Yaz başlarında bir ara, durup dururken bize de rahat battı. Hem gidip Ankara’da oturan akrabaları görürüz, hem de bahçelerindeki meyveleri talan ederiz diye İstanbul’dan kalkıp “Güdül”e gittik
–“O, 1962 Bucyrus Erie’den sağa dön. Hah, biraz gidince, karşına filizi yeşil bi...”
Güdül bir zamanlar oldukça hareketli olan yün ticareti uzun süre önce tavsayınca yoksullaşıp unutulmuş. Aslında; doğa, moğa idare eder. Eder de… Bu ve benzeri silik yerleşimlerinde var olan bir tür kompleks var havada. Toplam nüfusu on bini geçmeyen garip yere girişte TOKİ tarafından yaptırılan, kimin oturacağını pek anlayamadığım çok katlı konutlar yapıyor. Halbuki ortada pek alan so
Hafta sonunu geçireceğimiz yer gayet hoş, büyük eski bir ev. Eşyalardan kurtu
Biraz dolaşma
Eve dönüp, mangalda pişen ne varsa silip süpürmeye kararlıyım. Yemekte, “az müsaade et” amcanın yanı münasip görülüyor. Ama, bu zorlu görevi Efes Biracılık ve Malt Sanayii’nin yardımı ile atlatıyorum. Biz yemeğe devam ederken, Ankara’dan başka akrabalar geliyor. Arabalarını yemek yediğimiz açıklığın içine kadar sokup, masanın hemen önüne park ediyor cihazın idaresinden “sorunlu” akraba. Herhalde Burdur 58. Piyade alayı’da sabaha doğru intikal edip, evin
Ertesi sabah kahvaltıdan sonra, akrabaların hepsiyle vedalaşmak çok zaman alacağı için ortaya bir hoşçakalın patlatıyoruz. Amca bize güzel leblebiler hediye ediyor. Leblebiler ve bol miktarda kirazla mücehhez arabamıza binip ayrılıyoruz oradan.
Saygılar sunarım,
Güdül’üm
Küçüklükte Başkentin birincisi,
Güzellikte Türkiye’min tek incisi,
Kenetlenmiş, sağcısı, solcusu, dincisi,
Sümbüllerle Kekiklerle kokuyor Güdül’üm…
Beypazarı dır önü, İstanbul yolu arkası
İyi ki yok, iyi ki yok, sanayisi, fabrikası,
Burada yaşanır Anadolu kültürünün hası,
Sapanlı’yla, Karacaören ile bakışır Güdül’üm...
Başka güzel, üç beldesi, yirmiüç köyü,
Dağlardan, yeraltından çıkar suyu,
Dürüstlük, mertliktir, insanının huyu,
Tarihinle, soyunla yolun çakışır Güdül’üm…
Güzellikte Türkiye’min tek incisi,
Kenetlenmiş, sağcısı, solcusu, dincisi,
Sümbüllerle Kekiklerle kokuyor Güdül’üm…
Beypazarı dır önü, İstanbul yolu arkası
İyi ki yok, iyi ki yok, sanayisi, fabrikası,
Burada yaşanır Anadolu kültürünün hası,
Sapanlı’yla, Karacaören ile bakışır Güdül’üm...
Başka güzel, üç beldesi, yirmiüç köyü,
Dağlardan, yeraltından çıkar suyu,
Dürüstlük, mertliktir, insanının huyu,
Tarihinle, soyunla yolun çakışır Güdül’üm…
Batı ülkelerine özenmedi, özenmez,
Yaktığı Cumhuriyet ateşi asla sönmez,
Yeşilidir yatırımı, bu yoldan dönmez,
Yeşil, bir ilçeye bu kadar yakışır Güdül’üm…
Kırları kekik, sokakları leblebi kokulu,
Oksijen deposu, bozulmamış dokulu,
Türk kültürünün son okulu,
Secdan yürekten yüreğe akışır Güdül’üm…
Göletlerinde lezzetli sazanın var,
Mis kokulu pekmez kaynar kazanın var,
Nizo diye değersiz bir ozanın var,
Sana her güzellik yakışır Güdül’üm…
Nizamettin ÜNLÜ
Yaktığı Cumhuriyet ateşi asla sönmez,
Yeşilidir yatırımı, bu yoldan dönmez,
Yeşil, bir ilçeye bu kadar yakışır Güdül’üm…
Kırları kekik, sokakları leblebi kokulu,
Oksijen deposu, bozulmamış dokulu,
Türk kültürünün son okulu,
Secdan yürekten yüreğe akışır Güdül’üm…
Göletlerinde lezzetli sazanın var,
Mis kokulu pekmez kaynar kazanın var,
Nizo diye değersiz bir ozanın var,
Sana her güzellik yakışır Güdül’üm…
Nizamettin ÜNLÜ
[1] “Şey” dememek lazım aslında. Magentası fazla kaçmış renkli resimlerle bezeli falan altmışdört sayfalık bir “eser” bu. İçinden bir de “Güdül Kültür ve İnaç Turizm Haritası” çıkıyor ki, eser onsuz zaten tamam olamaz. Olmamalı da. Detaylı olarak incelemek bir vatandaşlık görevi benim için.
[2] Ne kadar insan varsa, o kadar kanaat vardır.
Edited By Miki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder