
Araştırmacı kişiliğimle, bu olayın ışığında muhtelif tespitlerde bulundum:
1. Adın Kelly Le Brock gibi falan gibi havalı da olsa, Hollywood yıldızı da olsan, evrensel tufaya düşüp parası var diye, bir öküzle evlenebiliyordun (Bu bir refleks). O öküz de seni eşek sudan gelene kadar dövebiliyordu. (Bu da refleksin yüksek olasılıklı bir sonucu)
2. Salaklık umduğumdan daha yaygın bir şeydi. (Bu işten önce iki yılımı geçirdiğim araştırma enstitüsünde, öncesinde üniversitede pek nadir rastladığım bu özellikle ilerideki yıllarda daha sık karşılaşacak ama bir türlü alışamayacaktım.
3. Ortalıkta bu kadar dalyarak varsa, onlarla didişmek, sinirlenmek faydasızdı. Ancak dalga geçmek, onlara gülmek sağlıklı bir çıkış yolu olabilir-miydi? (Bunu her zaman başaramadım. Otuz beş yaşında, bu ibneler yüzünden iki defa kalp krizi geçirmek icap etti)
4. Nereye gidersen git, nerede olursan ol, her zaman çevreye dikkatle bakmak gerekiyordu. Detaylar ıskalanmamalıydı. Ancak bu sayede dayanabilirdin. (Mesela E-5’den Havaalanı’na gidiyorsan; Bahçelievler’e geldiğinde, kafanı sola çevir, Yolu bir Kanyonun duvarı gibi sınırlayan iş hanlarından birinin penceresi altına asılmış ufacık “Vagisan Tic. A.ş.” tabelasını görmemezlik etme…Yıllarca “Vay be plastik vagina sanayi kurmuş benim müteşebbisim ha, helal !” diye dalgamı geçtim. Bilahare kendi halinde bir tekstil firması olduğunu öğrendim maalesef).
Saygılar Sunarım.
[1] Sonra gitti Steven Seagal adlı bir ayı ile evlendi bu kaltak. Ayı’da verdi odunu, verdi odunu. (Yok, öylesi değil, dayak attı. Bildiğin “aile içi şiddet”)
Edited By Miki
[1] Sonra gitti Steven Seagal adlı bir ayı ile evlendi bu kaltak. Ayı’da verdi odunu, verdi odunu. (Yok, öylesi değil, dayak attı. Bildiğin “aile içi şiddet”)
Edited By Miki