tag:blogger.com,1999:blog-34037531109847697102024-03-19T15:16:04.914+03:00Baron von PlastikHocaefendi ve Akıllara Durgunluk Veren MaceralarBaronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.comBlogger187125tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-36178592314610247602016-10-21T17:05:00.003+03:002016-10-23T16:33:36.190+03:00Tekler ve Çoklar, Özgün Kopyalar <div align="left" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPIdPfmaRJD3Jy26dPFJTF76BtmDGuoQTNnfdzjYku1QDFOcDremBfEpOxMLxSBZx7Gk69jpLDcKiLUeVFOM9EGeijzRdYOyB4CwRQz-d9PsbDdJdXRY1pveycHtfbNAP4Ovk-bYnyBGZF/s1600/mot%25C3%25B6r.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPIdPfmaRJD3Jy26dPFJTF76BtmDGuoQTNnfdzjYku1QDFOcDremBfEpOxMLxSBZx7Gk69jpLDcKiLUeVFOM9EGeijzRdYOyB4CwRQz-d9PsbDdJdXRY1pveycHtfbNAP4Ovk-bYnyBGZF/s1600/mot%25C3%25B6r.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="264" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPIdPfmaRJD3Jy26dPFJTF76BtmDGuoQTNnfdzjYku1QDFOcDremBfEpOxMLxSBZx7Gk69jpLDcKiLUeVFOM9EGeijzRdYOyB4CwRQz-d9PsbDdJdXRY1pveycHtfbNAP4Ovk-bYnyBGZF/s320/mot%25C3%25B6r.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">SALT’ta yine acayip bir sergi var. Uğraşıp kotaran insanlar edepleri itibarıyla <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“ulan, sizin bildiğiniz kadar bizim unuttuğumuz var” </i>demeyeceklerinden, adını <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Tek ve Çok” şeklinde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kısa tutmuşlar. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ben olsam; “Aylarca Uğraştık, Didindik <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şu Ülkenin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dokuzyüzellibeşten Beriye <span style="mso-spacerun: yes;">S</span>anayi Serüveninin Fotoğrafını Çekip, Anlayacağınız Şekilde Nah Şuraya Koyduk, Gezip Görmeyene Yuf Olsun Sergisi” koyardım. E, ben de gezdim. Doğal olarak olan biteni bir defada anlayamadığımdan, birkaç kere gidip gelmem gerekti. Fakat İstanbul halkının entelektüel havuzuna atılan para tam yerini bulmuş olacak ki; arkadaş, çarşı hamamı mübarek… <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Can pazarı, çoluk çocukla gidilirse elini sıkı sıkı tutmalı ki kaybolmaya. Sonra insan o elit ortamlarda <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“4-5 yaşında, paltosunun kapşonu kafasına geçirilmiş ve üstten de sentetik el örgüsü atkı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ağzını kapayacak şekilde bağlanmış <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir oğlan çocuğu bulunmuştur”</i> anonsuna seyirtip rezil rüsva olur. Bir yere <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>camlı masa yapmışlar, koymuşlar üzerine kolonya şişesi <strong>[1],</strong> ev terliği <strong>[2</strong>], musluk hortumu <strong>[3]</strong> çizimi, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>millet ha babam kopyalıyor n’olacaksa. Bir yerde film <strong>[4]</strong> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gösteriyorlar, akıllara durgunluk verir. Sinemada gösterseler ver parayı, otur seyret. Yapana yüce rabbim uzun ömürler versin. Dedim ya ben de gezdim gördüm diye, gördüklerimi anlatayım bakalım sizin gördüklerinize
benzeyecek mi, yoksa tamamen ayrı tellerden mi çalınacak? Böyle sergilerde hoş
bir taraf var, o kadar çok şey yığılı ki; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu işe girişip, girişmekle de kalmayıp, yüzünün
akı ile <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çıkıp şurada oturan akıllı ve nazik bayanın, her biri aslan parçası olup ve de yardım edenlerin belki de hiç aklına gelmeyen, gelmesini de beklemeyeceğimiz bir
sürü başka şey var. Nebleyim belki de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>beklentisi ve isteği bu yöndedir. Ucu açık, az
konuşulanları ele alan; son söze ulaşmayan bir sergi yapmak istemiştir,
bilmiyorum yani.</span> </span> </span></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></b><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Kronoloji Üzerinden Fikir Beyanları <o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNYKhwB0KQZSn6SNmJ9RpeHsmAosJgREFqInBYA5A9pxja90nQf0TAObW1_l-887SzkZAu1GlAe1CMgvANSCWxIdotuShz8NYiKOhxxADtoCvWVTJOSjx-JJmdzIAscv4eqyY2MHSD-ktA/s1600/kronoloji.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNYKhwB0KQZSn6SNmJ9RpeHsmAosJgREFqInBYA5A9pxja90nQf0TAObW1_l-887SzkZAu1GlAe1CMgvANSCWxIdotuShz8NYiKOhxxADtoCvWVTJOSjx-JJmdzIAscv4eqyY2MHSD-ktA/s200/kronoloji.JPG" width="200" /></span></a></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Türkiye’nin
üretim ortamı hakkında fikir yürütülecek, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>neler olduğunu anlaşılacaksa bunu bir
kronoloji üzerinden konuşmanın yararı var. Onlar da yapmışlar. Sol duvarda 1955’den
başlayarak Türkiye’nin yaşadıklarını anlatan uzuun kronoloji önünde çok ve
anlayarak vakit geçirmek, nelerin olup
bittiğini anlayabilmek için fevkalade yararlı. Dediğim gibi, 1955’le başlıyor işler, hani
tökez teli diye bir şey vardır,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bubi tuzağını aktive eden teldir o. Rezilliği
harekete geçiren şey… Türkiye’nin yakın tarihinde üç tane bu türden tökez
telinden bahsetmek mümkün, hani bir şeyleri <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>harekete geçiren. Onar yıllık. 55’ 65’ 75. Onluk<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>desteler bu ülkenin kaderi gibi. Amma 70’lerde hesap biraz karışıyor, 75 olmalı ama
değil . 73’ petrol krizi her şeyi berbat ediyor. O yıl <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>2. Dünya savaşından beri fiyatı sabit tutulan
petrolün varil fiyatı 4 kat artıyor. Sonra 77-80, 80’de darbe, 83’de ANAP
iktidarı, 93’de Özal’ın ölümü, 94’de şu meşhur telefon hikayesi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hani “Baba” ve “Ufak tefek sarışın kadın” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cep telefonu ile konuşurlardı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ericson bir telefon-du . Şimdi baktım,
internette bile resmi yok artık (ince, yassı, cetvele benzeyen anteni yukarı şeyederdin).
Genel olarak baktığınızda tüm bunlar bir ülkenin üretim ve tüketim
alışkanlıklarını belirleyen taşlar. 1986’da Makdonalds’ın açılışı bile var. Görünce,
doksanlarda Taksim Meydanı’nın kaplayan o kesif ve iğrenç kızartma kokusunu
hatırladım. </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Tellere devam
ediyorduk: 1955’e gelindiğinde dış yardım kaynaklı tarımsal politikaların,
tarımda makineleşmenin yarattığı iş gücü fazlası. Kesin veriler yok doğal
olarak, ama 1950-55 döneminde yaklaşık 350.000 kişinin ülke içi göç hareketine
katıldığı, bir traktörün sekiz kişiyi işsiz bıraktığı düşünülebilir.<span style="mso-spacerun: yes;"> B</span>üyük şehirlerdeki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hizmet ve üretime dönük istihdam imkanları
önemli bir iş gücü arzı yaratıyor.</span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTyywcl9MpzDeqV1MDFLAsd-bp_ZbQXfGIg17x7hFT8Uj93Kyy5L56LvgANeH9pc6u5HfxbFtaO5KoCMIZ0jx7-xbpadrIu3sUAxgW9AjQIj0GPv_2BJ0U4qhEzicbgk9lVu6k53U0naJ5/s1600/kot_0001.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="171" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTyywcl9MpzDeqV1MDFLAsd-bp_ZbQXfGIg17x7hFT8Uj93Kyy5L56LvgANeH9pc6u5HfxbFtaO5KoCMIZ0jx7-xbpadrIu3sUAxgW9AjQIj0GPv_2BJ0U4qhEzicbgk9lVu6k53U0naJ5/s200/kot_0001.jpg" width="200" /></a></div>
</div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">İkincisi 1965, kat mülkiyeti kanununun çıkışı. Aslında
bir sürü başka şey oluyor, AP tek başına iktidara geliyor,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1965’de SSK kanunu yürürlüğe giriyor ki,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>beş yıllık kalkınma planları bu işe önemli
bir yer verir. Bi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki adım geriye gidip, 1961 anayasası ile anayasal bir kurum niteliği
kazanan DPT'den (Devlet Planlama Teşkilatı) biraz bahsedeyim: . Kurucu
Müsteşarı West Point mezunu bir albay, Şinasi Orel. "Serbest rekabet”, “özel
teşebbüs”, “kalkınma” tüm bunlar altmışlı yıllarda çiğnenen sakızlar, planlama
fikri 50’lerin ortalarında beri akademisyenler tarafından konuşuluyor aslında.
Ama bunlar DPT kanunu ile yerini ve ifadesini buluyor. Ne tuhaf değil mi ?
Çünkü “Hür teşebbüs” ü savunan bir<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>siyasi oluşumun karşısındaki askeri müdahalenin aktörleri<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>esasen piyasada o “hür teşebbüs” ün önünü açacak
ipe sapa gelir düzenlemelerle uğraşıyor. Bu tabii Askeri müdahalenin bekası
açısından da gerekli.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Demokrat Parti’ye karşı
ihtilal yapan bir oluşumun “hür teşebbüs” e karşı olmadığının güvencesi olmak
filan. Tüm bunlar DP mirasçısı AP’in<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>“plan’mı, pilav mı?” sorusunun özetlediği<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yaklaşımın önüne geçemiyor elbette. Ama şunu
söyleyeyim Adalet partisinin 15 yıl (1965-1980) genel başkanı Süleyman Demirel
bu kurumla ilişkisini, Turgut Özal’ın müsteşarlığını ben bildiğime göre siz haydi
haydi biliyorsunuzdur.<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Sonuçları ve getirdikleri önemli olduğu için tekrar
65’e, şu kat mülkiyeti kanununa döndüm. Zaten
hemen karşı duvar bir fotoğraf koymuşlar: 1966’daki <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Arçelik 1. Bayiler toplantısı. Hilton otelinde
düzenleniyor ve üç değişik çamaşır makinası modelinin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sergisini
aradan çıkarmışlar. Evet, görece lüks
bir ev aracı bu belki ama, bir talep olduğu da kesin. Reklam yapma gereği bile
duyulmamış (o yıllarda dergilerde hep “Panason” reklamı var; her derde deva
papatya-nane-anason çayı ! Yersen) 1959’da üretmeye başlayıp 65’e gelindiğinde
otuz bin tane satıyorlar. “ Şanzımanı” İsrail’den geliyor ve öyle bir şey ki bu
çamaşır makinası, hani makine diyoruz da, birinci Dünya Savaşının Alman Tanklarına
benziyor. Zaten ortada bir tane 7A modeli de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>var. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Suyu
koymak, boşaltmak, merdaneden donu gömleği geçirip sıkabilmek, Kanada
ormanlarında odun kesmek, dizel bir denizaltının makine dairesinde çalışmak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadar <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yorucuydu. </span></div>
<div style="text-align: left;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></span></b><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Şanzıman İsrail’den, Kompresör İngiltere’den
<o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBQJvG-PWqrng1sMdzP4uxQ0lx8oMGH9bw9WSPCJmaEucTbqW6CVXX72FmMWRzUVHRGPQF1S9TCsxX5j4qMNLCbT-BY0bKyaAtBSEPIKqHzLHwf8op_S0MXbnICq_hw9bxlcs4KRdZN436/s1600/a7.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBQJvG-PWqrng1sMdzP4uxQ0lx8oMGH9bw9WSPCJmaEucTbqW6CVXX72FmMWRzUVHRGPQF1S9TCsxX5j4qMNLCbT-BY0bKyaAtBSEPIKqHzLHwf8op_S0MXbnICq_hw9bxlcs4KRdZN436/s320/a7.JPG" width="179" /></span></a></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><em>“Ulan haşa huzurdan milletin kıçında donu yok, çamaşır
makinası, buzdolabı </em><em>neyine”</em> (onun üretimine de 1960’da başlanıyor. Kompresörü
Birleşik Krallıktan) <i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demeyelim hemen. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kentli yeni orta sınıf takım çantasının
olmazsa olmazı bunlar. Apartman yaşamı, hayatın hızlanması, dış dünyadan daha
fazla haberdar olmak… Kentlere göçen iş gücünü<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>de unutmayın. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Soğuk savaş
döneminin ideolojik nalbantlığı ve orta sınıfa gündelik yaşam kurgusu sunmayı
görev edinmiş, modern hayat rehberi Hayat dergisi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mesela Kasım 1964 sayılarından birinde
apartman yaşamına pek ayak uyduramayan çoğunluğu terbiye görevi üstlenir. "Evet,
temizlik yapalım ama komşulara zarar vermeden"… Halınızı balkonda dövüp alt
kattakileri bizar etmeyin diyor yani. Ama o aralar GIR-GIR diye bir şey var zaten. Sergide
keşke bir gır-gır da olsaydı. İleri geri halı üzerinde hareket ettirilip <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>toz, gereksiz bok püsürü <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>içindeki hazneye alırdı. Hakkaten "gır, gır" diye de sesi vardı. Müthiş bir şey. Akis dergilerinde filan epey reklamını
görebilirsiniz. Benzeri bir cihazın patenti aslında 1699’da, yani biz <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kuzey Sırbistan’daki Karlofça’da pis bir <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>anlaşma imzaladığımız yıl Londra sokakları için
alınmışsa da, ev için kullanılan hali <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Michigan’da
mukim bay ve bayan Bissel tarafından 1876’da patenti alınıp üretiliyor! Yani
birinci meşrutiyetin ilan edildiği yıl! Ama biz bu cihazı GIR-GIR diye
biliyoruz. Al sana bir özgün kopya! Tıpkı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“kot” gibi. O da bir kopya olmasına rağmen,
bu açıdan özgün. Günlük yaşama pek hoşlanılmasa da yerleşiyor işte. Tuhaf mavimsi bir rengi olurdu, çivit gibi ama
değil. Deli gibi beyazlansın diye uğraşırdın da olmazdı bir türlü. Ama çok ucuzdu ve bol
bulunuyordu. Ne kadar benimsenmiş ki, “kot” kelimesi var. </span></span><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Tüm üretim ve tüketim altmışların ortalarında
itibaren çeşitlenip farklı gelir grupları ve onların beklentileri doğrultusunda
şekilleniyor. Sümerbank ve pijamalar yaşamda hep var tabii, o çizgili
pijamalar, ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“basma” denen şey.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gündelik yaşamın çok içinde olan bu pijama
hadisesi 1990’lara gelindiğinde artık niteliğini kaybediyor. Ocak 1990’da
Hürriyet <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gazetesinde yapılan bir
araştırma evde çubuklu pijama ile dolaşmamayı “çağdaş erkek” olma özellikleri
arasında sayıyor. Çağdaşlığın göstergesi daha bir sürü saçmalık yazmışlar da, bizi
ilgilendiren bu. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">“Basma” dediğin renkli desenler basılmış
pamuklu bez. 1937’de Nazilli Basma fabrikası ile üretimine başlanıyor. Mebzul kitap ve
derginin sergiyi gezenin keyfine amade sunulduğu masanın taburelerinin de basma minderli olması
tesadüf değil. Artık hayatın hiç bir alanında rastlanmayan saygı ve inceliklerden. Ne basmayı ne de onu üreten insanları küçümsemeyelim, onu da söyleyeyim. Orta
masada üzerinde RT 5144 yazan bir desen kitabı var, 1974 tarihli, Herr Bernhard
Leiber’e ait. Alman’ın biri kumaş almaya kalkıp buralara geliyor, yetmişlerde ithalat boru değil.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms";"></span> </div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ellilerin öncesinde çok başka şeyler de var.
Mesela düğme… Bu sergide yok amma mesela 1954’de düğme üreten kuruluşun sahibi ile
yapılmış bir röportaj okumuştum, adam heyecanla şimşirden yaptığı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>düğmeleri, daha önce ithal edilen düğmelerin muazzam
miktarını anlatıyor. Çok temel tüketim
ürünlerini sıfırdan üretme çaba ve heyecanını saf k<span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif"; font-weight: normal;">â</span><span style="font-family: "times new roman";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">r</span> </span>hırsına bağlamak, olan
bitene<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir parça düz<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir bakış bence. Sergide düğme yok ve fakat Fatoş
oyuncaklarının yöre serisi var. Dehşet şeyler. Çirkinler
diye zamanında fazla satılmamışlar, elbiselerdeki, bebeklerin yüz özelliklerine, özene, detaylara dikkatle bakın, basit
bir k<span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif"; font-weight: normal;">â</span><span style="font-family: "times new roman";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">r</span> <span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ga</span></span>yesinden çok daha fazla şey var orada.
</span><br />
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bir çok şeyin
başlangıcını oralarda arayacağımız için halen elllilerden – altmışlardan
gidiyoruz. Büyük sanayi gruplarının işe başladığı yıllar elliler:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Akkök, Kutlutaş,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Borusan, Tekfen, Enka, Alarko, STFA. Özel
teşebbüs gerçekten de bu yıllarda kendine güçlenecek zemin buluyor. Koç’un
mazisi 20’lere, Sabancı’nınki 30’lara gidiyor.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Bu iki grup da büyük yatırım gerektiren sanayi üretimi yapmalarına
rağmen, aslında ticaret kökenli (tacir) kuruluşlar. Türkiye’deki iş anlayışının
bir özelliği bu. Sanayi merkezli değil, ticaret merkezli olmak. 1944’de Koç
şirketinin otomotiv alanındaki faaliyetlerine ortak olarak giren Bernar Nahum
bu durumu anılarında <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gayet iyi
anlatıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Başlangıçta hareket noktası ‘dahili
ticaret’ idi, arkasından mümessillik, acentelik gibi ithalata dayalı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ticaret başladı” (1963 gibi geç <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir tarihte bile Ankara’daki 6.700 taksiye
İsveç malı taksimetre satıyorlar – Ekim 1963 Akis). Yıllarca süren döviz sıkıntısı, buna bağlı
kotalar, tahsisler, ithalat rejimlerin bir yararı oluyor, ticaretle yeterli sermaye birikimi oluşturmuş
bu tür şirketlerde o sanayileşme inancı yerleşiyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bernar Nahum’dan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bahsedeceksek, o muhterem beyefendinin göz bebeği Anadol’dan söz etmemek
olmaz.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Piyasada binek otomobil olarak <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kısa bir süre tutunmuş olmakla birlikte
etkilerinin çok büyük bence. İthal ikameci endüstrileşme çabalarının ilk döneminde
döviz azlığı nedeniyle mamul madde ithalinde yaşanan sıkıntılar yüzünden
alınan bir karar bu. Başka bir deyişle ticaret şirketlerine sürekli mamul mal
tedarikini garantiye almak için de başlanıyor bu işe. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fiberglas gövde yapıyorlar. O <em>“yahu bunun
gövdesini eşşekler yiyor”</em> geyiğinden daha fazlası var işin içinde yani.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Orta yerde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Anadol’un üretim serüvenini anlatan çok güzel
bir kitap var. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kitabı Hatta, 61. Sayfada
nazikçe “Eski arabanızı satınız, Bir Anadol alınız” tavsiyesinde bulunuyorlar.İsim yarışması
düzenleniyor ve 4-5 bin başvuru beklenirken, 150.000 civarında cevap var.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ondan önce 1950’lerin sonunda, 1959’da Otosan
fabrikası kurulup montajla Ford Consul ve Thames kamyonların montajını yapıyorlar
(tames trader- yol ver birader kamyonarkası yazılarındandı. Güdük, buldog’a
benzeyen kamyonlardı) 1965’de de Ford D1210 üretimine başlanıyor. Bu tür
montaj/üretim in çevresel de bir yararı var. Fabrika gittikçe artan ölçekte iç
piyasadan da mamul madde alıyor, yerli küçük üreticilerin o zamana dek
akıllarına gelmeyen, arz alanı olmayan bir sürü mal yapmayı ve satmayı
öğreniyorlar. Ama bunu için daha zaman var.</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span></div>
<div style="text-align: left;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Nubar Bey’in Filibe <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Macerası <o:p></o:p></span></span></b></div>
<div style="text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW90YJngxR3hbHyWa02H_wprSn1to4mir4ih5EOFIUylaHnQ6eDSbZCNdxO7dnJKFdgs46-rSEbULfyXG3UzAh-AK33v6aOGSYtdxdhZHJ-rpoio8d1Ei-kxWKDOcnbQSZEs85OMT9LD0f/s1600/jumbo.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW90YJngxR3hbHyWa02H_wprSn1to4mir4ih5EOFIUylaHnQ6eDSbZCNdxO7dnJKFdgs46-rSEbULfyXG3UzAh-AK33v6aOGSYtdxdhZHJ-rpoio8d1Ei-kxWKDOcnbQSZEs85OMT9LD0f/s320/jumbo.JPG" width="320" /></span></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Üretim görece
yüksek yatırım ve karmaşık mal gruplarının bir araya getirildiği mamul maddeler
için değil, daha basit tüketim ürünlerinin iç piyasaya sunulması için de
geçerli. Resimlerin olduğu duvarda <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Jumbo
Çatal bıçakları ile ilgili bir resim var. Bay Nubar Çolakyan Kamyonetinin
önünde neşeyle gülümsüyor (çok güzel bir fotoğraf o). Firma 1947’de kurulmuş. İsim muhtemelen Walt
Disney’in 1941 tarihli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Jumbo/Dumbo
filminden esin. 1962 gibi erken bir tarihte Filibe/Plovdiv fuarına katılmışlar
ve bir ödül almışlar. Plovdiv İstanbul’a 420 km mesafede. Ankara 450 kilometre. (1962’de
Sovyetler fırlattığı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Vostok 3 ve Vostok
4<span style="mso-spacerun: yes;"> ile Dünya </span>yörüngesinde iki uzay aracı arasındaki ilk telsiz haberleşmesini gerçekleştiriyor). <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fakat, insanların yüzündeki mutluluğu
görebiliyoruz Nasıl bir sevinç var, ve gerçek.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Belli <i style="mso-bidi-font-style: normal;">ki “bu daha önce yapıldı
aslanım” </i>dememişler.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İşçi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>işveren ikiliğinin, o gerginliğin görülmediği
bir an. Pis eller, giysiler gerçek ama sevinç ve gurur da gerçek. Orada
sergilenen çatal bıçak takımını da gayet iyi hatırlıyorum. Çok güzeldi. Neden
bu seriyi yeniden üretip satmazlar?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><o:p></o:p></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Yetmişler <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Türkiye için kayıp, tarihi kırılmaların
yaşandığı , çok ta sevimli olmayan bir dönem. 1950’lerde başlayan hızlı nüfus
arışı 70’lere gelindiğinde yaşı 18-25 arasında daha iyi eğitim ve iş olanakları
arayan devasa bir genç nüfus yaratıyor.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>İthal ikameci tavrın çöküşü de bu yıllara rastlıyor aslında. Döviz yok,
hammadde ve makine olanakları zayıf, montaj<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bile yapılamıyor,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>enerjide dışa
bağımlı (1973<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>petrol krizini unutmayın,
o zaman dek sabit tutulan petrolün<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>varil
fiyatı dört kat arttı). Ülkede belki
de ilk defa<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>artan talebe, tüketim
heveslerine ciddi çareler aranıyor. Çünkü üretilen bir malın pazarı,
dolayısıyla satış olanakları var. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Yine o duvarda
çok güzel Renault ve Tofaş üretim hattı ve araba fotoğrafları var. İkisinde de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1971’de üretime başlanıyor. Kaloriferi
yetersiz olan Steyşın<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>vagon Reno’lar için
radyatör üretilirdi. Konya’da. Binek üretimi kalktıktan epey sonra da steyşın
vagon üretimine devam edildi. Az yakan,
sağlam, yüksek ve mekanik araçlardı. Kırda bayırda, atölyeler, servisler hep
kullanırdı. Halen de yerine cuk oturacak bir araç yok. </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Başka bir güzellik Merter’deki
Vakko Binası’nın <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fotoğrafları. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Haluk Baysal – Melih Birsel (binanın yapılışı
1969) Beton Mozaik Kaplamalar Bedri Rahmi Eyüboğlu, Girişteki heykel Şadi
Çalık, Seramik Panolar Jale Yılmabaşar, Duvar resmi Mustafa Pilevneli. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çok müthiş binaydı. Yıkılıp, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yerine…Aklıma güzel kelimeler geliyor da, siz doldurun ki, bi tatsızlık olmasın. </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span></div>
<div style="text-align: left;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Nerde Ulan Bu Özgün Kopyalar? <o:p></o:p></span></span></b></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Biraz da “kopya”dan, özgün kopyadan söz açayım, sergi o işlere de değdirip, akıl kurcalıyor. </span></div>
<div style="text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOGoT2bCk1uA7izurRK7KVUCbYlIaCkCeyoswEvJR-jfSjjce1zuX63gIk-ZJ0tAcRcXPpt04DD248puse1VGEhGJELBdxDevhpE8R5l8Qxxwg3hslTHYyOROAy2jFNvtz80O4Pb3J6W-E/s1600/tekvecoksoylesileri_kuyumculuk-1-jpg-300-5000-false.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOGoT2bCk1uA7izurRK7KVUCbYlIaCkCeyoswEvJR-jfSjjce1zuX63gIk-ZJ0tAcRcXPpt04DD248puse1VGEhGJELBdxDevhpE8R5l8Qxxwg3hslTHYyOROAy2jFNvtz80O4Pb3J6W-E/s320/tekvecoksoylesileri_kuyumculuk-1-jpg-300-5000-false.jpg" width="213" /></span></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ne, ne için
kopya edilir? Üstelik hep aklımızın bir köşesinde duran, “bu daha önce yapıldı”
varken. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Duvara da kol gibi yazmış adam zaten. Üretimde
belki daha kolay bu iş, ama tasarımda, örneğin mimarlıkta, onun ahlaki
valizini taşımak çok zor. Bunun pek çok nedeni var. Bir şeyin kopyası neden
yapılır?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bilmem
hatırlayanınız var mı? Kahve yokluğunda içilen kavrulmuş nohut “bir özgün
kopya” değil mi? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şu gösterilen motör
filminde bir laf var Çetin İnanç Dünyayı Kurtaran Adam'ı anlatırken
“Amerikalının yapmaya cesaret edemeyeceği” şeyi yapmaktan gizli bir gururla
anlatıyor. Bir bölüm daha var, arda arda ölüm sahneleri, kör adamın gözlerinin
açılma sahneleri filan var, tamam bunlar art arda gösterilince pek komik şeyler
ama, her biri<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>farklı zamanda, farklı ruh
hali, farklı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bin bir türlü şeyle
üretilmiş bir malın (filmin) parçaları. Bu açıdan kopya olmaları özgün
olmalarını değiştirmiyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Fatoş oyuncaklarına geleyim: <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Pembe Panter” yetmişlerin ortalarında,
sanırım 75 veya 76 idi, TRT de gösterime giren bir çizgi aslında. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Film kahramanını üç boyutlu üretip
satıyorlar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çünkü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir talep var ve yetmişlerde böyle bir şeyi
ithal etmek para bulunsa,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>muhtemelen
kambiyo ve gümrük mevzuatı açısından imkansız. Ne diyeceksin Türkiye
Cumhuriyeti Merkez <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bankası’ndan ithalat
için döviz <i style="mso-bidi-font-style: normal;">alırken “yirmi bin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adet, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>80
santim boyunda pembe pelüş bir çizgi film kahramanı ithal edeceğim”</i> mi? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir
sürü şey yapıyorlar, zaten pembe panterden önce var olan bir işletme.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Onlar da 1975’de Nürnberg’deki oyuncak
fuarına katılıyorlar.</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Seksenlerde çok
şey değişti. Şaşal suyu ve şişesi bile <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>var. İlk defa bu ülkede bir malın ambalajı
kendisinden daha pahalıya satılması kabullenildi. ŞAŞ-AL diyorduk. Fiyatına
bakıyorsun, şaşıyorsun, ama alıyorsun. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Gelelim “tektaş ağacı”na: serginin “yüzük taşı” bence o. Meyve vermiş ağaca benziyor.
Özgünlüğünü yitirmiş çoğulluğu , biraradalığı yüzünden değersizleşmiş bir meta.
Yanında mücevherci avadanlıkları: Roma terebrasına benzeyen bir matkap, prensip Neolitik çağdan beri biliniyor, ateş
yapmak için kullanılıyor. Ağırlıklara gelince, Uluburun batığında <strong>[5]</strong> ağırlık ve
eşyaları bulunan Kenan’lı tüccarlar da muhtemelen benzer bir terazi
kullanıyorlardı. Alet edevat zanaat için geçerli ve çağa ayak uyduramıyor.
Tüketim, dolayısı ile mal talebi çok fazla. </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><o:p></o:p></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span></div>
<div style="text-align: left;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">SANAT VE PARA BİR NOKTADA KESİŞMELİ !<o:p></o:p></span></span></b></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Mensucat <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Santral’ dan bahsetmiştim. Arkalara doğru,
hafif kıyıda köşede (gibi) görünen bir bölüm var. Iskalamamak lazım: <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1980 sonlarına doğru<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>liberal bir rehavet ve iyimserliğin etkisi
ile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>belki de servet ve boş vakit artışı
ile sermaye gruplarının<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sözcüleri (bu
günkü tabirle vitrin) daha görünür oldular. Özal zenginlikle gurur duymayı
öğretti bize.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Aslında bu daha önce de
vardı, (Nejat Eczacıbaşı’nın ön ayak oluşu ile 1973’de ilk İstanbul festivali
düzenleniyor) gazeteler, kanaat önderleri aydın, efendi, dış dünyaya entegre,
yemeği içmeyi bilen yükselen bir orta sınıf<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>inşaatına başladılar. Endüstri ve ticaret insanları da örnek olmaya
itildiler ve istediler bunu. Mesela Bisse gömlek giymiş Sakıp Sabancı reklamını
hatırlayın. </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bu görünürlüğün başka
bi yönü de sanat. Bir dönem resim koleksiyonu yapmak zenginler arasında adeta
bir yarış, pahalı ama yararlı bir heves. Halil bezmen bir röportaj vermiş
mesela 1987’de, diyor ki; SANAT VE PARA BİR NOKTADA KESİŞMELİ. Bu, öyle
edilmemiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir laf, öyle <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>göz kamaştırıcı bir şey ki, röportajı yapan <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Türk iş adamlarının sanata ilgisi Türk Sanayiinden
de yeni”</i> gibi acayip şeyler söylüyor. Halbuki dediğim gibi, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mensucat santral 1928’de kuruluyor, ama bizim
insan Özalcı pratik içinde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kısa süre
önce görünür kılınan iki şeyi bir kronolojiye oturtunca… E, biri daha önce tabii. Halil<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bezmen’in tablolarına ne mi oluyor? Bir
kısmı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yurtdışına kaçırılmak üzereyken
mali polis baskınına uğrayıp el konuyor, SSK borçları için de mezat düzenlenip satılıyor…</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><o:p></o:p></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bu kadar lafın özeti: çok <span style="font-family: "times new roman";">
</span><span style="font-family: "times new roman";">iy</span>i bir
sergi. Bitmeden, kalabalıkta ezilmeyi göze alıp gidin işte. </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bvp, </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "calibri";">
</span><span style="font-family: "calibri";">Tektaş Ağacı Fotoğrafı SALT sitesinden, Mustafa Hazneci. Diğerleri Bvp. </span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">...................</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><strong>[1]</strong> Yaklaşık yirmi santimetre boyunda altı santimetre çapında,
beyaz plastik kapaklı cam şişe<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yüzeyindeki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki grupta<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>toplam üç yüz otuz altı adet kare piramit bu
kendine özgü dekoratif şişeyi tanımlar. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın
26.10.1981 Tarihli izni ile üretilmiştir. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><strong>[2]</strong><span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> Genellikle erkek misafire verilen, aile reisince de
kullanılan arkası açık ev ayakkabısı. Üzeri siyah deri, tabanı incecik kösele
olanı tercih edilir. Oldukça pahalıdır; kullanımı uzun süreli olup iki açıdan
sorunludur: Zamanla halıyla temas sonucu tehlikeli şekilde kayganlaşan kösele
taban ve ayağı ince, terliği zarif göstermek adına, epey dar kesitte üretilmiş
üst bölüm nedeniyle bu terliklerle yürümek ciddi beceri gerektirir. Ayrıca,
desteklenip güçlendirilmemiş ince taban, topuk yükseltisinin başladığı
eksendeki kesme kuvvetine dayanamaz ve (hemen her zaman) kırılır.</span></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms";"></span> </div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><strong>[3]</strong> <span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Şebeke basıncının yüksekliği nedeniyle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>akışkan kontrolü için geliştirilmiş ek parça.
Sıvının çıkış noktası ile evye tabanı arasındaki mesafeyi kısaltmaya yarayan spiral
plastik boru, “Musluk Hortumu”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>da denir.
Gelişkin modellerinin ucunda duşlama yapmaya imkan veren ufak bir mekanizma
bulunur.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ev hayatındaki ağırlığını büyük
ölçüde yitirmiş olmasına rağmen halen kullanılıyor. </span></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><strong>[4]</strong> <span style="mso-bidi-font-style: italic;">MOTÖR: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması (2014) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/ Yönetmen: Cem Kaya <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/ 96 dakika/ Türkçe ve Almanca; İngilizce
altyazılı </span></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: left;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><strong>[5]</strong> Pulak, C. 2008. The Uluburun Shipwreck and
Late Bronze Age Trade. In Beyond Babylon: Art, Trade, and Diplomacy in the
Second Millennium B.C. J. Aruz, K. Benzel, and J.M. Evans (eds.). The Metropolitan
Museum of Art Exhibition Catalog, pp. 288-305, artifact catalog: 306-310,
313-321, 324-333, 336-342, 345-348, 350-358, 366-378, 382-385.<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<span style="font-family: Calibri;"></span>Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-18084223717041125762016-10-17T14:28:00.002+03:002021-02-26T16:38:38.622+03:00Type VII D <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpIA2XO6ISeGALJohY5GqV_vtxgxWdiSF8u70bF3hYLRcFP6OZVgyBQyZymIT-v2HgmYYDYYVBgSSVRIIdHdohCnnOy8rVHcys4oEG0f9w2FdqqIeBbU24vZ7KGBvWnlflLcbn6h_pPVeS/s1600/Type+IIV+D+Main_1600+dsc_minus+color.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpIA2XO6ISeGALJohY5GqV_vtxgxWdiSF8u70bF3hYLRcFP6OZVgyBQyZymIT-v2HgmYYDYYVBgSSVRIIdHdohCnnOy8rVHcys4oEG0f9w2FdqqIeBbU24vZ7KGBvWnlflLcbn6h_pPVeS/s640/Type+IIV+D+Main_1600+dsc_minus+color.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 3.75pt 10pt 0cm; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İkinci Dünya
Savaşı boyunca Alman denizaltı gücünün bel kemiğini oluşturan Tip VII serisi
daha savaş başlamadan önce geliştirilmiş <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b>
ve savaş sırasında edinilen tecrübelere göre geliştirilen pek çok yenilik
eklenmiş ve alt tipler üretilmiştir. Dayanıklı ve manevra kabiliyeti
yüksek “VII” Kuzey Atlantik’teki çetin savaş şartlarına uygundu. Ucuz
maliyetler, seri üretim teknolojisindeki tecrübe ve cambazlıklarla inanılmaz miktarlarda
üretilebilmişlerdir <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2]</b> (Tüm alt tiplerden
toplam 709 adet) !</span><span style="font-family: "times new roman" , "serif"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></div>
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ana alt gruplar:
“VII A”, “VII B”, “VII C”, “VII C/41”, “VII C/42”, “VII D” ve “VII F” di.
Bunlardan en başarılı olanı, yani toplam tonajda en çok gemi batıran VII B idi.
Atlantik savaşının Alman Denizaltı Donanması açısından en başarılı
günleri olan 1940-1941 yıllarında bir Tip VIIB, <b>U-99</b>, Nisan
1940’dan Mart 1941’e dek toplam tonajı 280.000 gros ton civarında
olan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>43 gemi batırır! <o:p></o:p></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 3.75pt 10pt 0cm; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Savaşın
ilerleyen yıllarında işler Almanlar aleyhine dönmüş ve teknolojik açıdan geride
kalan bu teknelerin yerine farklı tipler üretilmiş olsa da <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3]</b> , Tip VII denizaltı gücünün temel taşı olmaya devam etti. <o:p></o:p></span></div>
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Temel tipten
üretilmiş ve birincil görevi düşman kıyılarına mayın döşemek <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olan Tip “VII D”, basitçe “C” versiyonunun bu
iş için değiştirilmiş haliydi. Denizaltı ile yapılabilecek hainliklerden biri
de, düşman limanlarının ağzına veya gemi trafiğinin yoğun olduğu alanlara
çaktırmadan yaklaşıp bir miktar mayın bırakmak. Mayın döşeyici su üstü gemileri
ile havadan ve yüzeyden çok sıkı korunan liman ağızlarında dolaşmak pek akıllıca
olmadığından, denizaltı bu işe pek uygun, ideal bir cihaz. Tabii bazı sorunlar
çözülürse… <o:p></o:p></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 3.75pt 10pt 0cm; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mayın döşeme
görevleri denizaltılar için oldukça uygun dedim amma, iş o kadar kolay
değil. Esas hedefi açık denizde biçare nakliye gemilerini avlamak için tasarlanmış
ve ana silahı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4]</b> torpido olan
teknelerden bırakılan mayınlar istenen etkiyi yapamıyordu. Bu tür mayınların
boyutları mevcut torpido tüpleri ile belirleniyor, üstelik mayınlar
etkili olacak şekilde dik de döşenemiyordu. Klasik, çıpalı tip mayın döşemek
için özel olarak geliştirilmiş XB serisi denizaltılar ise oldukça büyük, manevrası
yavaş teknelerdi. Burundakiler kaldırıldığından, sadece iki adet kıç
torpido tüpüne sahip bu tekneler yalnızca mayın döşeyici olarak kullanılmaktaydılar.
Pek başarılı oldukları da söylenemezdi. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yeni ve etkin
bir silah geliştirebilmek için, başarısı kanıtlanmış olan Tip VIIC kullanılarak
kontrol merkezinden teknenin kıçına doğru bir kısım eklendi. Bu bölüm her biri
üçer adet dikey mayın alabilecek beş silo içeriyordu. Teknenin boyu 71 metreden
83 metreye çıkmış, uzatılan bölümdeki balast tankları da ek yakıt depoları
olarak kullanılmıştı. Tip VII C’ ye göre silah gücünde bir değişiklik
olmamış üstelik menzili de artmıştı. (Buraya kadar her şey güzel değil mi ?,
ama dur, sonunu oku…) <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 3.75pt 10pt 0cm; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Gövdede ve
toplam tonajdaki bu değişiklikler teknenin manevra kabiliyetini olumsuz yönde
etkiler; dalış için gereken süre artarken, güvenli ve maksimum dalış
derinlikleri azalır. Artık eski günler geride kalmış, müttefik uçaklarının,
destroyerlerinin sürekli takibi ve baskısı altındaki Alman denizaltıları için
daha derine daha çabuk dalabilmek iyice önem kazanmıştır. Bu yüzden 1941
ağustosu ile 1942 ocağı arasında borda numaraları U-213’den U-218’e dek
toplam altı adet üretilir. Tip IIV D’ler ile savaşın sonuna dek 31 adet devriye
görevine çıkılmış (bunların yalnızca dokuz tanesi mayın döşeme göreviydi), altı
tekne <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>toplamda kırk üç bin ton civarı
(42,622) on adet tekne batırmıştır.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_ftnref1"></a> <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Genel olarak
bakıldığında atılan taş ürkütülen kurbağaya pek de değmez. Teknelerin beşinin
ve içindeki 241 denizaltıcının<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[5] </b>defterini
savaş sırasında müttefik donanması dürer, yalnızca biri, U-218 savaşın sonunda
teslim olur. Bu tekne de Almanya’yı işe yarar silah namına arta kalanlardan
temizleme maksatlı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Operation Deadlight”</i> güzelliği kapsamında Aralık 1945’de
batırılır. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İlgimi çektiği
için ben de yıllar önce bu teknelerden birinin (U-216) 1/144 ölçekli modelini
yapmıştım. VII tip denizaltılar onlarca tersanede üretilmiş olmasına rağmen
mayın taşıyıcıların tümü Kiel’deki Germania Tersanesi mamulatı. İkinci Dünya
Savaşından sonra ağır bombardıman ve silahsızlandırma programı çerçevesinde
çanına ot tıkanan bu muazzam ve önemli tesis savaş boyunca 131 adet denizaltı tamamlamış.
1867’de kurulan ve 1902’de Friedrich Krupp tarafından satın alınmasıyla adı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Friedrich Krupp Germaniawerft</i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olarak değişen tersanenin ürettiği çok
çeşitli ve ünlü tekne arasında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bizim
Nusret mayın gemisi de var. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 3.75pt 10pt 0cm; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir denizaltı
bugün olduğu gibi o zaman da onlarca farklı teknolojik cambazlığın bir arada
ustalıkla kullanıldığı karmakarışık bir araç. Üretebilmek, daha doğrusu
bileşenlerini sıfırdan var edebilmek için bolca para, bilimsel birikim ve
teknolojik altyapı, kullanabilmek için de bol miktarda taşak gerekiyor.
İçindekileri anlatmak benim sabrımın ve bilgimin dışında olsa da, İkinci Dünya
Savaşı sırasında üretilmiş tipik bir alman denizaltısının üst yapısında dikkati
çeken bazı nesnelerin ne olduğundan söz etmekte yarar olabilir. Burada resimlenen
“VII D” strüktür ve donanım itibarı ile türün en yaygın modeli ile büyük bir
benzerlik gösteriyor, o yüzden genelleme yapmak için uygun. <o:p></o:p></span></div>
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Silahlar,
antenler, kapaklar, periskoplar, türlü türlü acayiplik… <o:p></o:p></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">88’lik güverte topu:</span></b><span face=""verdana" , "sans-serif""> <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"">Denizaltının
torpido yükünden sonraki en önemli<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>silahı topun karada tanksavar ve uçaksavar silahı olarak kullanılan
meşhur “seksensekizlik” ile hiçbir alakası yok. Bu birinci Dünya Savaşı
sırasında Alman su üstü gemilerinde kullanılan toptan geliştirilmiş bambaşka
bir nesne. Mermileri bile birbirlerinin yerine kullanılamıyor. On iki
kilometrelik menzil ve etkili ateş gücü torpido ile yaralanmış ama
batırılamamış gemilerin hakkından gelmeye yeterli. İyi eğitilmiş bir mürettebat
(nişan alan, topu istenen pozisyona getiren, nişan alan, mermi süren ve
cephaneyi taşımak suretiyle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bildiğimiz
hamallık görevini üstlenmiş üç kişi, yani toplam 6) ortalama 11 kilo
ağırlıktaki zırh delici veya patlayıcı mermilerden dakikada 16 tane atabiliyor.
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"">Sehpası
ile birlikte tam olarak adını soyadını<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>söylemek isterseniz; “8.8cm Schiffskanone C/35 in Unterseebotslafette
C/35” demek gerekiyor, yorgunluk verdiyse, kısaltılmışı da kullanabilirsiniz:
“8.8cm Sk C/35in Ubts LC/35”! Şimdi anladınız değil mi, onca bilgiye, zekaya,
maharete rağmen niye savaşı kaybediyor bu adamlar…<o:p></o:p></span></div>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">Haberleşme Şeyleri: <o:p></o:p></span></b><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"">1950
seçimlerinden sonra, Eylül başlarında çıktığı bir yurt gezisinde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yolu<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Anamur’a da düşen Ahmet Hamdi Başar anılarında tanık olduğu bir
hadiseden söz eder. Ermenek yolundaki bir kamyon kazasında yirmiden fazla
vatandaş ölmüş; bir o kadarı ağır yaralı olarak kasabaya getirilmiştir.
Yaralılara hemen hiçbir tıbbi müdahale yapılamaz. Ameliyat, röntgen, serum ilaç…
Hiçbir bir şey yoktur. O sırada DP milletvekili olan Başar yaralıların niye
Mersin’e yollanmadığını, en azında neden<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Mersin’den yardım istenmediğini<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>sorduğunda akşam saat beşten sonra telgrafhanenin kapandığı, muharebenin
kesildiğini cevabını alır. Telgrafhaneyi açtırmanın da faydası yoktur,
çünkü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hatlar Mersin’e direkt bağlı
değildir!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Aradaki merkez de cevap
vermeyecektir. Adamcağızın aklına geldiği geminin telsizi ile Mersin’e ulaşmak
gelir. Kaptan’dan <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“bizim telsiz yalnız İstanbul’da idarenin telsizi ile konuşur”</i> </b>cevabını
alınca<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">, </b>(evet, adamda Hz. Eyyub sabrı
var) İstanbul’dan Başvekil Adnan Menderes’in acilen telefonla bulunması
istenir, durum anlatılarak acil yardım istenecek, eğer vaktinde yardım gelmezse
yaralıları gemiye bindirerek en yakın bir Kıbrıs limanına götüreceği
bildirilecektir… Sonunda bir saat kadar sonra cevap, sabaha karşı da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mersin’den ambulanslar gelir. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"">Bu
hikayeden yaklaşık on yıl kadar önce Alman Denizaltıları binlerce kilometre
ötedeki üsleri ile haberleşebiliyorlardı. Kulede biten ve burundan kıça, denizaltının
gövdesi boyunca devam eden teller kara<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>haberleşmesi için kullanılan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>HF
(High Frequency), Almanların deyimi ile<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>KW (Kurzwelle-Kısa Dalga) antenleri. Öndeki tekneden karaya
gönderilenler, arkadakiler ise karadan gönderilecekleri alabilmek için. Arada
kaçırılanlar olup olmadığının tespit imkanı verecek şekilde sıra numaralı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mors alfabesi ile ve şifrelenmiş (şu meşhur
enigma sihirbazlığı) olarak yapılan bu haberleşme için başlarda teknenin yüzeye
çıkması, bazı durumlarda pozisyonu mesaj yönüne doğru yönlendirmesi gerekliydi.
Bununla birlikte, sürekli geliştirilen antenler kısa süre içinde 30 metre
derinlikten bile haberleşmeyi mümkün kılıyor.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"">Başlarda
genellikle Müttefik Konvoylarının yeri, denizaltıların yer değiştirmeleri veya,
U bilmem kaç denizaltısının başarıları ile ilgili olan mesajlar 1943’den sonra
sıkça uçak veya destroyerlerce batırılan denizaltıların son koordinatlarını
içeriyordu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gemide yedek olarak
bulundurulan uzun dalga alıcısı ise gerektiğinde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>radyo sinyallerinin yönünü tespit için
kullanılan halka antenden yararlanıyor.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Radyo sinyal trafiği yüzünden denizaltının yerini tespit<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mümkün ve kolay olduğu için üslere çok nadir
mesaj gönderiyorlar. Eğitim sırasında tekneler arasında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>taktik haberleşme için kullanılan telsizler
de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>savaş görevleri sırasında çok nadir
taşınıyor ve kullanılıyor. Bunlardan başka diğer tekneler ve uçaklara uyarı ve
işaret gönderebilen vericiler, aynı işi gören alıcılar,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>imdat ve yardım isteyen otomatik sinyal
üreticiler ve ticari yayınları<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>dinleyebilmek için de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(tekne
içine yapılan müzik yayını mürettebat için çok önemliydi) sivil radyolar vardı.
Kısaca, sıradan bir Tip VII denizaltı Anamur’un 1950 sonbaharındaki halinden
çok daha üstün haberleşme sistemlerine sahipti denebilir.<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"">Savaşın
sonlarına doğru, radyo ve radar teknolojisi ilerledikçe, denizaltılar da bu
işten nasiplenip<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>köprülerini<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bin bir türlü oyuncaklı haberleşme ve radar
antenleri ile dolduruyor. Dalga boylarının kısalması ile birlikte <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[6] </b>hedef tespit radarları, hedef
radarını tespit radarları, yönlendiriciler gırla… Uzun ve eğlenceli bir
araştırma konusu olabilecek bu konudan çark edip esas işe dönelim: Tüm bu
tertibat Telefunken, Lorenz<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">,</b> (İkinci
Dünya Savaşı ve sonrasına Amerikan Hava Kuvvetlerinin uçak telsizlerini üreten
ve Apollo projesinin haberleşme sistemleri yüklenicisi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Collins Radio gibi, Lorenz de daha çok uçak
telsizi üretiyor. Radar ve yönlendirici sinyal vericisi işine de bulaşmışlığı
var) Fieseke & Höpfner, Philips gibi<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>şirketler tarafından üretiliyor. Ama ana alıcı/vericiler ille de
Telefunken. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"">Sabrım
olursa güverte ve kule üzerinde görülen diğer ıvır zıvırdan da bahsedeceğim. <o:p></o:p></span></div>
<span face=""arial" , "helvetica" , sans-serif">BvP.</span><br />
<span style="font-family: "arial";">Model ve fotoğraf, BvP.</span><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 3.75pt 10pt 0cm; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span face=""verdana" , "sans-serif"" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: "calibri";">…......<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">[1]</span></b><span face=""verdana" , "sans-serif""> İşler 1935 Sonları ile 1936 başları
arasında tezgaha konan ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sekiz ayda
bitirilen 10 adet “VII A” ile başlıyor. Güvenli dalış derinliği 100 metre ile sınırlanmış
ama gerektiğinde 200 metredeki basınca dayanabilecek şekilde tasarlanmış<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu tekneler yüzeyde saatte 16,5 mil (30,5
km/s)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sualtında ise 8 mil (15 km/s) hız
yapabiliyor ve 44 kişilik mürettebat ile yaklaşık 30 saniyede dalabiliyorlardı.
<o:p></o:p></span></div>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif""></span></b><br />
<div style="text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">[2] </span></b><span face=""verdana" , "sans-serif"">Deutsche Schiff-und Maschinenbau
Aktiengesellshaft<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> “</b>Decimag”, Flender
Werke AG, Howaltswerke AG, HG Stülcken Sohn, F. Schichau-Werke, Neptun Werft AG,
Bremer Vulkan-Vegesacker Werft, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Blohm
& Voss , Germania, Nordseewerke, Deutsche Werke AG, Danzigerwerft AG gibi<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">… </b>Baltık Kıyısında konuşlu<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b>bu tersaneler savaş süresince 1.150civarında
denizaltı üretip denize indirebildiler (atayizler bi boku açıklayacaksa, hadi bunu
açıklasınlar bakalım).<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">[3]</span></b><span face=""verdana" , "sans-serif""> Bloğun çeşitli yerlerinde Almanlar
aleyhine gelişmeleri izale maksatlı<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>geliştirilmiş sualtı silah sistemleri hakkında atıp tutan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>birkaç yazı var. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">[4]</span></b><span face=""verdana" , "sans-serif""> Güvertedeki epey etkili bir de
88’lik top vardı ama, denizaltı denen meret esas figürü suyun altında,
torpidoları ile gösteriyordu. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">[5]</span></b><span face=""verdana" , "sans-serif""> Bunlardan U-214’ün son kaptanı,
Deniz üsteğmeni Gerhard Conrad denizaltı Donanmasının en genç komutanlarından
biri. Teknesi 26 Temmuz 1944’de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Manş
denizinde batırılıp, tüm mürettebat ile birlikte öldüğünde henüz 21 yaşında. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""verdana" , "sans-serif"">[6]</span></b><span face=""verdana" , "sans-serif""> Savaşın ilk yıllarında kullanılan
130-260 cm boyunda dalgalarla iş gören “Metox 600A” yerine 2-4 cm gibi oldukça
kısa bir dalga aralığında çalışan epey gelişkin “Naxos” gibi radar uyarı detektörleri
kullanıldı. Aynı detektör gece avcı uçaklarında üsse dönüş için sinyal alıcı
olarak da kullanıldı. Bu cihazlar denizaltıları İngilizlerin onları avlamak
için kullandıkları radar donanımlı bombardıman uçaklarından (az da olsa) koruyordu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Havadaki uçak arama radarını açtığında denizaltıdaki
tarayıcı da uyarıda bulunuyor ve mürettebat hemen dalıyordu. Ancak uçaklardan
açılan radar yükseklik nedeniyle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çok
daha geniş bir alanı – yani daha uzağı- görebildiğinden denizin hemen üstünden sinyal
tarayan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>alçak bir tekneye<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>göre çok daha avantajlıydı. Uçağın
denizaltıyı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tespit edişi ile tepesine
çöküşü arasında genellikle birkaç dakikadan az zaman vardı. Atlantik
kıyılarındaki üslere giriş çıkış için Biscay Körfezini kullanan denizaltılar İngiliz
Uçaklarının bu can sıkıcı hakimiyetinden bunalıp iki taktik geliştirdiler:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1- Şnorkel vasıtası ile çaktırmadan suyun
altından gitmek (bu da her zaman işe yarayan bir yöntem değildi)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>2-<i style="mso-bidi-font-style: normal;">
“Ölümden öte köy mü var?<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“N’olacaksa
olsun” </i>deyip açıktan açığa aslanlar gibi körfeze girip çıkmak, ama bunu
yaparken de tekneyi ürkütücü uçaksavar silahları ile donatıp İngilizlere <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“geleceğin varsa göreceğin de var</i>”
demek!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-86321705888507035832016-05-25T22:21:00.003+03:002016-05-26T10:39:30.279+03:00Yol Kenarı Mescitleri Üzerine (yine) <br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">Bu
blogda <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Marmara’yı Batı Anadolu’ya
bağlayan yoğun trafikli <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">İstanbul-Bursa-Manisa-
İzmir karayolu üzerindeki (özellikle Susurluk – Akhisar arasında)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dikkat çekici bir yapı ögesi, yol kenarı mescitlerinden
arada bahsediyorum. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7T3L9guQpkbqeSB2weyCRGYEXleEHo_MShbdi1OuSbgUIrxQDrX5lPMwrH_PMGlYX8mHJH7R5qDTHSSK-0XNoi_IS5o8MAxv3qrfHJa3ugWB1RTcBQ4u6ScaCPlC5jX93aeKcTUdcZs3X/s1600/page_02+900.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7T3L9guQpkbqeSB2weyCRGYEXleEHo_MShbdi1OuSbgUIrxQDrX5lPMwrH_PMGlYX8mHJH7R5qDTHSSK-0XNoi_IS5o8MAxv3qrfHJa3ugWB1RTcBQ4u6ScaCPlC5jX93aeKcTUdcZs3X/s640/page_02+900.jpg" width="640" /></a> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Kıyısına yüzlerce konaklama tesisi ilişmiş ve
kıyasıya pazar rekabeti yaşanan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yaklaşık
dört yüz elli kilometrelik bu bant üzerinde benzerlerinin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önünde olmak<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>için her türden<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yöntem deneniyor. Söz konusu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“benzinlik”
savaşları kapsamında servis alanı fonksiyonlarının çeşitlendirilmesine yönelik
(gibi) görünen bu dürtünün herhalde Türkiye’nin son on küsur yılı ile de yakın bir
ilişkisi var. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"><o:p></o:p></span> </div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7RMDpmPg84zBC0oWNWxnR2WTTlgN9R2bMa-sk4v6uuNUciQb8h9KtqD8zYyJ6dp7uXFqEjDNiMAk6bWW58OgMogZ-7Ph9cQJEMA0e4i61n4b1eLiUIBSpz7-eT39zOnxfsonk4GlGzNaD/s1600/mescit02_700.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7RMDpmPg84zBC0oWNWxnR2WTTlgN9R2bMa-sk4v6uuNUciQb8h9KtqD8zYyJ6dp7uXFqEjDNiMAk6bWW58OgMogZ-7Ph9cQJEMA0e4i61n4b1eLiUIBSpz7-eT39zOnxfsonk4GlGzNaD/s640/mescit02_700.JPG" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">Mevcut
konaklama grubunun parçası olarak inşa edildikten sonra <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yenilenip onarılmayan ve “tesisler” gözden
düşüp terk edildiklerinde de, doğal olarak işlevsiz hale gelen, çoğu ucuz ve
kötü malzemeli bu yapılar kısa sürede yıpranarak yok oluyor. Mevcut derbederliği hızlandıracak bir gelişme de mevcut güzergahtaki yoğunluğu azaltacak, yapımı süren Körfez geçişi ile bağlantılı yeni İstanbul
– İzmir otoyolu. Mevcut Bursa çevre yoluna bağlanarak Karacabey ayrımı kavşağından aşağı ve Susurluk'un kuzeyinden geçerek Balıkesir’e ulaşacak yol büyük ihtimalle bütün o muazzam "kilo ile köfte" mabetlerinin filan çanına ot tıkayacak. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: center;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">…</span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg93aLnmLMQ_w_2QklFr43mL1Bpy724Eo8UojY4-JQnZbYbNVgfr66AAijhnHc2hP-onhXBLq7d1jGk72GwmFnAKAmxv00UZDpqAP5wOqIcZPHmqCSZ59zmib_J57ChoyYX2G5B7U4rr0Xn/s1600/IMG_3719_000.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg93aLnmLMQ_w_2QklFr43mL1Bpy724Eo8UojY4-JQnZbYbNVgfr66AAijhnHc2hP-onhXBLq7d1jGk72GwmFnAKAmxv00UZDpqAP5wOqIcZPHmqCSZ59zmib_J57ChoyYX2G5B7U4rr0Xn/s640/IMG_3719_000.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Saruhanlı - Manisa Civarı | Eylül 2009</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Klasik cami formunu oluşturan biçimsel özelliklerin
dikkatli biçimde gözlenip, "Minyatürleştirme"<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hedefi ile tek kubbeli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cami olarak tasarlanan,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Klasik Dönem Osmanlı Cami mimarisine ait
temel ögelerin, mekan bileşenlerinin titizlikle tekrarlandığı;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>son cemaat yeri, mukarnaslar ve iddialı
alemler ile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hiç bir şeyin atlanmadığı veya
form arayışlarına gidilenler olduğu gibi, son derece
ilkel, “spartan” örneklerde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mevcut.
Maalesef çoğunluğu yapanın/yaptıranın bilgisi,
görgüsü ve imkanları<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dahilinde ortaya
çıkan acıklı örnekler oluşturuyor. </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">Camilerin
simgesel özelliklerinin liberal kullanımı epey yaygın. </span><br />
<span style="font-family: "verdana";"></span><br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5k8kPdU3epg8PmDDCPnCsAYI5xUKRv90JdeijtGgm71sqssN7HQt3-VKUITuBG86RiU1Vm8w2ts37nBHoVth7A2zNnEXkG3QEbi4IYHMyMXRydnODw5YeRLm2SxqM_KHNuT8S7NhVfBda/s1600/IMG_0582_1600_part.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5k8kPdU3epg8PmDDCPnCsAYI5xUKRv90JdeijtGgm71sqssN7HQt3-VKUITuBG86RiU1Vm8w2ts37nBHoVth7A2zNnEXkG3QEbi4IYHMyMXRydnODw5YeRLm2SxqM_KHNuT8S7NhVfBda/s200/IMG_0582_1600_part.JPG" width="150" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Darıca |<br />
Nisan 2014<br />
Ağırlık Kulesi Yorum <br />
</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"></span><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjksm5b7SA0FOOpQMsqJrvf-WRL8AOWzm67q4f4E36XV0vfFFlLhbrE4DU6U368cLNe5cXho6KznDof9XKUFIwB0bDpXz29w5oVNPZ1NaivHOYnxwO-7tpIaCw514JYwQUKz53GgLmHP37b/s200/800_%25C3%2587ekmek%25C3%25B6y_01.JPG" width="132" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Çekmeköy | </span><br />
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Kasım 2014</span><br />
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Ağırlık Kulesi Yorum</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">Yapıyı tasarlayan – veya
büyük ihtimalle yerinde yapım kararlarını veren, inşa eden kişi -<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu özellikleri çoğu zaman “kafasına göre”
düzenlemekte<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sakınca görmüyor. Örneğin </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">klasik
dönem camilerinde kullanılan (kullanılmak zorunda olan) ağırlık kulesi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>genel olarak cami/mescit yapanların kelimenin tam anlamıyla "figür gösterdiği" ögelerden biri. Kubbe veya kubbeye benzeyen nesneler için
betonarme kullanıldığına tümüyle gereksiz kalan bu eleman çoğunlukla yapının
zenginliğine katkıda bulunan ufak minareler biçiminde “bezemeler” olarak işlev
kazanıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqXShVag4y8VGhrEXEg9TsYksqQMx79KQBJuGwG-qrqlNr_6YJIhlaYtx-CCp5ckSKolJS_phuxD8ZMMEwnXNczCeSbejOtrG2lnXD1Y97DazZDQBIzqm9m1rN1ChUOx6Fnc3I9sHpeR1b/s1600/1024_DSC_0012.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="424" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqXShVag4y8VGhrEXEg9TsYksqQMx79KQBJuGwG-qrqlNr_6YJIhlaYtx-CCp5ckSKolJS_phuxD8ZMMEwnXNczCeSbejOtrG2lnXD1Y97DazZDQBIzqm9m1rN1ChUOx6Fnc3I9sHpeR1b/s640/1024_DSC_0012.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Pamukova | Nisan 2016</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Susurluk – Akhisar arasındaki örneklerin yanı sıra,
biraz daha içerideki Sakarya –Bilecik yolu üzerindeki, ağırlık kulelerinin
bezemenin ötesine geçip, işlev kazandırılarak kullanıldığı bir mescitte dört
minareli selatin camilerine de “gönderme”
yapılıyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir parça doğuda, Göynük
Geyve arasındaki fazla işlek olmayan yol üzerinde ise ağırlık kulesinden evrilen motifin benzer şekilde kullanıldığını görüyoruz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_3_vCMSDOi36W2TXHGjNAADjuxN6vgUu4lnLkS_XeRQAWJA3UB9jKV-14Bqx7OnqvfBiv7gJqWhrgmlEkbnXiVg0mmCm6Kj-TfCHAZXW164GiYGU0YGUD-5Eum58xgYH9CdY8FZGvl5Sz/s1600/1024_DSC_0190.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="425" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_3_vCMSDOi36W2TXHGjNAADjuxN6vgUu4lnLkS_XeRQAWJA3UB9jKV-14Bqx7OnqvfBiv7gJqWhrgmlEkbnXiVg0mmCm6Kj-TfCHAZXW164GiYGU0YGUD-5Eum58xgYH9CdY8FZGvl5Sz/s640/1024_DSC_0190.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Geyve-Taraklı Arası |Nisan 2016</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Burada “büz boru” olarak tabir edilen, faydalı
boru boyu 1,50 mt ve 50 mm cidarlı beton künklerle oluşturulmuş minareler yol
cephesinin köşelerinde birer adet olarak yerini bulmuş. Fazla işlek olmayan,
nispeten arka yollar üzerinde inşa edilmiş mescitler genellikle bir
konaklama tesisi içinde değil. Aşağıdaki son örnek gibi bireysel girişimler. <o:p></o:p></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAVCkWG1UvBNa56IYR6OX4Sgy8Ai485j40ft1ZxMquQsWzbXyDlTltcM0JvqfNtvg9uB8msD_gYMPTtGy7npRdCfYTt5A4SNPtR3BWGN8tyvbAgiBwyAgladeIDdgxvlWQvQqZ2LJOBon2/s1600/1024_DSC_0005.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAVCkWG1UvBNa56IYR6OX4Sgy8Ai485j40ft1ZxMquQsWzbXyDlTltcM0JvqfNtvg9uB8msD_gYMPTtGy7npRdCfYTt5A4SNPtR3BWGN8tyvbAgiBwyAgladeIDdgxvlWQvQqZ2LJOBon2/s640/1024_DSC_0005.JPG" width="424" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Pamukova | Nisan 2016</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Yine aynı yola dönelim: Pamukova yakınlarında bir
fabrika alanında yapılmış çok özenli başka
bir örnek taş kaplama minaresi ve genişçe çatısı ile dikkat çekici. Üretim
tesisine ilişik muhtemelen yönetim binası olan yapının mimarine bakılınca, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yaptıranın muhtelif mimarlık akımlarına epey
ilgi duyduğu anlaşılıyor. Yan cepheleri bir çalım Beylerbeyi Sarayını
andırırken, giriş cephesinin neoklasik alınlığı için de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İstanbul Arkeoloji Müzeleri ana bina girişinden
istifade edilmiş gibi. Ama tabii esas konumuz yol kenarı mescitleri. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana";"></span> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Hemen ileride ise gereksiz
unsurların tümüyle atılıp, sadece minarenin kullanıldığı, minimalist bir örnek var.İbadet alanına nedense lüzum görülmemiş, nedense minareyi yeterli bulmuşlar. Minare
de üç temel unsura indirgenmiş: Gövde, şerefe ve külah. Denizaltılardan atılan balistik füzeleri andırır biçimde renklendirilmiş (fark edilir olma şeyi) köşeli gövdeye oturan
silindirik form işe kendi içinde bir "gerginlik" katıyor. Gerçekten nerede namaz kılındığını anlayamadım. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVTd1tEOYAkTyj-cDNf69k6U3KYyOQhzEZgr5r7Ev6hqbwJvJNsi7nVbK4DcgzpotMmr-hbuAvVLbenvxQuswprvMlACx5qock7GRUGvItvzleIj_HctatMKtfKpPI4Lc5oPUSYpi2wY4d/s1600/1024_DSC_0009.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVTd1tEOYAkTyj-cDNf69k6U3KYyOQhzEZgr5r7Ev6hqbwJvJNsi7nVbK4DcgzpotMmr-hbuAvVLbenvxQuswprvMlACx5qock7GRUGvItvzleIj_HctatMKtfKpPI4Lc5oPUSYpi2wY4d/s400/1024_DSC_0009.JPG" width="265" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Pamukova | Nisan 2016</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Bazen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mescidin “banisi” temel mimari elemanları
elinin altında kolayca bulunan malzemelerle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>öyle yaratıcı biçimlerde yeniden kurguluyor
ki, etkilenmemek mümkün değil (bence künk kullanılarak yapılan ağırlık kulesi/minare
örneği de aynı nitelikte). Bu tür cambazlıklar genellikle yoldan geçenin
dikkatini çekebilecek dikey bir öge oluşu nedeniyle minarede uygulanıyor. Mezar
taşlarındaki kavuklardan meslek tahmini gibi, minareden <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>baninin ilgi alanlarını, uzmanlığını tespit
imkanı mevcut. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"><strong></strong></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"><strong>Pirelli Efendi Mescidi / Taraklı</strong></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTgIZscdYpfIqzQkGoUkyW-7GYGWa8wjyWEooKxM804iVGWvoDX8pZgX1Mq0F_pO2siv5TUD5mzQvF63pOIi1L653RmEA-aXe1c-k3gn7oOdQFksihRwq8RfcjcFFUQBMyZbYNOaaVCcal/s1600/1024_DSC_0181.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTgIZscdYpfIqzQkGoUkyW-7GYGWa8wjyWEooKxM804iVGWvoDX8pZgX1Mq0F_pO2siv5TUD5mzQvF63pOIi1L653RmEA-aXe1c-k3gn7oOdQFksihRwq8RfcjcFFUQBMyZbYNOaaVCcal/s640/1024_DSC_0181.JPG" width="424" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Taraklı | Nisan 2016</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Taraklı civarındaki bu mescidin kullanılmayan, eski
bir telgraf direğinden yapılmış dış minaresindeki şerefe için muhtelif boy ve
evsafta taşıt lastiği (bir adet otomobil, bir adet başka bir motorlu nakil
vasıtası bir adet kamyon ve iki traktör olmak üzere toplam beş adet) kullanılıyor.
“trafik kukası” denen plastik koni ise minarenin külahını tamamlıyor(*) ayrıca alemlerin unutulmadığına dikkat. Muhtemelen
yapı ile birlikte inşa edilmiş minarede ise, daha önceki örnekte olduğu gibi beton
künk kullanılmış. Yapan ilkini yetersiz ve yoldan geçenlerin dikkatini
çekmeyecek ölçüde mütevazi bulmuş olmalı (yeninin gövdesi ve lastikler ayrıca boyanmış).
Kubbede ise, yine yörede yaygın olarak kullanılan iki renk, kırmızı-yeşil, karpuzu andıran renkleri ile dilimli dizi var. Çatı izolasyonunda kullanılan granüllü membran bir malzeme ile kaplanarak yapılan bu tarz kubbenin çok büyük bir örneği Hendek - Düzce arasında </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">otoyoldan görülebiliyor.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana";">Devam edeceğim. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">BvP,</span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Fotoğraflar: BvP</span><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">……………..<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">(*) Yerinde görememiş olduğum bu detayı fotoğrafta
fark ederek uyaran <a href="http://leylakdali.blogspot.com.tr/" target="_blank">Leylak Dalı’na</a> teşekkür ederim. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"><strong>[1] </strong></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;"><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2009/09/benzin-istasyonu-mescitleri.html" target="_blank">Yol Kenarı Mescitleri I</a> </span><br />
<span style="font-family: "verdana";"><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2012/07/yol-kenar-mescitleri-ii.html" target="_blank">Yol Kenarı Mescitleri II</a></span><br />
<span style="font-family: "verdana";"></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-6128502703666513322016-05-08T15:37:00.001+03:002016-05-09T22:10:30.426+03:00Nuruosmaniye Çeşmesi ve Sarayda Ayakkabı İle Dolaşan Padişah<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-j1n8t1dUjXw/Vy4La9OVOEI/AAAAAAAAFRY/AeBqgKrZCIEt0T0dyRkc4UBdCx9Co3i1gCKgB/s1600/Nuruosmaniye%2B%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_2_ed.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="392" src="https://1.bp.blogspot.com/-j1n8t1dUjXw/Vy4La9OVOEI/AAAAAAAAFRY/AeBqgKrZCIEt0T0dyRkc4UBdCx9Co3i1gCKgB/s640/Nuruosmaniye%2B%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_2_ed.JPG" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span><br />
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-W6Ibc8r0Pvo/Vy4Ldk0dtsI/AAAAAAAAFRY/ISaMYxg4Lx4SNLKaGyKGDa4f-F6c5U7ZwCKgB/s1600/Nuruosmaniye%2B%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_3.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-W6Ibc8r0Pvo/Vy4Ldk0dtsI/AAAAAAAAFRY/ISaMYxg4Lx4SNLKaGyKGDa4f-F6c5U7ZwCKgB/s320/Nuruosmaniye%2B%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_3.JPG" width="177" /></a><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Nası fotoğraf? Feysbuka, instıgrama
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çakılsa olur, bir sürü de “layk” alınır
değil mi?<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dünya’nın en güzel kenti,
kıtaların ve kültürlerin buluşma noktası İstanbul’umuzdan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>harikulade bir köşe işte.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Her şey tam ve mamur:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çaycı askısıyla oradan oraya seyirten
eleman,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu türden her fotoğrafta olduğu
gibi oraya buraya serpiştirilmiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(bir
veya birkaç)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ilgisiz insan ve turizmin
olmazsa olmazı, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ne idüğü belirsiz
tekstil yığınları ile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>vazgeçilmez<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yancı çift, kebap şişi -kaval kardeşler… <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fakat tam orta yerde -üstelik<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ufak<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>da değil, eşşek kadar-<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>can
sıkıcı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir detay var. Arkada, yüzüne
kezzap atılmış gibi duran şu duvar kalıntısı.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Musluğu filan çok zaman önce çalınmasına rağmen durumun sefaleti
yetersiz bulunduğundan olacak,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>çekiç<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve murçla<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bildiğin düzlenmiş <strong>[1].</strong></span></div>
<div style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu “kalıntılar” Nuruosmaniye
Camii’nin Kapalıçarşı'ya açılan kapısının sağındaki III. Osman Çeşmesi’ne ait. Yapanı,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Osmanlı Padişahı III. Osman (1699-1757). <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hani
şu torunu olmaktan gurur duyduğumuz ecdadın hakiki bir üyesi, ta kendisi. Hayatını
yarım asır kadar loş ve rutubetli bir saray odasında geçirdikten sonra,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ağabeyi I. Mahmut’un (1669-1754) <strong>[2]</strong> ölümü üzerine elli
beş yaşında tahta geçen bu “fikren ve bedenen alil derecede<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zayıf düşmüş” zatı Baron De Tott maalesef
“asabi”, “zayıf mizaçlı” ve” son derece mütecessis” (gizliyi saklıyı öğrenme
araştırma peşinde olan, meraklı – ancak iyi, yararlı <em>“atomu parçalayayım, bakalım ne
olacak?”</em> türü bir merak değil bu, daha çok her şeye burnunu sokan dedikoducu karı merakı -) olarak tasvir ediyor. Ama zaten o bir kefere, yalan söylüyordur. Büyük bir aşağılık duygusu içinde
bilgisizce devlet işlerine müdahalesi bir çok aksaklıklara neden olmuş. Müzik
ve kadınlarla arasının pek iyi olmadığı saraydaki hanende, sazende ve
rakkaseleri taburcu etmesinden anlaşılıyor. Yine de işi şansa bırakmayıp,
maazallah yanlışlıkla yolda karıya-kıza rast gelirim, ne olur ne olmaz diye
sarayda kabaralı ayakkabılarla gezen şu güzel insanın üç yıllık devr-i
saltanatı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>meyhaneleri kontrol etmek,
kadınların süslü olarak sokağa çıkmamaları, basit ve çok kapalı giyinmeleri
hakkında kat’i emirler çıkarmak ve gözdelerinin etkisi ile sık sık sadrazam değiştirmekten ibaret <strong>[3]</strong> görünse de, o'da boş durmayıp, "icraat ve eser" peşinde şişmanca gövdesi ve kabaralı ayakkapları ile takır tukur koşturuyor. Sultan III. Osman'da biliyor ki bu millet tuğla üstüne tuğla koyanı unutmayacaktır.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://2.bp.blogspot.com/-dpNzxC1BgU8/Vy4RgIg-lTI/AAAAAAAAFS4/QdrNiFnqyAg7yKjbYcb3tAkFr3nRlBV4wCKgB/s1600/bab-%25C4%25B1%2Bali_1645_640.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-dpNzxC1BgU8/Vy4RgIg-lTI/AAAAAAAAFS4/QdrNiFnqyAg7yKjbYcb3tAkFr3nRlBV4wCKgB/s320/bab-%25C4%25B1%2Bali_1645_640.JPG" width="211" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: xx-small;">Alay Köşkü karşısında</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: xx-small;">Bab-ı Ali 1843-44</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Otuz altı saat sürüp
ortalığı tarumar eden Hoca Paşa yangını sonrası Paşa Kapısı </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">(Bab-ı Ali binaları.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ama şimdiki kargir olanlar değil, hatta
Alemdar caddesindeki o iki yanı çeşmeli,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>fiyakalı barok giriş de değil. Atlamayalım, çok sonraya, Abdülmecit dönemine ait o. Oradan bi geçtiğinizde alınlığın üzerindeki trampet ve kaval toplara da dikkatle bakın. çok güzeller) </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">ve Defterdar Kapısını tekrar inşa ettiriyor, Ahırkapı Feneri’ni yaptırıyor<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>veee, ağabeyi<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>I. Mahmut’un yapımına başladığı camiyi 1169 Rebiyülevvel’de <strong>[4]</strong> tamamlattırıp,
adını da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Nur-i Osmani koyuyor. Bu ismin III. Osman’dan ya da cami içindeki ışıktan geldiği konusunda rivayetler
muhtelif. Kubbede En-Nur suresinin 35. Ayeti “Allah göklerin ve yerin nurudur…”
yazılı. En alt sıra pencere dizisi üzerindeki oval madalyonlar da çağın ünlü hattatlarının yazıları ile süslü. Kubbe işi de mühim, 1753'de İstanbul'da bulunan kefere mimar Le Roi anılarında, caminin Rum mimarının kubbenin geometrisinin doğru olması için uyguladığı basit yöntemi övüyor (nasıl bir yöntem olduğunu, ne açıdan doğruluğun kontrol edildiğini bilmiyorum maalesef). Ayrıca, yapının kubbesi o zaman dek yapıldığı gibi kurşun değil taş kaplama. İstanbul camilerinde bu gelenek Nuruosmaniye Camii ile başlıyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span> </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Dalgalı hareketleri ile eğrisel kornişler zengin sürekli yön değiştiren barok profiller, barok gelenekte eşi olmayan bezemeleri ile çok güzel ve kendine özgü bir yapı.
Bu işlerden eh, biraz anladığını düşündüğüm Allah uzun ömürler veresi Bay Doğan Kuban haklı olarak "Türkiye'de Avrupa Baroğu paralelinde (yok, kötü anlamı ile değil, aklınıza bi şey gelmesin) değerlendirilecek tek 18. yy yapısı Nuruosmaniye Külliyesi'dir" diyor.</span></div>
<div align="justify">
<span style="font-family: "verdana";"></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-BS8SqUaYK3o/Vy4NBZoPmlI/AAAAAAAAFR0/s7zsMoruumgNCRUKpEChVLkJheCU_P5RwCKgB/s1600/Nurosmaniye_0028_1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="424" src="https://1.bp.blogspot.com/-BS8SqUaYK3o/Vy4NBZoPmlI/AAAAAAAAFR0/s7zsMoruumgNCRUKpEChVLkJheCU_P5RwCKgB/s640/Nurosmaniye_0028_1280.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Nuruosmaniye Camii | 1755</span></td></tr>
</tbody></table>
<div align="justify">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Mimarın adını biliyoruz:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bina emini Ali
Ağa (onu da Padişahın bina nazırı olarak görevlendirdiği darüssade ağası katibi
Derviş Efendi atıyor) <em>“fen ve sanatında maharet-i tammı olan neccar
kalfalarında karı-ı azmude (çok deneyimli) Semyon kalfa nam zimmi’yi kalfa
tahsis”</em> eyliyor <strong>[5].</strong> Bu Semyon (Simeon) Kalfa Balyan ailesinin fertleri gibi
ünlü filan değil. Hatta, Sarayın mimar ocağında çalışıp çalışmadığı bile meçhul.
Ama işin can sıkıcı tarafı bir zimmi, yani gayrı-ı müslim bir kul. Aslında biraz çalışılsa, eğilip bükülse; aslında sünnetli olup, gizli din taşıdığı, veya Balyan ailesi tarafından yapıldığı "iddia olunan" binaların mimarının "aslında" Müslüman Türkler olduğu gibi bunun da bir Türk tarafından yapılmış olduğu ispatlanır ya, anlaşılan uzmanlar bu aralar başka işlerle uğraşıyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ama işte klasik mukarnas formu yerine dairesel
akant yaprakları ile oluşturduğu kapılar filan, müthiş. Koy minderi cami önündeki basamaklara, bütün gün otur bak. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana";"></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-QLWtjAKizSs/Vy4YT5IVSUI/AAAAAAAAFTg/v_B6-tZqRWsGIT1pvoVcWWbsQucWQroswCKgB/s1600/DSC_0029_1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://2.bp.blogspot.com/-QLWtjAKizSs/Vy4YT5IVSUI/AAAAAAAAFTg/v_B6-tZqRWsGIT1pvoVcWWbsQucWQroswCKgB/s640/DSC_0029_1280.JPG" width="424" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"> Taçkapı yorumuna dikkat edersek iyi olur yalnız,</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Nuruosmaniye Camii | Ocak 1749 - Aralık 1755</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "verdana"; font-size: x-small;"></span> </div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Başka yapısı bilinmeyen adamcağızın batı baroğu hakkında genişçe bilgisi olduğu kesin. Neyse,
bu muazzam yapıdan aval aval bahsetmeyi bırakıp bizim Osman’a dönelim. I.
Mahmut tarafından Cami ile birlikte bir medrese, kütüphane, bir de türbe inşasına başlanmıştır. Fakat türbeye kendisi gömülmek istediğinden, Osman ağabeyini
oraya değil yeni camiye, babaları II. Mustafa’nın yanına, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yeni Cami’deki Hatice Turhan Valide Sultan
Türbesine defnettirir. Peki, yüce padişah oraya mı gömülür? Hayır. Halefi, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hani şu yıllarda zehirlenme korkusu ile ilaç
kullanmak zorunda bıraktığı III. Mustafa da onu babasının yanına, Yeni Cami’deki
Hatice Turhan Valide Sultan Türbesine defnettirir… <strong>[6].</strong> Türbe sonunda III. Osman’ın
annesi Şehsuvar Valide Sultan’a<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kısmet
olur. Bu gün Şehsuvar Sultan Türbesi olarak biliniyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Gelelim Kapalıçarşı'ya açılan
kapının iki yanındaki Sebil ve Çeşmeye: Yakın zamanda yenilenen sebil Cami ile
(doğal olarak) benzerlik taşıyan olağanüstü zengin eğri korniş profiller, sütun
başlıkları üzerindeki deniz tarağı motifleri, kocaman (ama boş) kartuşları ve
sütunlar üzerinde devam edip, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>üçboyutlu
bir zenginlik oluşturan kalın silme bant ile iki katlı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir yapı gibi. Doğan Kuban’ın deyişi ile “ Barok
zevkin Türkiye’de eriştiği en plastik gösterilerden biri” demir şebekelerden <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>söz ederken kullandığı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“bir tür natüralist arabesk”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tad sanki özellikle şebekenin oturduğu mermer
çerçevenin alınlık kısmında daha belirgin. Katı yüzey üzerindeki kontrast işi (özellikle
köşelerde) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daha belirgin hale getiriyor belki
diyeyim de, ukalalık ediyormuşum gibi olmasın. <o:p></o:p></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-60dVMnyUyxA/Vy4L5ZuhqoI/AAAAAAAAFRk/CHZEVdyYnPEUQdTaAFkSgSTIm4rkOorgACKgB/s1600/sebil%2B1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://1.bp.blogspot.com/-60dVMnyUyxA/Vy4L5ZuhqoI/AAAAAAAAFRk/CHZEVdyYnPEUQdTaAFkSgSTIm4rkOorgACKgB/s640/sebil%2B1280.JPG" width="425" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Halı Kilim Travel</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sebil bugün ve anlaşılan epey
süredir halı dükkanı olarak kullanılıyor. Bu işlev ilk bakışta boktan gibi
görünse de, içinde çay ocağı bulunan ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sahanda
yumurta yapılabilen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Koca Yusuf Paşa (1785), uzun süre fotokopici/büfe
olarak kullanılan Beşir Ağa (1745), tost yapılıp, her gün cephesinde propan (yanıcı bir gaz biliyor musun, öyle
cebine koyup uçağa filan binemezsin, o derece yani) dolu yüzlerce çakmak sergilenen
Abdülhamit Han (1777), Mehmet Tahir Ağa (1763) ve </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Muradiye (1876) sebilleri ile kıyaslandığında bu yeni
onarılmış narin yapı çok şanslı. Hiç olmazsa tertemiz, bakımlı yüzeyine güzel
yünlü halılar, kilimler dokunuyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="height: 396px; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center; width: 513px;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-FPsbU17wROs/Vy8a2wXmm_I/AAAAAAAAFVA/ymC8Jh4UzA8r32ysx9AdsnICdlFk1e1WgCKgB/s1600/Be%25C5%259Fir%2BA%25C4%259Fa_1630_1024.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="424" src="https://1.bp.blogspot.com/-FPsbU17wROs/Vy8a2wXmm_I/AAAAAAAAFVA/ymC8Jh4UzA8r32ysx9AdsnICdlFk1e1WgCKgB/s640/Be%25C5%259Fir%2BA%25C4%259Fa_1630_1024.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Biyometrik Vesikalık, Since 1745</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Beşir Ağa Sebil ve Çeşmesi | 1745</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-6yyRtV924aA/Vy4INKFKexI/AAAAAAAAFQA/d8ICYy-O-rAK9DVcz7scpgUZZasU6fSeQCKgB/s1600/DSC_1542_1024-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="https://4.bp.blogspot.com/-6yyRtV924aA/Vy4INKFKexI/AAAAAAAAFQA/d8ICYy-O-rAK9DVcz7scpgUZZasU6fSeQCKgB/s640/DSC_1542_1024-horz.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Bayrağımı ve Basınçlı Propanı Çok Seviyorum </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Hamidiye (I. Abdülhamit) Çeşme ve Sebil ve Çeşmesi | 1777</span> </td></tr>
</tbody></table>
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://2.bp.blogspot.com/-oMV9a074njM/Vy8pIwCpMhI/AAAAAAAAFV8/5mfxd54U24YNRjtDsLcEa4BdQtMs3FeGACKgB/s1600/muradiye%2Bsebili_1513_1024_3-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://2.bp.blogspot.com/-oMV9a074njM/Vy8pIwCpMhI/AAAAAAAAFV8/5mfxd54U24YNRjtDsLcEa4BdQtMs3FeGACKgB/s640/muradiye%2Bsebili_1513_1024_3-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;">Solda, Kaşarlı Sultan V.Murat | Muradiye Sebil ve Çeşmesi | 1876</span><br />
<span style="font-family: "verdana"; font-size: x-small;">Sağda, Meşhur Menemenci Yusuf| Koca Yusuf Paşa Sebil ve Çeşmesi |1785</span></td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Maalesef çifte gömme sütunları ve
ortadaki büyücek madalyonu ile yine barok ve rokoko etkili, güzelim çeşme o
kadar şanslı değil. Şişlerin, kavalların <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>boğaz manzaralı yastıklara fon oluşturmanın çaresizliği
ile kırık dökük duruyor orada. Ama olur
o kadar değil mi? Padişah tuğralarını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Doblo’larımızın arkasına (boy yetmediği için yanlamasına koyduğumuz da
oluyor) yapıştırıyoruz, ecdadımızla gurur duyuyoruz ya... Daha n’apalım! </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hadi Allah zihin açıklığı
versin. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">(Aşağıdaki notlar güme gitmesin, bir sürü şey var, okuyun onları da)</span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">BvP <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">…………….</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Fotoğraflar BvP <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b> Rezilliğin son 60-70 yıl içinde olduğu kesin.1903 tarihli fotoğrafta her şey yerinde. Gayet yakışıklı, duruyor durduğu yerde. Meşhur İstanbul
Çeşmeleri<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kitabındaki fotoğrafında, yani
1940 başlarında pislikten kararmış bir halde olsa da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ortadaki madalyon, sütun başlıkları filan
halen seçilebiliyor (Tanışık: 189) İyi ki adamcağız alt dizesi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iyiden iyiye tarumar olmuş tarih beytini de
kayda geçmiş, yoksa onu bile bilemeyecektik.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana";"></span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-gBwrah-Cf9c/Vy4Oy8PWoPI/AAAAAAAAFSQ/xew-VFCeg40vIMQnkh86sN-NhMEKKq9IgCKgB/s1600/%25C3%25A7e%25C5%259Fme_051.1_1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="https://3.bp.blogspot.com/-gBwrah-Cf9c/Vy4Oy8PWoPI/AAAAAAAAFSQ/xew-VFCeg40vIMQnkh86sN-NhMEKKq9IgCKgB/s640/%25C3%25A7e%25C5%259Fme_051.1_1280.JPG" width="640" /></a></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">“Zülal-i cevdetinden nuş-i abı saf edüp alim<o:p></o:p></span></b></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><strong>Oku tarihi paki Çeşmei Sultan Osmanı”<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>1170 </strong><strong>(1756 M.) <o:p></o:p></strong></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><br />
<div class="MsoNoSpacing" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<o:p><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><strong>[2]</strong> I. Mahmud’un kültürel eğilimleri, Nuruosmaniye gibi bir yapının ortaya çıkmasını anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.(…) </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">I. Mahmut 18.yy’ın bir çok padişah ve veziri gibi (pek hepsi değil sanki/ BvP)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir kitap meraklısı ve en çok kütüphane kuran padişahtır.(*) Zamanının diğer idarecileri gibi edebiyat ve müzik alanında usta niteliğinde uğraş veren bir sanat adamıdır. Açık bir yenilik taraflısıdır. Patrona Halil isyanında kapatılan matbaayı tekrar açtırmış ve saltanatı süresince açık tutmuştur. Yayım işlerini kolaylaştırmak için Yalova’da bir kağıt fabrikası açılmasını onaylamıştır. (…) İstanbul’daki rokoko bezemenin, geleneksel bezemenin yerine geçmesi, figürlü resmin yapımını artması onun yenilikçi eğilimlerinin toplum yaşamına yansımasıdır. (…)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Nuruosmaniye’yi yeni bir kültür döneminin bir simgesi olarak değerlendirmek gerekir (…)<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span><br />
</span></o:p><br />
<div class="MsoNoSpacing" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kuban, Doğan. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Nuruosmaniye Külliyesi. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını. C6, s.100-103.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span><br />
</span><br />
<div class="MsoNoSpacing" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">(*) Ayasofya Camii içinde (1740), Fatih Camii Yanında (1742), Galasaray içinde (1754) olmak üzere üç adet /BvP</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><span style="font-family: "verdana";"></span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><span style="font-family: "verdana";">Bu padişah zamanında, Tophane'deki çeşme sayısı 40'tan 100'e çıkar, binbir türlü yangınla uğraşır, yangında zarar gören dükkan sahiplerine,ev sahiplerine hazineden yardımlarda bulunur, eskiyen Kabe örtüsünü İstanbul'da yeniden dokutturur, Büyük dere bendini yaptırır bu sayede Tophane, Fındıklı, Kaşımpaşa, Galata ve Beşiktaş bol suya kavuşur. Bir güzel insan yani. Torunu olacaksam, bu zatın torunu olayım. </span></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span> <span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3] </b>Altundağ, Şinasi. İslam Ansiklopedisi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İslam Alemi Tarih, Coğrafya, Etnografya ve
Biyografi Lugati . M.E.B., <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İstanbul<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1988.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>C9,
. s 448-450. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><br />
<div class="MsoNoSpacing" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hayatına ait bilgiler buradan.
Metindeki ifadeleri olduğu gibi kullandım.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sadrazam işi ise, <em>“bakınız çok
enteresan”</em> hakkaten …<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hekim-oğlu Ali
Paşa (3 defa),<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bahir Mustafa Paşa (ilki
75 gün kadar, ikincisi ise bir yıldan biraz fazla - Bu arada,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hekim-oğlu Ali Paşa’ya yaptıramadığı şehzade
Mehmed’in katlini,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Bizim bi katl işi vardı”</i> diyerek bu zata yaptırıyor. Benzer bir
akıbete uğramamak için<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şehzade III.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mustafa<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>zehre karşı ilaç kullanıyor ) ,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Naili Abdullah Paşa, Silahdar Ali Paşa (63 gün), Yirmi-sekiz Çelebi-zade
Said Mehmet Efendi (birkaç ay), Haleb Valisi Ragıb Paşa,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4]</b> Aralık 1755. Tam olarak, Cuma gününe <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>denk gelen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>5 Rebiyüelevvel 1169 olmalı. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[5]</b> Benim kullandığım kaynak Doğan Kuban’ın yukarıdaki makalesi ama
bunları Nuruosmaniye Külliyesi’nin bina
katibi Ahmet Efendi’nin yazdığı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Tarih-i
Camii Şerif-i Nur-i Osmani</i> adlı risalesinden öğreniyoruz.<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu arada, Külliye mimarlığına ilgi
duyan merak erbabı için,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Beştepe’deki
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin mimarı Bay Şefik Birkiye. Sahibi olduğu şirketin
internet sayfasında konu ile ilgili bir şey <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yazmıyor ama, merak edenlere;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><a href="http://www.arkitera.com/kose-yazisi/98/ak-sarayin-mimari"><span style="color: blue; font-family: "verdana" , sans-serif;">http://www.arkitera.com/kose-yazisi/98/ak-sarayin-mimari</span></a><o:p></o:p><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ya da; </span><a href="http://www.mimdap.org/?p=151272"><span style="color: blue; font-family: "verdana" , sans-serif;">http://www.mimdap.org/?p=151272</span></a><o:p></o:p></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><strong>[6]</strong> Yeni Cami’nin Arkasında,
Mısır Çarşısına bitişik bu türbede Hatice <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Turhan Sultan’dan başka <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>toplam beş padişah gömülüdür: IV. Mehmet, III.
Osman, II. Mustafa, III. Ahmet ve I. Mahmut. <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><br />
<div align="center" class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Önkal, Hakkı. Selçuklu Osmanlı
Sultanları ve Türbeleri. Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları. Ankara 1999.<o:p></o:p></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-33554295270440482512016-01-01T00:02:00.000+02:002015-12-31T22:55:10.488+02:00Şerife Zeliha Hanım Çeşmesi <br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-FwE2lRuo7xU/VoUqV6Y2r6I/AAAAAAAAFIA/FIx8etwi7pc/s1600/%25C5%259Eerife%2BZeliha%2BHan%25C4%25B1m%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://2.bp.blogspot.com/-FwE2lRuo7xU/VoUqV6Y2r6I/AAAAAAAAFIA/FIx8etwi7pc/s400/%25C5%259Eerife%2BZeliha%2BHan%25C4%25B1m%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi.JPG" width="265" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şerife Zeliha Hanım Çeşmesi | Cağaloğlu</span> <br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Temmuz 2015</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">“Aziz
İstanbul”un her yerine dağılmış; kimi kullanılan, kimi kullanılmayan, bazıları<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iyice maskara edilmiş bol miktarda çeşme ve
sebil var. Bunların önemli bir kısmı da sevilen<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>turistik tabirle “tarihi yarımada”da maalesef. Binlerce yayanın
otomobilin önünden geçtiği,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>vıcık vıcık
bir keşmekeşin içinde bir kısmı pek dikkati çekmeyen, bir kısmı da dikkati
çektiği için insan evladının elinden çekmediği kalmayan; yapıldıkları dönemin,
akımların özelliklerini taşıyan bu nesnelere fırsat buldukça bakmakta yarar
var. </span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Sirkeci’den
yukarı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Cağaloğlu’na doğru (Sirkeci
Garı’nın önünden, İran Başkonsolosluğu’nun önüne kadar nedense “Ankara Caddesi”
deniyor) Valiliğe gelmeden yol çatallanır. Hah,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>işte o çatalın sağından hafifçe kıvrılarak yukarı, İranlıların alt köşesine
çıkan içerdeki ince<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yokuşun ortalarında
alçak gönüllü bir çeşme var: 1870 tarihli<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Şerife Zeliha Hanım Çeşmesi. Zeki Tanışık tarafından yazılmış “İstanbul
Çeşmeleri” kitabında beş satırla bahsediliyor <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b> . İstanbul Belediyesi’nin “İstanbul’un 100 Çeşmesi kitabına girememiş
bile. Aynasının iki yanındaki düz, çifte sütunçeler<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve üzerindeki<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>silme ile basit, ağırbaşlı ve güzel. Kitabesinde Ebniye-i Hassa Müdürü
Sait Abdülhalim Efendi “Halimesi” (nikahlı eşi) Şerife Zeliha Hanım ve “bani-i
evvel”lerinin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(önceki yaptıranların)
ruhları için yaptırıldığı yazıyor. Daha önce var olanın yerine şimdiki
yaptırılmış olmalı. Yakın zamanda eli yüzü onarılıp, temizlendi. Kitabeleri
okunur hale geldi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Eski, kara ve
bakımsız, isten kararmış halini severdim. Kapkara aynası işportacı tezgahlarına
konmuş kaçak sigara veya prezervatiflere “showroom”luk ederdi, ama şu hali de hiç fena
değil.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şimdilerde teknesi nerdeyse sokak
hizasında kalmakla beraber, otuzların sonu veya kırkların başındaki bir
fotoğrafta ince kalem kontürlü kurnanın ön yüzeyi epey belirgin. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ayrıca çeşmenin daha yüksek görünen (sanki üstte
ek bir <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bölüm varmış da, -belki su
deposu- <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ilerleyen zamanda yıkılmış gibi)
ön duvarına çakılı “Doktor NİHAD TOZGE ” tabelası görünüyor <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2]</b>. Deri ve Zührevi hastalıklar uzmanı
olan zatın muayenehanesi o yıllarda çeşmenin üstündeki binada olmalı. Çok
dikkatli bakıldığında belli belirsiz “SALI GÜNLERİ PARASIZ” yazısını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>okumak mümkün... 1951’de Konya, Argıthanı’na giderek
mesleğine orada devam etmiş <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3]</b>. Çeşmenin
musluğu mevcut. Muhtemelen şehir şebekesine bağlı olarak suyu da akıyordur.
Fakat günümüzde “Osmanlı Torunları” yersizlikten filan olacak, teknesini bir çeşit
geçici depo olarak kullanıyor. Şimdilik zihinler Noel Babayla filan meşgul
olduğundan,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“ulan ne güzel çeşme, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hem de taş
gibi ecdat yadigarı işte…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sakınalım
gözümüz gibi, koruyalım” </i>demek pek akıllara gelmiyor. </span><br />
<span style="font-family: Calibri;"></span><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-pjnu_7sApSE/VoUqVxUvUPI/AAAAAAAAFHY/__FaoTKoCKE/s1600/%25C5%259Ferife%2Bzeliha%2Bhan%25C4%25B1m%2B%25C3%25A7e%25C5%259Fmesi_tan%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1k.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-pjnu_7sApSE/VoUqVxUvUPI/AAAAAAAAFHY/__FaoTKoCKE/s400/%25C5%259Ferife%2Bzeliha%2Bhan%25C4%25B1m%2B%25C3%25A7e%25C5%259Fmesi_tan%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1k.jpg" width="253" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şerife Zeliha Hanım Çeşmesi | Cağaloğlu | 40'lar</span> </td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Şerife
Zeliha Hanım’ın eşi Seyid <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3]</b> Abdülhalim
Efendi mimarlık tarihi(miz) açısından önemli bir kişi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Osmanlı Hassa Mimarlar Ocağı’nın son baş
mimarı. II. Mahmut tarafından atandığı 1825’den 1831’de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ocak lağvedilene kadar bu görevde. Sonrasında
da, yerine kurulan daha çağdaş bir kurumun, Ebniye-i Hassa’nın müdürlüğüne atanıyor.
İşinde pek bir değişiklik olmuyor yani. Sonrasında da Su Nazırlığı’na
getiriliyor. 1855’de öldüğüne göre, şimdiki çeşmenin kitabesinde sözü edilen
“bani-i evvel”in o olduğunu, uzun yıllar tepesinde olduğu kurumlar da göz önüne
alındığında düşünmek mümkün.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Batılılaşma
hareketleri çerçevesinde önemli bir yapı hamlesinin gerçekleştiği dönemde görev
yapmış olmasına rağmen, yapı üretimi hakkında kesin bir bilgi yok. Ama
spekülasyonlar var. Örneğin<span style="mso-spacerun: yes;"> <a href="http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3974" target="_blank"> </a></span><a href="http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3974" target="_blank">Aralık2007’de Yeni Şafak’ta çıkan bir yazıda</a> <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Balyan
Soyadlı Ermeni Ailenin fertleri tarafından yapıldığı iddia edilen”</i> <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4] </b>pek çok eserin sahibinin –
Dolmabahçe Sarayı ve Ortaköy Camii de dahil olmak üzere -<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aslında Seyid Abdülhalim Efendi olduğu <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“yüksek sesle dillendiriliyor”.</i> İlginç
işler yani, ama doğal olarak konu ile ilgili genişçe malumat yok. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Bir
daha oralardan geçerseniz, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dikkatlice
bir bakın. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">BvP
, </span><br />
<span style="font-family: Calibri;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Günümüzdeki
fotoğraf BvP, diğeri İstanbul Çeşmeleri’nden. <o:p></o:p></span></div>
<o:p><span style="font-family: Calibri;"></span></o:p><br />
......................<br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">(*) “</span></b><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Saray
ve devlet binaları inşaat ve tamir işleriyle meşgul memurun unvanı idi. Evvelleri
resmi binaların inşa ve tamirlerine şehremini ile mimarbaşılar memurdu.
Şehreminleri malzeme tedarik ve masarif ile yevmiyelerin verilmesini temin ve yalnız
bu hususlara dair hesap defterleri tutmakla mükellef oldukları halde bunların
haricinde olan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mimarbaşıların vazifeleri
cümlesinden olan işlere de müdahale ettikleri için (mimarın yaptığına, akıllarının
ermediğine burunlarını sokup işleri bok ediyorlardı diyor!) aralarında çıkan
anlaşmazlıklar yüzünden 28 cumadelula 1247 (M.1831) de her iki vazife
birleştirilmek suretiyle ebniye-i hassa müdürlüğü teşkil olunmuştu.” (CI,s.497)</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Pakalın,</span></b><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">
Mehmet Zeki. “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü. 3 Cilt. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Milli Eğitim Basımevi. İstanbul, 1993</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Konu
ile ilgili sağlam ve anlamlı özet kaynak,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Baydar, Gülsüm Baydar’ın Osmanlı-Türk Mimarlarında Meslekleşme adlı
kitabı. Mimarlar Odası Tarafından 2012’de basılan eser yazarın 1988 tarihli doktora
tezinin çevirisi. Çalışmanın konusu “Meslekleşme” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>erken Cumhuriyet Dönemini de kapsıyor. Bu kitaptaki
</span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Balyan Soyadlı Ermeni Ailenin
Fertleri” </i>hakkındaki bölüm de gayet öğretici. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span> <span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Baydar,</b> Gülsüm. “Osmanlı
Türk-Mimarlarında Meslekleşme”. TMMOB Mimarlar Odası Yayınları. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ankara, Mart 2012</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span> </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;">Fakat<i style="mso-bidi-font-style: normal;">, “yok arkadaş bu beni kesmedi, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Geç Dönem Osmanlı Mimarlık Örgütlenmesi
konusunda daha detaya ineceğim, ne var ne yok<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>öğreneceğim”</i> denecekse; Oya Şenyurt’un “Osmanlı Mimarlık
Örgütlenmesinde Değişim ve Dönüşüm” adlı kitabından edilmek gerekiyor. Çok
ilginç ve faydalı bir eser.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Şenyurt</b>, Oya. “Osmanlı Mimarlık
Örgütlenmesinde Değişim ve Dönüşüm”. Doğu Kitabevi, Mart 2011. <span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">[1]</span></b><span style="color: #333333; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">
Tanışık, İbrahim Hilmi. İstanbul Çeşmeleri I. “İstanbul Ciheti”, İstanbul 1943.
Maarif Matbaası. Çeşme bu kitapta 280- 281. Sayfalarda<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>299 sıra numarası<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ile gösteriliyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2] </b>Yazarın, yazının izinsiz kullanılamayacağı
ibaresi nedeniyle doktor’la ilgili bilgi içeren linki veriyorum. </span><a href="http://www.selcuklukonalsan.com.tr/yandimoglu/delidoktor.htm"><span style="color: blue; font-family: Calibri;">http://www.selcuklukonalsan.com.tr/yandimoglu/delidoktor.htm</span></a><o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3]</b> Tanışık’ta isim yanlış bilgi
veya<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dizgi hatası yüzünden “Sait” olarak
geçiyor. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4]</b> <i style="mso-bidi-font-style: normal;"><strong>“Balyan
Soyadlı Ermeni Ailenin Fertleri”</strong> </i>tamlaması ile “Balyan Ailesi” deyip
geçememe<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>arasındaki niyet ve tavır
farkını da siz bulun. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Calibri;"><o:p></o:p></span> </div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-15034328824746161662015-12-22T16:43:00.001+02:002016-05-09T22:12:11.588+03:00Mayakovski İstasyonu * <br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">*Ya da, Şair’in İstasyonu Tavan Mozaiklerine Sovyet Havacılık Tarihinden Bakış</span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-no1Mewd-C4A/VnlIFIsrJQI/AAAAAAAAFEI/E4UnHM2Qvyc/s1600/mayakovsky-vladimir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://2.bp.blogspot.com/-no1Mewd-C4A/VnlIFIsrJQI/AAAAAAAAFEI/E4UnHM2Qvyc/s200/mayakovsky-vladimir.jpg" width="152" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2015/11/moskova-metrosu-ile-ilgili-bikac-sey.html" target="_blank">Moskova Metrosu’ndan</a> daha önce
kısaca bahsetmiştim.<span style="mso-spacerun: yes;"> Kentin g</span>örülmeye değer,
ilginç<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>istasyonlarında gezinebilmek bu
yazıyı yazdığım sırada<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(Aralık 2015)
komşularımızla “sıfır sorun” politikası gereği bir parça cesaret istediğinden,
daha detaylı bahsetmekte yarar olabilir. Sanırım bunların en güzeli Fütürist
Sovyet Şairi Vladimir Mayakovski’nin adı verilmiş, tavanı göz alıcı mozaiklerle
süslü olan. Yoldaş Vladimir Nisan 1930’da 36 yaşında iken intihar ediyor. Bolca
karı kız içeren,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fırtınalı ve kısa hayat
onunki. Ama boş ve etkisiz değil, Bolşevik hareketin önemli ideologlarından.
Etkisi öyle büyük ki, Denizciler Ekim 1917’de Kışlık saraya yürürken onun,
devrimin küstah şairinin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Ye
ananasını, doldur karnını / Son günün yakın, burjuva asalağı!” </i>[1]<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></i></b>dizesini
haykırıyorlar!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Lenin’in <i style="mso-bidi-font-style: normal;">ve İnsanlık Dehası, Büyük Devrim
Stratejisti, Komünizmin Sancaktarı, Cesur Devrimci Çözümlerin ve Kararlı
Dönüşlerin Büyük Ustası</i>’nın; yani pos bıyıklı çopur Gürcü’nün onu pek
sevmesi boşuna değil -bu arada, şairimiz de Gürcü-. <o:p></o:p></span></div>
<div align="justify">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Mayakovsky<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yurdum sanat çevrelerinde de evvel eski <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bilinen, taktir gören biri. Bugün<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Kırk Kuşağı” dediğimiz genç
edebiyatçıların<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>24 Ocak 1940 Tarihli Tan
gazetesinde yayınladığı “Gençlerin Müşterek Beyanatı” adlı bildiride<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> “Baudleaire, Rimbaud ve Mayakovski sonrası
Batı Şiirinin son akımlarına değin varan ve toplumla insanı kuşatıcı her türlü
davayı köklü dünya görüşleri halinde ilk kez dizesine ve cümlesine gömen kuşak
yine bizimki”</i> <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2]</b> denilerek söz
konusu tanışıklık tescil ediliyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-CaQc0tgVfB8/VnlNvzJYu_I/AAAAAAAAFGU/-kktkuAqezg/s1600/makakovsky_000.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="212" src="https://1.bp.blogspot.com/-CaQc0tgVfB8/VnlNvzJYu_I/AAAAAAAAFGU/-kktkuAqezg/s320/makakovsky_000.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Mayakovsky İstasyonu | Ekim 2015</span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Ana Hol</span> </td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "calibri";">Uzatmayalım, Fütürizm manifestosu
filan imzalamış şairinin anısına yapılacak istasyon öyle barok marok
olamayacağından (insanlar otuzlarda yakın gelecekte herkesin bir zeplini veya
uçağı olacağını, transatlantiklerin kaptan köprüsüne benzer evlerde oturacağını
zannediyor) kalın, kocaman kolonlarla boğulmuş dar koridorlar yerine metal
taşıyıcı kemerlerle desteklenmiş, ferah, aydınlık <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Art Deco</i> bir tasarımda karar kılınıyor. Gel gör ki,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>böyle bir macera yaşamak için<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>başlarda yeterince sağlam görünen
zeminin,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ana hol tamamlanınca pek de
öyle olmadığı anlaşılıyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ana holdeki
tavan ve duvar çatlakları boktan zemini yeterince ciddiye almamanın göstergesi.
Kurulan bir acil komisyon<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>özel çelik
taşıyıcılar kullanılarak sorunun çözülebileceğini ama tavan yüksekliğin birkaç
metre azaltılmasını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>öneriyor. Moskova
Belediyesinin başına bu kadar iş açmış Bay Mimar A.N. Duskin’de tüm bu çalışma
(ve muhtemelen kellesi) heba olmasın diye kabulleniyor çaresiz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Söz konusu
yüklerin çelik malzeme ile yine de taşınacağına komisyonu ikna etmek için
çağırılan tanınmış uçak tasarımcısı Bay Putilin de yeni taşıyıcıları ve bugün
dışarıda görülen dekoratif çelik profilleri Drizhablestroy (isme bak) deki
zeplin fabrikasında dökmeyi üstleniyor. İki sıra kolonun taşıdığı üçlü tonoz
sisteminin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tasarım ve mühendisliği
öylesine zarif ve güçlü ki,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Hayırlı
Olsun” diye açılmış mıdır bilmiyorum ama Eylül 1938’den bu güne bir sıkıntı
olmamış çok şükür. Marifet yetmezmiş gibi, orta tonozun kolonları arasındaki 35
oval kubbenin ortasına da birer görsel öge kondurmaya karar verilmiş! Hacmin,
yüksekliğin işçilerin insanüstü gayretleri ile santim santim kazanıldığı
(1930’lardan bahsediyoruz)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu yerde o
çok değerli boşluktan tümüyle yararlanabilmek adına asma tavan filan
yapılmamış. Genç Sovyet mülkündeki 24 saatlik döngüyü anlatacak şekilde
düşünülmüş, genellikle havacılık temalı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mozaikler,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>paraşütle atlayanlar, paraşütle grup halinde
atlayanlar,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zıplayanlar, model uçak
uçuranlar,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bombardıman, av ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>deniz uçakları, zeplinler, yüksek irtifa
balonları tonozun hemen alt yüzünde sahne alıyor.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<img border="0" height="122" src="https://2.bp.blogspot.com/-SqXwNmV2Vxg/VnlIFHEspMI/AAAAAAAAFDw/wp85AhOy2_4/s640/mozaik%2Bg%25C3%25B6rsel%2Bs%25C4%25B1ras%25C4%25B1%2B.jpg" width="640" /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Sabah – öğleden sonra – gece ve
tekrar sabah düzeniyle sıralanmış bu çok ilginç ve güzel nesneler yine çok
güzel tasarlanmış lambalarla doğrudan aydınlatılırken mekanın tümünde bunların
endirekt etkisi kullanılıyor. Renkli mozaikleri yumuşak ışık içinde vurgulamak <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>da akıllıca ve hoş bir yöntem.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">İstasyona giren ve çıkan
yolcuları sabah karşılayıp, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yolcu
ediyor… Yapıldığı yıllarda bir Art Deco<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>şaheser olarak nitelenen yapı 1939 New York Dünya fuarında da büyük
ödülü kazanmış ve halen yeryüzündeki en güzel istasyonlardan biri.</span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-cBMtWRVHUEU/VnlNqY-EfWI/AAAAAAAAFGk/X4IftlIcGVg/s1600/ayd%25C4%25B1nlatma_1000.3.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="187" src="https://4.bp.blogspot.com/-cBMtWRVHUEU/VnlNqY-EfWI/AAAAAAAAFGk/X4IftlIcGVg/s320/ayd%25C4%25B1nlatma_1000.3.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Mayakovsky İstasyonu | Ekim 2015</span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Aydınlatma Elemanları</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Dedim ya, toplam kubbe sayısı 35
diye, servis bölümünde kalan iki tanesi nedeniyle çok uzun süre 33’ü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görülebilmiş. 2004-2005’deki yenileme
sırasında yeni bir çıkış açılınca biri daha görülebilir hale gelmiş, diğeri ise
maatteessüf sökülmüş. Ben de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>listeyi 33
olarak aldım, fakat ne yazık ki hepsinin fotoğrafını çekemedim. Listeyi
tamamlama hayalim de son politik itiş kakış (komşularla sıfır sorun) nedeniyle
şimdilik rafa kalkmış durumda. Yine de “sıralı tam liste” şurada bulunsun:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; mso-line-height-alt: 2.0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Sabah: </b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(1) İki Uçak, (2) Suya Atlayış, (3) Şeftaliler,
(4) İşaretçi, (5) Bombardıman Filosu<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b>(6)
Paraşütçü, (7) Spasskaya Kulesi Üzerinde.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-UC0UsFrhHGs/VnlJKAEZEEI/AAAAAAAAFEo/kOxxUsl8uIk/s1600/1n_7n%2B1000-horz%2B1600.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="174" src="https://3.bp.blogspot.com/-UC0UsFrhHGs/VnlJKAEZEEI/AAAAAAAAFEo/kOxxUsl8uIk/s640/1n_7n%2B1000-horz%2B1600.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Öğleden Sonra: </b>(8) Buğday Hasadı, (9) Sırıkla Atlayış, (10) Planörcüler,
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(11)Paraşütçüler, (12) Kayakla Atlayış, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(13) Çamlar <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">, </b>(14) Kürekli Kız, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(15) Antonov-25.
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-2ZKM5v5Jl5I/VnlJVXoQ1WI/AAAAAAAAFEs/BfmjhYJXQK4/s1600/8n_19n1000-horz%2B1600.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="170" src="https://2.bp.blogspot.com/-2ZKM5v5Jl5I/VnlJVXoQ1WI/AAAAAAAAFEs/BfmjhYJXQK4/s640/8n_19n1000-horz%2B1600.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Gece:</b> (16) Günbatım, (17) Spasskaya Kulesi Üzerinde Hava Gemisi,
(18) Paraşütle Atlayış, (19) İki Kanatlı Uçak, (20) Gündoğumu.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-JffpJ9lTNyM/VnlNeZQ0zaI/AAAAAAAAFF4/UFwM9_YBlwQ/s1600/22n-27_1600%2Bhorz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="170" src="https://2.bp.blogspot.com/-JffpJ9lTNyM/VnlNeZQ0zaI/AAAAAAAAFF4/UFwM9_YBlwQ/s640/22n-27_1600%2Bhorz.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><o:p></o:p></span> </div>
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Sabah:</b> (21) Borular, (22) Stratosferik Balon, (23) Model Uçak
Uçuranlar, (24) Voleybolcüler, (25) Paraşütçüler, (26) İki Motorlu Bombardıman
Uçağı, (27) Yüksek Binada Çelik İşçisi, (28) Martılar, (29) Anne, (30) İki
Uçak, (31) Enerji Nakil Hattı, (32) Baharda Çiçekler, (33) Şeftaliler. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-UJLtg4GpLJk/VnlNUls6uvI/AAAAAAAAFFo/W2l-M3Dt_Vo/s1600/28n_33n_1600-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="196" src="https://3.bp.blogspot.com/-UJLtg4GpLJk/VnlNUls6uvI/AAAAAAAAFFo/W2l-M3Dt_Vo/s640/28n_33n_1600-horz.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Otuzlarda endüstrileşmiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>batı ülkelerince<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>at koşturulan, anlamlı anlamsız türlü
maymunluğun, rekor denemesinin gırla gittiği, tuhaf budalalıkların denendiği,
hevesin ve hayal gücünün bilgi ve üretimin önünde gittiği havacılık esasen
önemli bir prestij ve propaganda alanıydı (işte tam da bu yüzden “havacılığın
altın çağı” deniyor). Ne yani, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>genç
Sovyet Ulusu kapitalizme – bu konuda da – “bilezik gibi geçirmek” varken boş mu
duracaktı? İşte çoğu mozaiğin konusu bu havacılık maceraları.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Başarı” kelimesi yerine “macera” veya
“heves” demek sanırım daha doğru. Çünkü iş, içinde insan olan teknolojik oyuncaklara
geldi mi adem evladının Sovyet mülkünde pek kıymet-i harbiyesi yok…”Sizi bize
parayla mı verdiler” deyip bindiriyorlar hiç denenmemiş, denenip tecrübe
kazanılmış olsa bile gerekli hassasiyet ve ciddiyetle üretilmemiş makinalara.
Sonra gelsin ıssız yerlere dikilen anıtlar, anıtlara bırakılmış çiçek
buketleri, anma konuşmaları vs. Şöyle anlatayım; bizim “hızlı tren”, “madencilik”
maceralarımızı onlar havacılık alanında otuzlarda yaşıyorlar gibi. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Cesur Devrimci Çözümlerin ve Kararlı
Dönüşlerin Büyük Ustası</i>,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yani o<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pos bıyıklı Gürcü’nün “başarıdır” dediğine “oha”
diyecek babayiğit olmadığından olacak, çoğu düpedüz başarısızlık, rezillik olan
maceralar muhteşem birer başarıların suretleri olarak metro tavanında kendine
yer buluyor.<o:p></o:p></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-de3i7PBfbLM/VnlIFOH4tII/AAAAAAAAFEI/8hqwtcv0TaA/s1600/art-nebo-ant-25-sovetskiy-11451-vert.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-de3i7PBfbLM/VnlIFOH4tII/AAAAAAAAFEI/8hqwtcv0TaA/s320/art-nebo-ant-25-sovetskiy-11451-vert.jpg" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Antonov-25</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Sportif havacılık vurgusu
yapılmış ilk mozaikte <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m1)</b>
gördüğümüz iki uçak muhtemelen <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m6)</b>
ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m15)</b> deki uçak figürünün
tekrarı. Kanatları kısa tutulmuş birer Antonov-25. Bu önemli uçak, sıkıcı
renkteki savaş uçaklarına nazaran canlı renklere sahip, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“%100 milli” ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>işe yarar bir hava aracı. Doğal olarak bir
metro tavanını süslemek için oldukça uygun. Oysa, gemi çanaklığında
semaforla<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>işaret veren denizcinin
arkasında fiyakalı bir şekilde göğe yükselen amfibik uçak <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m4)</b> gövde üzerindeki sırt sırta<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>iki motor ve kuyruk formundan anlaşıldığı kadarıyla Alman Yapımı
bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dornier J “Wal” (Balina). 1936’ya
dek üretilen bu çok başarılı tasarım Sovyet Hava Kuvvetleri de dahil onlarca
ülke tarafından kullanılmış. İspanyol ve İtalyanlar tarafından da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>lisansla üretilmiş. Ama Sovyetler malı bay
Dornier’in kendisinden alıyor. Bir başka nokta, o yıllarda radyo teknolojisinin
gelişmesi ile özellikle askeri havacılık ve denizcilikte telsiz kullanımı
gittikçe yaygınlaşmaktaysa da, anlaşılan Sovyet Silahlı kuvvetleri bu yeni
sihirbazlığa fazla ısınamamış. Sovyet T34 tankları 1943 gibi geç bir tarihte
bile savaş alanında birbirleriyle semaforla haberleşiyor! Zırhlı birliklerde
telsiz ancak komuta kademesinde kullanılan bir cihaz. Gemiler ışıldak ve
semaforla zaten iletişiyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yani uçan
makinelerle bu tür bir haberleşme öyle “yok artık” denecek bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>durum değil… Üstelik konumuz uçak oldukça
yavaş uçan ve askeri versiyonlarında pilot uçağın tam önünde, açık kokpitte seyahat
ettiği bir hava<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aracı. </span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-CQaA85ifyqY/VnlIFI6HxnI/AAAAAAAAFEI/887MMus7QXo/s1600/maxim%2Bgorky.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-CQaA85ifyqY/VnlIFI6HxnI/AAAAAAAAFEI/887MMus7QXo/s400/maxim%2Bgorky.jpg" width="268" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Maxim Gorky (Uçak olan!) </span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Dediğim gibi, Sovyetler de “%100
milli” işine meraklı. Bu merakın bir sonucu da <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>genellikle düşük teknolojili <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve fakat propaganda nesnesi olarak bolca
kullanılmaya müsait, çok motorlu, kocaman uçaklar. Mesela 6 motorlu ve doğal
olarak başarısız, Sovyet halkı posterlerde gökyüzünü onlarla dolu görse de, epi
topu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki tane üretilmiş, bir tanesi de
1935’de hava gösterisi sırasında düşen, Tupolev ANT-20 <a href="http://ideas.ted.com/the-strange-history-of-a-futuristic-soviet-propaganda-plane/" target="_blank">“Maxim Gorky”</a> <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4]</b> bunlardan (elbette, onun da anıtı
var). Böyle bir şeyi tavana nakşetmenin anlamsızlığı yüzünden nisbeten, (ama
sadece nisbeten) daha başarılı bir tasarım dört motorlu Tupolev TB-3’ü
kullanmışlar <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m5)</b>. Onun da pek
başarılı olduğu söylenemez ağırlık sorunlarını hiçbir zaman tam olarak çözememiş,
yetersiz bir tasarım olsa da en azından sekiz yüz küsur tane üretilebiliyor.
Köşeli gövde geometrisi, dört motoru ve yanılmaya imkan vermez, bisikleti
andırır, sabit iniş takımları ile hiç şüphe yok, bu bir TB-3. Çocukluğumda
TRT’de arada sırada gösterilen havacılık belgesellerinde kocaman, tuhaf bir
uçağın kanadı üzerinden kayarak atlayan paraşütçülerin bu yöntemi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o zaman bile ilkel ve zavallı gelirdi. Yıllar
sonra<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kanadından kaydıkları alametin de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir TB-3 olduğunu öğrendim. </span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-nTV6RKqDsh8/VnlIFG_QrbI/AAAAAAAAFDw/s26Dq4sM5Fw/s1600/tupolev_tb_3_heavy_bomber_by_nikitakartinginboxru-d7yfr8h-vert.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-nTV6RKqDsh8/VnlIFG_QrbI/AAAAAAAAFDw/s26Dq4sM5Fw/s320/tupolev_tb_3_heavy_bomber_by_nikitakartinginboxru-d7yfr8h-vert.jpg" width="262" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">TB-3</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Altıncı mozaikte içinden (umarım)
atlamak için seçilmiş uçak daha önce sözünü ettiğim Antonov-25 <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m6).</b> Uzun yüksek irtifada az yakıt
harcayarak uçmak için tasarlanmış uzun, ince kanatları <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[5]</b> ve çenesindeki genişçe motor hava alığı pek şüpheye yer bırakmıyor.
Aerodinamik özelliklerini ve orijinal boyama şeklini<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>on beş numaralı mozaikte oldukça detaylı
olarak görmek mümkün.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tuhaf bir şekilde
son derece başarılı, yine iki tane üretilmiş bu deneysel uçak,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>esasen Sovyet teknolojisinin uzun menzilli bombardıman
uçağı sorununa yanıtı. Maceralı ve saçmalık dolu birkaç denemeden sonra,
“Stalin’in Şahinleri” 1936 Haziranında 56 saat 20 dakika uçarak 10.000
kilometreye yakın yol kat ederek o çok ihtiyaç duyulan rekorlardan birine sahip
oluyor. Aşırı sevinç bu uçuşun bittiği yer civarındaki birkaç adaya, şehre,
b.ka püsüre üç kişilik mürettebatın adlarının verilmesi ile fiiliyata
geçiyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sovyetler birliği içinde
yapılan bu cambazlık Politbüro adamlarına yetmeyince bu defa benzer bir mesafe
ve süre ile Moskova-Portland (Oregon’daki) uçuluyor. Aynı sevinç ve gururu
Moskova’nın göbeğinde metroya inip binenler de 1938’den beri tavanlara bakarak
yaşıyorlar. <o:p></o:p></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-9vM55L0WXOw/VnlItB8RBGI/AAAAAAAAFEk/xcVKRhb3aIE/s1600/8725119530_ce654da631_z-horz.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="219" src="https://2.bp.blogspot.com/-9vM55L0WXOw/VnlItB8RBGI/AAAAAAAAFEk/xcVKRhb3aIE/s320/8725119530_ce654da631_z-horz.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Solda, Hindenburg (LZ127) Zürih Üzerinde</span>, <br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sağda, CCCP-6 Moskova Üzerinde</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Otuzlarda propaganda dendi mi
gökyüzünü karartacak şekilde uçan avcı ve/veya bombardıman uçakları olmazsa olmaz
bir motif. Doğal olarak Sovyetler de seviyor bu işi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hem Kızıl Meydan, özellikle de Spasskaya
Kulesi fon olarak kullanılmaya kullanmaya epey müsait. Yedinci ve onuncu
mozaiklerde kuleyi aynı formda görmek mümkün. Fakat<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gösterişli bir saat kulesi üzerinde uçan
şeyler fikrinin “yapılmışı var” maalesef! <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Birinde
– muhtemelen – jenerik <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki kanatlı avcı
uçakları <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m7), (m19) </b>diğerinde ise
başka bir “milli” medar-ı iftihar, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>B6
hava gemisi. Bir İtalyan mühendis tarafından tasarlanmış olsa da, Sovyetlerin o
zaman dek ürettiği en büyük ve başarılı hava gemisi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Alman hava gemisi tarafından kırılmış havada
kalma rekorunu kırıyor filan… Sonra, “bir sıçrar çekirge, iki sıçrar çekirge”
hesabı, 1938 Şubatında Murmansk civarında (çok merak ediyorsanız 280 kilometre
güneyinde)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dağa çarpıyor. 19 kişilik
mürettebat ve cihaz sizlere ömür. Doğal olarak ona da bir anıt yapılıyor. Kazanın
şubatta olduğu düşünülürse, Eylül 1938’deki metro açılışında CCCP-B6 artık
ancak istasyonun tavanında uçabiliyordu. Üzerinden bu kadar kısa zaman
geçtikten sonra ve temayı değiştirmek imkanı da varken, birkaç ay önce tarumar
olmuş <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir hava aracını kullanmak azıcık
tuhaf bence <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m17)</b>. <o:p></o:p></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-IUiWYqTafag/VnlIFM6Hm5I/AAAAAAAAFEI/Ic4f5BSjRgk/s1600/8723999269_1fd1bc3ecf_z-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="178" src="https://1.bp.blogspot.com/-IUiWYqTafag/VnlIFM6Hm5I/AAAAAAAAFEI/Ic4f5BSjRgk/s640/8723999269_1fd1bc3ecf_z-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">CCCP-B6</span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> (Uçuş ve sonrası)</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Balon işi bununla bitmiyor tabii.
Yüksek irtifa baloncuğundan da geri kalmamışlar <strong>(m22).</strong> Mozaikteki nesne bu defa
üç kişilik<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-ama tam tabiriyle bu
insanları “yerden kazıyorlar” -<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>başka
bir hüsranın aktörü<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> Osoaviakhim-1</b>. Hidrojen
dolumlu,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>stratosferik balon Ağustos
1934’deki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>7 saatlik ve 22.000 metreye
ulaştığı ilk uçuşunda, alçalma sırasında kaldırma kuvvetinin kaybı nedeniyle
düşer. Kontrolsuz ve – doğal olarak – çok süratli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>düşüş<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>sırasında mürettebat gondoladan atlayamaz ve hepsi de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yere çarpma sırasında ölür. Kaza büyük
olasılıkla yüksek irtifada fazla kalan balon yüzeyinin aşırı ısınması<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(“solar radiation” olayı) nedeniyle genleşen
hidrojenin emniyet vanalarından kontrolsüz kaçışından kaynaklanır. Azalan gaza
takviye yapılsa da, normalden süratli gerçekleşen inişteki ani sıcaklı kaybı
yüzünden,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>eklenen gaz genleşip kaldırıcı
kuvvet oluşturamaz vs. Buna tasarım ve strüktüre ilişkin kabızlıklar da
eklenince; üç kişi Kremlin duvarında (Böyle acayip yollardan ölenleri oraya
gömme adeti var),<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Osoaviakhim-1’ de
metro istasyonunu duvarında yerini alır <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m22).</b>
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-8kJ9dkkdN9c/VnlIFElDR6I/AAAAAAAAFEI/WOSJPV-xrIQ/s1600/Zeppelins%2Band%2BHot%2BAir%2BBalloons%252C%2Bca_%2B1910s-1930s%2B%252813%2529-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="274" src="https://3.bp.blogspot.com/-8kJ9dkkdN9c/VnlIFElDR6I/AAAAAAAAFEI/WOSJPV-xrIQ/s640/Zeppelins%2Band%2BHot%2BAir%2BBalloons%252C%2Bca_%2B1910s-1930s%2B%252813%2529-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Osoaviakhim-1 (uçuş ve sonrası) </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Sportif havacılığın temel uğraşı,
uçak uçurmak imkan(sız)lıklar nedeniyle<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yaygın olmasa da,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>otuzlarda
Sovyet halkı kafayı paraşütçülüğe takmış durumda <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m18), (m27)</b>. Bin dokuz yüz kırk sonlarında ülkede bir milyon
civarında eğitimci paraşütçü olduğu söyleniyor<strong>[6].</strong> İtalyan ve Sovyet
paraşütçülerinin savaş öncesi geniş çaplı manevralarını izleyip etkilenen
Almanlar da kendi birliklerini kurarlar. Geliştirilen saldırı taktikleri
arasında hava indirme harekatları önemli bir yer tutmakla birlikte, uygulamada
ancak marjinal faydalar sağlandı.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Almanlar Rotterdam ve Girit’e, İngilizler Arnhem’e Amerikalıların ise
Normandiya ve Ren kıyısına seçkin birliklerle yaptıkları indirmelerin savaşın
gidişini değiştirecek etkileri olmadı. İşin komik tarafı, ülke savaş başladığında
yeryüzündeki en büyük paraşütçü birliklerine sahipti ama iki elleriyle bir
paraşütü doğrultamadıklarından, bunların hiç biri amacına uygun olarak
kullanılmadı. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Mozaiklerden birinde model uçak,
daha doğrusu planör uçuran çocuklar var. Bizde de 30’lar boyunca, neredeyse
yetmişlere kadar okul çocuklarının teşvik edildiği yararlı uğraşlardan biri. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sonra cep telefonu bok püsür çıkınca,
inanılmaz bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>emek ve zahmetle yapılan,
çoğunlukla ilk uçurma denemesinde kırılan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o narin modellerin pabucu dama atıldı (Neil
Armstrong’da çocukluğunda iflah olmaz bir uçucu model meraklısı). Mozaiklerin
söyledikleri bir bütün olarak ele alındığına bu da yavuz, cevval ve uyanık <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sovyet evladı olma diskurunun bir parçası. Tıpkı
annesinin kucağında çocuğun ilgi ile <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>izlediği <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m29)</b>
ve sonraki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mozaikte <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m30)</b> görülen iki motorlu uçaklar, ve nihayet bahar dalları
arasında gördüğümüz dört motorlu bombardıman uçakları gibi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Maalesef <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki motorlu uçakların ayırt edici detayları
fazla olmadığı için tip ve model konusunda bir şey söylemek mümkün değil. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Son bir şey daha ; başlardaki (<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">m3</b>-maalesef fotoğrafı yok) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve son mozaikteki şeftali ağacı ve meyveleri <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m33)</b> ile buğday teması <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">(m8)</b> muhtemelen Sovyet Halkının
belleğinde halen epey taze ve travmatik tatlar bırakmış <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Soviet_famine_of_1932%E2%80%9333" target="_blank">büyük kıtlıkla</a> ilgili. Kıtlığın
yaşandığı 193-33’den önce de bu işler sıkıntı. 1920’de ülkenin tahıl üretimi
devrim öncesinin %60 aşağısında. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dolayısıyla tarımsal bolluk ve niteliğe ilişkin
bu türden vurgulara/motifler önemli ve dikkat çekecek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>biçimde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>başka metro istasyonlarında ve kentteki diğer
yapılarda da rastlanabiliyor. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">İleride temiz bir metro istasyonu
yazısı yazıp, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>belki <i style="mso-bidi-font-style: normal;">selfie</i> filan da <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>eklemek <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dileği ile… <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">BvP, <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Mozaiklerin ve istasyonun <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fotoğrafları BvP, Diğerleri internet.<o:p></o:p></span></div>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";">…………………………………………………<o:p></o:p></span></b><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b> Çok güzel çevrilmiş dize Anya von Bremzen’in, Sovyet Dünyasını
çok eğlenceli ve işlek bir dille anlattığı “Sovyet Mutfak Sanatı, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Yemek ve Hasret Anıları</i>”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adlı kitabından. Aslı şöyle:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(anlayacağınızdan değil ama, işte) <o:p></o:p></span></div>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "calibri";">“Yesh ananasy, ryabchiniki zhui, <o:p></o:p></span></i></b><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "calibri";">Dyeh tvoi posledni prikhodit,
burzhui!”<o:p></o:p></span></i></b><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">“Devrimin küstah şairi”
nitelemesi de ona ait. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2]</b> Birsel, Salah:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Ah
Beyoğlu Vah Beyoğlu”,s.99.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sel
Yayıncılık. 2009. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";">Birsel “Yeni Nesil davasını
ortaya koyan gençler namına” bildiriyi imzalayanlar arasında Abidin Dino ve
Sait Faik’i sayarken, o zamanlar Abidin Dino ve Fikret Adil ile yakın dost
olması dolayısıyla kimi cümlelere Necip Fazıl’ın da elinin değdiğini söylüyor.
Hayat ne tuhaf değil mi ? </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3]</b> Hart, Liddell: “The Other Side of The Hill”, s. 332. Cassel,
London. 1951. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4]</b> Mesela ilk uçuşunu aynı yıl, 1935’de yapan ve on altı bin
civarında üretilen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Douglas DC-3 (Dakota)
1998’e kadar yolcu taşımacılığında kullanılıyor. Alın size ev ödevi: İki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>uçağı<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>üretim ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>malzeme<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>teknolojisi, strüktür ve aerodinamik
özellikler açısından karşılaştırın. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Düşük
teknoloji filan derken bunları kastediyorum. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[5]</b> Lockeed U2 İle karşılaştırın. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[6]</b> Merridal, Catherine: “Ivan’s War: Life and Death in the Red
Army, 1939-1945”, Picador, 2007. <o:p></o:p></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-26458550248382417342015-12-01T20:52:00.000+02:002015-12-08T15:27:56.237+02:00Nerden Geldik Buraya? (Peki Nereye Gideceğiz?) <br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-LFPaNi6hkMQ/Vl3orBY5eTI/AAAAAAAAFB0/7gT2LgdnCAM/s1600/we%2Bwill%2Bsell%2Bit%2B.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="443" src="http://3.bp.blogspot.com/-LFPaNi6hkMQ/Vl3orBY5eTI/AAAAAAAAFB0/7gT2LgdnCAM/s640/we%2Bwill%2Bsell%2Bit%2B.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">"We will sell it sir, we will."</td></tr>
</tbody></table>
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
SALT ’da yine tekinsiz bir
sergi vardı. Geçen yıl gördüğüm<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Yazlık<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sergisi ile ilgili<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“artık
bu işler çocukluğumun sergileri gibi değil, imkanlar fevkalade tekamül etti.
Neleri nasıl anlatıyorlar, insan şallak mallak oluyor. Hem, bu işleri yapanlar
çok zeki çook”</i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>türü ahkamlar
kesmiştim.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tabii safım o zamanlar,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>SALT başıma daha ne çoraplar örecek
bilmiyorum.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sonra sanırım oturup,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“şu
avanak BvP’ye<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir oyun oynayalım; bi
çorap örelim,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şey yapalım görsün dünya
kaç bucak”</i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dediler. Yeni<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yaptıkları sergiyi anlamak, hazmedebilmek
için çok kere gitmem, yolda da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>birkaç
fırıncıya uğrayıp çokça ekmek yemek gerekti. Yine de hiçbir şeyden emin
değilim. Aslında yazmayıp<i style="mso-bidi-font-style: normal;">, “ne haliniz
varsa görün, zaten siz de her b.ku biliyorsunuz”</i> diyecektim ama, kaç
zamandır bu konuda internette dolaşan<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>papağan tekrarı ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>böcek aklıyla
yazılmış<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tanıtım şeylerini,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bilir bilmez eleştirileri okuyunca,
ciddi bir beşeriyet vazifesi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ile karşı
karşıya olduğum belliydi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu, otuz küsur evveli anlatan
kronolojik<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir tarz-ı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hayat; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yaşam nesneleri anlatıcısı, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>folklorik bir sergi değil-miş,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>keşke öyle olsaydı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Netaş marka fıstık yeşili telefonlar, stres
bilezikleri ve Yasemin Evcim’in “Gece Jimnastiği” programında giydiği taytı
filan göreceğimi düşünüp heveslenmiştim. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İlk gezdiğimde (“tanısan sen de seversin”
meseli,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>birkaç defa gezdikten sonra iş
başka türlü bir anlam zenginliği kazanıyor) “seksenlerde değişen fiziksel çevreye
daha fazla vurgu yapılmalıydı”, “insana ait gündelik ilişkiler ekseninden
bakılmıyor”, “nesne/insan ilişkilerinin değişen çevresi eksik” türü zart zurt
ettim. Gel gör ki,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>üçüncü ve dördüncü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gezişlerimde işlerin o denli basit olmadığını
anladım. Burada anlatılan, hazırlayanın
gördükleri ve işe nasıl baktığı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ile
ilgiliydi (öyle de olmalıydı).</span> <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">O dönemde yaşamış bizler yani
benim yaşımdakiler garip,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hastalıklı bir
nostalji ile bağlandık seksenlere, doksan ortalarına. Bir süre sonra da esas
soruyu, “Nerden Geldik Buraya”ya<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cevap
bulamaz hale geldik. Belki tam da bu yüzden o iklimi hiç solumamışların (sergiyi
hazırlayanlar oldukça genç)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mesafeli
bakış açısı bizi objektif bir zemine taşıyabilir. Taşımış da. Hayatımda ilk
kez, şimdiye dek “kayyum”luk gibi bir b.k olduğunu sandığım<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“küratör” lük işinin neye yaradığını biraz anladım.
Seksenler üzerinden günümüze taşınan hikaye basit<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yaşam nesnelerin üzerinde değil de; anlık veya
süreli ipuçlarına bağlı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zeka oyunları üzerinden
anlatılıyor. Bağlantıları kurmak her zaman basit değil, çoğu yerde işin içine kurgu,
bilgi, hayal gücü, vs girmek zorunda.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tıka basa dolu o üç kata yaptığım<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ilk geziden<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>çıkardığım tek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>açık motif
“siyasal çaresizlik içinde yeni arayışlar” dı ki, buna da ayrıca<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>geleceğim. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sergide çok fazla olay, imge,
anlık hal var. Hepsi hakkında fikir beyanatı beni aşar. O yüzden bazılarında
söz edeceğim. Bazı bölümleri <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kısa notlar
olarak bıraktım. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Muhtemelen bu
yazdıklarım da yalan yanlış şeyler, ama bakalım</span> benim <span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">uydurduklarım<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sizin uydurduklarınızla ne kadar benzeşiyor?</span> <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><strong>Siyasi kırılma : </strong></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><strong>“Ben bu hikayeyi 1946’dan beri dinliyorum”</strong></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">“Her şey” doğru bir biçimde,
Kenan Evrenin o meşhur ve meş’um televizyon konuşması ile değil, 1983
seçimlerinin hemen öncesi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>22 Ekim 1983
saat 21:10’da başlayan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yine o meşhur ve
meş’um tv açık oturumu ile başlıyor. [Öncesi mi? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>%92 “Evet” li<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>1982 Anayasası, Danışma Meclisi, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>eski
asker Bülend Ulusu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>başbakanlığında
hükümet.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kendisi eğer darbe 12 Eylül’de
değil de, 30 Ağustos 1980’den önce yapılsaydı, işe deniz kuvvetleri komutanı
olarak katılacak kişi. Ama annemin deyimiyle <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“çok efendi adam”. Gerçekten de, kendisinde
bir pilli bebek karizması vardı.] Çok bildik bu sahnede gözlerim önce Necdet
Calp’i buluyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>11 Eylül 1980’den geriye
ne var ne yoksa onun simgesi, elbisesi, duruşu, asabi ciddiyeti ve sarsılmaz
donukluğu ile Necdet Calp.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halkçı Parti
adı ile kurulan partinin başkanı olan zat 1984’deki belediye seçimlerinde %8 oy
almıştı!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İzlediğim bölümde aslında dili
döndüğünce, aklı erdiğince doğru şeyler söylemeye çalışıyor, “kim alacak o
köprüyü? Dar gelirliler mi?” filan diyor ama, o kadar gerilerden sesleniyor ki,
tüm bir ömründen<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kalan iki tanesi aynı
olmak kaydıyla üç kelimelik bir cümle... “Sattırmam efendim, sattırmam” !
Etrafta çınlayan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sesi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>insanın içini acıtıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bizim kuşak Genel Kurmay II.
Başkanı (E.) Turgut Sunalp’i de tanır. Emekli olup boğazda istavrit tutacağına,
fesleğen yetiştireceğine, siyasete merak sardı. Onunki de Milliyetçi Demokrasi Partisi
idi. Kenan Evren’in gönlündeki aslan. Kof bir ciddiyet ve ağırlıkla “duruyor”
masada. Ve elbette Turgut Özal. İşin ilginç tarafı, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Özal dışındaki iki lider bu açık oturuma “çok
ciddi” hazırlanıyorlar. Ama yeni hiçbir şey söylemeyen, “hazırlanmış”
diğerlerinin yanında vaatkar tek kişi var. O da Özal. Doğal olarak Kenan
Paşa’nın da çok zekice yardımı ile (sanırım iki gün önce televizyona çıkıp, zor
maskelenir bir pervasızlıkla <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Özal’a oy
vermeyin”</i> demişti) seçimleri kazanmıştı. Hayır, devamını anlatıp,
moralinizi bozmayacağım. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İşin iyi tarafı, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tüm sergi boyunca Turgut Özal karşımıza sadece
bir kere,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o da bir yılbaşı gecesine ait
klipte<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Zeki Müren’le dans eden Semra
Özal’ın arkasında belli belirsiz çıkıyor. ( Zeki Müren’le Semra Hanım’ın
ürkütücü bir benzerliği var. Sanki ikisinin mutasyonu T.’yi oluşturmuş gibi.
Şimdi düşününce; kim kimle dans ediyor hatırlayamıyorum. Herkeste
herkesten<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir parça var)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kenan Evren ise <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Katerina Witt’ın <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“ı’m bad” şarkısı eşliğinde buz dansı
yaptığı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görüntülerle kurulan muzipçe
ilinti<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dışında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(kendini resme vurduğu dönemlerde o<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>taş gibi yaratığın çıplak resimlerini yaptığı
söyleniyor!)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hiç karşımıza çıkmıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Serginin güzelliklerinden biri de bu…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Evren’in suratı yerine Witt’in bacaklarını
görmek…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İlk ayrışma ? Aydınlar Dilekçesi; 1984</span></b><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Burada ilk defa 1256 kişi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kendine bir sıfat biçip (aydın), <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mevcuttan rahatsızlığını en anlaşılabilir
şekilde dile getiriyor ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dile getirdiğinin
de arkasında duruyor. (Dilekçenin metnini sevabına bastırıp koymuşlar oraya.
İstersen al götür, evde de bulunsun) Geçen 15-20 yıl boyunca toplumun her
kesiminden bir arada mücadele etmiş insanların ilk<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>belirgin ayrışma noktası. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Benzer <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ayrışmaların
örnekleri <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>karşımıza birkaç yerde daha
çıkıyor:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bilinç yükseltme toplantıları,
reklamcılık gibi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Diyelim 65-76’ da,
kendine “aydın” demek, o çok önem verilen kolektif ruhtan ayrılmak demekti ki,
Sol<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mücadele içinde kabul edilebilir bir
şey deği.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Revizyonist” olur çıkardın
maazallah. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Aydınlar dilekçesi bölümünde ufak
başka bir detay var: <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mehmet Akif Dalcı’nın cenaze töreninde Yücel
Tunca’nın fotoğraf makinasının kırılışının üzeri çizili. Merak eden düşünce
erbabı oldu mu? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yücel Tunca yanlış
hatırlamış, makine daha sonra kırılmış. Sergiyi hazırlayanlar <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>anlık olma, olduğu gibi aktarmak adına, “aman
kaldıralım” demeyip, üzerini çizmişler ki, her şey namusu dahilinde olsun. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu bölümdeki, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Dilekçe neden hep solculara gönderildi?
Aydın olarak bi onların mı borusu ötüyor toplumda?” </i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>serzenişine Aziz Nesin’in verdiği <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cevap, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Alanında
büyük uzman”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sağcı profesörün imza
aşamasında vazgeçtiğini anlatışı, serginin önünde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hoşça vakit geçirilebilecek noktalarından. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Büyük uzman”da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ironi mi var,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yoksa gerçekten uzman mı? Bunu herhalde hiç bilemeyeceğiz. Ama, üsluba
üstünkörü bir bakış bile ne demek istediğini söylüyor. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Benzer uslup örneği de YÖK hikayesi
okunduğu zaman denk gelinen, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ODTÜ
rektörlüğüne yazdığı, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Bilkent’e alışveriş
merkezi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></i>(AVM kısaltması o vakitler
bilinmiyor herhalde)<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> yapmaları için
verdiğiniz arazi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadar bize de yer
verin, parası neyse veririz”</i><span style="mso-spacerun: yes;">
!</span></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sergide mektup işine epey kuvvet
vermişler. Mesela, az ilerde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dönemle
ilgili hiçbir yerde rastlanamayacak türden ip uçları veren “Büyük Elçi’nin Ziyafeti”
adlı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir başka can sıkıcı şey var.<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Arthur Miller’in Uluslararası Pen
Klüp adına Harold Pinter’le birlikte Türkiye’ye yaptığı geziyi ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Amerikan Büyük Elçiliğinde onuruna
verilen<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yemekle ilgili izlenimlerini anlatan, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>oldukça uzun ve radyoaktif bir metin bu. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Karı kız işlerinden anladığı tartışılmaz
bay<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Miller’den (Adam bir dönem Marilyn
Monroe ile evli!)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Büyük Elçi Robert
Strausz-Hupé’nin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>karısının güzelliğini, babasının
işini öğreniyoruz. (Seylanlı bir Ford bayiinin kızı)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ama ben size rosto servisi başlamadan, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çabucak bir iki noktayı daha anlatayım:<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Detaylı şekilde anlattığı, Amerikan
Büyük Elçisinin yancı tutumu ve tavrı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o
“<i style="mso-bidi-font-style: normal;">our boys did it” </i>lafının pek de öyle
şehir efsanesi olmadığını düşündürüyor/<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Torumtay’ın
görüşmeyi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>istememesi. 1. Ordu komutanı,
dolayısıyla konuşması gereken kişi o. Ama her nedense istemiyor/ İlhan Erdost’un
öldürülüşü ve katillerin ortaya çıkması konusunda Muzaffer Erdost’un çabaları/ Eternal
Figür : Nazlı Ilıcak ! Gözler Deniz Baykal’ı da arıyor, ama onun<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yerine Erdal İnönü var. <o:p></o:p></span></div>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span></b><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Seksenlerin Kent Arkeolojisi: <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Üst geçitler karikatürü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve Tarlabaşı</span></b><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Karşı duvarda pek dikkati
çekmeyen bir karikatür: 1980’lerin başlarında<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bir ara çok moda olan bir tuhaflık tı bu. Mali sıkıntı içinde ve yaya
trafiğine çözüm arayan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Belediyenin
aklına gelen, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankalara<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>saç ve putrelden yaya üst geçitleri yaptırmak
oldu! En tuhafı Rumeli Caddesinin, Halaskargazi’ye birleştiği yerdeydi. Hemen
“ahtapot” adı takılmış<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hemen<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sekiz ayaklı bir heyula idi. Kentin o
yıllardaki karanlık, derbeder görüntüsüne muazzam katkıları oldu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sonra yavaş yavaş söküldüler. Şimdi bulunsa
bir yerlerde… Bienal’de filan sergilenir, güzel olurdu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hemen yandaki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>oldukça yetersiz (ya da kötü) aydınlatılmış
bir alanda serginin belki de en az işlenmiş bölümüne geliyorum. O dönem
yapıları çoklukla inşaat halleri ile duvara yansıtılıyor. Bir parça yetersiz ve
az. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Seksenlerde fiziksel çevrenin
değişimine, kent ve yapı ölçeğindeki algı ve tavır değişikliklerine bence çok
daha fazla vurgu yapılmalıydı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hikaye Tarlabaşı yıkımı üzerinden
anlatılıyor. Müttefik hava bombardımanı yüzünden tarumar olmuş Alman şehirlerini anımsatır fotoğraflar üzerinden. Bu aslında 1939’da kabul edilen Prost planının; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Taksim
Meydanı’nı Haliç üzerindeki iki köprü ile [Bir yol Atatürk Köprüsünü Tepebaşı
üzerinden İstiklal Caddesine (hemen hemen) paralel bir yolla Taksim’e, diğeri
de Galata Köprüsünü Taksim’e bağlamak-tı] tarihi yarımadaya bağlama planının
devamı bir acayiplik. Bunu için Karaköy’de geniş çaplı yıkım faaliyetleri
öngörülüyordu. Ellilerde yapıldı da.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Şimdi Karaköy’e lafın gelişi “meydan” diyoruz ya…<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Kent ulaşımında taşıt trafiğini
baskın öge olarak kabul eden ama yılları içinde nüfus artışı için tutarlı bir
model bile oluşturmamış, topoğrafyayı umursamayan Prost’un başımıza sardığı bir
illet. Tek sorumlusu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Menderes mi? Hayır,
Menderes, Dalan filan hep yancılar. Kırk yıl süren ve at izinin it izine
karıştığı bir keşmekeş. Yeni bir şey değil, ama hatırlamakta, unutmamakta yoğun
yarar var.<o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Acıklı öykünün daha kapsamlı bir
tarihçesi için <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Murat Gül’ün “Modern
İstanbul’un Doğuşu”</b> kitabına bakabilirsiniz. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-ygoDxBJ75jY/Vl3orHVkODI/AAAAAAAAFB0/lEp20wwvG-M/s1600/Veliahta%2B%25C3%25B6%25C4%259F%25C3%25BCtler.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-ygoDxBJ75jY/Vl3orHVkODI/AAAAAAAAFB0/lEp20wwvG-M/s400/Veliahta%2B%25C3%25B6%25C4%259F%25C3%25BCtler.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Veliaht'a Öğütler | Esra Ersen | 1995</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Dikkat çekici başka bir nesne,
Prof. Dr. Neşet İzbudak isimli zat tarafından hazırlanmış 1984 basımı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Türkiye Kitabı’nın<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>akıllara zarar ilk sayfasının tepegözle duvar
yansıtıldığı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Esra Ersen’in 1995 tarihli
“iş”i. Çok doğru bir şekilde Veliaht’a Öğütler adını taşıyor. Sergiyi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ne zaman gezsem, bazı bay, bayan veliaht’lar
masaya oturmuş, boş Türkiye Haritasını üzerine, boya kalemleri ile “duygu ve
düşüncelerini” yansıtıyorlardı. Bence SALT o defterleri de sergilemeli. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Bu süregiden, Türkiye’de
biçim ve deri değiştiren ama hep olan bir saçmalık. Şimdi, 1984’den seslendiği
için ilginç geliyor bizlere. Yoksa şimdi olan biten<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>20-30 yıl<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>ileriden nasıl görünecek acaba? <o:p></o:p></span><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span></b><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ah Belinda: Atıf Yılmaz ; 1986<o:p></o:p></span></b><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Evet bu var, “sen yap” deseler
herhalde ben de koyardım içine. Ama benim için önemli ve etkileyici olan “UGR” li, devasa Belinda şampuan şişesinin Serap’ın
üstüne gelişiydi. Ama çıldırma sahnesini münasip görmüşler. Komik, eğlendirici
film hiç umulmayacak bir şekilde yavaşça <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pis karabasana dönüşüyordu. Tam başına
gelenleri kabullenmişken Serap’ın normal yaşamına dönüşü ile de son
buluyordu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Filmden çıkınca kendimi iyi
hissettiğimi hatırlıyorum. Sanki bizler için de etkilerinin yeni yeni farkına
vardığımız karabasandan çıkma ümidi sunuyordu.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>1986’da oldukça ses getiren bir filmdi bu. <o:p></o:p></span></div>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span></b><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bilinç Yükseltme Toplantıları<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>1984 ; <o:p></o:p></span></b><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Seksen öncesi bir arada mücadele
eden<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>farklı saflardan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>insanlar<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>12 Eylül’den sonra oradan oraya savruldular (travmalar, askeri
rejimin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zorlamaları<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gibi nedenlerle).<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sosyalist Feminist hareket de onlardan
biriydi. 12 Eylül’ün bir tuhaf <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>faydası, öncesinde
sıra gelmeyen, göz ardı edilen toplumsal mücadeleler için – geriye dönüp
bakınca epey çaresiz ve ham olduğu sezilmekle beraber – uygun bir zemin oluşturmasıydı
sanki. İklimsel çaresizlikten bahsederken hiç te fena değil.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Cinsel kimlikler üzerinde tartışmalar, yeşil<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>harekete ilgi başlıyor;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ki, bu aslında batı için de oldukça yeni bir
şeydi. Alman Yeşiller bile 1983’de parlamentoya girebildiler. “Bilinç yükseltme
toplantısı” adı verilen varoluş da bu alternatif arayışlarından biri-imiş (yeni
öğrendim). Bir dizi ilginç fotoğrafta entelektüel oldukları her hallerinden
belli hanımefendilerin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ev toplantıları
var. Bakarken hissettiğim, o insanların<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yüzlerinden okunan kıstırılmışlık hissi oldu. Bir de onlara metal bir
tepside <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çay dağıtan örme kazaklı
adamcağızın vücut dili. Onun kafasında da bir tür “nerden geldik buraya?” var. Sergi
boyunca karşıma çıkan görsel malzeme ile ilgili<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>dikkatimi çeken başka bir şey de rahatlıkla tütün içilebilmesiydi. Yeni çıkacak
gazetenin kadrosu tanıtılırken sigarasından derin nefesler çeken yırtıcı
gazeteci beyler gösteriliyor, aşağıda dergilerin upuzun bir sıra oluşturduğu
etkileyici bölümde rastladığım “Very Important Person” (isme bak)
dergisinde,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Parliament<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sigaralarının tanıtım kokteyli sayfalarında
“iş ve cemiyet hayatının ünlüleri” kocaman bir sigara paketi önünde boy boy
fotoğraf çektiriyorlar filan... Ortak kapalı alanlarda sigara içmenin hazzı
epeydir unutulan bir şey.</span> <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "calibri";"></span></b><br /></div>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Nokta Dergisi ve Kapakları <o:p></o:p></span></b><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Can Kozanoğlu “Yol yapım
çalışmaları nedeniyle geçişler 12 Eylül<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>tünelinden veriliyordu”diyor.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Sağlanan “huzur ve güven ortamı”ndan devamla, tünelin çıkışlarından biri de cinsellik. Farkına varılan gündelik hayatın
ayrıntılarından biri. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>O zaman kadar
üzerinde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşulmaya fırsat bulunamayan
konu üzerinde bol bol konuşacak zaman, tonlarca uzman, heves<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>mecra vardı. Bu mecranın başında da Nokta dergisi geliyor. Tan gazetesi
adlı organ yayını/ yayın organının<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pek
sevdiği,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Antalya tatilinde her gece
Hüseyin’inkini yedi” sululuklarını saymıyorum. Ama iş o kadar çığrından
çıkmıştı ki,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Nokta Dergisi bile “Tan
haberciliği” üzerine analizler yapıyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bankın üzerinde üç cilt halinde
duran dergi kapaklarının her biri birer hazine: </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">“İslam’ın<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Düşlediği Cinsellik, Politika ve Seks”,
“Erkek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fahişeler”, “Cinsel Fantaziler”,
“Erkekler de Cinselliği Keşfediyor”, Mayıs 1988, Kasım 1988’de bu defa “Haftada
Kaç Kez” sorusunun cevaplarını uzmanlar değerlendiriyor. “20 yıl Daha Uzayan
Cinsel Yaşam” vs. Hepsi kafayı iki yere takmış bir toplumu işaret ediyor. Uzun
yıllar gerilmiş bir yay etkisi sanki.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Türkiye’de
tüm bunlar üzerine kafa yorulmuş muydu, yoksa acıklı bir çaresizliğin ürünleri,
yazar fantezileri miydi, gerçekten bilemiyorum. Ama uzaktan kumandalı, uçan bir
cihazla kız yurdu gözetleyenlerin, su damacanasına hallenen insanların
bulunduğu bir toplum bu. Yine öyle hafifçe dalga geçilerek cinsellik “ventile”
edilebilse keşke, belki bi işe yarar.</span><span style="font-family: "calibri";"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kapaklar arasında şu meşhur<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Bazıları Özal Sever” kapağını arayıp
buluyorum.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Aydınlar arasında Özal’ı
beğenen de var” alt başlık. Ha, işte bu kompozisyon bence “nereden geldik
buraya”nın cevaplarından birini içeriyor. Aydın kimliği, feraseti, omurgası
üzerinde tartışmaların geçmişi var demek ki… Aynı tartışma karşıma Sokak
Dergisi kapaklarına bakarken çıkıyor, Yalçın Küçük röportajında değerini hiç
kaybetmemiş “Türk Aydını Dalkavuktur” vecizesini yumurtluyor. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Toplumsal bilinçlenme elbette
sadece vücudumuzla ilgili değildi. Cezaevlerinde Terör ve tepki bulması, tek tip
yönetmeliği, açlık grevlerinde de sergide kendine epey yer buluyor. </span><br />
<o:p><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span></o:p><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Yatay, camlı vitrinlerde ilk
bakışta sıradan posta pulu blokları gibi görünen nesneler var. Dikkatli
bakınca, pula benzetilmiş bu şeylerin üzerlerinde gözaltında kaybolanların
resimlerini görüp, isimlerini okuyorum.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Halil Altındere tarafından hazırlanmışlar ve çok etkileyiciler. Bu ismi
hiç duymamış olmak canımı sıkıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-BgslRunDcuM/Vl3orDMP8yI/AAAAAAAAFCA/UHAryLPEuwE/s1600/IMG_2888ed.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-BgslRunDcuM/Vl3orDMP8yI/AAAAAAAAFCA/UHAryLPEuwE/s400/IMG_2888ed.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Halil Altındere</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Burada bir zaman kayması, daha
doğrusu ileriye sıçrama var. Hayatını kaybedenler seksenlerin politik harala
gürelesinde kaybolup gidenler değil, 90’ların üstü örtük çamuruna boğulanlar.
Yitip giden bu insanların yakınlarının protestoları bir dönem devletin canını
sıkan ama umursamadığı “cumartesi anneleri”ne dönüştü. Uzun süre Galatasaray
Lisesi önünde toplandılar. Her hafta birkaç kişi dayak yiyip gözaltına alındı.
Fakat kolektif zihin umursamış olmalı ki, kayıplardan Fehmi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tosun<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>en
son şu “eeemen baaş”lı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>U2 Konserinde hatırlandı.
Bi kez daha canım sıkılıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Salonlardan birinin duvarını kaplayan
kocaman,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>siyah beyaz bir fotoğraf var.
Ağustos 1989’da Cağaloğlu’nu trafiğe kapatıp oturma eylemi yapan grup: “Siyahlı
Kadınlar”. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">1 Ağustos 1988’de nereden, hangi
maksatla akıllara geldiyse düzenlenen ve uygulanmaya çalışılan, ağır hasara
neden olan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>meşhur Ağustos genelgesini
protesto ediyorlar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dönemin adalet
bakanı, merak eden varsa; Mehmet Topaç. 1994’de bürosunda öldürülüyor. Olayın gazetelere
haber olduğundan bile emin değilim. En azından bu gün kimse hatırlamıyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hatta protestonun yapıldığı ay -Ağustos
1989’da- <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şarkıcı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bergen’in kocası tarafından öldürüldüğü de
hatırlanmıyor herhalde. </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-kwWJoQr1Cig/Vl3orKCvqBI/AAAAAAAAFCA/aOXPMsh_Y3E/s1600/papatya.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="http://2.bp.blogspot.com/-kwWJoQr1Cig/Vl3orKCvqBI/AAAAAAAAFCA/aOXPMsh_Y3E/s320/papatya.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir Çiçek Türü</span></td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Yan duvarda da “Papatyalar” dan
bahsediliyor. Hayır, bitki değil bunlar. Çoğunluğu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(belki de tümü) yapay sarışın, tayyörlü,
degrade gözlüklü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>politikacı veya
politikacı yakını bir sürü kadın. Haber değeri yüksek marifetlerini görüyoruz
duvarda. Amerikalı türdeşleri ile çay içiyorlar, kutuplara gidiyorlar, muhtelif
konularda fikir beyan ediyorlar filan. Uzunca ve nefretle bahsedebilirim ama
bahsetmeyeceğim.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İki komşu duvar arasında şöyle,
yüzeysel bir ilişkilendirme ile yetineyim;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>duvar
boyunca - siyah beyaz- sabit – ciddiyet – acı / <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>küçücük- renkli – hareketli - magazin sululuğu
(yüzlerde hep bir sırıtma). </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Birkaç doktora tezi çıkacak
malzeme içeren papatya macerası sanıyorum Çırağan oteli bahçesinde yapılan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>son bir hasbahçe balosu ile sona erdi. O son “hasbahçe”
hepimize fazla gelmişti anlaşılan. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu salonda Sokak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dergileri de sergileniyor, Ağustos 1989 – Nisan
1990’a kadar 32 adet. Kimlik siyasetine alan açan bir yayındı bu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Aziz ve necip Türk halkının hiç<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmadığı, konuşamadığı “şey”lerden
pervasız bir cesaretle söz ediyordu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sex
Pistols albüm kapaklarını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çağrıştıran ön
sayfalar çok ilginç. Anlaşılan hiçbir telif hakkı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kaygu filan gözetmeden<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dikkat çekip seslerini duyurabilmek adına
ellerine ne geçmişse kullanmışlar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İlk
sayfalar çok güzel ve detaylı. Mesela<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>24-31 Aralık sayısının vinyetindeki “ABD ayısı Panamayı yiyor” dikkatimi
çekiyor (hakkaten de öyle oldu). Burada bence garip olan, 20 Aralıkta başlayan
Panama işgalinin adamların 24 Aralık sayısında kendine yer buluşu. Şimdi
hatırlamıyorum da, günlük gazeteler bu hikayeyi nasıl okudular acaba? Yani öyle
her şeye “maaar-jinaldır” şudur budur diye zart zurt etmemek lazım.</span> <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Reklamcılar/ Reklamlar: </span></b></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-1qXMDWqpwYQ/Vl3ohE0AfMI/AAAAAAAAFB4/9ULMeKHfJqY/s1600/esem.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="548" src="http://2.bp.blogspot.com/-1qXMDWqpwYQ/Vl3ohE0AfMI/AAAAAAAAFB4/9ULMeKHfJqY/s640/esem.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">“Devrimin şanlı yolunda yürüyen emekçi arkadaş, bu senin bayramındır”</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yazının başından beri aynı sakızı
çiğniyorum ya, 12 Eylül <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aynı safta yer alan,
aynı heyecanı paylaşan grupları ayrıştırdı diye; o ayrışmanın en keskin
noktalarından biri de burada işte.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>“Devrimin şanlı yolunda yürüyen emekçi arkadaş! bu, senin bayramındır”
türü şeyler yazılı afişler hazırlayan bir grup 80’lerin ortalarına gelindiğinde çamaşır
makinası, banka ve politikacı satıyordu. Bu iş için<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zengin kültürel sermayelerini, gerçekten
parlak yeteneklerini<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kullandılar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kendi ajansları, ajans binaları oldu “Politik
reklam” diye bir şey<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>keşfedildi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İcraatın içinden vardı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Zeybekler tam dizini yere vururken, F16’lar
göğe yükselir, Özal Cross marka kalemini gözümüze sokardı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dönemin reklam ürünlerine bu gözle bakınca
hep üzülür insan.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_Zd8S1rkTepDCf-zXK7Y5-KRmKYQYmBK55Gs6w4xSvjZq9Pn8I4hwgURqodpTMZHAJJkvfx651XB2Fq2encfoPND7tdS_teR_K39r-y8WTbnUQF9rjRHqHE8x6kmzpV-F8H_RKilderwC/s1600/4502_side_us.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="96" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_Zd8S1rkTepDCf-zXK7Y5-KRmKYQYmBK55Gs6w4xSvjZq9Pn8I4hwgURqodpTMZHAJJkvfx651XB2Fq2encfoPND7tdS_teR_K39r-y8WTbnUQF9rjRHqHE8x6kmzpV-F8H_RKilderwC/s640/4502_side_us.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Aşağı inerken sağdaki camın
üzerinde zavallı Cahit Aral’ın Çernobil felaketinden sonra radyoaktif
serpintiye maruz kalan çaylar üzerine vecizesini okuyorum. Alt dudağını hafifçe
uzatarak, iştahla çay içişi geliyor gözlerimin önüne. Atom Alimi Evren’de <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“azıcık radyoaktivitenin faydası bile
vardır, kemiklere iyi gelir”</i> demişti. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Çorak siyaset “ortamları”nın
yerinde yeşeren dergi çayırının cömertçe sergilendiği bu katta başka bir
ilginçlik var. Vasat ve vasatın altı Fransız televizyon izleyicisi için
hazırlanmış haber parçacıklarından, bol miktarda hayal mahsulü motif <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>içeren ama kaba gerçekleri de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sunan görüntülerden oluşan bir video bu. Barış
Doğrusöz isimli bir hünerbaza aitmiş. Üst katta başka bir işi daha var. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Önünde uzun süre çakılı kaldım. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gece karanlığında kamyon süren cessur alman
şoförler, Saygon sokakları tadında askeri araçlar, kentin içinde yükselen işkence
çığlıkları, karaborsa sigara satıcıları – ki karaborsa sigara 1983’den sonra
kalktı, seksen ortalarında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dolapdere
çingeneleri artık hap satıyordu. O meşhur “puding shop” muhabbeti de 70’lerin
başında kalmıştı. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Fakat bu haber kuşağı
zırvalarının doğruladığı başka bir şey var: Seksenlerde Türk halkı başka bir
şeyler tanıştı, veya farkına vardı. Korku idi bu… korku ve onun tezahürü stress…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Sit-res denirdi. Stres bilezikleri çıktı,
hatırlar mısınız?<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Depresyon, onun<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ilaçları, uzman uyarıları vs. Belki de var
olanın yeniden keşfiydi bu. Durup bakınca<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>hep o korkular <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>geldi aklıma. Hoş,
kaderimiz korkudan yana zengin buralarda. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Tamam geldik de, “Bura”dan nereye gideceğiz? <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">BvP <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-33482319038865199782015-11-16T16:04:00.000+02:002015-11-25T19:51:00.167+02:00Moskova Metrosu ile İlgili Bikaç Şey<div style="text-align: justify;">
</div>
<div align="justify">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-ROHo_wkl1Mk/VknjPzP0FPI/AAAAAAAAE-c/OsoMLLWj8-A/s1600/arbat%2B.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="http://4.bp.blogspot.com/-ROHo_wkl1Mk/VknjPzP0FPI/AAAAAAAAE-c/OsoMLLWj8-A/s640/arbat%2B.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div align="center">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Arbatskaya |15 Mayıs 1935 | </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Vestibül ve İstasyon Mimarı : L.S. Teplitsky</span></div>
<div align="center">
</div>
<div align="justify">
<span style="font-family: "verdana";">Giriş Holü (vestibül)'ün dikkat çekici yıldız formu II. Dünya Savaşı Sırasında Alman Bombardıman uçakları için kolay bulunur bir hedef oluşturmuş. 1941'deki bir hava akınında giriş ve hatlar ağır hasar alınca, hat tünelleri daha derine indirilerek tekrar yapılmış. </span> </div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Moskova Metrosu (şimdilik) üç
yüz küsür kilometre uzunluğundaki hatları ve (şimdilik) 197 istasyonu ile,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yeryüzündeki ikinci büyük metro sistemi.
Yukarını soğuğuna, trafik keşmekeşine takılmadan kolayca seyahat imkanı
sunuyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ama<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>işler o kadar basit değil işte.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kente yapılacak<span style="mso-spacerun: yes;"> her </span>türden gezinin en az<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yarım gününü köstebek gibi yer altına inip bu
metronun<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>istasyonlarını gezmeye ayırmak
gerekli. Uzun bir zaman aralığında üslendiği <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ideolojik <span style="mso-spacerun: yes;"> görevi </span>artık kaybetmiş olan bu çok ilginç yapı
grubu Sovyet sanatı ve “homus <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sovieticus” hakkında bir şeyler görebilmek için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>son derece elverişli, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>etkileyici bir yeraltı müzesi. Üstelik
haftanın yedi günü <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sabah 05:30 gece
01:30 arası açık…</span><br />
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-mQK8HVykXDQ/Vkoi3CQrscI/AAAAAAAAFAU/wX9crJmsRNM/s1600/Smolenskaya_000.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="414" src="http://2.bp.blogspot.com/-mQK8HVykXDQ/Vkoi3CQrscI/AAAAAAAAFAU/wX9crJmsRNM/s640/Smolenskaya_000.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Smolenskaya | 5 Nisan 1953 | Vestibül : A.F. Strelkov, O.A. Velikoretsky | </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İstasyon : I.E. Rozhin, G.P. Yakovlev</span> </td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span> <span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Metro sürekli büyüyen önemli bir kentin
toplu taşıma sorunlarına çözüm arayışı olmanın ötesinde, otuzlarda Sovyet
insanının ve yeni serpilen rejimin nelerin üstesinden gelebileceğini dünyaya,
özellikle de batıya<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ispata yönelik bir
“sosyal sorumluk projesi” olarak ele alınmış. Moskova’yı Dünyanın proleter
başkenti yapma heves ve iddiasındaki yöneticilerin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>basit ve fonksiyonel olması gereken bir
sistemi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gösterişli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yeraltı tapınaklarına, saraylarına
dönüştürmesi başlı başına ironik bir durum olmasına, üzerinde düşünülüp, dalga
geçilecek nice zeminler sunmasına, benim de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>uğraşsam epey edecek lafım olmasına rağmen bu
yazıda gerçek bir gezi bloggeri gibi davranıp, istasyonlardan örnekler vermekle
yetineceğim. Yine de konu ile ilgili entelektüel sevdalarınıza hürmeten, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><a href="http://russianinmoscow.ruslang.ru/doc/A_metro_o"><span style="color: blue; font-family: "verdana" , sans-serif;">http://russianinmoscow.ruslang.ru/doc/A_metro_o</span></a><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
linkindeki makaleye göz atmanızı öneririm. </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjumxa314YuttIN1y0JVLPrcLREEw9BlzvcfK_PeDdPnyxGHm_0AfCWHSZDxI940KAkiaKJYfw2laR3mFVo26wTaHPfwFhw6xLveRP9c65bZuRCA_xEDtrLR8wvj8O1ka8daruTTGa3RQ-d/s1600/blade+runner.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjumxa314YuttIN1y0JVLPrcLREEw9BlzvcfK_PeDdPnyxGHm_0AfCWHSZDxI940KAkiaKJYfw2laR3mFVo26wTaHPfwFhw6xLveRP9c65bZuRCA_xEDtrLR8wvj8O1ka8daruTTGa3RQ-d/s640/blade+runner.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div align="center">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Teatralnaya | 11 Eylül 1938 | Vestibül : L.M. Polyakov | </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İstasyon : I.A. Fomin </span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“İstasyonların adlarını da <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kril
alfabesi ile yazmışlar, çıkışın bile nerede olduğu anlaşılmıyor” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></i>kapsamı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hezeyanları bir kenara bırakırsanız son derece
basit ve iyi işleyen bir sistem bu. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kolay
ulaşılabilir istasyonları, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir buçuk iki
dakikayı aşmayan bekleme süresi ve ucuzluğu müthiş. Vagonların<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>spartan ve fazla modern olmayan görünüşleri <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>istasyonların ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aydınlatma elemanlarının<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>art deco<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>havası ile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>birleşince ortaya bir
köhnelik, bir <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tür “Blade Runner” filmi
atmosferi yaratıyor olsa da, aldanmayın. Gerektiğinde müthiş bir süratle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gidebilen (bazı istasyonlar arası mesafe epey
fazla), usturuplu bir şekilde yavaşlayıp, sarsılmadan duran cihazlar, hiç
durmadan gelip gidişleri ve buna bağlı türlü cambazlık, çok sayıda işinin ehli insan
tarafından <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yönetilen, bakımı yapılan mükemmel
bir sistemi işaret ediyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bizim gibilere
de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ister istemez <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“ulan bu metroysa, bizdeki ne?” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></i>sorusunu
sormak düşüyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Marsça yazılmış bile olsalar, her istasyonun
zemininde kullanmak istediğiniz hattın rengini gösteren yönlü oklar
mevcut.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu okların takibi ve her yerde
bulunabilen metro haritası (metro çıkışları ve terminallerin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tam ortalarında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu haritaların büyüğü ve istasyon adları
Latin harfleri ile yazılı olanları da var)<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>ile gidilecek yönü kolayca bulmak mümkün. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-GbRlQDJHY7A/Vknisqeq2AI/AAAAAAAAE-I/a85GQqrO_0o/s1600/metro_bilet.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="123" src="http://1.bp.blogspot.com/-GbRlQDJHY7A/Vknisqeq2AI/AAAAAAAAE-I/a85GQqrO_0o/s200/metro_bilet.jpg" width="200" /></a><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Turistik cehaletten iyice bunalıp
muhtelif refleksler geliştirmiş Moskova Metrosu bilet satış çalışanları gişe
önündeki hal ve tavrınızdan sıkıntınızı ossat anlayıp, bir kağıda yazdıkları <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“şu kadar binişe, şu kadar ruble” </i>formülünü
camdan yüzünüze dayıyorlar. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Size düşen,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>müsait miktarda Rus parasını cepten çıkarıp, teyzelere ulaştırmak. Hemen bileti basıp size taktim ediyorlar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Miki camın önündeki çizelgeyi kan dondurucu
bir dikkatle, 8 saniye filan inceleyip 24 saat boyunca sınırsız <strong>[1]</strong> kullanılabilir
bilet almamızın daha iyi olacağına kanaat getirdi. Pazarlık etmediğine de
ayrıca şükrettim. Çünkü başka ülkelerde gözüne kestirdiği müzelere bizim “Müzekart”
la girme teşebbüsleri, üstelik başarmışlığı var. Bu biletler ayrıca<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o kentte de bulunan “Hafif Metro”
saçmalığında, hala mevcut ve kullanılan “Troleybüs” <strong>[2]</strong> acayipliğinde ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Otobüslerde de kullanılabiliyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ez cümle, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şu mavi kartlardan bir tane edinmek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kentte yapılabilecek en makul işlerden biri. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kentteki dikkate değer her
istasyona girip çıkacak, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dikkatle
bakacak vaktimiz olmadı doğal olarak. O yüzden bu yazının sonrası dikkatimi
çeken ve fotoğraflayabildiğim birkaçını içeriyor. Gelecekteki seyahatlerde listeyi zenginleştirmeyi ümit ediyorum. </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/--2Q5VnyODPE/VknjaI2R-TI/AAAAAAAAE-s/-4XzaTc9g9Q/s1600/Lubyanka_Giri%25C5%259F.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="http://4.bp.blogspot.com/--2Q5VnyODPE/VknjaI2R-TI/AAAAAAAAE-s/-4XzaTc9g9Q/s640/Lubyanka_Giri%25C5%259F.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Lubyanka | 15 Mayıs 1938 | Vestibül:N.A Ladovsky | İstasyon : D.F. Friedman, I.I. Loveliko</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><o:p></o:p></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">……………</span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
Bvp, </span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Fotoğraflar: BvP </span><br />
<span style="font-family: "verdana";"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><strong>[1]</strong> 24. Saatin ne zaman
biteceğini <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>akılda tutmakta, hatta bir yerlere
yazmakta yarar olabilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><strong>[2]</strong> Otobüs biçiminde ama elektrikle
çalışan bu araçlardan altmış ve yetmişlerde İstanbul’da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Taksim-Bebek hattında da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kullanılırdı.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Düz, kıvrımsız geniş yollar ve sıkışık olmayan bir trafik için
tasarlanmış İtalyan malı bu cihazların<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>“boynuzları”, dar ve keskin virajlı İstanbul yollarında elektrik
aldıkları hattan çıkar,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şoför de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>inip yerine takardı. Galiba seksenlerde
taburcu oldular. Ama Moskova’dakilerin boynuzu filan çıkmıyor, şakır şakır
çalışıyorlar.</span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-81998706534667432372015-11-12T15:18:00.001+02:002015-11-12T16:05:41.355+02:00Moskova I<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"><o:p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-izspGCB1GuY/VkRiNZk8BQI/AAAAAAAAE8w/FhCcfOlBBJs/s1600/diktat%25C3%25B6r%2Bolsam.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="378" src="http://4.bp.blogspot.com/-izspGCB1GuY/VkRiNZk8BQI/AAAAAAAAE8w/FhCcfOlBBJs/s640/diktat%25C3%25B6r%2Bolsam.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Diktatör Olsam, Matruşkamı Yapabilir miydiniz ? <br />
<div align="justify">
</div>
</td></tr>
</tbody></table>
</o:p></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"><o:p>
</o:p></span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yetmişlerin sonuna doğru Alparslan
Türkeş konuşmalarında araya mutlaka bir- veya birkaç-
“koomi-nisss-leeeer” sıkıştırıverirdi. Havanın ağız ve burundan aynı anda
verilişi ile gırtlaktan çıkan, hem ifade ettiği anlam hem de söyleyen itibarıyla
oldukça ürkütücü bir sözcüktü bu “koomi-nisss-leeeer”! </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span>
</span></div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">
</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-_BMX6v1S428/VkRiNdI2tbI/AAAAAAAAE8U/UlEoufo9H7g/s1600/DSC_0495.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="424" src="http://2.bp.blogspot.com/-_BMX6v1S428/VkRiNdI2tbI/AAAAAAAAE8U/UlEoufo9H7g/s640/DSC_0495.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Evet, Ürkütmeyecek Gibi Değil | Vera Mukhina | İşçi ve Çiftçi Kadın 1937 | Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
</span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hah, işte onların ülkesi, hatta
başkenti Moskova’ya kısa bir gezi yaptık kısa zaman önce. Şimdilerde böyle
gezilere çıkmadan önce adet, gezi bloglarına bakmak. Daha önce oralara gitmiş
fikir ve görgü erbabından ne öğrenebiliriz saflığıyla bin bir türlü saçmalık
okuyup, Kızılmeydanda türlü pozda çekilmiş birbirinin aynı sayısız
ve anlamsız fotoğrafa (Tek bir blogtan bahsediyorum. Eğer g.tüne
güveniyor<i>, “ben bi oturuşta 10 gezi bloğunun hakkından gelirim”
diyorsan… O senin bileceğin iş) </i>bakmak suretiyle helak olduk,
siz olmayın. Zaten bu da öyle bir gezi yazısı değil. Ama o kadar
zırvayı okumuşsanız, bunu da okuyup belki bir iki yararlı malumat edinirsiniz. </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">
<span style="font-family: "times new roman";">
</span>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";"></span></div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">
</span><div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-TR0iic9vkyU/VkRiNdkjiKI/AAAAAAAAE8w/Wtoyf4_diWc/s1600/DSC_0259%2B1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="265" src="http://4.bp.blogspot.com/-TR0iic9vkyU/VkRiNdkjiKI/AAAAAAAAE8w/Wtoyf4_diWc/s400/DSC_0259%2B1280.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Yeni Arbat | Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif";">
<div style="text-align: justify;">
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ziyaretine gittiğimiz moskof uşakları
doksanların o acıklı fıkralarına <b>[1]</b> ve ilk elden tanıklıklarına
konu görgüsüz ve üstelik zavallı halk değil. O zamana
dek gördükleri, bildikleri her şeyleri alt üst olmuş ne yapacağını
bilemez halde ilk ulaştıkları Türk toprağı olan Karadeniz
kıyılarında -özellikle de Trabzon’da- karşılarına çıkan her
nazik, kibar ve kadın ruhundan anlayan beyefendiye (afedersiniz) ücreti
mukabili “veren” beyin cerrahları, deniz hukuku avukatları, doktoralı
kütüphaneciler filan artık hep işlerinin başına dönmüşler. Herhalde
rugan çizmeli, orlon kısa kazaklı karılar Laleli’de alış ve veriş
yapıyor, atletli, hayvan gibi herifler de Alanya’daki boktan otellerde
içip ortalığı birbirine katıyordu. Etrafta hiç o marka insan yok.
Bilmiyorum yani, orasını çözemedim. </span><span style="font-family: "times new roman";"></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-mIPAZOq3W3g/VkRiNcbLkBI/AAAAAAAAE8w/POkWoFl3uRA/s1600/DSC_0087_1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="265" src="http://4.bp.blogspot.com/-mIPAZOq3W3g/VkRiNcbLkBI/AAAAAAAAE8w/POkWoFl3uRA/s400/DSC_0087_1280.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kızıl Meydan Hatırası | Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div align="left" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
Bir şeyler sorduğumuz <span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">hemen herkes pek
nazik ve çoğu Rusçadan başka bir dilde tek kelime edemez halde
olmalarına ve hiç gülümsememelerine (o hepten alışık olduğumuz, “turiste,
yabancıya yavşaklık” yok diye ikinci bir okuma yapın) rağmen oldukça
yardımsever.</span>
</span><br />
<span style="font-family: "arial";"></span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span><b><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Gidiş-Geliş, Yeme-İçme, İnsanat
Halleri : </span></b><br />
<br />
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Rusya’yı Vladimir Putin isimli,
nur yüzlü bir zat idare ediyor. Kendisinin çok maharetli bir beyefendi
olduğu belli. Orada bulunduğumuz zaman zarfında özellikle tişörtler
üzerinden muhtelif maceralarına şahit olduk. Kah kocaman bir ayıyı
ehilleştirmiş üzerine biniyor, kah ustaca idaresinde olduğu askeri
tayyare veyahut helikopter içerisinden kafasında pilot kaskı ile el
sallıyor, kah fezaya çıkıyor, kah karanlık denizlerin derinliklerine dalıyor,
bazen de ringe çıkıp kara kuru sıska bir oğlanı dövüyor. Pek cevval
bir adam. </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-f0sjO7q5rWM/VkRi5CW9G1I/AAAAAAAAE8s/tZ4twM8qBb8/s1600/diktat%25C3%25B6r%2Bolsam%2B%25282%2529.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="424" src="http://2.bp.blogspot.com/-f0sjO7q5rWM/VkRi5CW9G1I/AAAAAAAAE8s/tZ4twM8qBb8/s640/diktat%25C3%25B6r%2Bolsam%2B%25282%2529.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">"Bi Çaktım, Ağzı Burnu Yamuldu" |Metro İstasyonunda Dükkan Vitrini | Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Moskova
epey uzakta bir diyar<b>,</b> biz uçağı tercih ettik. Size de tavsiye ederim,
öyle daha rahat oluyor. Kanatlı at şirketinin cihazlarından biri içinde
yaklaşık üç sıkıcı saat geçirip, “Domododevo” adlı büyükçe bir hava
limanına indik. Uzun süren pist gezintisi sıkıcı değil, etrafta başı boş
bırakılmış (gibi) görünen çok sayıdaki kargo ve yolcu uçağını seyrederek hoşça
vakit geçirme imkanı var. Yalnız pasaport kontrolü de hiç beklediğim gibi
değildi. Kafalarında kocaman vizon kalpaklar olan dev gibi , suratsız pasaport
polisleri olacak, anlaşamayacağız, saatlerce bi yüzüme bi yol
kaatlarıma bakacaklar; “ niye geldin?”, “nerde kalacaksın?” diyecekler, dik ve
ters cevaplarıma sinirlenip, sonra bizi tepesinde çıplak ampul sallanan…
Neyse, bunların hiçbiri olmadı. Düzgün ve çabuk ilerleyen bir sıra ile çabucak
çıktık. </span></span><br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-KsJOT_ZH7Vs/VkRiNX_01EI/AAAAAAAAE8w/1634TXbnGQA/s1600/domododevo.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="150" src="http://4.bp.blogspot.com/-KsJOT_ZH7Vs/VkRiNX_01EI/AAAAAAAAE8w/1634TXbnGQA/s200/domododevo.JPG" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Domododevo Hava Limanı |<br />
Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Zaten vize, tropik aşıların tam olduğuna dair kaat filan da istenmiyor.<b>
</b>Bizi alandan alma inceliğini gösteren Azeri arkadaşımın arabası ile Rus
hayat tarzı, Türk olmanın ne muhteşem bir şey olduğu, Hazar gölü
kıyısındaki askerlik anıları (ama onunki çok ‘kebap’mış. Sanırım
biz Türklerin askerliği yer kürenin her yerinde hep çok rahat geçiyor) ve
daha çok kadınlar ile ilgili görüşlerini dinleyerek kente giden yolda bi
kaç saat geçirdik. Anlaşılan orada da belediye oraya buraya devamlı
“eser” bırakıyor ki, yapılan bir köprülü kavşak yüzünden yol çok uzun sürdü.
Dostumuzdan yararlı başka bir bilgi daha tedarik ettik: Rus milleti uçak
alçalırken gördüğümüz geniş ormanlık alandaki yerleşim alanlarındaki
“yazlık” larında (daça) hafta sonlarını çoluk çocuk geçirip ormanda
mantar toplar, avlanır, nehirlerde yüzermiş. Açlıktan ve birasızlıktan gözü
dönmüş Miki <i>“höst! Yazlık dediğin yerde g.te kum girer, bira içilir, mangal
yapılır. Mantar yiyip nehirde yüzmek de ne? Kunduz mu ulan bunlar!” </i>diyerek
nazikçe görüş bildirdi.</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-648G56lusGI/VkRiNT28LEI/AAAAAAAAE8w/3FD3nP5_XGQ/s1600/y1-vert.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-648G56lusGI/VkRiNT28LEI/AAAAAAAAE8w/3FD3nP5_XGQ/s400/y1-vert.jpg" width="265" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Semer Sote de Birazdan Gelecek | <br />
| Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Aksiliğimizin
açlık ve susuzluk kaynaklı olduğunu ossat sezen nazik dostumuzun
güzel bir İtalyan lokantasında hoşça vakit geçirme önerisini de <i>“Hacı,
Roma mı bura?”</i> reddettik. Çünkü beynimizi ve midemizi bir kurt gibi
kemiren <i>o “nerede ne yiyeceğiz”</i> sorusunun karşılığını yolculuğa çıkmadan
önce epey arayarak tedarik ettiğimiz (fiyakalı kitapçıların seyahat
bölümlerinde “Provans” rehberi bile var ama Moskova rehberi yok.
Anlaşılan herkes gezi bloglarına güveniyor) Şehir Hatları İşletmeleri kış
tarifesi inceliğindeki rehberde bulmuştuk. İkinci baskısı bile yapılmış
bu hacimsiz ama pek faydalı bilgilerle dolu faydalı
eserde “Geleneksel Rus öğünü” (<i>‘zakuski’</i> dersem daha iyi
anlayacaksınız) diye bir şeyden bahsolunuyordu: Bolca bira ile
tüketilmeye müsait dilimlenmiş füme et, füme sucuk , tuzlanmış ve marine
edilmiş muhtelif mantar, epey yağlı domuz pastırması, salatalık turşusu,
et jölesi, füme balık ve kerevit ten oluşan bu basit ve hazmı kolay
şeylerden yemeyi önerdik. Hayvani ürünlerin üzerine sürmek için bol
miktarda yaban turpu sosu da olabilir miydi? Oldu da hakkaten. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="background: white; font-family: "verdana" , sans-serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bilmediğimiz
bir kentin hiç bilmediğimiz bölümündeki kocaman birahanede
buluyoruz kendimizi. Geldiğimiz güzel, temiz ve oturaklı yerin iki salonu
var. Biri Avrupa mutfağı ağırlıklı; hamburger, kızarmış patates zart zurt
yeniyor, diğerinde bizi ilgilendiren cinsten şeyler. Önü camlı
soğutucu dolaplarındaki hiç adını sanını duymadığım bira şişeleri ve iki Rus
beyefendinin huzurla demlendiği masalardan birine giden kocaman kerevit
tabağı sağlam bir gelecek vadediyor. Salonun biz uzak tarafında tam
teşekküllü bir sahne var. Anlaşılan gecenin bir saatinde bazı oğlanlar, kızlar
çıkıp muhtelif çalgılarla kafa şişiriyorlar. Hafta içi olduğu için gürültü
patırtı olmayacağı garantisi alınca içim daha bir rahatlıyor tam donanımlı
masada yemeye içmeye yumuluyoruz. Her şey çok lezzetli ve taze. Kendi
yaptıkları iki çeşit bira da öyle. Bira içmeyen diğer arkadaş
kendine bir şişe frenk üzümü suyu söylüyor. <i>“Bi tadına bakabilir miyim”</i>
yalanı dahilinde ondan da eksik kalmıyor, arkadaşın şişesini
boşaltıveriyorum. Buradaki güzelliklerden biri de bu: ne yenir içilirse,
yanında şu hoş kokulu ve lezzetli meyve suyu veya türevleri yuvarlama adeti.<b>
</b> Hoş, onca bira ve sık aralıklarla gelen bir atımlık
votkalardan sonra (o kadar yağlı şey için ya tuz ruhu yada votka gerekiyor
zaten) masayı bile hem leziz, hem taze bulabilirim. </span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span style="background: white; font-family: "verdana" , sans-serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Tuvalete gidiyorum. Burada ve
gelecekteki iki gün boyunca görüp dehşete düştüğüm üzere, tuvalet ve içindeki
her şey bugün öğleden sonra getirilip oraya konmuşçasına temiz ve yeni! Hemen
içeri koşup, Moskova lokanta ve kahvehanelerindeki bu garip durum
hakkında malumat alıyorum. Bir aralık mermer ve diğer yapı malzemeleri
satıcılığı da yapmış olan dostumuz kentte tuvalet temizliği işine çok kuvvet
verildiğini doğruluyor. Belki de tesadüf veya kentin en turistik yerlerinde
dolaşmaktan kaynaklanan bir illüzyon olabilir. Yine de, İstanbul’un en turistik
yerlerinde birkaç kubur/kenef/hela/ayakyolu/vece ziyaret edin
bakalım. Sonraki iki gün boyunca denk geldiğimiz tüm
tuvaletler çok temiz. Dikkat çeken ve faydalı başka bir durum da,
bizim esnafın müşterisi olmayanın çkünden, k.çından kıskançlıkla sakındığı
Lokanta, kafe tuvaletlerinin nazikçe izin almak koşulu ile kullanılabiliyor
oluşu. Ertesi gün ben de defalarca (hem hava soğuk hem de bira olduğu yerde
durmuyor bi türlü) bu faideli adetten yararlandım. </span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">
</span><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-zehTJvbIUBE/VkRiNWMZA7I/AAAAAAAAE8w/Q5gAOCyAutk/s1600/su%25C5%259Fi.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><img border="0" height="240" src="http://2.bp.blogspot.com/-zehTJvbIUBE/VkRiNWMZA7I/AAAAAAAAE8w/Q5gAOCyAutk/s320/su%25C5%259Fi.JPG" width="320" /></span></a><span style="background: white; font-family: "verdana" , sans-serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Moskova’da
envai çeşit yeme içme olanağı ile her türden gastromomik
züppelik ve/veya amelelik için geniş olanaklar mevcut. Azeri,
Ermeni (Çok kıllı ve mutlak görülmesi gerekli VDNKH’deki Ermenistan
Pavyonunun içinde –sanki- oldukça iyi bir tane var. Pavyonda ayrıca iyi
oldukları renk, şişe ve fiyat etiketlerinden belli konyaklar,
zevksiz hediyelik eşyalar filan da satılıyor. ‘Soykırım Kitapçısı’
da es geçilmemiş elbette) Sade ve ucuz Hint, Lübnan, her taraflarından
hırs akan Fransız, İtalyan, (Kaldığımız otelin altında, her zaman
tıka basa dolu gördüğümüz, ‘Doktor Jivago’ İsimli bir tane vardı).Çek
birahaneleri, Tıka basa et yenen Arjantin lokantaları, meraklısına o hamburger
zinciri. Bunlardan biri plastik bardakta ucuz bira içip, mısır cipsi kemirmek
suretiyle gelen geçene bakarak dalga geçtiğimiz Manej Meydanının
altındaki dört katlı çarşıda var. <i>“Bulamadık, edemedik, Kril alfabesi bizi
maymuna çevirdi”</i> diyen olur diye… Fotoğrafı da var: </span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-uovFi7po4RQ/VkRiNYb7h4I/AAAAAAAAE8w/pe7NaUcdkWM/s1600/burger%2Bking.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="212" src="http://1.bp.blogspot.com/-uovFi7po4RQ/VkRiNYb7h4I/AAAAAAAAE8w/pe7NaUcdkWM/s320/burger%2Bking.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Lazım Olur Diye | Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ve, suşi hikayeleri…
Mezkur yiyecekten çok miktarda, kaliteli ve hesaplı olarak tüketmek
mümkün. Biz de ertesi gün, buz gibi havada (Ekim ayı sonunda iki derece
selsiyus !) uzun süre sürttükten sonra Eski Arbat üzerinde suşi(de) yenen
bir yere çöküp, öyle yaptık. resimli menüden parmağımla işaret
etmek suretiyle kendime 40-45 parçadan oluşan bir başlangıç seti
söyledim. Miki o gün kendini Victoria’s Secret mankeni gibi
hissettiğinden olacak, mantıya benzer bir şeyler ve çorba söyledi.
Halbuki genellikle bir uzun yol şoförü; nebleyim, bir inşaat
amelesi iştahı ile yer içer. Zarif ve tatsız tuzsuz çorba kesmedi (borç: pek
bir halta benzemiyor bence) tabii. Çaresiz biraz daha suşi söyledik.
Garsonumuz iyi niyetli ve mankafa, yiyecekler ise ucuz ve müthiş olmamakla
birlikte güzeldi. Ayrıca hemen her kafe, lokanta epey
hesaplı "biznes-lanç" (onlar da eksik kalmamışlar şu
İngilizceden apartma kelimelerden) denen sabit menüler sunuyor.
Çorba-salata-içecek-ana yemek gibi. </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman";">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-YaKQp8wmsyU/VkRiNUljtZI/AAAAAAAAE8w/g0adQXtkcm4/s1600/d%25C3%25B6nerci.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="265" src="http://3.bp.blogspot.com/-YaKQp8wmsyU/VkRiNUljtZI/AAAAAAAAE8w/g0adQXtkcm4/s400/d%25C3%25B6nerci.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Milli ve Evrensel: Döner | ProspektMira </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Moskova 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
</span><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Etrafta
birkaç kere Türkiye’den (döner kesen herif de dahil olmak üzere) sökülüp
getirilmişe benzeyen döner büfeleri de gördüm. Yine aynı pis kokuları
saçabiliyor olmaları hayret ve hayranlık uyandırıcıydı. Sabah
kahvaltısı için metro istasyonları içindeki ufak dükkanlarda bizdeki
kenar mahalle pastanelerini andırır form ve albenide hamur işleri
satılıyor. Yenebilir görüntüdeki bu “şeyler” epey ucuz ve satan
yerlerin önlerinde eni konu kuyruk oluyor. Bu da kesmezse, pek göz önünde
olmayan (bazen postaneye benzeyen bir yapının içindeki döviz bozdurulan ufak
dükkanın hemen arkasındaki dar bir geçitten geçilerek gidilen, veya
bir ayaküstü kahvecisinin alt katında gibi..) ufak ve ucuz
süpermarketlerden hazır sandviç, hazır olmayan sandviç malzemeleri, taze meyve,
ekmek, yoğurt vs tedariki mümkün. Burada rafta görmeye alışık olduğumuz her şey
var: canın çektiyse al bi kilo kabak, yarım kilo da kıyma, otur otelde pirinçli
kabak dolması pişir. O derece yani… </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman";">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-OiSXuUqq_po/VkRiNV2kRdI/AAAAAAAAE8w/IvQo2abn_ec/s1600/kafemania_1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-OiSXuUqq_po/VkRiNV2kRdI/AAAAAAAAE8w/IvQo2abn_ec/s320/kafemania_1.JPG" width="282" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">"CAFE MANIA"| </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Lubyanka Meydanı | Moskova 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
</span><span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hatta, bir daha gitsem asla
bulamayacağım bu tür bir yerden güzel bir füme sucuk, rafdüzeltmeoğlanı
danışmalığında ucuz bir şişe konyak ve, o her yerde türlü boy ve çeşitte
satıldığını gördüğümüz; üzerinde şaşkınca bakışlı, sevimli kız çocuğu resmi
olan çikolatalardan aldık. Sucuk ilk dilimden beri gayet güzel, konyak
tüm ucuz içkilerde olduğu gibi, üst üste bi kaç kadehten sonra “fena değil”,
kızlı çikolata ise peş para etmez çıktı (belki bizimki bayattı). </span><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman";">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-IXyu2dGR6ng/VkRiNUN4c2I/AAAAAAAAE8w/MDvoLy3k6wg/s1600/pushkin.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-IXyu2dGR6ng/VkRiNUN4c2I/AAAAAAAAE8w/MDvoLy3k6wg/s320/pushkin.JPG" width="168" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Züppeliğin Tavanı<br />
"CAFE PUSHKIN"<br />
Moskova 2015</td></tr>
</tbody></table>
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kahve
içmeden duramam diyenler için o bizde olan zincir de var tabii. Bununla
birlikte, “Cafe Mania” isimli daha lüks bir yerel kafe
zinciri de sıkça çıkıyor insanın karşısına. Dekorasyonları ve (sanırım)
fiyatları bulundukları yere göre az çok farklılık gösteren; temiz, şık,
lezzetli yiyecek içecekleri olan ve –doğal olarak- pahalı yerler. Lubyanka
meydanına bakan bir tanesinde kahvaltı edip bir gece önce akşam yemeğinde
verdiğimiz kadar para verdik. Fakat helali hoş olsun; <i>genç Rus sosyetesi
nasıl giyiniyor? Nasıl yol yordam ediyor? Rus kızları hakkaten uzun bacaklı mı?
Bir kafe tuvaleti ne kadar lüks ve büyük olabilir? </i>türü kafamı
kurcalayan soruların tümüne cevap buldum. </span><br />
<br />
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Konu züppelikten
açılmışken, o çok meşhur “Cafe Pushkin” olayına girmemek olmaz: Ama
girmeyeceğim. Sadece aşçının sunumda gerçekten “figür” gösterdiği
isli yılan balığının pek lezzetli, menüde kendisine yer bulduğu için
özellikle takdirimi kazanan “Sauerkraut”ın müthiş olduğunu (evet, lahana
turşusu sipariş ettim, ne var?) söyleyeyim. Geri kalanı da gittiğinizde
görürsünüz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Çok kısa
da olsa gezimiz sadece yiyip içmekle geçmedi tabii. Onları da bilahare sayıp
dökeceğim. </span> </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span style="background: white; font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Tavariş BvP. </span><br />
Fotoğraflar : BvP </div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">---------</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">[1]</span></b><span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> “Kere” fıkrasını hatırlar mısınız? Rusya’da bir
okulda yabacı ülke paraları işleniyor, öğretmen Türk para birimini
sorunca, oğlanlardan biri parmak kaldırıp:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">-
“Öğretmenim ben biliyorum: Türklerin parası ‘kere’ dir!” </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">-“Hayır oğlum, onların parası ‘Lira’. Hem, nerden
biliyorsun bakayım?” -Dün gece Ablam Türkiye’den geldi. Annem onun Türkiye’den
aldıklarına bakarken hep “buna kaç kere verdin?”, “peki ya şuna kaç kere
verdin?” diyordu! </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "verdana" , "sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ne iğrenç
değil mi? Ama gerçek payı olan bir iğrençlik. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman";">
</span></div>
<span style="font-family: "times new roman";"></span> </span><br />
<span style="font-family: "verdana";"></span><br />Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-85799195307008382942015-11-09T15:53:00.003+02:002016-05-09T22:10:59.861+03:00Maçka Parkındaki II. Abdülhamit Çeşmesi <br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Maçka’da Maden Fakültesi’nin karşısındaki parkın ucunda zor
fark edilen bir çeşme var. Suyu filan da akmıyor, eski tabirle “muattal”. Çocukluğumda
sanki daha göz önündeydi. Şimdilerde etrafındaki çalılar, ağaçlar büyüdü, trafik
arttı, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kayboldu gitti iyice. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İşte bu yitik ve mutsuz nesne II. Abdülhamit
tarafından Raimondo <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>d’Aronco’ya <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tophane’deki Nusretiye Camii önünde dikilmek
üzere ısmarlanmış <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>II. Abdülhamit Meydan Çeşmesi. Şeyh Zafir
tekkesinin girişinde ana yapı ile aynı üslupta tasarlanmış oldukça ufak çeşme
sayılmazsa, D’Aronco’nun bilinen iki çeşmesinde biri. </span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip-gVM8aN2ANvw6W3HHWKgbPOuUtFCsMCBxtrBoPJdSEauwCa9JA1I417CSt3XPXY8iwRXXmcLHQ5z8QK80vAdPYwd3DQKg5XhtmR-VGqET96Seb9mfF5nLKv6uFqlFk9hVo7oXP_5gJ3f/s1600/IMG_3364_1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip-gVM8aN2ANvw6W3HHWKgbPOuUtFCsMCBxtrBoPJdSEauwCa9JA1I417CSt3XPXY8iwRXXmcLHQ5z8QK80vAdPYwd3DQKg5XhtmR-VGqET96Seb9mfF5nLKv6uFqlFk9hVo7oXP_5gJ3f/s640/IMG_3364_1280.JPG" width="480" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Raimondo D'Aronco | II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 | 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="mso-spacerun: yes;"></span><o:p></o:p></span></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-dvPCQ7OUrlE/VkBhxusKSxI/AAAAAAAAE5E/OmJ9mtg1qXM/s1600/186_II%2BAbd%25C3%25BClhamit%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_Tan%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1k.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://2.bp.blogspot.com/-dvPCQ7OUrlE/VkBhxusKSxI/AAAAAAAAE5E/OmJ9mtg1qXM/s640/186_II%2BAbd%25C3%25BClhamit%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_Tan%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1k.jpg" width="414" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 |İlk Yerinde | 40'lar </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">1901’deki <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>açılış (evet,
“ecdat” da böyle şeyler açıyor) sırasında çekilmiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fotoğraftaki<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>insanların yüzündeki ciddiyet ve gururdan, Osmanlı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ilk siklotron veya planetaryumu avluya konduruyor sanılabilir. Caminin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önünde 1957’ye kadar sessizce durup çeşmeliğini
yaparken, Tophane-Dolmabahçe<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aksındaki <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yol genişletme
çalışmaları sonucu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yol üzerindeki benzerleri
gibi sökülüp, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b> Maçka Parkına yeniden
kurulmuş.</span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-gAKkNBWEpwc/VkBhxnvypsI/AAAAAAAAE5E/OheYyKu_eA0/s1600/186_Tophane%2BYeni%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi%2B.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://3.bp.blogspot.com/-gAKkNBWEpwc/VkBhxnvypsI/AAAAAAAAE5E/OheYyKu_eA0/s640/186_Tophane%2BYeni%2B%25C3%2587e%25C5%259Fmesi%2B.jpg" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 |</span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Suluboya ve Karakalem | D'Aronco 1896 </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR0yRMXYCk-kpDlnRcNb70KsFAvEA-lrIfMss4EwQFdERRO9OaZd_zzGvfzmzEzzQsQPgZSTG8U8n6BDYCk0BBL47-vzU9G5ORFhAXZDkQFkr1Ivb7__v8XvgJhbFcm-cGL2_lJygaMAoP/s1600/186_a%25C3%25A7%25C4%25B1l%25C4%25B1%25C5%259F.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="454" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR0yRMXYCk-kpDlnRcNb70KsFAvEA-lrIfMss4EwQFdERRO9OaZd_zzGvfzmzEzzQsQPgZSTG8U8n6BDYCk0BBL47-vzU9G5ORFhAXZDkQFkr1Ivb7__v8XvgJhbFcm-cGL2_lJygaMAoP/s640/186_a%25C3%25A7%25C4%25B1l%25C4%25B1%25C5%259F.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 |Açılış Günü? </span></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">İki kademeli <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve çok
geniş saçaklı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çatının <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>üstteki<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>kademesi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>orijinal çizimde bir
parça farklı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sanki daha oranlı. Kurşun kaplı çatıda bitiş elemanı da daha uzun, daha olması gerektiği gibi. Bu alt kısmı hafifçe topuzlu dikme, çeşmeyi orijinal yerinde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gösteren fotoğrafta da dikkati çekiyor. Her taşınmada
başa gelen kırıp dökme sevimsizliği burada da olmuş anlaşılan. Ayrıca suluboya
desende ve açılışa ait (siklotron) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fotoğrafta net
olarak seçilen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>saçak tavanındaki <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rokoko kalem işleri de artık yok. Ancak, bu
kalem işleri çeşmenin açılışından çok kısa bir süre sonra taburcu olmuşa
benziyor. Döneme ait <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>renklendirilmiş bir
kartpostalda saçak yüzeyi dışarıya
doğru bırakılmış genişçe bir bandın gerisinde boş. </span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNZTWblIViiZe8WbmHos_mgyeNe-pt08lExwQG9ovjavnm3xGcOBlGLOEIGV1iacXoQijnV06lRA-QWC8J9tRADn8nK-f0vLpGIc0ur1KizclpdN11zDpvR3Pkligt0-MtErdEQO3FOWO9/s1600/186_II+Abd%25C3%25BClhamit+%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_Kartpostal.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNZTWblIViiZe8WbmHos_mgyeNe-pt08lExwQG9ovjavnm3xGcOBlGLOEIGV1iacXoQijnV06lRA-QWC8J9tRADn8nK-f0vLpGIc0ur1KizclpdN11zDpvR3Pkligt0-MtErdEQO3FOWO9/s640/186_II+Abd%25C3%25BClhamit+%25C3%2587e%25C5%259Fmesi_Kartpostal.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 |Saçak tavanına dikkat</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Oldukça dar bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prizma
olan kütlenin köşelerine <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>üstteki
alınlığı taşıyor(mış gibi yapan) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zarif sütunlar
oturtulmuş. Sütunların alınlıkları, uçları köşelere tutturulmuş, boşlukta duran
kumaş girlandları ve püsküllerden oluşuyor! Sırf bu son derece ilginç ve zarif
numara için bile gidip bakmaya değer. Sütun
boyunlarındaki pirinç bilezikler ve altındaki <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(sanki papirüs veya lotus demetlerine <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gönderme yapıyor diyesim var ya, bilemedim
şimdi) kısa volütlerle çok güzel. Sütunların üzerindeki alınlık<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dört yüzünde çeşme kitabesinin birer beyitini
taşıyor.</span></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-TDHR8Vb6lJM/VkBhxsdbISI/AAAAAAAAE5E/HOTHxJO03qU/s1600/186_3376%2B1280.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://4.bp.blogspot.com/-TDHR8Vb6lJM/VkBhxsdbISI/AAAAAAAAE5E/HOTHxJO03qU/s400/186_3376%2B1280.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 | </span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Kolon Detay | 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"> Merak edene; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Ab-ı şirinin içip “bir”le
dedim tarihini, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Eyledi bu çeşmeyi
bünyat Han Abdülhamit” 1319. </i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="mso-spacerun: yes;"></span>Dar yüzlere
sadece kitabe oturtulmuş. Geniş cephede ise kitabenin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki yanında <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hafif, usturuplu bir bezeme var. Alınlığın dar yüzündeki bu sadelik aşağıda da devam
edip, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki yanda muslukları olmayan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>güzel
birer kurna ile son buluyor. </span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Kurna demişken; Çeşmenin, arka yüzündeki kurna kırık ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>işenmekten kararmış bir halde açık hava tuvaleti olarak kentin/kentlinin
hizmetinde. Bu yüzdeki ayna da yerinde değil. Dört yüzlü bir meydan çeşmesinin her yüzü
kullanıldığına göre, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kim bilir hangi
tarihte sökülüp götürülmüş. Belki taşınırken arka yüze monte etmeye üşenmişlerdir…
Berbatlık yani. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Ön yüz <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>musluğunun
olmayışı dışında (zaten su filan akmıyor, ne gerek var) oldukça sağlam ve iyi
korunmuş görünüyor. Mimarımız çeşmenin aynasını yukarıya kadar devam ettirmeyip,
hoş bir akılla üst bölümünü zarif metal bir parmaklık ile bitirmiş. Bu
numara<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>uzun ve dar kapalı yüzeyi
parçalayıp hafifletiyor. İlk gün fotoğrafına bakılınca, orta parçanın, madalyonun da bir tarihte sökülüp "taburcu" edildiği anlaşılıyor. Çeşmeden
bahseden kitaplarda <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“art nouveau akımın
güzel bir örneğidir”</i> deniyorsa da çok art nouveau vurgulu değil bence (en azından geriye kalan). Daha
çok, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“aman aynanın işleri <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tantuna gelmesin, uyumlu olsun”</i> diye oldukça
sade tutulmuş gibi. Yoksa <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bay D’Aronco
bu işleri kıvıramayacaklardan değil. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2015/06/yadigar-ecdat-ve-art-nouveau.html" target="_blank">Çeşme, art nouveau, eklektisizm denince aklına neler geldiğini biliyoruz</a>. Rokoko motiflerin ustaca ve tadı kaçmadan
kullanıldığı ayna gerçekten güzel. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="mso-spacerun: yes;"></span></span></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-1kgSqRdW6L8/VkBhxgP_ESI/AAAAAAAAE5E/5sMq6yS6dhk/s1600/186_3373_1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://3.bp.blogspot.com/-1kgSqRdW6L8/VkBhxgP_ESI/AAAAAAAAE5E/5sMq6yS6dhk/s640/186_3373_1280.JPG" width="480" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 |Ecdada Saygı | 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Ortadaki
çiçek vazosunu çevreleyen, hacim ve oranları güzel akantus yapraklı
bezemeler dışa doğru<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ikişer plastrın
üzerine oturuyor. Aralarında <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>birer rafla
bitirilmiş maşrapa nişleri var. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Garip bir
şekilde; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>XX. Yüzyıl başında yapılmış bu eklektik
çeşmenin bezemeleri, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>döneminde yapılmışlardan daha ustaca, daha <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iyi yapılmış görünüyor gözüme. Mermer
işleyicinin mahareti, imalat çizimlerindeki detay seviyesi etkili olabilir. Sanki
aynı maharet ve özen kütleden dışarı taşmayan o oyuncaklı kurnanın üst yanındaki
bezemelerde yok. Belki bunda temasa açık bir yüzey oluşunun da etkisi
vardır. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="mso-spacerun: yes;"></span></span></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-BZQfE7G95rI/VkBhxkQsPkI/AAAAAAAAE5E/ayUEqOtct9M/s1600/186_3372_1280.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://3.bp.blogspot.com/-BZQfE7G95rI/VkBhxkQsPkI/AAAAAAAAE5E/ayUEqOtct9M/s640/186_3372_1280.JPG" width="480" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana";">II. Abdülhamit Çeşmesi 1901 |Ön Ayna Detay | 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Uzun söze gerek yok. Kentin hemen ulaşılabilecek bir yerinde
bulunan ve açık hava kenefi olarak yeni bir işlev kazandırılmış, “ecdat
yadigarı”<span style="mso-spacerun: yes;"> bu </span>çok ilginç ve güzel <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çeşmeyi görün, gösterin. <o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">İyi İşemeler,<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">BvP, <o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><o:p><span style="font-family: "calibri";"> </span></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Çeşme açılışın gösterir <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yıldız Sarayı Arşivinden fotoğraf ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>renklendirilmiş kartpostal “İstanbul’un 100
Çeşmesi ve Sebili” kitabından, (İstanbul’un Yüzleri Serisi-68) Kırklarda
orginal yerinde gösteren fotoğraf İbrahim Hilmi Tanışık, “İstanbul Çeşmeleri”
kitabından. Diğerleri benim. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-5402476586151995302015-10-17T10:22:00.000+03:002016-01-04T15:30:19.218+02:00Houston, Bi Sıkıntın Var!<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">İki bin on dört yılı baharında Miki’yle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Houston’a gittik. “<a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2014/05/houston-bi-skntmz-var.html" target="_blank">İnsan niye oraya<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gider ki?”</a> sorusunun cevabını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önceki bir yazıda tafsilatlı olarak
vermiştim. Asıl amacım kentin merkezini ve doğal olarak binaları görmekti.
Hem,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>öğrenciliğimin ikonlarından Philip
Johnson- John Burgee mamulatı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Pennzoil<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Center”in de bizzat kendisini bilmem kaç yıl
sonra <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görebilecektim.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çektiğim fotoğraflar oldukça kötü. Fakat
malzemenin kendisi de çoğunlukla o kadar sevimsiz ki, sureti <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çok önemli değil sanırım. </span></span><br />
<span style="font-family: "calibri";"></span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxCu_PdaM4b1p14aVdc2CYC2NM66k7CZusoM-rhyggGkHntjHfLm4TK-zH7ajgeUeTw5ihyRSSHTx2tHVCO_r7mxTZlunCTyK4q8H8slWfrMz9DnFH9GE8S3W_FGpZRGcAGdqulPBUIGMH/s1600/houston+downtown+April+2014.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxCu_PdaM4b1p14aVdc2CYC2NM66k7CZusoM-rhyggGkHntjHfLm4TK-zH7ajgeUeTw5ihyRSSHTx2tHVCO_r7mxTZlunCTyK4q8H8slWfrMz9DnFH9GE8S3W_FGpZRGcAGdqulPBUIGMH/s640/houston+downtown+April+2014.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Houston | Batıdan Kent Merkezine Bakış | Nisan 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Başrolünü sevimli insan, büyük hümanist<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Charlton Heston’un oynadığı “Omega Man”
filmini gören ya da hatırlayanınız var mı? Filmdeki mekanların pis, ürkütücü
ıssızlığını? Hafif yağmur çiseleyen bir cumartesi sabahı çok katlı binaların
yer aldığı skindirik muhit azgın zombi karılar haricinde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tam öyleydi işte. Benzerlik hissinin büyük
nispette cehaletimden kaynaklandığın düşünsem de, muhtelif olumlu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>arayışlarım meyve filan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>vermedi aşk olsun!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halbuki<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bu kentin toprağına gömülmüş her beton, çelik, cam her neyse, o kadar da
kötü değil.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Belki de <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“İstanbul gibi yapmayalım,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>her aklına esen oraya buraya
saçmalamasın;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hepten iç bulandırıcı,
kötü <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olan ne var ne yok kentin
merkezinde kalsın da, öteye beriye sıvaşmasın”</i> dediler.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kim bilir? Bir yandan da oldukça<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ufak bu alanda elinden gelenin en iyisini
yapmaya çalışmış, “paraysa para” deyip şöhretler karmasına maç oynatır gibi kim
var kim yok toplamış biçare Teksas’lı. Kimler yok ki?<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sayın Ulrich Franzen’le memleketi kurtar, Müteveffa
Philip Johnson’un ganyanını yatır, Bay I.M. Pei’ye ıhlamur söyle…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Skidmore Owens Merill beylere dördüncü
lazımsa okeye otur <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Pennzoil Center;</span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span>1976’da tamamlanan ve o zamandan beri dikkat çekici olmayı başarmış bu
oyuncaklı yapı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>öğrenciliğimden beri
“ölmeden önce görülmesi, yapılması, ellenmesi gerekenler” listemin ikinci
sırasındaydı (bugün Smithsonian’da sergilenen, Neil Armstrong’un Apollo 11
uçuşunda kullandığı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>uçları silikon
eldivenlerinden sonra tabii. Evet,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>onları da görmek nasip oldu çok şükür). Tüm yolculuk boyunca yakamı
bırakmayıp<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gittikçe de ağırlaşan grip
yüzünden “<i style="mso-bidi-font-style: normal;">ulan çok yakında emr-i hak vaki
olacak,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hiç olmazsa ikisini eda ettik,
Condoleezza Rice’in bacaklarını ellemek için de artık onun gelişini beklerim” </i>diye
düşünüyordum. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6a7oZ_rLNF9HxpcA9-Kh0-RAUg-y6BcAaqRihaGt5rhHHvx8aDxb5t6yuQdvbQwMSqTCdGA6CoyYGX8wLuIRF1qsQ1Uwf8dRvaN919I1oVmwrHqeEvO13fxlfypreRKcvJVn3owAl-Z4h/s1600/penzoil01.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6a7oZ_rLNF9HxpcA9-Kh0-RAUg-y6BcAaqRihaGt5rhHHvx8aDxb5t6yuQdvbQwMSqTCdGA6CoyYGX8wLuIRF1qsQ1Uwf8dRvaN919I1oVmwrHqeEvO13fxlfypreRKcvJVn3owAl-Z4h/s640/penzoil01.JPG" width="425" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Philip Johnson / John Burgee | </span>Pennzoil Center | Houston 1976 </span><br />
<div align="justify">
</div>
</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Çevresindeki heyulalara kıyasla oldukça ufak bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yapı bu.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Otuz altı kat bırak o ligi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ağaoğlu Ali
bey için bile leblebi çekirdek. Leblebi, meblebi ama, o sabah gözlerimi
diktiğim şey “alırım aklını” diyor işte. Eş ve birbirine çok yakın iki adet
üçgen kule ile onları birleştiren eğimli ara kütle koyu renk cam yüzeylerindeki
yansımalar nedeniyle her noktadan farklı algılanıyor veya “algılanamıyor”! </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Buna
bir de algı mesafesi olarak karşı kaldırımı ve naçiz insan boyunu
ekleyelim;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kütle düzenini,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>planı kavramak nerdeyse imkansız. Yapının o
çok sözü edilen, kent siluetine dramatik katkısını da. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Belki de bu yüzden uzaktan veya havadan
çekilmiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fotoğraflarla şansı denemek
daha akıllıca. İnternette bunlardan bol miktarda var, tavsiye ederim. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ama, piramidal giriş holünün yandaki
dikdörtgen kütle <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2]</b> ile hoş kontrast
cambazlığını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(boş/dolu – açık/koyu –
dik/eğimli - prizma/silindir ) size ben <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>göstereyim… </span></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0brZsneJtYGhtOlSSjFBII8tcEZyZgFkCwLFCspVr2kX42n3TbWuMypK-L___1kI8_HI50aGKOCCUtrSFfTEpwMx8DGjLf-uz1nYzksNQn7mVcwS7rZqj-k_b3vhRihzvrNmzyjUoO8sp/s1600/pennzoil+02.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="424" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0brZsneJtYGhtOlSSjFBII8tcEZyZgFkCwLFCspVr2kX42n3TbWuMypK-L___1kI8_HI50aGKOCCUtrSFfTEpwMx8DGjLf-uz1nYzksNQn7mVcwS7rZqj-k_b3vhRihzvrNmzyjUoO8sp/s640/pennzoil+02.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Philip Johnson / John Burgee | Pennzoil Center | Houston 1976</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Zekice tasarlanmış bu optik dümeni hayata geçirmiş kişi, Bay
Philip Cortelyou Johnson 1947’de tasarladığı “Cam Ev”den beri yirminci yüzyıl
mimarlığının en önemli isimlerinden (azcık da tuhaf biri işin açığı:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1979’da, -verilen ilkini aldığı- en büyük, en
prestijli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mimarlık ödüllerinden birini,
“Pritzker Ödülü”nü “evde yerim yok” diyerek Modern Sanatlar Müzesi’ne
bağışlıyor). Savaş sonrası modern mimarinin ellilerden yetmişlere evirip
çevirip, dik tutup, yere yatırıp, pilonlarla kaldırıp indirip,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>göz alıcı minimalizm sosuyla da olsa<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>binlerce kez tekrarladığı, kaba tabirle “boku
çıkan” (ama bir kısmının gerçekten<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>pek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>soylu ve zarif olduğu
gerçeğini<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>de unutmayalım) cam prizmalardan
iyice bunalan, Philip Bey belki tam da<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“noktada”, Houston’un orta
yerinde, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kırıyor o prizmayı!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çok uzun yaşayıp, çok uzun süre mimarlık
yapıyor. Doksan beş yaşında bürosunda çekilmiş fotoğrafları var. 2005’de 98
yaşında göçüyor buralardan… Ama profesyonel üretkenlik süresi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>belki de<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>fazla uzun. Son yaptıkları hafiften<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“hocam, tadında bıraksaydık” </i>deme
ihtiyacı uyandırıyor sanki. En üretken dönemi John Burgee ile ortak olduğu
1967-1991 arası. Modernizmin bir tık ötesinin, “Post Modernizm”in ilginç
örneklerinden pek çok yapı çıkarıyorlar ortaya. Bunlardan biri, New York,
Manhattan’daki Chippendale mobilyalı saatleri anımsatan AT&T (şimdinin Sony
Binası).</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_S1YXhEIEErDrT2HpK_5gD5KieODtUriDDIMAWVsGKW1n1IkLR1_1FUap95YsavtYszJXVmXEAybV1YbVi9zj45fxkHjMTHLqZ5Wp8gKXSho29MPI_p2RHxHIFx3g83fbDUhJYhSsD0cz/s1600/IMG_2380.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_S1YXhEIEErDrT2HpK_5gD5KieODtUriDDIMAWVsGKW1n1IkLR1_1FUap95YsavtYszJXVmXEAybV1YbVi9zj45fxkHjMTHLqZ5Wp8gKXSho29MPI_p2RHxHIFx3g83fbDUhJYhSsD0cz/s640/IMG_2380.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Philip Johnson / John Burgee | Sony Building | New York 1984</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Dönemin Amerikan Mimarlığının, dolayısıyla dünya mimarlığının Post
modernizme<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kaymasına sebep oluyor . Ama
can sıkıcı bir durum var:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gücünü tek formdan
(prizma!)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>alan ve kendini hevesle katı
kurallara mahkum etmiş minimalizm yerine; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sonsuz çeşitlilikte tarihsel formlardan
beslenen, yeni malzeme, boyut ve işlev imkanları ile müthiş olanaklar sunuyor
gibi görünen post modernizmin <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3]</b> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Philip Johnson için bile her zaman iyi bir reçete
olmadığını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hemen yanında, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Bank of America Center’</b>de tespit
mümkün. Flaman gotiği Houston’da, Amsterdam ya da Brüj’deki kadar iyi görünmüyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Özellikle de 56 katlı ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pembe granit kaplı olanlar… Üç kademeyle <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yükselen 1984 tarihli yapı o yılların pek sevilmiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“<i style="mso-bidi-font-style: normal;">çok
bildik eski ve/veya bölgesel formları ciddi bir temel değerlendirme ve bilinç
sahibi olmadan rastgele seçelim; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ileri
teknoloji ürünü <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yapı elemanları ile
yeniden üretelim, saçmalasak ta, arada kaynar gider”</i> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dürtüsünün ürünlerinden. Bence bir halta
benzemiyor. Sokaklarda kimsenin olmadığı bir cumartesi sabahı oldukça da
ürkütücü ve tekinsiz görünüyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Miki’ye<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“arkamda dur” diyorum dişlerimin arasından. Binanın
kapısından her an zombiler fırlayacak gibi çünkü… <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yine de;<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>konunun uzmanı olmadığımdan, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görüşlerime
pek şeyetmeyin. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZYzvXxGJ0k-CoKpNuAir7IQ4H9tebLZX-mTt84j2-ddH_0BUyvJ-u3-xnzT9YBB659M1Hq-rT4eIwRz0Ik-FH9pdjctRrgQlJk3r1pObvZ3Fvb2igKApwGJVfpQ22Ov_bnEtsvP5wErFi/s1600/flaman+goti%25C4%259Fi-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="452" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZYzvXxGJ0k-CoKpNuAir7IQ4H9tebLZX-mTt84j2-ddH_0BUyvJ-u3-xnzT9YBB659M1Hq-rT4eIwRz0Ik-FH9pdjctRrgQlJk3r1pObvZ3Fvb2igKApwGJVfpQ22Ov_bnEtsvP5wErFi/s640/flaman+goti%25C4%259Fi-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sağda, </span> <span style="font-family: "arial";">Philip Johnson / John Burgee | Bank of America | Houston 1984</span><br />
<span style="font-family: "arial";">Solda, Flaman Gotiği | Brüj </span></td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span id="goog_1676048312"></span><span id="goog_1676048313"></span> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Ama aynı görüşte olacağımıza en kalbi hislerle inandığım
başka bir yapı var:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span> <strong>Continental
Center I</strong>. Ya da bulunduğu adrese atfen, eski adıyla <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">1600 Smith</b>. Adında bile meymenet yok. Darbeli matkap modeli gibi. Doğru,
benim çektiğim açıdan berbat görünüyor.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Aslında kavuğa benzer bir takkesi, Üst kotlarda geriye çekilişleri, plan
kesitlerinde geometrik atraksiyonları (belli bir kattan sonra dikdörtgen olan
kesit kenarları pahlı bir trapezoide filan dönüşüyor)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>var.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Emin
olun o taraftan da berbat. Homo Sapiens ölçeği
ile, yani<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir metre yetmiş santimden
bakıldığında görünen bu… İnsanın “<i style="mso-bidi-font-style: normal;">yaparken
para aldınız mı hakkaten?” </i>diye sorası geliyor<i style="mso-bidi-font-style: normal;">. </i>Sözümün ağırlığı olsun diye Türk akademisyeni refleksi işletip, yazar alıntısı/vurgusu yapayım da;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>değer kazansın, davulcu ossuruğu gibi araya
karışmasın:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Allen Ginsberg’in yerinde
tespiti ile bir, bir - afedersiniz- “granit penis” hakkaten. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>[Ginsberg,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Allen.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Howl” 1955; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Moloch! Moloch! Robot apartments! invisible
suburbs! skeleton treasuries! blind capitals! demonic industries! spectral
nations! invincible madhouses! granite cocks! monstrous bombs!” </i>].</span></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: #505050; display: none; font-family: "georgia" , "serif"; font-size: 12pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hide: all;">Moloch! Moloch! Robot apartments! invisible suburbs!
skeleton treasuries! blind capitals! demonic industries! spectral nations!
invincible madhouses! granite cocks! monstrous bombs!</span></i></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUUFiAZw01l4BpDxK053XD-BQ8y8PCuEPbmU9NF3nh4QPu4AUfPbL4vVxi6HeKxJLaLTgakssIADWLByFudtnxNT8Mt6J8BSD5V5deFiWcefUxaK43UySBdq_g7yzrRycmUu_6Q-8gGgjn/s1600/1600+Smith.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUUFiAZw01l4BpDxK053XD-BQ8y8PCuEPbmU9NF3nh4QPu4AUfPbL4vVxi6HeKxJLaLTgakssIADWLByFudtnxNT8Mt6J8BSD5V5deFiWcefUxaK43UySBdq_g7yzrRycmUu_6Q-8gGgjn/s640/1600+Smith.JPG" width="424" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> Morris Aubry Architects | 1600 Smith | Houston 1984</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Dişimizi sıkıp devam edelim: Nasıl olsa 1600 Smith bizim
değil, o kentte yaşayanların sorunu. Şu<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>tümüyle mavimsi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yeşil cam kaplı
upuzun (yaklaşık üç yüz metre boyunda ve 71 katlı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>boru değil. Kentteki en yüksek ikinci insan
yapısı nesne)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şık yapı bir banka
yönetim<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>merkezi:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Wells
Fargo Bank Plaza. </b>Mimarı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bay<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b>Richard Keating<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b>iki çeyrek <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daireyi
eksenleri boyunca hafifçe dışa kaydırmış gibi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Planın bu haliyle meşhur ve meş’um “$” (Dölar)
işaretini andırdığı, yeryüzünün büyük bölümünün tapındığı o şeye özellikle
benzetildiği “iddia ediliyor”! (cümleyi “o”<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yu hafifçe uzatarak ve “r” yi<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>nazal çıkarmak suretiyle Samanyolu TV haber veriyor-muş <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gibi okuyun)<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>eve dönünce baktım, hakkaten de benzerlik yok değil! <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“hani
faiz lobisi, küresel sermaye ve üst akıl yoktu? Hezeyandı tüm bunlar? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Haksız mıymış o büyük insan?”</i> diyesim oldu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis8ynCn6WpKvy39yeXuZ82tXclLY-5J4oQ1GSZV2nOjuGHlh42vZVB55WvDT4CZyEQzTXKp4uK4OsVanCwleo5opdZSDU9Xd6kqSrnQlvMFyXA2ICGR7p9hEojVmSePepaaf01MYcD23Pk/s1600/wells+fargo_02.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis8ynCn6WpKvy39yeXuZ82tXclLY-5J4oQ1GSZV2nOjuGHlh42vZVB55WvDT4CZyEQzTXKp4uK4OsVanCwleo5opdZSDU9Xd6kqSrnQlvMFyXA2ICGR7p9hEojVmSePepaaf01MYcD23Pk/s640/wells+fargo_02.JPG" width="424" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Skidmore, Owings & Merril | Wells Fargo Plaza | Houston | 1984</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Faiz lobisi Houston şubesinin hemen<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çaprazında, dikkat çekici bir yapı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Central Point Enery Tower.</b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Daha doğrusu yapının kendisi sıradan, bin
dokuzyüz altmışlardan kalma usturuplu bir bronz cam<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prizma. Sonradan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>orijinal yapını 1973’de bittiğini, yeni tasarımın mimarının da -yine-
Richard Keating olduğunu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>öğrendim. Fakat
arkadaş,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tepesi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor. Robert Mc
Call’ın biz yaştakilerin zihinlerine çaktığı<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>o inanılmaz <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><a href="http://www.ultraswank.net/kitsch/visions-of-space-%E2%80%93-part-3/" target="_blank">“Space Odyssey”</a> film
afişi gözümün önünde. Az sonra<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>zombilerle savaşın yaralı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve
kayıplarını yörüngedeki ana gemiye taşımak üzere bir uzay gemisi hıslayarak
havalanacak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sanki.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Altı kat yükseklikte,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ortası delik bu platform yüksek binalarda
gördüğüm en hoş bitişlerden biri.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Ortadaki çember geceleri aydınlatılıyormuş. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Biz malum yürüyen cesetler yüzünden gece
dolaşamadık ama, çok güzel görünüyor olmalı. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "calibri";"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGou_o7uhOZCCSls_jBWAaC0HDhlMbZnKj56OoGLv4kIGllJhtHYlfeFPOoiv9JqKWAos00_xlLUkV4AjdIuu1TqdOuGUKi3q00TUbhr9W4Laz1u7b2P5IAGIOQ77OxM0zZ9D6OIbQdhMT/s1600/center+point+energy+tower_01.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGou_o7uhOZCCSls_jBWAaC0HDhlMbZnKj56OoGLv4kIGllJhtHYlfeFPOoiv9JqKWAos00_xlLUkV4AjdIuu1TqdOuGUKi3q00TUbhr9W4Laz1u7b2P5IAGIOQ77OxM0zZ9D6OIbQdhMT/s640/center+point+energy+tower_01.JPG" width="425" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Richard Keating | Center Point Energy Plaza | Houston | 1973 </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Yenileme, Üstteki ek | 1996</span> </td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Şu şık fikrin neden yurdumda
taklit edilmediğine – pardon “yeniden yorumlanmadığına” - şaşırıyorum, sonra
aklıma türlü imar mevzuatları yüzünden yapılamamış olabileceği geliyor. Ulan,
altı kat yüksekliğin ortasını delsen, metrekare kaybı kime girecek? Yok, ekstra
yükseltsen bu defa “silüeti bozuyor” olacak. Hem diyelim<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ekstra altı kat almışsın,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“içini boşaltacağım” diye hangi yatırımcıyı
ikna edeceksin?<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Topuğundan vururlar
adamı. Yapı 1996’da bu hale getirilmiş, bir not daha: 1995’de resmi adresi daha
fiyakalı, prestijli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olsun diye “1100
Milam” dan “1111 Lousiana”ya devşirmişler. El oğlu neleri kafaya takıyor. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSXupteUynLJhqo-FRJbU2pCG-rvRQEganOWQrBJ4NOxY44aSv4BRwIosPEvkt3ieVijLL6d-IPBZI1UtgFasx8_hKIhzOD8F0Q3jaYVkFSQEgrcFL7417uEOZSRhRHKpolfuWCrR1iO9W/s1600/heritage+plaza_01.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="420" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSXupteUynLJhqo-FRJbU2pCG-rvRQEganOWQrBJ4NOxY44aSv4BRwIosPEvkt3ieVijLL6d-IPBZI1UtgFasx8_hKIhzOD8F0Q3jaYVkFSQEgrcFL7417uEOZSRhRHKpolfuWCrR1iO9W/s640/heritage+plaza_01.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">M. Nasr & Partners | Heritage Plaza | Houston | 1987</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Yorulmadıysanız, son bir acayiplikten bahsedip<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu işe bir son vereceğim. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Heritage Plaza</b> da bildiğimiz sıradan
cam bir kule işte.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Burada kalsa iyi. Gel
gör ki mimar ve işveren <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“höst!
sıradanlık bize yakışmaz, n’ağzına”</i><span style="mso-spacerun: yes;">
</span>deyip, tepesine bir Maya tapınağı münasip görmüşler! Zevksiz Mimarlık
tanrısı bu ters zigguratı Las Vegas’a<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“yapacakken”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>koordinatları karıştırıp, buraya “koymuş”
gibi. Tasarımı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bay M. Nasr ve Ortakları mimarlık
şirketine, tarihi de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1987’e ait.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yukardaki “<i style="mso-bidi-font-style: normal;">çok bildik eski ve/veya bölgesel formları ciddi bir temel değerlendirme
ve bilinç sahibi…” </i>lafını hatırlayın. Yıllar da tuttu değil mi? Seksenler
ve Post modernizm, zart zurt. </span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlvZ5kqGjLKyGZtsbHqZgQtemSvxGQOuyrHaR8B6umJo_rrtIXA24C5aBEikj8SOS00gnfghV_Z2_lu_j_qPVxWgxlBY93AwZ7NL3bNWvDlTmZyT3slXV4zbH7KgCbGGrUdVuiOEsCBMyo/s1600/heritage+plaza_02.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlvZ5kqGjLKyGZtsbHqZgQtemSvxGQOuyrHaR8B6umJo_rrtIXA24C5aBEikj8SOS00gnfghV_Z2_lu_j_qPVxWgxlBY93AwZ7NL3bNWvDlTmZyT3slXV4zbH7KgCbGGrUdVuiOEsCBMyo/s640/heritage+plaza_02.JPG" width="424" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial";">M. Nasr & Partners | Heritage Plaza | Houston | 1987</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Ne bu yapıları ne tasarlayanların, ne de tasarlattıranların
onların<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çevresinde ve içinde
yaşayacaklara sinek kadar değer vermediği çok belli. Yapı yoğunluğu örnekler
verdiğim birkaç parselde öylesine fazla ve kırıklı, zigzaglı, yuvarlak, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bok püsür formlar öylesine alengirli ki,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>oluşturdukları dar vadiler Houston’un vahşi
iklimiyle birleşince patlayan rüzgar girdapları çevrede dolaşanlara dünyayı dar
ediyor-muş. Tam bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“insan için mimarlık”</b> hadisesi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yani! <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şimdi mimarlarını çağırıp sorsan, neler neler anlatırlar.
</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBT6z6PbzHQM7g0dX8a_gy4mi_cVrjssc6Vybdq5gkEwENeIRIJTkJaTdJAYA065ZlE2FiRL4ghPHOmaqS_f2rAQt65g1lB4xUq2yG8ejVBJLok3g63Y_CQxGHAm5a2VN2cKmsHxJ3WmOX/s1600/i362491.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBT6z6PbzHQM7g0dX8a_gy4mi_cVrjssc6Vybdq5gkEwENeIRIJTkJaTdJAYA065ZlE2FiRL4ghPHOmaqS_f2rAQt65g1lB4xUq2yG8ejVBJLok3g63Y_CQxGHAm5a2VN2cKmsHxJ3WmOX/s1600/i362491.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Omega Man | Charlton Heston | Los Angeles | 1971</span> </td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">Yine de canınızı sıkmayın, bu yazının– büyük ihtimalle -
ikinci bölümü daha gönül alıcı/açıcı yapılardan söz edecek. </span></span><br />
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">“Houston çok güzel, yine gelecek ben” </span></span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"></span></span> </div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">B</span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">vP </span></span><br />
<span style="font-family: "calibri";">Bay Charlton'un resmi dışındakiler BvP </span><br />
<span style="font-family: "calibri";"></span><br />
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"></span></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[1]</span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"> Yarım yüzyıldan biraz uzun bir
geçmişte modern mimarlığın en görkemli örneklerini üretmiş bu göz alıcı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>isimler epey zamandır yeryüzünün çeşitli
yerlerinde “mimarlık satan” kocaman dükkanlara dönüşmüşler. Kendileri gitmiş,
isimleri kalmış (Lüivitön valiz gibi). Örneğin şirket başlığında adı geçmeyen Gordon
Bunshaft, </span></span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Natalie De Bois gibi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>başka
sihirbazların da engin yetenekleri ile ortaya çıkan New York’taki “Lever House”i
hatırlayalım:</span></span></span><br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_vxAkqdWpjZAyRMjKVCAfwfUtXuhiSGDtxWhfZ2ax_CqCqt4LtXYRpM_Yb7qAXx3JPOr3vulfx04ckwmECXgnHA3PElurlo2vaW5pzgIb3AhUlTp9Qpy_5YEPTgmi95uYSE_ncQ3G4eZh/s1600/gordon+Bunshaft+01-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="302" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_vxAkqdWpjZAyRMjKVCAfwfUtXuhiSGDtxWhfZ2ax_CqCqt4LtXYRpM_Yb7qAXx3JPOr3vulfx04ckwmECXgnHA3PElurlo2vaW5pzgIb3AhUlTp9Qpy_5YEPTgmi95uYSE_ncQ3G4eZh/s640/gordon+Bunshaft+01-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Solda, Gordon Bunshaft | Hirshorn Müze ve Heykel Bahçesi | Washington D.C. | 1974 </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sağda, Gordon Bunshaft - Natalie de Bois | Lever House | New York | 1952 </span><br />
</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">O kadar ünlü bir yapı ki bu; mesela Vouge Türkiye dergisi çıktığı
vakit derginin çıkışı burada,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“mamma mia
dedirten”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir ziyafetle kutlanmıştı. Yemekte
sunulanlar için <span style="mso-spacerun: yes;"> <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2010/03/biri-bizle-tasak-geciyor.html">http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2010/03/biri-bizle-tasak-geciyor.html</a> </span>, Mies van der
Rohe’den daha “Miesian” yapılar üretmesiyle ünlü, dünyanın çeşitli yerlerinde
binlerce önemli yapı tasarlamış, Skidmore Owens and Merril (SOM) şirketi
1936’da kurulmuş (Yapıları arasında İstanbul’daki Hilton da var). Kurucuları
göçeli çok zaman olmasın rağmen halen ayakta, yüzlerce çalışanı ile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tıkır tıkır işleyen bir dükkan.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çok büyük isimlere sahip konfeksiyon
mimarlık dükkanları zaman zaman bizim mal sahiplerinin de aklını çeliyor. Hatta
yakın zamanda, az daha kentin çok önemli, göz önündeki alanına yaptırılacak
şey için bunlardan birine<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>proje
yaptırılacaktı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fakat Allah’ıma binlerce
şükür olsun ki, korkulan olmadı ve iş bizden, mütevazi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir mimara verildi. Yapının öyküsü için: <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2014/03/zorlutepe-hoyugunde-beklenti-ve-gercek.html">http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2014/03/zorlutepe-hoyugunde-beklenti-ve-gercek.html</a> </span></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"></span></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[2] </span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Fotoğrafta azıcık görünen<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b>bu güzel yapı 1966 tarihli <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Jones
Hall<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Performing Arts Center”. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir
tür Zorlu Performans Sanatları Merkesi (PSM) yani. Sonraki yazıda bahsedeceğim.
Hayır, PSM’den değil. Öbüründen. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">
</span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[3]</span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Akımın diğer başlangıç örneklerinden biri de Michael Graves’in Portland
Oregon’daki yapısı. Bu yapı ve port modernizmin<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Türk mimarlık eğitimine yansımaları için<span style="mso-spacerun: yes;"> ;</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "calibri";"></span><br />
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2014/03/ankarada-stad-oteli-ve-turkiye-is.html">http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2014/03/ankarada-stad-oteli-ve-turkiye-is.html</a><o:p></o:p></span></span></span><br />
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";">
<span style="font-family: "times new roman";">
</span></span> </span><br />
<br />
<span style="font-family: "calibri";"><span style="font-family: "times new roman";">
</span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><o:p></o:p></span></span> </div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-27472841338926866002015-08-09T12:00:00.003+03:002015-10-20T16:58:01.987+03:00Ayran Heykellerine Addendum 2015<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-900BMgMwiJ0/VcYVIjrGgsI/AAAAAAAAEv4/hkTIUoDW_-s/s1600/ustgrafik.png" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="139" src="http://3.bp.blogspot.com/-900BMgMwiJ0/VcYVIjrGgsI/AAAAAAAAEv4/hkTIUoDW_-s/s400/ustgrafik.png" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Susurluk Belediyesi Logosu (Kısmi) </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Türkiye coğrafyasında plastik
sanatlara, hem de üç boyutu olanına
Susurluk kadar meraklı başka bir yerleşim alanı var mı bilmiyorum.
Mübareğin her köşesinden, kavşağından san’at fışkırıyor. Tam ortasından geçen Bursa
- İzmir kara yolu yüzünden,
ziyareti zorunlu bir galeri gibi. Her yıl yaz mevsimi boyunca en az birkaç kere ben de ziyaret ediyorum.
Artık alışkanlığa dönüşen, hatta sevinçli bir sabırsızlıkla beklediğim, iple çektiğim “Susurluk Açık Hava Galerisi”ziyaretlerine
ait 2015 raporu:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Nerde bu Giacometti Heykelleri? <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-qJy0fzLPpp8/VBhtrd4uNzI/AAAAAAAAEF4/YFWpRnzFwwE/s1600/susurluk2014-birle%25C5%259Fik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="283" src="http://4.bp.blogspot.com/-qJy0fzLPpp8/VBhtrd4uNzI/AAAAAAAAEF4/YFWpRnzFwwE/s640/susurluk2014-birle%25C5%259Fik.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Susurluk | Eylül 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="color: blue;"><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2014/09/sedit-qui-timuit-ne-non-succederet.html" target="_blank">2014 yılı Susurluk Ayran Heykelleri yazısında</a> </span>detaylı olarak tanıttığım; Kasabanın yüzük taşı, ana kavşaktaki
“Giacometti”esk çifti maalesef bu defa yerlerinde bulamadım. Yoklardı...
Yok işte, yok olmuşlar-dı! Dar kalçalarına sımsıkı oturan şalvarı, yüksek topuklu ayakkabıları , gergin memeleri ile dibekte
ayran döven avret ve karşısında onu (kim bilir aklından neler geçirerek) seyreden dayının yeni Türkiye'nin mütedeyyin belediyecilik
anlayışında yeri olmadığını sezmiş ve sarahatle dile getirmiş olmakla birlikte,
süreli sergileme için yurt dışına gönderilmiş olduklarını düşünmek istiyorum.
Yerel yönetim erbabının işe sanat galerisi mantığı ile yaklaşmış olmaları da
yaban atılacak fikir değil. Belki belli bir süre sergilenip, daha sonra özenle
depoya kaldırılıyor veya yerleşim
alanının başka yerlerini süslüyorlar. İşte hem bu dürtüyle hem de <i>“acaba içerilere doğru, sakinlerin yabancı
gözlerden kıskançlıkla sakladıkları
başka eserler, şeyler var mıdır?”</i> düşüncesiyle birkaç saat ötede beni
bekleyen soğuk biraları, tavuk kanatlarını, Miki’yi, MeKaDe’yi filan hiçe sayıp
kendimi Kasabanın içlerine attım. Sanat aşkı işte böyle bir şey, insanın gözü
hiçbir şeyi görmüyor. Doğal olarak o heykelleri bulamadım, fakat gerçekten de
“yabancı gözlerden kıskançlıkla saklanan” bambaşka bir şey kasabanın meydanında, tam adıyla "Çarşı Meydanı"nda beni bekliyordu.</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-xLAg7aggyIk/VcYPuxSU19I/AAAAAAAAEu0/sAY5McJj97Y/s1600/Susurluk_kav%25C5%259Fak_2015.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="260" src="http://2.bp.blogspot.com/-xLAg7aggyIk/VcYPuxSU19I/AAAAAAAAEu0/sAY5McJj97Y/s640/Susurluk_kav%25C5%259Fak_2015.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Artık Yoklar | Ağustos 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bosna Hersek Çeşmesi (Arıtmalı) ile İlk Temas <a href="https://www.blogger.com/null" name="_GoBack"></a><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-u7v7Vyvf-4Q/VcYWdT9POcI/AAAAAAAAEwQ/JOvf72BxDc0/s1600/Susurluk_%25C3%2587e%25C5%259Fme_2015.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-u7v7Vyvf-4Q/VcYWdT9POcI/AAAAAAAAEwQ/JOvf72BxDc0/s400/Susurluk_%25C3%2587e%25C5%259Fme_2015.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bosna Hersek Çeşmesi | Ağustos 2015<br />Arıtmalı Su Keyfi </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Belediyenin internet sitesinde
coşkun bir övgüyle sözü edilen o muhteşem ve muazzam “Bosna Hersek Çeşmesi”ni görkemli istirahat ve dinlenme alanında
buldum. Çabamın karşılığını tam olarak almış olmanın tatmini ve göz kamaşması azıcık geçince huşu içinde usul usul yaklaştım o’na. Evet gözlerimin önünde, Batı
Anadolu taşrasında “18. Yüzyılda Bosna Valisi Muhammed Paşa tarafından
yaptırılan, Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da, Başçarşı’da bulunan Osmanlı
mirası tarihi çeşmenin (bakın burası çok enteresan) birebir aynı olarak Bosna
Hersek Devletinin ilk devlet başkanı Aliya İzzetbegoviç Anısına inşaa”edilen çeşme karşımdaydı işte. Çarşı Camii yanında
bulunan alan “tekrardan restore” edilirken, vatandaşlara böyle kıymetli bir
eser kazandırılmıştı. Üstelik,alandaki ağaçlar bin bir özenle yerlerinden
alınmış, yemleri suları ihmal edilmeden en uygun toprak ve bölgeler seçilerek
“nakil işlemleri yapılmış”tı. Önemle
vurgulanan ve kısacık metinde üç kere tekrarlanan başka bir husus işbu çeşmeden
akan suyun arıtılmış oluşu. Boru mu bu? Dinlenme ve istirahatını yaparken bir yandan
da arıtılmış su içiyorsun. Say ki uzay istasyonundasın. Şahsen ben çok
etkilendim. Zaten başka türlüsü mümkün değil. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Aynısının Tıpkısı <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-26jguO2-hHo/VcYXHxZCMAI/AAAAAAAAEwg/cHu5130BwEU/s1600/m%2Bkemal%2Bpa%25C5%259Fa_k%25C4%25B1z%2Bkulesi%2B01.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-26jguO2-hHo/VcYXHxZCMAI/AAAAAAAAEwg/cHu5130BwEU/s320/m%2Bkemal%2Bpa%25C5%259Fa_k%25C4%25B1z%2Bkulesi%2B01.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Mustafakemalpaşa Kız Kulesi </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ağustos 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Donanımı, görgüsü ve becerisi ile kendisi üretemeyip, sırtını “ecdat yadigarı”nın sığ taklitçiliğine
dayayanlarca geliştirilen şu “bire bir
aynı” mucizesinin tezahürlerinden biri
de hemen bir parça ötede, Mustafakemalpaşa adlı başka bir şipşirin
ilçemizde mevcut. Gastronomi dünyasına “Kemalpaşa Tatlısı” adlı o muhteşem
lezzeti hediye eden ilçedeki teşebbüs
erbabı, işletmesine Kız Kulesi’ni “birebir”e yakın, - sanırım “üç aşağı beş yukarı” daha doğru
bir ölçeklendirme- replikasını yaptırmış. Bu örneğin bir tür "Disneyland refleksi" ile yaptırılma olasılığı da yüksek elbette. </span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">“Birebir” ve uygulama alanları epey
geniş meşrepli ve dahi kullanışlı bir
kavram; “Birebir”, “Birebire yakın”,
“Birebir örneği” gibi elastikiyetler söz konusu. Mesela, Kuzey Karadeniz’de bin üç yüz metre yükseklikte dağın hoyratça
biçilen zirvesine “mekana uygun bir cami için yoğun çalışmalar”la başlayıp, işi
<a href="http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29732329.asp" target="_blank">“<span style="color: blue;">İstanbul Üsküdar'da inşa edilen Kuşkonmaz Camisi'nin (Şemsi Ahmet Paşa)birebir örneği”</span></a> olarak bitirmek mümkün.
