Mustafakemalpaşa’daki
eski Varan dinlenme tesisinden 2011 yılında bahsetmiştim. Seksenlerin
özellikle Ege bölgesini kasıp kavuran o
postmodern tarzda üretilmiş yapısı.
“Eklektik” nitelemesinin bile çaresizce yetersiz kaldığı bu bitiştirme mimari, öndeki
yansıtmalı cam kütle, silindir, piramit gibi temel geometrik formlar, kolon
dizileri ve cephe dokusunun çeşitliliği ile belirli bir kimlik kazanıyor
(belki). Önde, üst katın cam kütlesi ve okunaksız doğrama bölümlemesi de iş hanı
mimarisinin “tarzı” olarak halen çok seviliyor.
Tüm
bu yazdıklarım olumsuz gibi görünüyor değil mi? Ama değil. Önünden geçişimde
öğrencilik yıllarıma götürüyor beni. Sanki özenli ve çalışkan öğrencinin bitirme projesi gibi. Bu kadar çeşitli iki ve
üç boyutlu elemanın, yüzey dokusunun bir araya getirilişini sonraki benzer
örneklerle kıyaslandığında halen nitelikli, ağırbaşlı görünüyor bana. Tüm Ege’de kıyı
şeridi boyunca (özellikle İzmir ve çevresinde) görülen bu akım Karabağlardaki mobilya mağazalarının cephesinden,
otogarlara, üç yıldızlı otellerden küçük kentlerin çıkışlarındaki kamyon ve binek araç galerilerinin
cephelerine dek, yetersiz ve taklidin taklidi kusmuğa dönüşmüş durumda. Bu
civara her yolum düştüğünde dehşetle irkiliyorum.
Bizim
yapı halen yitik ve terk edilmiş. Fakat iki senede çok yıpranmamış. Dış
aydınlatma elemanlarının armatürleri de dahil hiçbir pencere camı kırık
değil. Etrafını çeviren yeşil doku
da iki yıl içinde vahşi bir ormana
dönüşmemiş. Düzgünce budandığı belli şimşirler ve otlar az da olsa bakım
gördüğünü, gözlendiğini gösteriyor. Tüm bu yavaşça çöküşün içinde “müessesemiz
sorumlu değildir” yazıları ise ürkütücü biçimde şıkır şıkır! Belki de mal
sahibi de yapıyı ve çevresini benim gibi, bu şekilde seviyordur. Şu
haliyle hiç kötü değil. Yaklaşırken sabırsızlanmak , önünden her geçişte
bir iki dakika durup, 1987’ye dönmek de
öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder