha iyiydi.

Tip Büro Katı Planı:
1. Kat Holü, 2. Sekreter, 3. Büro 4. Müdür ve
Toplantı, 5. Arşiv, 6. Büro, 7-8. Asansörler
9. Servis Merdiveni, 10. Temizlik Odası 

Eveet, bir güzel yapının daha sonuna geldik. 
Hadi, şimdi gidip profiterollerinizi zıkkımlanın.  

BvP.
Edited By Miki 

Fotoğraflar : BvP 
Plan ve Maket Fotoğrafı için : Dip Not 2. 


........................
[1] Aslında anlayamadığım şeylerden biri de şu “kentin göbeği” lafı.  Ne olur ulan kentin göbeğinde öyle bir alanı da  konut , alışveriş merkezi bok püsür olmadan bıraksak? “Şehrin göbeğinde”ki diğer alanların; Mecidiyeköy’deki likör fabrikasının, Zincirlikuyu’daki  İETT  Garajının  alanların alışveriş merkezi ya da çok katlı konuta dönüşmesinin zararı köhne bir dükkanda profiterol yiyemeyecek olmandan çok daha fazla…. Şşşş sana diyorum!

[2] Yapıdan söz eden bulabildiğim en kapsamlı yayın Mimarlık ve Görsel Sanatlar dergisi “Çevre”nin Eylül-Ekim 1979 tarihli Yönetim Yapıları Özel Sayısı (Sayı No 5).  Özenli ve detaylı bir şekilde kompleksteki tüm yapılar, plan kesit, aksonometrik görünüş ve fotoğraflarla  anlatılıyor. Görsel malzeme ve  yapının genel tanıtımı için bu makaleden yararlandım.

[3] Konuralp'le yapılan şu söyleşi de  binanın yapılış hikayesini ve  -özellikle-  şu cam ithalatı işini tatlı tatlı anlatıyor. Okumakta yoğun yarar var. 


[4] Türk Serbest Mimarlar Derneği, Mimar –Anlam-  Beğeni. Sempozyum Bildiri  ve Söyleşi Kitabı. S.36.  Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, Aralık 1999.

3 yorum:

dial m for makeover dedi ki...

Yaşasın slacktivism!

Baronvonplastik dedi ki...

Aynen ! Yaşıyor zaten, aramızda kol geziyor.

kecilerin cobani dedi ki...

işte bunu duyduğuma üzüldüm.
İstanbul'a taşındığım yıl birkaç kez içinde barınmıştım. Mimari değerlerinden zerre kadar anlamam ama insan bir bağlantı kuruyor bazen kendisi ve yer ile işte, hayat.

kahrol profit-erol