Emsallerine faiktir

Ocak 18, 2010

Kim Ulan Bu Manoli Lambadis ?

Askeri Müze bahçesinde ve arka girişi önündeki toplara ait görsel notları 1988’de almışım! Etrafımdaki her şey, ama her şey, o zamanlar çok ilginçti. Kağıt ve kalemle mücehhez oradan oraya sekiyor, not alıyor, bilmemne yapıyor, kim der ki s.kim hıyar, bir tutam tuz alıp koşuyordum. Onlarca bronz ve demir top bugün hala orada duruyor.  Değişen sadece Askeri Müze’nin arka cephesinin baktığı o zamanlar “Spor ve Sergi Sarayı” denen yapıya sokuşturulmuş yeni işlevler ve önündeki daha da sevimsizleşen alan. Şimdilerde burası kurgusal bir Doğu Bloğu ülkesindeki ölçeği kayık boz meydanlara veya gri granit kaplı bir havuzun dibine benziyor. Neyse, konumuz bu kentsel boktanlık değil elbette.
Esas konumuz, pek ya da hiç umursanmayan bir dizi top. Bu toplar ve Osmanlı (ecdat olayı) topçuluğu hakkında o zaman da, şimdi de, ağızlara sakız “fevkalade inkişaf etmiş olup…” geyiği dışında pek az şey biliniyor. Zaten benim de bu notları aldığım sıralar, hadi Agricola’nın “de re metallica”[1]sının çevrilmesinden vazgeçtim, ne Cipolla’nın kitabından[2] haberim vardı. Ne de Angoston[3] kitabını yazmıştı. Hem, bizim şu muazzam cihan şümul  imparatorlukta nedense kaydetmek, yazmak, bilgi aktarmak, pek sevilen bir uğraş değildi. Biçare ve mefluç, dolanıyordum ortalıkta.Sonraları öğrendim ki, çeşitli seferler sırasında ele geçirilen topların kıymete değer görülenleri Topkapı Sarayı’nın denize bakan tarafına[4] , diğerleri de Tophane meydanına yine denize nazır olarak dizilmekteydi (anladınız mı şimdi bu isimlerin nereden geldiğini?). Batı dünyası ile resmen (çokafedersiniz) taşak geçiliyor, doğal olarak bu durum kimi batılı seyyahların canını pek sıkıyordu. Hatta, burada küffardan alınan bir mancınığın dahi sergilenmiş olduğu biliniyor[5]. Ama tabii bu işler biraz da etme bulma dünyası... II. Mehmet’in 1456’daki Belgrad seferi hüsran olunca, aralarında epey kıymetlilerinin de bulunduğu yaklaşık 300 top orada terk edilmiş ve dikkate değer olanları Macar Kralları tarafından, saraylarının önünde sergilenmiş[6] . Bizim uyduruk tarihçilere göre, bu toplar öyle müthişmiş ki, Avrupa’dan halk akın akın gelip şallak mallak vaziyette bunları seyrediyormuş! Ama uzatmayalım; 1526’da Mohaç savaşı olup, Budin kenti ele geçirilince, Osmanlı bunları geri almış tabii.
 
Gelelim bu toplardan 401 envanter numarası ile sergilenene: Çok güzel dökülmüş fakat maalesef ortasından kırık bronz burgulu bu top bir kolomborna. Osmanlı belgelerinde “kolunburna”, “kolunburina”, “kolunburuna”… Tıpkı, “karöser”, “karoseri”, ”kariser” veya “siböp”, “spab”, sibob” gibi, telaffuz edemeyen veya yazamayanın halet-i ruhiyyesine göre biçimlenen bir kelime. Fransızcada “couleuvrine” deniyor. Orta çapta (10-11 cm.) gülle atabilen, hafifliği, gücü ve düz bir çizgide ateş edebilme yeteneği ile gemilerde ve karada, kalelerde kullanılabilen kolomborna 14. yüzyıldan beri Avrupa’da bilinmekteydi. Bu güzide, ortası burma, ağız ve falya tarafları çokgen bronz topun üzerinde bir isim; (Manoli Lambadis), bir arma ve dört harf (F.F.D.C.) var. Ayrıca Arap harfleriyle “kantar 26, kıyye 3, karış 16” kazınmış.

Topun üzerindeki ismi yıllarca merak ettim: “Manoli Lambadis”... İmal eden zat olduğu kesindi. Top’un yanında, iki kartvizit boyundaki pleksiglas levhadaki “16.yy İtalyan” şeklindeki yazı beni doğal olarak pek aydınlatmadı. Kimdi ulan bu Manoli Lambadis? Belki müzeye sorulabilir, kütüphanesinde bir şeyler bulunabilirdi ? Bu tür şeyleri basit bir homo sapiens olarak, benzeri kurumlardan talep etmeyi denediniz veya gidip, bir ilgiliye sormayı denediniz mi hiç? Ne diyecektim ki, “Şu sizin bahçede bir bronz top var ya hani, hah, işte onun üzerindeki yazıyı filan çok merak ediyorum. Geceleri uyuyamıyorum bu yüzden!” demek pek içimden gelmedi. İnsan evladı kendi göbeğini kendi kesmeli ve ense kalınlığının zagonu: kendi işini kendin görmek...
Yazının biraz üzerindeki arma (coat of arms) tanıdık geliyordu, ama bunların hepsi birbirine benzer değil mi? Skindirik blazer ceketlerin göğüs ceplerine bile bu tür şeyler işlenir. Daha dikkatli bakınca, taçlı, kuşlu benzeri bir armayı Bodrum Kalesi’nde iç avluya girişteki kulenin oralarda görmüş olabileceğim aklıma geldi. Hospitaler Şövalyeleri Büyük Üstadı Fabrizzio Del Carretto’nun armasıydı! Bizim top’un üzerinde de, F(ra). F(abrizzio). D(el). C(arretto) yazıyordu kabak gibi. Bu muhterem zat,  II. Mehmet’in Mesih Paşa komutasında Rodos’a 1480’de düzenlediği başarısız harekattan sonra[7] , malı cana siper edip, 1521’de ölene dek kenti ve kaleyi tahkim etmekle uğraşmış. Uğraşıları arasında yeni şövalye “istihdam”ı ve dökümhane yapımı da var. Adamımız, Belediye Başkanımızın lüks Haliç vapurları yaptırışı gibi, şakır şakır top döktürüyor, av avlayıp, soy soyluyordu. Fakat hala Manoli Bey’in bu topun nesi olduğun öğrenememiştim. Tahmin etmek güç değildi ama, serde şüphecilik ve bilimsel bakış şeyi var ya; şöyle çıkıp, göğsümü gere gere: “ulan, bu top 1480 ile 1521 arası bir zamanda yapılmış, 1522’de Rodos ele geçirildikten sonra İstanbul’a gelmiş, oradan da bi yolunu bulup Askeri Müze’ye. Yapan herifin adı da Şu… Şu… Şu !” diyemedim işte.

Ama, Alexandra Stefanidou[8] adlı hamfendi’nin (Daha doğrusu: Dr. Stefanidou) 2005’de Avustralya’da düzenlenen bir konferansta sunduğu bildiriyi okuyunca diyebilecektim.

Doktor, cerrah, tarihçi ve bin bir türlü başka marifet sahibi Bay Johannes Hedenborg (1800-1870), Asya, Afrika ve Avrupa’ya yaptığı sayısız seyahatlerden usanmakla, Rodos’a yerleşmeye karar vermiş. E, albay emeklisi mi bu? Oturmuş, Ada’nın Yunan, Roma, Arap, Frank ve Osmanlı dönemlerini inceleyen beş ciltlik bir kitap yazmış. Özellikle, ortaçağ geçmişinde yer alan anıt, yazıt ve obje illüstrasyonlarının çoğunlukta olduğu bu eserde, St. Nicholas Kulesindeki mazgallarda 1880’e dek duran toplardan söz ettiğini ve bunların çizimlerini yapmış olduğunu öğrendim. Bu topların bazılarında bizim Manoli Lambadis ve mahut büyük biraderin adı geçmekteydi. Maalesef bildiride bu illüstrasyonlar verilmemiş. Ancak, Hedenborg’un çizimini yapmış olduğu Manolis yapımı topun bir benzerinin bu gün Ada’da sergilendiğini yazıyor. Hedenborg’a göre, Rodos Şövalyelerinden kalan çoğu top Paris’deki Topçuluk Müzesi’ne alınmış. Dr. Stefanidou çalışmasında bir sonraki aşamanın, kuşatmadan kalan bu topları Paris’te araştırmak olduğunu söylüyor. Fakat maalesef, 2006’yılında yaşama veda etmiş. Keşke; O’na İstanbul’da bir müzenin bahçesinde yanında “Env. No. 401 Bronz 16.YY İtalyan” ibaresi ile sakince yatan ve hakkında bir şeyler öğrenmemin 22 yıl sürdüğü bu toptan söz edebilseydim… [9]

BvP

Edited By, Miki
Fotograflar : 1 - 5  BvP.  Fabrizzio del Carretto'ya ait arma ve portre:  Wikipedia Commons.


[1] Agricola, Georgius (1494–1555). Tıp, fizik ve kimya konularında uzman Alman bilim adamı. Madencilik ve metalürji konusunda yazdığı ve 1556’da basılan eseri nedeniyle “Metalurjinin babası” olarak biliniyor. Nasıl bilinmesin ki, yüzyıllar boyu daha iyisi yazılamıyor. Bu kitap 1912 yılında İngilizceye Herbert Hoover ve eşi tarafından çevriliyor! Bildiniz mi Bay Herbert Hoover’i? Amerikan Başkanı H. Hoover… Hayır, Georgius Agricola İngiltere ve İskoçya Valisi Romalı General G.Julius Agricola’nın akrabası veya köylüsü değil.

[2] Cipolla, M. Carlo. Guns, Sails and Empires Technological Innovation and Early Phases of European Expansion 1400-1700, 1965.

[3] Angoston, Gabor. Guns for the Sultan, Cambridge University Press, 2005. Türkçede: Barut Top ve Tüfek. Osmanlı İmparatorluğu’nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi, Çev. Akad, Tanju. Kitap Yayınevi, 2006.

[4] ...Fatih Sultan Mehmet tarafından fetihten bir müddet sonra (1465-1478 arası) inşa ettirilen Topkapı Sarayının surları da, yine aynı tarihlerde (1478 yılında) yapılmıştır. İlk yapıldığı yıllarda Saray-ı Cedid olarak adlandırılan bu saray, Lale Devri’nden itibaren, civarda bulunan toplar dolayısıyla Topkapı Sarayı diye adlandırılmaya başlanmıştır. Surların dış kısmında kalan kara parçası bazen Topkapısı, bazen (de) Bağçe-i Amire veya Bağçe-i Has olarak isimlendirilmeye devam etmiş... (Aydüz, Salim. Tophane-i Amire ve Top Döküm Teknolojisi. TTK Basımevi, Ankara, 2006).

[5] Bu mancınık hakkında yabancı gezginlerin gözlemleri dışında hiç bir şey bilinmiyor. Ama ben bu muhteşem makinanın soğuk kış günlerinde ocakta veya bir kuru fasulye kazanının altında yaşama veda etmiş olduğuna eminim.

[6] ... meşhur Sultan Mehemmed Han Belgrad Hisarını döğüp dururdı. Feth mukadder olmayub kal’a müsahhar olmayıcak, leşker-i cerra ol diyardan göçmişler gitmişlerdi. Mizmar-ı kar-zarda taru mar olan esbab-ı cidalı ü kıtali cem’a vü ref’a mecal olmayub terk itmişlerdi. Ol vaktin mezkur toblar küffar-ı bed-kirdarın eline girmişti. Yadigar-ı gir u dardur deyu almışlar, padişahlarının taht-gahına iletmişlerdi... (Kemalpaşazade)

[7] 1480 ve 1522 kuşatmaları ile genel olarak Tarikatlar – Osmanlı ilişkileri için iki tane ipe sapa gelir kitap:

Vatin Nicolas, Rodos Şövalyeleri ve Osmanlılar. Doğu Akdeniz’de Savaş, Diploması ve Korsanlık. Tarih Vakfı Yurt Yay. 2000.

Bradford Ernle, The Knights of the Order, 1991 Dorset Press.

[8] Dr. Alexandra Stefanidou (1968 -2006) 2007. The Cannon of the Medieval City of Rhodes, based on the Manuscript and illustrations of Johannes Hedenborg (1854). In E. Close, M. Tsaniakas and G. Couvalis (eds.)”Greek Research in Australia: Proceedings of the Sixh Biennial International Conference of Greek Studies, Flinders University June 2005.

[9] Garip bir şekilde Dr. Stefanidou, Lambadis topundan söz eden araştırmalar ve yayınlardan habersiz görünüyor. Mesela; –doğal olarak- ulaşamadığım, fakat “Google Books” da metin parçacığı olarak görünebilen, “De Rhodes à Malte: le grand maître Philippe de Villiers de L'Isle-Adam, 1460–1534 et l’ordre de Malte” adlı 2004 tarihli kitapta, 401 Envanter numaralı bu top listelenmiş.



1 yorum:

Korhan Korman dedi ki...

Ya o müze var,havaalanının orda havacılık müzesi var. Ben bunlara gitmek istiyorum ama kimse götürmüyo beni:(( Tek başıma nasıl gideceğimi de bilmiyorum..ühü