Hem işin içinde ecdat varsa kumaş kartelasından döşemelik kumaş beğenir
gibi yadigar seçip, dağın tepesine oturtmanın neresi tuhaf ki?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span class="MsoHyperlink"><b><br /></b></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span class="MsoHyperlink"><b>Atatürk Anıtı </b></span><b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="MsoHyperlink"><b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></b></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-h4AiEs_lJjw/VcYQeURM5dI/AAAAAAAAEvY/r3ydp3Y5Vao/s1600/Susurluk%2BAtat%25C3%25BCrk%2BAn%25C4%25B1t%25C4%25B1%2BNecati%2B%25C4%25B0nci.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-h4AiEs_lJjw/VcYQeURM5dI/AAAAAAAAEvY/r3ydp3Y5Vao/s320/Susurluk%2BAtat%25C3%25BCrk%2BAn%25C4%25B1t%25C4%25B1%2BNecati%2B%25C4%25B0nci.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Susurluk Atatürk Heykeli <br /> Belediye Önü | Ağustos 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-MamMmdUh5Xo/VcYQeWK0jpI/AAAAAAAAEvU/iYG1_t19NTU/s1600/H%25C3%25BCseyin%2BCan.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-MamMmdUh5Xo/VcYQeWK0jpI/AAAAAAAAEvU/iYG1_t19NTU/s320/H%25C3%25BCseyin%2BCan.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small;">Susurluk Atatürk Heykeli Detay</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small;">Ağustos 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Görkemli Çarşı Meydanında
Çeşme’nin biraz aşağısında doğal olarak bir
de Atatürk heykeli var. Kruvaze ceketli,
sol eli havada (bazen havadaki ele zeytin dalı tutuşturuluyor, sağ elinde Nutuk tutar şekilde yapılmış
olanları da çoktur) betimlenmiş. Daha fantastikleri ile karşılaşmış biri olarak söyleyebilirim ki, sol koldaki oran sorunu dışında bir rahatsızlığı yok. Büyük İhtimalle 1980 sonrasının toplu sipariş
usulü Atatürk heykellerinden biri ve yine büyük ihtimalle fiberglas bu heykel benzerlerinden yüzlercesi bulunuyor <b>[1]</b>. Bu açıdan pek özel değil. Ama özel olan, heykel kaidesinde
mevcut Bay Hüseyin Can isimli sanatçımızın rölyefi. 19 Mayıs gençlik ve spor bayramı kıyafetli kızlı-erkekli
güruh ve Mehmetçik son Türk Devleti
Cumhuriyetimizin kurucusunu bir tepsi
üzerindeymişçesine başlarının üzerinde
taşıyorlar. Emanet ettiği eseri
değil de kurucunun kendisini taşıttıran bu sanatçının yaratıcılığı, üstün figüratif
yeteneği, eserin kompozisyon sağlamlığı hayranlık uyandırıcı. Grubun
merkezindeki yavuz ve gürbüz oğlanın rol çalma merakı yüzünden hanım kızımızın elindeki meş'ale
azıcık güme gitmiş, Mehmetçiğin elindeki defne çelengi de yersizlikten dizi
ile def çalıyor gibi görünse de, eserdeki retro hava dikkate değer. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Eski Dostları Ziyaret<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></b></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-sNu7uE62ow0/VcYPuyzc9vI/AAAAAAAAEu0/ck17u925nNI/s1600/Susurluk_bira%2Bbarda%25C4%259F%25C4%25B1_2015.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-sNu7uE62ow0/VcYPuyzc9vI/AAAAAAAAEu0/ck17u925nNI/s320/Susurluk_bira%2Bbarda%25C4%259F%25C4%25B1_2015.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Belediye Dinlenme Tesisi Önü Ayran Heykeli<br />Susurluk | Ağustos 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yine daha önceki yıllarda sözünü
ettiğim iki eserden Belediye çay bahçesi
önündeki köpüklü ayran heykelini bir
parça bakımsız buldum. Kaidesindeki harflerin bazıları dökülmüş, Kulplu
bira/ayran bardağı formundaki nesnenin
plastik boyası yer yer soyulmuş, </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bozuk çamaşır makinesinden akan köpüğe benzemiş canım ayran. </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Buradan yetkililere sesleniyorum. En kısa zamanda
bakıma alınması lazım. Önünden her gün binlerce
insanın geçtiği bu önemli
simgenin berduşluğu yürek burkucu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Az geride, yol üstündeki eski
dostlar yine dibekte ayran üretimi ile meşguldüler. O kavşaktaki -afedersiniz- fingirdek karı gibi değil
buradaki bacımız. Giysileri filan hep mazbut ve mütedeyyin. Petrol yeşili el örgüsü hırkası bile tam. Yanındaki ere göz ucu
ile bakmadan, yaz kış dinlemeyip yoğurt ve suyu dövmeye devam ediyor. Fakat
kaide konusunda yerel yöneticiler halen
bir karara varamamışlar anlaşılan, onluk yatay delikli tuğla örgü haliyle
duruyor. Figürler üzerindeki geçmiş yılların o
fovist denemeleri de halen korunuyor. Dibekten taşan köpüğün beyazlığını
dengeleyen yüzlerindeki siyah boya (hani şu eski okul müsamerelerinde arap bacı
rolüne çıkanların sürdüğü… Ayakkabı boyası tarzı) yalçın bir anlam kazandırıyor. Huşuyla
karşılarında durup bir süre izledim onları. Hızla gelip
geçen dev kamyonlar bir parça
türbülans yapıyor, yere ayağı
sıkı basmak gerekiyor, uğultu insanı
bizar ediyor filan ama, değer…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-dHHPCm5fySI/VcYZ8Y7FmbI/AAAAAAAAExI/jEbIFEaFLbw/s1600/Mazbut%2Bve%2BVakur%2B1024.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-dHHPCm5fySI/VcYZ8Y7FmbI/AAAAAAAAExI/jEbIFEaFLbw/s400/Mazbut%2Bve%2BVakur%2B1024.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Mazbut ve Vakur<br /><span style="font-size: 12.8px;">Susurluk</span></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12.8px;"> | Ağustos 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Esas Yüzük Taşı Burada <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yine Kara yolu üzerinde, Susurluk
283 Sayılı Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi’nin önünde rastladım o’na. Su
ve yoğurdun bir araya getirilişinde rol oynayan en önemli ve temel öğenin, yani “dibek” <b>[2] </b>adı
verilen o karmaşık cihazın sofistike bir yorumuydu. Dikeylik ortadaki metal
şaftla vurgulanıyor, esas eleman da sımsıcak ahşabın kullanılışı ile çağdaş
bir yorum kazanıyordu. Zannederim ortadaki bilezik gibi nesne de ayranın evrenselliğine vurgu adına dünyamızı simgeliyor.
Özenli kaidesi, dikkatle seçilmiş
malzemesi ile belediyenin “kullan at
heykelcilik” anlayışının ötesinde. Kendisi ile gelecek yıllarda da karşılaşacağımızı hissediyorum. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> <table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-q8_5aaeqQts/VcYPu_cmjJI/AAAAAAAAEu0/JadVpeCw_q4/s1600/Susurluk_Dibek_2015_1024.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://2.bp.blogspot.com/-q8_5aaeqQts/VcYPu_cmjJI/AAAAAAAAEu0/JadVpeCw_q4/s400/Susurluk_Dibek_2015_1024.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ayranın Evrenselliği<br />
<span style="text-align: justify;"><span style="font-size: x-small;">283 Sayılı Yağlı Tohumlar <br />Tarım Satış Kooperatifi Önü<br />Susurluk | Ağustos 2015</span></span></td></tr>
</tbody></table>
</span></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Aynı konuda gelecek yıl da yazma hevesiyle, </span></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ayranınız daim ve bol olsun.</span></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></o:p>
<o:p><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">BvP, </span></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Fotoğraflar; En yukarıdaki kısmi Belediye logosu dışındakiler BvP </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">.................... </span></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>[1]</b> Aylin Tekiner Atatürk
Heykelleri Kült, Estetik, Siyaset adlı kitabında Necati İnci’ye ait Kaş Atatürk Anıtı’ndaki
Atatürk figürünün çoğaltılarak gönderildiği il ve ilçeler arasında Susurluğu da
sayıyor. Fakat bu figür bahsedilen Kaş Anıtı’ndaki figürden oldukça
farklı. Kaş’taki heykelde Atatürk sol
eli cebinde, yelekli bir takım elbise ile görünüyor. Yine de Necati İnci’nin söz konusu figürü 213 (iki-yüz-on-üç) adet çoğaltarak gönderdiği düşünüldüğünde, Susurluk’daki anıtın 1981 sonrasının “Atatürk
Anıtı Çılgınlığı” dönemine ait bir “fabrika işi” olduğunu düşünmekte bir
sakınca yok. Tekiner, Aylin; 200 ve ilgili sayfadaki dipnot. </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>[2]</b> Ayran (geleneksel) yapımında kullanılan bu cihazlarla ilgili bir terminoloji karmaşası var. Genel olarak tek veya iki noktadan bir sabitlenerek, ileri geri itilmek sureti ile horizontal hareketi sağlanan ince uzun iki yanı kapalı, üstten yoğurdun ve suyun konduğu, iki uçtaki yüzeylerden birine musluk takılarak bitmiş ürünün alındığı ahşap dar silindirik kaplara <a href="https://www.google.com.tr/search?tbm=isch&tbs=rimg%3ACUKD7Ke6HgI_1IjiM4cC8FhRgiYTxB7iz_1oe_1Ag0W2KZhfJKEcgPQexw3CdmdhLj9JxdTzPSsK7FYG0o0rHi5PdFtYCoSCYzhwLwWFGCJEblsJL4d5JIQKhIJhPEHuLP-h78RPtULDDYyKXEqEgkCDRbYpmF8khGJZ7oUTxVxfSoSCYRyA9B7HDcJEXO-SiKC09raKhIJ2Z2EuP0nF1MRYVtvyXlcg18qEgnM9KwrsVgbShEGjTMOddqDZCoSCTSseLk90W1gEVBuzfEvac8s&q=geleneksel%20yay%C4%B1k%20ayran%C4%B1&ei=7A_HVfXBHszfU7Diq7gB&ved=0CAkQ9C8wAGoVChMI9efplcubxwIVzO8UCh0w8QoX&dpr=1&biw=1920&bih=989" target="_blank">"yayık"</a> deniyor. Dibekte ise sonuç üst ucu açık ahşap kaplara bir çubuk vasıtası ile uygulanan dikey hareketler ile kabın içindeki nesnenin dövülmesi ile alınıyor. Bu kahve, buğday, veya herhangi bir tohum olmakla birlikte, örneğimizdeki gibi su ve yoğurt olabiliyor. </span><br />
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Sorunsalı daha önce irdelemiş olmakla beraber, <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2014/09/sedit-qui-timuit-ne-non-succederet.html" target="_blank">(BvP; Eylül 2014)</a>, Konuya yeniden dikkatimi çeken Sayın <a href="https://twitter.com/BompaySegundo" target="_blank">Bompay Segundo'ya </a>teşekkür ederim. </span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-17164791979813159312015-07-05T23:03:00.000+03:002015-07-08T15:04:09.706+03:00Yadigar-i Cümhuriyet veya Sarayburnu Atatürk Anıtı <table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-cQ3lINM1Oi0/VZmE8GpFGGI/AAAAAAAAEsk/lf5t4car8YI/s1600/1926_1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-cQ3lINM1Oi0/VZmE8GpFGGI/AAAAAAAAEsk/lf5t4car8YI/s400/1926_1.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Atatürk Anıtı | Sarayburnu |</span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> 1926 </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12.8px;">Heinrich Krippel (1883-1945)</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bilmiyorum hiç dikkatinizi çekti mi? Sarayburnunda, tam Gülhane Parkından sahile inen yolun karşısında, etrafını çeviren saçtan eğreti bir duvar dizisi içinde kalmış, yüzü denizde dönük bir heykel var. Deniz kenarında olduğu için Kadıköy - Eminönü vapurlarından
da azıcık görünüyor amma, hem etraftaki
keşmekeş hem de sahile uzaklık yüzünden bir şeye benzetmek zor. O pek bir şeye
benzetilemeyen heykel maalesef Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk figüratif heykeli, Heinrich Krippel’e ait <b>Sarayburnu Atatürk Anıtı!</b> (Tekiner;69) <b>[1].</b> Şimdilerde sahil yolu tarafından
bölünmüş olsa da, bir zamanlar Gülhane Parkı’nın parçası olan bu alana Cumhuriyet’in kurucusuna ait ilk heykelin
dikilişi yakın zamanda politik jargona giden tanımlama ile epey “manidar”. Onu söyleyeyim baştan. Bununla
birlikte, erken Cumhuriyet döneminin
politik itiş kakışları hatırlandığında... İşler azcık anlam kazanmaya başlıyor. </span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Cumhuriyet’in kurucusunun Osmanlı’nın [ecdat] kültürel ve entelektüel birikiminin
merkezi “eski” başkente yönelik tutumu bilinmedik şeyler değil <b>[2]</b>. Tavrın temelinde yatan gelenekten kopuş, kendi ayakları üzerinde yeni bir başlangıç, her şeyi sıfırdan inşa dürtülerine bir de muhalefete verilmek istenen “ders”ler
eklenmeli. Böyle bakınca Boğaz’dan 1924’de vapurla geçmesine karşın uğramadığı <b>[3]</b>, 1 Temmuz 1927’ye kadar adımını atmadığı kente kendisinden önce heykelinin gelişi ve neden
böyle, Tanzimat Fermanı’nın okunduğu Gülhane parkının denize bakan ucunda, kente giriş çıkışı kolayca kontrol edebilecek o
stratejik noktaya koyuşun "feraset"i kolayca kavranabiliyor! Ne zaman duyduğumu hatırlamadığım,
ama kafamın bir kenarına yer etmiş ve ihtimal bir zamanlar benim de alıp sattığım, şu “Bandırma Vapuru ile Samsun’a yola çıktığı
yere dikilen heykel” lafı esaslı bir palavra <b>[4].</b></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Esasen, Ankara’da yapılacak anıt
projesinde (Ankara Ulus Anıtı) birinci olduğu
için ülkeye gelen Krippel’e alelacele Sarayburnu ve Konya Atatürk anıtlarının sipariş ediliş nedenlerini Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşundan iki buçuk ay sonra İstanbul’un on bir bölgesinde şube açışında,
İstanbul Basınının tavrında, ve hatta İzmir Suikastında (Haziran 1926) aramakta gerekebilir. </span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">*** <o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Tarihsel arka planı ve siyasal
anlamları epey alingirli bu anıt günümüzde (Ağustos 2015) son derece işlek bir yolun yamacında usulca çürümeye terk edilmiş durumda. Heykele konu
olanın kişiliği ve simgelediklerine yönelik, zeminini şimdilerde güzelce bulmuş,
nazikane tabirle “menfi hisler”in bu
işte ne kadar parmağı var, yoksa düz budalalık mı pek karar
veremedim. Muhtemelen her ikisinden de miktarlı olarak var. <o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-9YWNOH3Aqv0/VZmE8MlbtnI/AAAAAAAAEsk/G2OasVmTHFE/s1600/1926_4.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://2.bp.blogspot.com/-9YWNOH3Aqv0/VZmE8MlbtnI/AAAAAAAAEsk/G2OasVmTHFE/s400/1926_4.JPG" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Ai2b9WrPT-Q/VZmE8MzhZsI/AAAAAAAAEso/SVaxKsuWrUc/s1600/1926_5.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://3.bp.blogspot.com/-Ai2b9WrPT-Q/VZmE8MzhZsI/AAAAAAAAEso/SVaxKsuWrUc/s400/1926_5.JPG" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Anıtın kontrollü bir çöplük ve yıkıntıya dönüştürülmüş yaklaşık
üç metrelik kaidesi ile çevre düzeni dönemin
hakim üslubu Birinci Milli Mimari Dönemi
özelliklerini taşıyor. Yakın çevreyi tanımlayıp, sınırlayan elemanların üzerindeki
bezemeler uzun zaman önce sökülüp götürülmüş. Düpedüz
çalınmamış, usulüne, “mevzuata uygun” şekilde “depoya kaldırılmış” olsalar bile
eminin artık izlerini bulmak olanaksız. </span></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Üstelik kimsenin istediği bir şey de değil artık sanırım.</span></div>
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-mL_JzHvBB-w/VZmE8BR6mFI/AAAAAAAAEso/N7H4a5NsFIw/s1600/1926_9.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-mL_JzHvBB-w/VZmE8BR6mFI/AAAAAAAAEso/N7H4a5NsFIw/s400/1926_9.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Evet, Ne Var Ne Yok Sökelim,G.tümüze Sokalım </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Keza, kaidenin üzerindeki
madalyonlar da uzun zaman önce taburcu
olmuş. Her neyseler onlar, balustradları üstündeki (bunlar
prekast sanki) -büyük ihtimalle
pirinç- boruların yerlerinde de yeller esiyor. Yerlerini bir kaç bira tenekesi, kuşlara atılmış bol
miktarda ekmek, onların boku ve eşcinsel orospulara ait ,telefon numaralı filan
birkaç ilan dolduruyor. Bir ihtimal anıtla ilgili bilgiler içeren bir plakaya
destek oluşturan ve daha sonraları yerleştirilmişe
benzeyen mezarlık mermeri kaplama pis
şeyin üstü de artık boş. (özür dilerim, kuş boku
kaplı). </span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-j0D7HIRzqGY/VZmE8LApu3I/AAAAAAAAEso/PWwucIkQOFU/s1600/1926_3.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-j0D7HIRzqGY/VZmE8LApu3I/AAAAAAAAEso/PWwucIkQOFU/s400/1926_3.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Kuru Kuş Boku ve Kuru Ekmek </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Herhalde ince pirinç bir levha vardı ki, vida delikleri görülebiliyor. İç bulandırıcı
bir şekilde her şey bu alanın yok sayılması için
insanüstü bir çaba sarf edildiğine işaret ediyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="line-height: 18.39px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-vNDkYtFHiKo/VZmE8LMUk2I/AAAAAAAAEso/ATek7givS3w/s1600/1926_6.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-vNDkYtFHiKo/VZmE8LMUk2I/AAAAAAAAEso/ATek7givS3w/s400/1926_6.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Siz de Merak Ettiniz Değil mi </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Orada Ne Olduğunu ?</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<span style="line-height: 18.39px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">*** </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Figür uzaktan da sezildiği gibi, çok parlak bir heykeltıraşlık örneği değil. Krippel’in
Ulus Anıtında becerdiği kompozisyon zenginliği, gerilim ve figüratif ustalık göz önüne alındığında bu
durumu işin biraz – hatta çok- aceleye getirilmiş oluşuna bağlamak mümkün. Beline
dayalı eli ile ufka bakan Atatürk sağ
elini yumruk yapıp sıkmış olsa da; atletik
vücuduna iyice oturmuş ince kumaştan dar takım elbisesi, kısa paçaları ile en
kibar tanımla “kurucu baba” figürünün
epey uzağında.</span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-wabvVlkmIB0/VZmE8AkztwI/AAAAAAAAEso/TI3GM3GU7xg/s1600/1926_2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://1.bp.blogspot.com/-wabvVlkmIB0/VZmE8AkztwI/AAAAAAAAEso/TI3GM3GU7xg/s640/1926_2.JPG" width="480" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ülkede yapılmış
ilk Atatürk heykelinin sivil kıyafetli oluşu ilginç bir özellik, ancak detayların
özensizliği ve oran sorunları işin tadını bozuyor. “Ata yaka” olarak
adlandırılan o meşhur smokin gömleğinin yakaları, kravat ve ayakkabıların
üzerindeki getrlere ait detaylar pek acemice. Ancak, maalesef iş burada bitmiyor. Vücudun
geri kalanına kıyasla çok daha özenli ve
detaylı çalışılmış baş vücuda göre anlamsızca büyük. Kaş
ve bıyıkların abartılı ifadesi dışında epey gerçekçi, anlamlı yüz ifadesine sahip bir portre için daha da can sıkıcı bir durum
bu. </span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="line-height: 18.39px;"><br /></span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-KaCi1E4ZUls/VZmE8MtVfHI/AAAAAAAAEso/ltw8hO7rK50/s1600/1926_7.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="http://1.bp.blogspot.com/-KaCi1E4ZUls/VZmE8MtVfHI/AAAAAAAAEso/ltw8hO7rK50/s640/1926_7.JPG" width="480" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gövde ve Baş<br />
Sanki Aynı Malzemeden Bile Dökülmemiş,<br />
Ya da Farklı Dökümhanelerin İşi Gibi. </td></tr>
</tbody></table>
</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Üstelik sanki kaidesine göre de
oldukça hantal duruyor, başka bir
deyişle ya heykel büyük ya da kaide küçük! Fakat kaide figür ilişkisini
algılayabilecek kadar mesafe olmadığı için bu konu benim ahkam kesebileceğim
türden değil. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-YZyDXsY4H-U/VZmE8KiNKKI/AAAAAAAAEso/vOgsGof8F4M/s1600/1926_10.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://3.bp.blogspot.com/-YZyDXsY4H-U/VZmE8KiNKKI/AAAAAAAAEso/vOgsGof8F4M/s400/1926_10.JPG" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ezcümle; kentsel bir öğe olarak anlam kazanabilmesi için – bence - taa başından beri yanlış bir yer seçilmiş, fazla
parlak figüratif özelliklere de sahip olmayan Sarayburnu Atatürk Anıtı' nın
hali berbat. Başarılı bir anıt olmayışı,
“yeni devlet”in kurucusuna ait bu ilk
heykelin, (ilk diyorum ulan, boru değil. Yitip giderse, elinde “ilk” diye
bir şey kalmayacak. “ikinci”, üçüncü” den başlayacaksın, anlıyor musun beni!) içinde
bulunduğu durumu haklı çıkarmıyor. <o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-koaBr-bFDMo/VZmE8HnRYOI/AAAAAAAAEso/4Ub6pRbwNb0/s1600/1926_8.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="http://2.bp.blogspot.com/-koaBr-bFDMo/VZmE8HnRYOI/AAAAAAAAEso/4Ub6pRbwNb0/s640/1926_8.JPG" width="480" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Umutsuz ve Kırgın </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="margin: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 18.39px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Pek kimsenin umurunda olacağına sanmıyorum ya, ana haber kuşaklarına vakit doldurmak için yapılan <i>“sevimli pantolon balıkları genç kızların sevgilisi oldular”</i> türünden otuz saniyelik bir haber de bu anıta yapılsa keşke. Görse halini insanlar. Ama, maalesef bu aralar alıcısı yok böyle malın. İlgi açlığı yüzünden iyiden iyiye maskaraya dönmüş o tarihçi "hoca" bir iki laf ederse filan belki... <o:p></o:p></span></span></div>
</div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="line-height: 18.39px;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="line-height: 18.39px;">BvP.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="line-height: 18.39px;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="line-height: 18.39px;">Fotoğraflar: BvP </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[1] Tekiner,</span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">
Aylin: Atatürk Heykelleri, Kült, Estetik,
Siyaset. İletişim Yayınları. 2014, ikinci Baskı. İkinci baskısı yapılmış bir
heykel kitabı. Üstelik Atatürk Heykelleri! Şaşırtıcı gibi görünse de, konunun genel
ele alış biçimi, yer alan örnekler ve değerlendirme niteliği doktora tezi olarak
yazılmış bu kitabı son derece ilginç, eğitici ve okunur yapıyor. Yazan kişi gerçekten “konunun
“mütehassısı”. Hiç saçmalamadan, hamaset yapmadan, tekrarlamadan anlatıyor bize
bildiklerini. İletişim yayınlarının pek
sevdiği o okunamaz, okunsa da bir şey söylemez “doktora tezlerinden kitap yapalım, güzel
olur” saçmalığına ait önyargımı kıran kitaplardan. Konu ile ilgilenen herkesin edinmesi gereken bir
avadanlık. Yazıdaki saptama ve tezlerin çoğu
bu kitaba dayanıyor. <o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[2]</span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"> Bu tutum
öyle pek de hayra alamet değil. İstanbul’u “Bizans” olarak niteleyip, Siirt
Mebusu Mahmut Bey’e yazdığı bir cevapta Cumhuriyet’in Bizans’ı <i>“elbetteki ve muhakkaka behemehal hal-i tabii ve nezihine (temiz haline) icra
eyleyeceğini”</i> söyler. (Aydemir, Tek Adam, 1975:313. Akt. Tekiner)<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[3] </span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">12 Eylül
1924’de Hamidiye Kruvazörü ile Mudanya’dan, Trabzon’a gitmek üzere Karadenize
çıkar, ama kente uğramaz. <o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">[4]</span></span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> Kızkulesi
açıklarında bekleyen Bandırma’ya Beşiktaş’tan
kalkan bir motorla gidiyor. </span><b><o:p></o:p></b></span></div>
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-60743614655645026642015-07-05T14:58:00.003+03:002015-07-06T11:38:08.149+03:00Merzifonlu Karamustafa Paşa Mescidi <div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ben de farkındayım, Karaköy'deki Merzifonlu Karamustafa Paşa Mescidi bu Blog'da düşündüğümden fazla yer işgal etti. Fakat şu fotoğrafa denk gelince, buraya koymamak olmazdı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yüzlerindeki o nefret ve tiksinti dolu ifadeye bir anlam veremesem de, iki kadının saç ve makyaj biçimlerinden, arkalarındaki "SANA" panosundan (alttaki cümle okunamıyor, kelime uzunlukları sanki o yıllardaki slogan <i>"sana'lı bir dilim sıhhat ve güç verir"</i> e denk geliyor, neyse) Altmışların başı olduğunu - belki de 1962-1965 arası- düşündüğüm bir zamanda, tesadüfen o meşhur <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2012/10/nicholas-v-artamonoff-collection.html" target="_blank">Artamonoff</a> fotoğrafı ile aynı açıdan çekilmiş. Öyle aynı açıdan çekilmiş ki, <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2012/11/karakoydeki-ziraat-bankas.html" target="_blank">Karaköy Ziraat Bankası</a>'nın köşelerini kolayca oturtabilmek mümkün. Bakmakta yarar var. Etrafındaki mezbelelikten kurtulmak yerine, kendisinden kurtulma yolu seçilmiş bir yapının çaresizliği kolayca görünüyor. </span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Eğer acıklı bir replikası gerçekten oraya kondurulacaksa durum çaresizlikten ironiye kayıyor. Çevreye diş geçiremeyip, etrafı adam gibi hale yola koymadan, derinliksiz nedenlerle</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> yeniden o mezbeleliğin içine yapıyı yeniden oturtma hevesi sanki başka yazılara da konu olacak. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-OyJ5B3wCNJo/VXmf2rfofxI/AAAAAAAAEnw/hs3sMF3J2Wk/s1600/Z%25C4%25B0RAAT%2BBANKASI1024.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://2.bp.blogspot.com/-OyJ5B3wCNJo/VXmf2rfofxI/AAAAAAAAEnw/hs3sMF3J2Wk/s640/Z%25C4%25B0RAAT%2BBANKASI1024.jpg" width="448" /></a></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrIbQbUgP0HgyEGbrcte9-6acHb6cJFsyLRBrxqN0PLEdCzl4XmN9YS_NEyr3KLGMcqDC3Oi-RCaYJFAfmT3TzQ57yLtW-89NPvQlf87DlsFtE1BncBSYn7LEZjHeXqcC0bBR3jCb9CU8T/s1600/e75270726691f07c9c391587a32883b9.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrIbQbUgP0HgyEGbrcte9-6acHb6cJFsyLRBrxqN0PLEdCzl4XmN9YS_NEyr3KLGMcqDC3Oi-RCaYJFAfmT3TzQ57yLtW-89NPvQlf87DlsFtE1BncBSYn7LEZjHeXqcC0bBR3jCb9CU8T/s640/e75270726691f07c9c391587a32883b9.jpg" width="456" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-OZ8x5m5PHmg/VXmetxr_A3I/AAAAAAAAEnk/1Yb6cmf444g/s1600/KARAK%25C3%2596Y%2BZ%25C4%25B0RAAT.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="561" src="http://3.bp.blogspot.com/-OZ8x5m5PHmg/VXmetxr_A3I/AAAAAAAAEnk/1Yb6cmf444g/s640/KARAK%25C3%2596Y%2BZ%25C4%25B0RAAT.gif" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-53169973991365823102015-07-02T19:27:00.000+03:002015-07-02T22:44:15.417+03:00Bir Uçak Yolculuğu Hikayesi <div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Çok uzun zamandır, bisikletçi o <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki tuhaf kardeşin icat ettiği,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tayyare denen<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>acayip nakil vasıtasına (hiç uçan makine olur mu?) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>inip binmem icap ediyor. Semalarda<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yolculuğun hasretle andığım o güzel günleri
çok gerilerde kaldı. Yetmişlerde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dize
konulan ufak beyaz yastıkların üzerine yerleştirilen tepsilerde sunulan
yemekler, İstanbul’dan Diyar-ı Bekir’e,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Ankara ve Kayseri’ye uğrayarak geçen dört buçuk saatin sonunda
Diyarbakır Havaalanında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pistin yanına ip
gibi dizilmiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sonsuz – o zamanlar bana
öyle gelirdi – </span><a href="http://www.ozkanturker.com/Galeri/republics/index.htm#RF84F" target="_blank"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">RF84/F84</span></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> dizilerini, beton <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bunkerleri <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>seyrederek inişler, seksenlerin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><a href="http://anlatsamfotoromanolur.blogspot.com.tr/2013/05/disi-nayn.html" target="_blank">“uçağa teşrifleriniz rica olunur”</a>ları,
doksanların kıtalar arası uçuşlarında arkadaki boş koltuklarda keyifle doldurulan,
tüttürülen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pipolar filan… Bitti, gitti
artık.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidaYU9GaX3PQzQZbWGFolg_5s6PzKEnZgNv-JVgUAJY4tA5ZYsuqud3uiqgxlKIJVeRHmrGjp54zwitTbkq0SPNpt3cenUzgrbhQvC0xprGmMG_Gnb9WWrTXCG-un6pZKKhbmlN9c35ZPg/s1600/13553299224_d5ec6d0f8e_z.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><img border="0" height="233" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidaYU9GaX3PQzQZbWGFolg_5s6PzKEnZgNv-JVgUAJY4tA5ZYsuqud3uiqgxlKIJVeRHmrGjp54zwitTbkq0SPNpt3cenUzgrbhQvC0xprGmMG_Gnb9WWrTXCG-un6pZKKhbmlN9c35ZPg/s320/13553299224_d5ec6d0f8e_z.jpg" width="320" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İlk Yolculuklarımdan</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yakın zamanda yine acilen
“Türkiye”nin Kalbi”, “Kemalist devrimin simgesi” yüce başkentimize ani bir yolculuk
icap etti.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Reklamlarında üçüncü sınıf
Holivut artistlerini, muhtelif topçu oğlanları kullanıyor, arada pistte deve
filan kesiliyor olsa da, eski alışkanlıkları terk etmeme adına göksel yolculuklara
umumiyetle milli havayolumuz vasıtası ile çıkıyorum. Fakat bu defa beni<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>istediğim saatte götüremeyeceklerini, götürseler
bile getiremeyeceklerini öğrendim. Tamam, geçmiş hukukumuz, hasretle andığım güzel
günlerimiz var da,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>burundan bu
kadar<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kıl aldırmamazlık<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fazla yani. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Kara kara düşünürken; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“bak,bir<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Kanatlı At Şirketi peyda olmuş, eskinin Taksim-Karaköy dolmuşu gibi
dakka başı tayyare çalıştırıyor, kocaman<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>karasinek gibi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>oradan oraya<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konup, konup <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kalkıyor.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Üstelik biletler pek ucuz. Niye ona binmiyorsun?”</i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dedi yakın akrabam. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ne de olsa yakın hısım.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kötülüğümü ister mi hiç diyerekten<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“ha bereket” diyip gayret kemerini yedi
yerinden perkittik, geçtik bilgisayarın başına. İ</span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">nternet sitesini anlayabilirsen
(neticede at) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ucuza alışveriş mümkün
sanki. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fakat arkadaş,at deyip geçme. “Zeki
hayvandır” derlerdi de inanmazdım. Bileti satarken üç beş tırtıklamak için öyle
cambazlıklar yapıyor, öyle derelerden su getiriyor ki, akıl fikir şaşar. Al
hayvanı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yap<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yunanistan’a maliye vekili, birkaç ayda<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Merkel’midir nedir, o suratsız karının
kıçından donuna kadar almazsa, ben buradayım. Bileti aldığımda ödediğim paraya emniyet
kemerinin dahil olduğunu taa uçağa bindiğimde öğrenip sevindim. Ne olur ne
olmaz, uçak kalkmadan önce o şangır şungur <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tekerlekli dolabı gezdirip, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“emniyet kemeri almak isteyen konuklarımız
için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(zinhar “müşteri” veya “yolcu”
demeyeceksin, hepimiz ücreti mukabili birer “konuk" statüsündeyiz) bu uçuşta fiyat
16.95<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tele’ye inmiştir” </i>derler diye,
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cepte<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bi yirmi kaadı hazır bulunduruyordum. Çok<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şükür, o ve kabin basıncı fiyata dahilmiş. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDHmeSNam8iaOJr-m4OQ74Df0ZsX8_CQ9dVP0B2_nNNrBEqqo_4B3jKxfUmLyLhFMtUxf08EC_1EFMhzztrh6aB7ZCUsXW4tBNyYgOXXMUiXUb1NmleJWmK7_IxFMawhnSBQZM2MS7UOfg/s1600/army-bosworth_2994163k.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><img border="0" height="199" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDHmeSNam8iaOJr-m4OQ74Df0ZsX8_CQ9dVP0B2_nNNrBEqqo_4B3jKxfUmLyLhFMtUxf08EC_1EFMhzztrh6aB7ZCUsXW4tBNyYgOXXMUiXUb1NmleJWmK7_IxFMawhnSBQZM2MS7UOfg/s320/army-bosworth_2994163k.jpg" width="320" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Her Şeyimizi Çıkarıyoruz. </span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Oldukça erken bir saatte, At’la sözleştiğimiz
gibi kapıdayım. Şimdi artık eskisi gibi değil, uçağa binebilmek taa kapıdan
başlayarak türlü maymunluk gerektiriyor. Bi kere, soyunup döküneceksin iyice. Zaman
makinesine benzeyen o <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cihazın yanında
nöbet tutan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zabite kulak veriyorum<i style="mso-bidi-font-style: normal;">. “Manevra kayışı, kemer, kabaralı çizme,
sustalı, fotokopi makinesi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gaz tenekesi,
matara … Üzerinizde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ne var ne yok çıkacak!,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>içme suyunu da<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dert etmeyin, içerde eşşek yüküyle paraya <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>size dayayacağız zaten” </i>diyor. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Hepisi mi?” </i>Demenin yararı yok.
Soyunuyoruz çaresiz. Ne var ne yok <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>güzelce <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>diziyorum ortaya. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fakat bu işlerde en çok kafamı kurcalayan konu
şu “Silah Teslim Masası” meselesi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sanki
on dokuzuncu yüzyıl ortalarında<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Tulsa’dan El Paso’ya gidiliyor, herkes ateşli silah sahibi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bi bende yok sanırım. En güzeli ise Esenboğa’da. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Nasıl bir bunalıma sebebiyet verildiyse artık,
dosya kağıdına <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“DOLDUR BOŞALT KESİNLİKLE
YASAKTIR”</b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yazıp,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kapıya <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>asmışlar. Aslında militer, bu işleri bilir –
geçinen- <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>milletiz. Şöyle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankonun yanına hat boyu nöbet
kulübelerindeki gibi kırmızıya boyanmış kum dolu variller koysalar, uyarılmadan
etmeden silahını gönül ferahlığı ile boşaltacak gariban “konuk”lar. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha88LymEZum95TKKFt-paOSYMQwBjoao8IWwm7enZvC4hzbMV1Pnx60ReMeG0GZOq5x3e032tNjk3CaoikyQjX1NqZ_juSTHzxO64eIZYJUqsPABAQlgJo9-lTWra8GnBgwHTasylzUAHJ/s1600/hhhh.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha88LymEZum95TKKFt-paOSYMQwBjoao8IWwm7enZvC4hzbMV1Pnx60ReMeG0GZOq5x3e032tNjk3CaoikyQjX1NqZ_juSTHzxO64eIZYJUqsPABAQlgJo9-lTWra8GnBgwHTasylzUAHJ/s200/hhhh.jpg" width="195" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Son kapıda telsizli
melsizli bir bayanla rastlaşıyoruz,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nefretle yüzüme ve hüviyetime bakıp, elimdeki
kağıdı ışıklı bir şeye değdirip<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yırttıktan sonra<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>birazını bana
veriyor. Sineğin yağını çıkarıyor, “para verin, koridor kenarına oturun”, “para
verin, bilet numaranızı telefonunuza gönderelim”, “para verin, istiyorsanız
amuda kalkın” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kabilinden cinlikler
yapıyor ama, teknolojiye de çok para döküyor bu şirket. Doğruya doğru.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halbuki o cihazlar kim bilir kaç para. Şöyle han
koridorlarında çaycıya seslenmek için kullanılan türde bir cihaz denkleseler spotçulardan
falan, tasarruflu olur. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu fikrimi o
gözlüklü güleç çocuğa iletsin diye tam bayana<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>diyecektim ki, arkadakilerin itiş kakışı ile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bizi tayyareye ulaştıracak olan yerden bitme otobüse doluştuk. Karşımda kaportacı çırağı
veya rap şarkıcısı, -büyük ihtimalle her ikisi de- olduklarından kesin emin
olduğum<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>iki oğlan var.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sanayideki<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>dükkana ustadan sonra<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>girip,
eşşek sudan gelene kadar dayak yememek için gece İstanbul’daki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konserin<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><em>“afterparty”</em>sinden doğruca<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>buraya
akmış gibiler. Türkçeye benzer bir dille<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>konuşuyorlar ama <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pek bir şey,
daha doğrusu hiçbir şey <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>anlayamıyorum.
Oysa Türkçem fena değildir. Buraların dillerine hakimiyetim vardır yani.
Tarassut zaviyemdeki en ilginç tipler olmalarına rağmen Konuşmalardan bir şey
anlamayınca çaresiz kafamı başka yöne çeviriyorum. Hem, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o parlak yeşil naylon eşofman altları artık gözümü
acıtıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Diğer “konuklar”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yüzlerce, belki binlerce defa rastladığım; kötü
dikilmiş <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>takım elbiseleri, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tokası<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>beyaz metal, ucuzdan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kemerleri<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve dar beyaz gömlekleri ile sabahın o
saatinde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>niye böyle bir yolculuk
yapmaları gerektiğini hiçbir zaman <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>anlayamadığım gençten oğlanlar. Muhtemelen
bunların patronu bulunan zatlar gerçek işleri için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daha normal saatlerde kalkan uçakları tercih
ediyor, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam gibi binip gidiyorlar. Hemen
hepsinin askılı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>siyah suni deri<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bilgisayar çantaları var. O bilgisayarlar
öyle önemli, öyle şey bilgiler içeriyor ki, hafazanallah şimdi bineceğimiz <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>uçak düşse, batar<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu ülke… Musluktan suyu akıtamazsın,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o derece. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tüm bu insanlar garip şekilde neşeli ve canlı,
genellikle ikişerli üçerli gruplar halinde ayakta konuşup, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sabahın o saatinde benim aklımın ermediği
işleri yüzünden bir yandan da <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>telefonlarını dikizliyorlar. Daha
anlaşılabilir bir Türkçe konuşabildikleri için de, hep çok meşgul <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olduklarını, yaşamlarını bu işin ölesiye
doldurduğunu anlamakta zorlanmıyorum.</span><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdUgLWJKYLjfoK8Nu0Sik_mM-l2EiIrVO3VZOpPLowaavWVid4pn_oKSUdAQgTdIprS3LzjHpL9I-W4x3M8Y5T-S8wQ0epUvxfql7vPqaUGPK8XpSXooHtLX5J10odwU6Gtlj7YTRrzp8X/s1600/9fa54d40cf3995579c68fc5c9db6af54.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdUgLWJKYLjfoK8Nu0Sik_mM-l2EiIrVO3VZOpPLowaavWVid4pn_oKSUdAQgTdIprS3LzjHpL9I-W4x3M8Y5T-S8wQ0epUvxfql7vPqaUGPK8XpSXooHtLX5J10odwU6Gtlj7YTRrzp8X/s320/9fa54d40cf3995579c68fc5c9db6af54.jpg" width="165" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Yemin Ederim Böyle Günleri </span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Gördü </span><span style="font-family: Trebuchet MS;">Havayolu Taşımacılığı </span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Uçağa tek sıra halinde doluşup, ilgili
koltuklarımızı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bulmak suretiyle
oturuyoruz. Ben oturuyorum fakat bacaklarımı kıçımla aynı aksa getirmem biraz<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zaman alıyor. Uçağımızın koltuklarını monte
eden insan evladının aklına “konuk”ların iki ayağı olduğu gelmemiş, geldiyse
bile umursamamış anlaşılan. Belki de böyle bir uzvu olmayan yaratıklar;
nebleyim, dev sümüklü böcekler ilişsin diye düşünülmüş. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu güzel fikri bizim oğlan, her türden böcek uzmanı MeKaDe ile paylaşmak üzere
aklın münasip bir köşesine not etmeli. At’ın bu satış nişini oluşturduğu
şu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nesnel zeminde<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>değerlendirmemiş oluşu eksi bir puan tabii. Koltuğun önüne fazladan her
santim için “TRL 6,99” desene mesela. Ya da,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>kafalar iyice karışsın diye 3 santimi TRL 20.97 değil, 18,63 olsun. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gtüne güveniyorsan sen<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>de hiç mesafe olmayanından al, minderde kedi gibi
, veya sırtını koltuk duvarına verip “it oturumu” pozisyonu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ile<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yolculuğu daha da ucuza <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>getir. Böyle
güzel düşüncelerle hoşça vakit geçirirken ön<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>tarafta<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gençten bir hanım efendi
yüzündeki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>muazzam<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bıkkınlıkla elinde tuttuğu kemer tokasına
öbür uçtaki dili sokup çıkararak bir şeyler yapıyor, tepemizdeki cızırtılı bir
hoparlörden<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(burada o han duvarlarına
takılan çaycı hoparlörlerini en azından uçaklara monte etmeyi akıl ettiğini
fark edip seviniyorum) Türkçeye azıcık benzer, ama kelime boşluklarının kullanılmadığı
başka bir dilden koridorun ucundaki bayanın sokup çıkardığı şeyin mahiyeti ve
ehemmiyeti anlatılıyor <i style="mso-bidi-font-style: normal;"><strong>“görülitakılırbelinizegeayarlanırptelefonuvediğerelektroniczlar…”</strong></i>
gibi bir şeyler duyuluyor. Aynı metnin<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>sanırım İngilizce olanı da var, ama yokmuş gibi yapmak sağlık açısından
daha<span style="mso-spacerun: yes;"> akıllıca.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Dikkatimi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>öndeki koltuğun <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kafa dayama şeyine iliştirilmiş bezin
üstündeki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“saçların da senin kadar enerji
dolu ve güçlü” yazısına, böyle şeyleri nasıl insanların ne maksatla yazmış
olabileceğine<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>veriyorum. Bu arada, uçan
makinemiz beton pistte sakin, dingin, tenezzüh sür'ati ile uzun süredir yolculuk
ediyor,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“bir sonraki ışıklardan sola dönüp otoyola çıkacak da Ankara’ya karadan
mı gidilecek”</i> diye kendi kendime dalga geçerkeen;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu muazzam karmaşıklıktaki makinayı uçuran –
belki de parçaları tek tek birleştirmiş de olabilir -<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kişiliğin o ulvi sesini duyuyoruz. </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLKMqvrtqRtmPBZLTtQjkYxBxSuEXfFcSzkkEziWGGhXse-GKxOQl6K-UrgXPjmMDXSBPZzdnJmIhHtayEt3MjRLwxEHiNyAtKwPBlVbc25zUbsX0sL7x5wzR9z0Ju6j2Xtcw3eoPL08RN/s1600/japan_airlines_rodney+stich+_nosewheel_LR_6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLKMqvrtqRtmPBZLTtQjkYxBxSuEXfFcSzkkEziWGGhXse-GKxOQl6K-UrgXPjmMDXSBPZzdnJmIhHtayEt3MjRLwxEHiNyAtKwPBlVbc25zUbsX0sL7x5wzR9z0Ju6j2Xtcw3eoPL08RN/s400/japan_airlines_rodney+stich+_nosewheel_LR_6.jpg" width="268" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> "Kaptan"ımız Sanırım Bu Beydi</span></td></tr>
</tbody></table>
<div align="justify">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Buğulu, yorgun, Fırat’ın kıyısında kaybolan
kuzunun hesabını bile verebilecek kadar ona buna hakim,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir o kadar da güngörmüş ve kırılgan bir ses
bu. Diğerlerinin aksine tane tane konuşuyor,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>ses tonu o kadar nemli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ki, o
konuşurken yardımcısının <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kokpitin
buğulanan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>camlarını sürekli <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sildiğine eminim. Adına “pilot” denilen
kişilik grubunun niye şu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ses tonu ile konuşması
gerekir? Neden uçak kalktıktan yaklaşık 10-15 dakika sonra biz ölümlülerle
“malumaten bildirmek” sureti ile iletişim kurarlar? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Neden <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Yalova
üzerinden Beypazarı – Göynük istikameti”
nin fevkalade <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önemi konusunda
saplantılıdırlar? Eskiden kokpitin kapısı uçuş sırasında sıklıkla açık
bırakılır, içerideki kır saçlı favorili ve çok nazik beyefendilerin ne tür bir
iş yaptığı konusunda fikir sahibi olurduk. İnişte de çoğunlukla bir tanesi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kapıda durur, milleti yolcu ederlerdi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Doksanların ortalarına kadar uçak yolcusuna <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sanki gerçekten <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“konuk” gibi davranılıyordu. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ASIANA pilotları diğer uçuş ekibi aprona tek sıra halinde dizilip otobüse binen yolcuları baş selamı ile uğurlarlardı. vs, vs). Şimdilerde çelik kuşaklarla sağlamlaştırılmış kapılar – öyle sağlam ki, “anahtar” olarak balta kullanılsa bile <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>açılamıyor - hep kapalı. Ama kabinde dolaşan ses tonu dikkate alındığında, içerde kalmaları daha hayırlı galiba. Sabahın o saatindeki hava trafik yoğunluğu yüzünden “kalkışta bilmem kaçıncı” olduğumuzu fısıldayan bu ses <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önü açık ipek bir sabahlık giymiş ve elindeki bu kovasının içindeki şampanya şişesini hafifçe döndüren kır saçlı zampara bir herifi getiriyor gözümün önüne. Kapıyı çalıp <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“yoğunluk”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nasıl oluyor? Bu bilinmedik bir şey mi? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bazı uçaklar “aabi şuraya bi ilişeyim sevabına” mı diyor? Karşılıklı birer kadeh şampanya eşliğinde tartışsak…</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ama bunlara
vakit kalmadan <strong>“kabinekibiarkşlrımkalkışiçinyelrize-kabnkruvtekofpzişin”</strong><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>komutu duyuluyor. Biz avanak yolcularla
anlayacağımız şekilde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tane tane konuşan
gökler hakimi bir anda profesyonelleşip, sadece o büyülü dünya üyelerinin anlayacağı dile dönüp, uçağı pistte koşturmaya başlıyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yaklaşık yirmi dakikadır kapalı telefonunu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daha en
az <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bi kırk <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dakika kapalı tutmak zorunda kalacağı, yaşamsal bu en önemli <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>fonksiyonu hadım edildiği<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>için korkudan büyümüş gözleri ile pencereden <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bakan yan koltuktaki komşuma<i style="mso-bidi-font-style: normal;">;
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“beyefendi sizce de <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tuhaf değil mi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şu meretin uçması? Netice itibarıyla yetmiş sekiz ton ağırlığında, basınçlanmış
metal bir tüp bu. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir de şu var; kanatların altına skindirik bir şekilde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tutturulmuş o her biri iki buçuk ton ağırlığındaki
motorların <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>111 kilo newtonluk bir itme
sağlayacağını söylüyorlar! Hayır, dedikleri gibi 111.000 newton <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>itme olsa, efendime söyleyeyim; kanadın, gövdenin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>orada ne tür momentler oluşturur, torsiyonlar, yırtıp
tarumar etmez mi oraları?”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></i>diye
muhabbet açmaya hazırlanırken, havalandığımızı fark edip boş veriyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">“Catering” olayına da <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>belki başka bir yazıda değinirim. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIhYfaDEn37Ta5KRid3weJw-mbyh6UUOhUadfB7dLA6qOR-yCE6FWy5_ggGBJpPvdxQGBlvqgFTGnYge1JCR0aW89oZCZYZ-BHRys1LZ1lxOj92r0i1C2o3z3VWn43KzfLXaJMEOfIU600/s1600/Air-France-80-ans-03-570x451.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><img border="0" height="316" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIhYfaDEn37Ta5KRid3weJw-mbyh6UUOhUadfB7dLA6qOR-yCE6FWy5_ggGBJpPvdxQGBlvqgFTGnYge1JCR0aW89oZCZYZ-BHRys1LZ1lxOj92r0i1C2o3z3VWn43KzfLXaJMEOfIU600/s400/Air-France-80-ans-03-570x451.jpg" width="400" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Evet! Aynen Böyleydi. İşte. </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Kabin Genişliği Olsun, Yiyecekleri Olsun. </span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Şimdilik; <o:p></o:p></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>“kabinekibiarkşlrımkalkışiçinyelrize-kabnkruvtekofpzişin”</strong><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="mso-spacerun: yes;">Capt. BvP</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="mso-spacerun: yes;">Fotoğraflar:İnternet. (Dip not filan da yok!) </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
</div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-67528665396265857072015-06-05T20:03:00.002+03:002016-05-09T22:23:12.947+03:00Yadigar- ı Ecdat ve Art Nouveau <div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-_LS_UXhN9Ok/VXFUlGD46RI/AAAAAAAAEmQ/Pme0FvJ8sGo/s1600/tophane%2B2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="480" src="https://1.bp.blogspot.com/-_LS_UXhN9Ok/VXFUlGD46RI/AAAAAAAAEmQ/Pme0FvJ8sGo/s640/tophane%2B2.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Tophane Çeşmesi| Tophane | I. Mahmut | 1732 | Aralık 2012</span> </td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yok, konumuz şu resimdeki fiyakalı
çeşme ve/veya türevleri değil, rahat olun.
İstanbul’da halen daha ilginç ve dikkate değer şeyler var. Hem Allahıma bin
kere şükürler olsun ki; bunlar “Muhteşem
Osmanlı”yı televizyon dizisi dekoru estetiği ile yansıtmadıklarından politikacıların,
kent yöneticilerinin, bil umum mes’ul eşhasın dikkatini çekmiyor, “restorasyon”
filan görüp mıncıklanmıyorlar. Uzun
süredir bu kendi haline bırakılmış olma halinin, bir yapı ögesine ait estetik kalibreyi
belirleyen türden gösterge olduğunu düşünür oldum. Basitçe: <i>kurcalanmamış,
orası burası ellenmemiş ise, ya da saçma sapan bir işlevle kullanılıyorsa dikkatli
bakın; ilginç, güzel ve sıra dışı bir şeyler görme ihtimaliniz yüksektir. </i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kentte
var olan gündelik malzemenin çoğu pek dikkati çekmeden, önemsenmeden usul usul
hayatlarını sürdürüyor olsa da, esasen şu önemsenmeme hali de bir dezavantaj. Muktedir kafasında canlandırdığı geçmiş estetiği
tanımına uymayanı önemsemediği için, hayat hakkı tanımıyor. </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Üstelik şimdilerin
yaygın, ham ve kulaktan dolma o kibirli ecdat hassasiyetinin oturmaya çalıştığı
kronolojik zemin de oldukça gevşek. Neyin “Şanlı Ecdat Hatırası” olduğu müphem.
Mesela Veznecilerdeki Kuyucu Murat Paşa sebili gayet iyi durumdadır,
Sultanahmet Meydanı’na başka bir gezegenden inmiş gibi o çirkin ve
görgüsüz Alman Çeşmesi şıkır şıkır durup
durur da; Lale Devri’nin ve bir parça
sonrasının rokoko kartuş ve madalyonlarla bezeli tuhaf, ilginç ve sıra dışı sebillerinin çoğu
tost ve portakal suyu sıkma cihazı ile mücehhez olup, önlerindeki üstü camlı
kırmızı buzdolaplarından çubuklu dondurma alınabilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hamidiye Külliyesinin köşesindeki
1777 tarihli <b>[1] </b><a href="https://photos.google.com/share/AF1QipM0_ZXBpcn0bhg8plyoRJM_RVPv8MqrdhG3xNcc4zpZpOtfLAhb8giSLbGI8xcqXA/photo/AF1QipOpyLKVPmFnlX4gMr8ApcGK_jI2e2Qb08jdgRuZ?key=SXBweTlCZW1KQ29SemdZamxfbVExQXp5STY0cUJB" target="_blank">I. Abdülhamid HanSebili</a>, külliye IV. Vakıf Han yapılmak üzere yıkılınca, Evkaf Nazırı
Şeyhülislam Hayri Efendi tarafından yirmi birinci yüzyıl başlarında çiklet,
gazoz satılsın diye Alemdar Caddesi’ndeki Zeynep Sultan Camii’nin avlu kapısına
taşıttırılmıştır. Ona çok benzeyen, Kabataş’taki
az daha geç -1785- <a href="https://photos.google.com/album/AF1QipNQf_0kvl0DJCpAncwbDr1EqqQDz2-9elKaeIhe/photo/AF1QipPI6zpfPhtzFeCyow69EDebQLVIrwoa3DCCR7qa" target="_blank">Koca Yusuf Paşa sebilinde</a> ise menemen söylemek, hatta bir
yandan duvardaki <b><i>“Ediba sen de yaz itmamına tarih-i zibasın / Söz olmaz tarhına a’la
sebil-i dil küşadır bu” </i></b>beyitini okuyarak sahanda ekmek gezdirip, afiyetle
gövdeye indirmek mümkündür. Ancak, tuhaf bir yaklaşımla yine aynı sırada
Dolmabahçe’ye doğru, Bezmi-alem Valide
Sultan Camii karşısındaki 1740 tarihli Mehmet Eminağa Çeşme ve Sebili yıllardır
boş durur… Halbuki bir zamanlar o da çay ocağıydı. Hayır, bu ayrımcılık, bu zulüm neden?
Hem, Rokoko üslubunun yurdumda ilk defa bir bütün olarak kullanıldığı, daha
eski, daha güzel bir yapı. Kubbesi, cephenin sürekliliği ile seyrine doyum
olmaz. Oralara yolunuz düşerse dikkatli bir bakın.</span><br />
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-MMHYkysN5LM/VW9a9U3bAUI/AAAAAAAAEio/qdgkVsewhX8/s1600/LALEL%25C4%25B0%2B%25C3%2587E%25C5%259EME%2B2.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-MMHYkysN5LM/VW9a9U3bAUI/AAAAAAAAEio/qdgkVsewhX8/s320/LALEL%25C4%25B0%2B%25C3%2587E%25C5%259EME%2B2.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Laleli Çeşme | Şişhane </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">| 1903? | 2013</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Derdim fevkalade nadirattan, yeryüzünün
başka hiçbir yerinde eşi benzeri olmayan Osmanlı rokokosu yapılarının korunma(ma)
ve varlıklarını sürdürüşlerine ilişkin sorunları şeyetmek değil. Madem çeşme,
sebil; muhteşem ecdat filan konuşuyoruz, bir iki laf edeyim dedim. Hem, en
azından bu sebiller oldukça şanslı: yol mu genişletilecek, yaslandıkları duvar
mı yıkılacak? Hoop al oradan, sökülür
takılır çocuk karyolası gibi götür başka yerde kur. Mesela yine bizim şu
menemen sebili’nin sırasında, duvar dibindeki Silahtar Yahya Efendi Çeşmesi yol
genişletme çalışmaları sırasında bulunduğu yerden sökülür ve kaybolur. Uzun
yıllar sonra parçaların bir kısmı Feriköy’deki İ.E.T.T. garajında bulunur da, eksik
parçalar tamamlanarak şimdi bulunduğu yere yeniden köternelenir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">On sekizinci yüzyıl sonlarının
“ecdat yadigarı” bu eserlerinin; barok,
rokoko filan, haline üzüldünüz değil mi bir parça? O zaman, daha geç dönem
mimarlık akımlarının temsilcileri olan ve aslında sayıları şu saydıklarımdan
bile az başka örneklere bakalım:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bunlardan en dikkat çeken ve sıra
dışı olanı, Şişhane’den Galata’ya doğru inen ve nedense tüm dükkanların
külliyen adına "elektrik" dediğimiz o esrarengiz şey aksamı ticareti ile
uğraştığı caddenin, adına yaratıcı bir biçimde <b>“Laleli Çeşme Sokağı”</b> denmiş sokaklarından birinin köşesinde yer
alır. Bölümünün uzmanlık alanı endüstriyel “anaktar”, “sikörta”, priz ve
kablodur. Mesela, caddenin karşısındaki sokaklar abajur, avize mavize satar (90’ların
başında oradaki her dükkan tavanları halojen molekülleri ile bombalayarak endirekt
aydınlatma yapan ayaklı lambalarla doluydu, hep korkardım <i>“ulan zayıflayan demir ve beton yüzünden tavan günün birinde başımıza çöker
mi? ”</i> diye. Öyle çok elektrik harcayıp öyle çok ısı yayarlardı ki, hem aydınlanmak, hem de ısınmak mümkündü)
Arada buradan geçip güncel zevk(sizlik) trendini yakalamak, hangi pahalı ve
acayip tasarımın ucuz kopyalarının ve onların kopyalarının yapılmış olduğunu
görmek mümkün olabilmektedir. </span><br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-ID2TNsH1iBU/VW9a9RQH4xI/AAAAAAAAEio/QpjTZgIny6M/s1600/LALEL%25C4%25B0%2B%25C3%2587E%25C5%259EME%2B_1.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://3.bp.blogspot.com/-ID2TNsH1iBU/VW9a9RQH4xI/AAAAAAAAEio/QpjTZgIny6M/s200/LALEL%25C4%25B0%2B%25C3%2587E%25C5%259EME%2B_1.JPG" width="150" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Laleli Çeşme | Şişhane </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">| 1903? | 2013</span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Mukarnas Yorumu </span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Neyse, başka şey anlatıyoruz burada.<a href="https://www.blogger.com/null" name="_GoBack"></a> Sokağın köşesinde iki cepheli çeşme, üzerinden arsızca
geçen telefon kabloları, hazne çatısının
yağmur oluğu, tam önündeki girilmez tabelası ve etrafındaki keşmekeşle
cinnetüstü bir yer ve konumda. Öyle ki, hafta içi mesai saatlerinde etrafında nakil
vasıtası, homo sapiens, vs olmadan
fotoğrafını çekmek pek mümkün değildir. Üstelik Çelik Gülersoy gibi, <i>“sokağın süsleri, ağaçlar, asmalar ve
çardaklarla bitmezdi: Şimdilerde bile, sağda solda tek tük yaşayan bir dizi
‘aksesuar’ sokağa bir kişilik ve onu öbürlerinden ayıran özellik, renk ve tad
katardı. Nelerdi bunlar. Hepsi sayılamaz ki. Yılların birikimi ile bir köşede
mekan tutmuş, oranın ayrılmaz parçası
haline gelmiş ‘tabloyu tamamlayan’ değişik figürler: Çıkrıklı kuyu bileziği,
bir namazgah, köşe mezarlığı, malta taşı ile kaplı bir set, meydan çeşmesi,
ünlü bir fırın, akşam olur olmaz ampullerini yakan, gümüş rengi deniz
ürünlerini kırmızı tablalarda resim gibi sergileyen köşebaşı balıkçısı,
turşuları ve kıpkırmızı turplarıyla, mor lahanaları ve yeşil salatalarından
resim yapan lakerdacı…” </i><b>[2]</b><i> </i> gibi şeyleri aramaya kalkarsanız, işiniz daha
da zordur. </span><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-ems5X4hvggk/VW9W31UKZMI/AAAAAAAAEgY/IYzMDUXzXNE/s1600/%25C5%259EEYH%2BZAF%25C4%25B0R_GENEL.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="380" src="https://2.bp.blogspot.com/-ems5X4hvggk/VW9W31UKZMI/AAAAAAAAEgY/IYzMDUXzXNE/s400/%25C5%259EEYH%2BZAF%25C4%25B0R_GENEL.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Şeyh Zafir Türbe ve Kitaplığı |Yıldız Caddesi, Beşiktaş </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">| 1903 | 2013</span></td></tr>
</tbody></table>
<div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Denk gelir de karşısında durup
birkaç dakika geçirebilirseniz, bir süre sonra tuhaf ve tekinsiz gelmeye
başlaması kaçınılmazdır (biraz ince olun, şaşırın böyle şeylere). Evet, art
nouveau ya da Osmanlı mülkünde söylendiği üzere “Tarz-ı Cedid” <b>[3]</b> olduğuna eminsinizdir ama; sanki köşe
bileşiminde, o üstteki ampir madalyonla az “eklektiğimsi”dir, çeşme aynasını
oluşturan basamaklı nişin içi de mukarnas yorumuyla Osmanlı mimarisine de göz
kırpar (hani pseudo egzotik mi, yerel historisizm mi demeli, bilemedim şimdi). İstanbul’daki
hiçbir şeye benzemiyor gibi görünmekle birlikte; Beşiktaş’tan Yıldız’a doğru
çıkarken cep telefonunuzla oynamak yerine sağa bakarsanız, tam parka gelmeden
göreceğiniz şeyle arasında bir bağlantı vardır. Hatırladınız değil mi Şeyh
Zafir Türbesini? <b>[4]. </b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-mkU5OY2t0CY/VW9UmnWbe5I/AAAAAAAAEfk/SgypQT2a2gA/s1600/1280px-Dargah_-e-Hakimi_garden%252CBurhanpur-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="379" src="https://2.bp.blogspot.com/-mkU5OY2t0CY/VW9UmnWbe5I/AAAAAAAAEfk/SgypQT2a2gA/s640/1280px-Dargah_-e-Hakimi_garden%252CBurhanpur-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Solda, Dergah-ı-Hakim Bahçeleri içinde Abdülkadir Hakimüddin Türbesi | Burhanpur, Hindistan | 18.Yüzyıl |</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">| Sağda, Şeyh Zafir Türbe ve Kitaplığı |Yıldız Caddesi, Beşiktaş</span><span style="font-family: "verdana";"> | Müellif Tarafından Çizilmiş Perspektif </span></td></tr>
</tbody></table>
<div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hiçbir şeye benzemez de, belki biraz her şeye benzer… Kare
Planlı türbenin geometrik formu az
<a href="http://architessica.tumblr.com/post/5288153637/joseph-maria-olbrich-secession-building-vienna" target="_blank"><span style="color: blue;">Olbrich </span></a>kütüklüğü taşır, üzerine oturan dilimli/kaburgalı kubbe (sanki) hint hibridi’dir. Şimdilerde öyle değil tabii. Yanındaki kütüphanenin ana pencerelerine, duvarlarına da biraz Mackintosh “değdirmiş”
gibidir. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ezcümle, bu tuhaf şey de çeşme kadar garip ve ilginç. Adamı, yapıyı
münasip gördüğü coğrafyayı, esinlendiklerini; tüm bunları bir araya katarsanız
iş iyiden iyiye içinden çıkılmaz hale gelir. Amma, kötü de değildir haaa !</span><br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-x2hFR0M9kgU/VW9lVUHsBWI/AAAAAAAAEjI/MX2-IRttl_s/s1600/%25C5%259EEYH%2BZAF%25C4%25B0R_PENCERE%2BDETAY-horz.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="308" src="https://1.bp.blogspot.com/-x2hFR0M9kgU/VW9lVUHsBWI/AAAAAAAAEjI/MX2-IRttl_s/s640/%25C5%259EEYH%2BZAF%25C4%25B0R_PENCERE%2BDETAY-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> Solda, Şeyh Zafir Tekkesi Kitaplıkta Pencere | Raimondo D'Aranco </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> 1903 </span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Sağda, Glasgow Sanat Okulu Ana Girişte Pencere | C.R. Mackintosh 1897 -1899 </span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İ</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">kisinin de Mimarı Art Nouveau’ya
İslam motiflerini ustaca katışı ve sıra dışılığı ile Türkiye’de iz bırakmış diğer İtalyan
mimardan daha yaratıcı ve fantastik bulunan Bay Raimondo D’Aronco <b>[5]. </b></span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">1893’de Osmanlı Milli Tarım ve Sanayi
Fuarı’nı tasarlamak üzere Türkiye’ye çağrılan ama, Temmuz 1894’de İstanbul depremi yüzünden fuar
işleri yalan olmasına rağmen (Tarım Orman ve Maadin Nezareti Binası; bugünün Marmara
Üniversitesi Rektörlüğü’nü yapıyor en azından) 1903’e kadar kalan, II. Abdülhamit’in saray
mimarı bu zat ayrıca Türkiye’de bilinen ilk Art Nouveau örneğin de mimarı olma
şerefini taşıyor. II. Abülhamit’in
terzisi Hollanda uyruklu Bay Botter için tasarlanan, İstiklal caddesinin
sonundaki Botter Apartmanı. 1900 tarihli bu yapı, dönem itibarıyla öncel Brüksel-Paris/Nancy eksenli eğrisel ve
çiçeksi dönemine ait. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Siz kısaca “floral” stil deyip geçebilirsiniz. Çizmenin
oralardakine doğal olarak İtalyan “Floreale”si de deniyor <b>[6].</b> Yapılarının çoğu ayakta:
Yıldız Sarayı dış bahçesindeki Yıldız Porselen Fabrikası (o da çok
acayip) Cumhurbaşkanlığı Yazlık Konutu
olarak kullanılan Huber Köşkü, İtalyan Elçiliği Yazlık Sarayı ve Vallaury ile
yaptığı Haydarpaşa Numune Hastanesi, şu anda Maçka Parkında bulunan ama orijinal
yeri Tophane olan (yukarıdaki çocuk karyolası örneğini tekrar okuyun) Abdülhamit Çeşmesi halen duruyor. Maatteessüf yerinde
yeller esen bir yapısı var ki, insanın içi acır. Menderes “imarı” çok
bilmişliği ve hevesine kurban giden, yıkıldığı ile kalan, Karaköy, rıhtım’da
Osmanlı Bankası’nın arkasındaki o çok acayip
1903 tarihli Karamustafa Paşa Mescidi… Ama durun! Yöreye yaptığım son
seyahatte İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu eseri (maatteessüf) tekrardan
bize kazandıracağını öğrendim. Şu, “eser
ihya etmek”, “yeniden ayağa kaldırmak” tutkusu, kibri nasıl bir şeydir arkadaş? Üstelik; yıkılmasına sebep olanın politik kimliği, o kimliğin son elli yılda dillendiriliş biçimi göz önüne alındığında iyice sıkıntılı bir "görünür kılma" ameliyesi. Neyse, İş iyice tatsızlaşmadan esas diyeceklerimi edeyim. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-BrJxOPR6RfA/VXFOX_mZlQI/AAAAAAAAEls/gdAkIVlifJw/s1600/mescid2-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="193" src="https://3.bp.blogspot.com/-BrJxOPR6RfA/VXFOX_mZlQI/AAAAAAAAEls/gdAkIVlifJw/s640/mescid2-horz.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> Karamustafa Paşa Mescidi | 1903 - 1958 </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Soldan Sağa, Yapının Eski Fotoğrafı, Yeniden Yapıma İlişkin Canlandırma, </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İnşaat Alanı ve Çevreleyen Panolar | Eski Fotoğraf Pano Üzerinden | Mayıs 2015</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Y</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">apım tarihi bilinmeyen çeşme,
biçimsel benzerlikleri dikkate alındığında 1903 tarihli türbe ile birlikte tasarlanıp yapılmış olmalı. Ama şu tarihsizlik, mimarın bilinememesi konusu
sizi fazla üzmesin, zaten az yukarıda epey sıkıldınız. Yüzyıl başında ülkemize
girmiş, epey de yaygınlaşmış bu tarza ait
diğer yapıların da çoğunlukla ne mimarı ne de yapım tarihi biliniyor zaten. Halen yetkin ve yeterli katalog çalışması bile yapıl(a)mamış bu çok ilginç yapılara, tarza ve diğer çeşme hikayelerine arada sırada tekrar döneceğim. Hem, bunun bir de daha da "cedit" olanı, "Art Deco" tesmiye edileni var ki...</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu yazıyı
nebleyim, bir nev’i girizgah olarak okuyun. Aslında yine sadece şu ilginç
çeşmeden bahsedecektim. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">BvP,</span><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Dergah el- Hakim Fotoğrafı Wikipedia'dan. Çeken zat : <a href="http://commons.wikimedia.org/wiki/User:Md_iet" target="_blank">Md iet</a> </span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Glasgow Sanat Okulu Fotoğrafından ayrıntı : <a href="https://www.flickr.com/photos/stevecadman/197483727" target="_blank">Steve Cadman, Flickr</a> </span><br />
<span style="font-family: "verdana";">Diğerleri BvP </span><br />
<br />
<b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">.............................</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>[1]</b> Düşülmüş tarih ? Var tabii, olmaz mı, hatta onun tarih beyiti
daha da güzel: <b>Yazdı tarihini anın
getürdi lali / Kevserin aynı değil mi bu sebil-i ziba 1191<o:p></o:p></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>[2] </b>Gülersoy, İstanbul Estetiği, 1983. s.63. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Tüyler ürpertici “Gülersoy Romantizmi”
nin panzehirini, o mekanları bizzat yaşayıp görmüş, her yönü ile anlatmış Hüseyin
Rahmi Gürpınar’ın romanlarında arayıp bol miktarda bulmak mümkündür ya, kısaca fikir
sahibi olunması için, bu çok ilginç
konuya ait ve fakat oldukça kötü edisyon
hataları ile dolu bir kitaptaki örneklere
bakılmasını önereceğim: </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Taştan Zeki – Oto, Elif Duran:
<b>“Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Romanlarında Mahalle Hayatı”</b>. Kitapevi, İstanbul,
2014.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="MsoNormal" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: black; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: normal; orphans: auto; text-align: justify; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 1; word-spacing: 0px;">
<div style="margin: 0px;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>[3] </b>Endüstri devrimini gerçekleştirememiş, sıkıntılarını yaşamamış Osmanlı ülkesinde yeni sanat akımları ve özellikle makineleşmeye tepki olarak doğan bu sanat akımına talep, parasal ve toplumsal koşulların oluşumu çok ilginç ve tuhaf. Aslında her zamanki gibi talep saraydan geliyor. Konuya ilişkin tartışma ve saptamalar için Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi içinde Afife Batur’un “<i><b>İstanbul Art Nouveau’su</b></i> isimli makalesine bakılabilir (cilt 4, 1086-1088). Konu ile ilgili daha yeni tarihli, daha anlaşılabilir başka bir kaynak ise Haziran-Temmuz 2005 yılında düzenlenen ve İstanbul Art Nouveau’sunu merkez alan “Yeni <i>Sanat (1890-1930) <b>Avrupa’dan İstanbul’a Art Nouveau Sergisi”</b></i><b> </b>için Mimarlar Odasınca basılan Katalog. Akımın Türkiye ve Dünyadaki örnekleri ile tanım açısından zengin bir kaynak.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="font-size: medium; margin: 0px;">
</div>
</div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>[4] </b>II. Abdülhamit tarafından, Tarikatın Şeyhi Muhammed Zafir
Efendi için kurulan tekkenin Kitaplık, çeşme ve türbeden oluşan bölümü.
Kütüphane, Türbe ve Cami onarılmış (1974’deki onarım sırasında türbenin kubbesi
nazikane bir tabirle “disfigüre” edilmiş. Gerçekten de, yapının perspektiflerde
görünen haline hiç benzemiyor ve yine nazikane tanımlamak gerekirse, bir parça
tuhaf) Yıldız caddesine genişçe cepheli
diğer müştemilat bugün harap halde.
Caminin mimarı bilinmiyor, 2010 yılında restore edilmiş. Yapı grubunun oldukça geniş bahçesinin bir
bölümü park, bir bölümü ise Conrad
oteli.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: blue; font-family: "verdana" , sans-serif;"><a href="https://www.blogger.com/azeliyye%20tarikat%C4%B1%20hakk%C4%B1nda:%C2%A0%20http://www.sazeliyye.org/?SyfNmb=1&pt=Anasayfa" target="_blank">Şazeliyye tarikatı hakkında:</a></span><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>[5]</b> Diğer zat burada daha fazla vakit geçirmiş ve – görece- az görkemli yapılarına rağmen bence uzun vadede etkileri ve katkısı daha fazla olan Giulio Mongeri. İki Mimarı da Doğu Dünyasındaki motiflerin yapı üretimlerinin niteliğine ve üsluplarına katkıları açısında inceleyen ilginç bir makale: </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Alfieri, Bianca Maria "D'Aronco and Mongeri: <b>Two Italian Architects in Turkey" </b>Journal of the Islamic Environmental Design Research Centre, 142-153. Rome: Carucci Editore, 1990</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>[6]</b> Evet Botter apartmanı; hatta Mimarı ve tarihi belirsiz Sirkeci’deki güzelim
Vlora Han da floral stilde, ama bu yapılar İtalyan ve Fransız floralindeki gibi
tüm cepheyi saran, yayılan bir bezeme anlayışının uzağındalar. Öyle üstünkörü
kopyalar değil yani. </span></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-62858430899620500692015-02-25T21:08:00.000+02:002015-03-02T11:00:52.267+02:00Kadıköy V / Rüknettin Güney <table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-kPm0gf2ZV08/VOjtubtzPVI/AAAAAAAAEbY/tlXBki5I4uM/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi_1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-kPm0gf2ZV08/VOjtubtzPVI/AAAAAAAAEbY/tlXBki5I4uM/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi_1.JPG" height="150" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kadıköy Halkevi | Mimarın Plaketi </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Genelde yazı yazmaya bu kadar ara
vermiyorum. Kafamda yazacak şeyler, beyan edecek fikirler filan, hep<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>oluyor. Zaten edecek bir ki çift lafımız
olduğu için soyunmuyor muyuz bu işlere? Ama bu defa ne olduysa oldu <span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-style: italic;">“</span><span style="background: white; color: #292f33; font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; letter-spacing: 0.2pt; mso-bidi-font-family: Arial;"><i>Neymiş, 3 dil biliyormuş bu
monşer aday, biz tercüman aramıyoruz, ülkeyi yönetecek adam arıyoruz” </i>denildiğini duyunca</span></span><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><i> </i>aslında</span><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"> kimsenin benim akıllarıma
fikirlerime ihtiyacı olmadığı, hemen herkesin cehaleti ve “akıllı telefon”u ile
mutlu olduğu gerçeğini fark ettim.</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">Ulan;
üç dil biliyor olmak, ülkenin dışında ciddiye alınmak, saygı görmek </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">önemsenmiyordu bu ülkede, Titan II roketinde oksidizer
için azot tetroksit, yakıt olarak da Aerozine50 kullanılmış olduğunu anlatmak
isteyen birinin söyledikleri kimin umurunda olacak-tı ?</span></div>
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-hYxgybYSGIY/VOcj3XL6TAI/AAAAAAAAEZM/yt2u0t29guk/s1600/Kad%C4%B1k%C3%B6y%2BHalkevi%2BMaket.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-hYxgybYSGIY/VOcj3XL6TAI/AAAAAAAAEZM/yt2u0t29guk/s1600/Kad%C4%B1k%C3%B6y%2BHalkevi%2BMaket.jpg" height="354" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Kadıköy Halkevi | Proje Maketi | Arkitekt 1938</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Sonra… Sonra, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>üç dil bilmesem de mesela Kadıköy ile ilgili
anlatacaklarımın bitmediğini, edecek epey lafımın olduğunu hatırladım. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mesela en son, hayatını <em>Rubiaceae<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></em>familyasından bir bitkinin kavrulmuş
tohumlarının satarak idame ettiren <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adamcağız
ve onun -muhtemelen- yapacak daha iyi işleri olmadığı için babalarının yanında
işe girmiş erkek çocuklarından bahsediyordum.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Bu kadar anlatınca da, yapıldığı tarihte büyük ihtimalle epey sıradan, mütevazi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olan ve çevresi genişçe bir bok yığınına <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dönüştükçe <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu işlere meraklı olanlar gözünde değer
kazanan o yapıdan yukarı, şu meşhur boğa heykelinin oralara <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çıkmak lazımdı. Ancak; maalesef anlatacaklarım bırak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yedi düvele nam salmış Osmanlı “medeniyyeti”
ile ilgili olmayı, Selçuklu bilmemnesi<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>ile ilgili bile değil. Yani,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>karar sizin. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Sol boynuz yönü halen araç trafiğine
açık ve bu pis keşmekeş hayvanın kıçına doğu kıvrılıp, tepenin öbür tarafına
devam ediyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sağ taraf ise içten
yanmalı motorlara memnu, ve fakat homo sapiens’e açık. Tahmin edileceği gibi bu
da başka bir pis keşmekeş. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ancaaak,
sıkıntıya yeterince göğüs gerilirse ilginç bir şeyler görme olasılığı da var
elbette .<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hem,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>[çokafedersiniz Latince] boşuna mı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“</i></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Magna<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Labores , Magna Premia”<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></b></i>denilmiş?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Süreyya sinemasından yukarı, yakın
geçmişin o acayip ve pejmürde “Makdonalds Parkı”na<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>doğru çıkarken, öndeki bahçeye benzeyen
bakımsız boşluğun ardına dikkatle bakılırsa uzun yıllar önce eli yüzü çok
düzgün olduğu her halinden belli bir kütle göze çarpar. Şimdilerde pudra renkli
cephesi ve ucuz ruj pembesi söveleri ile çaresiz bir orospuya benzeyen bu güzel
yapı bir zamanların görkemli <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Kadıköy
Halkevi</b>’dir.</span> </span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-mE-NLJm7y9Q/VOjtu1WLJQI/AAAAAAAAEbk/O5aXJl5hXCs/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi_2.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-mE-NLJm7y9Q/VOjtu1WLJQI/AAAAAAAAEbk/O5aXJl5hXCs/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi_2.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kadıköy Halkevi | 2012</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">İstanbul Halkevi’nin 1935’de
lağvedilmesiyle Eminönü, Şehremini, Beşiktaş, Beyoğlu, Üsküdar ve Şişli ile
birlikte kurulur <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1].</b> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Önceleri Bahariye, Gül sokakta kiralanan konakta
faaliyettedir (Malkoç:99). Anlaşılan Kadıköy ahalisinin Halkevlerine hücum edip
, tıklımbasa doldurmaklığından mütevellit kısa süre içinde <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yeni bir yapıya ihtiyaç duyulmuştur ki,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>projeleri Ocak 1938’de teslim edilmek üzere
bir proje yarışması düzenlenir. Aralarında Arif Hikmet (Holtay), Bruno Taut ve
Halkevi Başkanı Celal Esat Arseven gibi ağır beyefendilerin bulunduğu jüri
incelikli düşünülmüş ve ödül alan diğer
iki projenin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“mimari cihetinden ve diğer evsaftan aldıkları not mecmuunun birinci
gelen projeden aşağı derecede bulunması</i>”<b>[2]</b> nedeniyle gerçekten göz alıcı,
zarif <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>projeyi seçer. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hah, işte onu tasarlayan zat, 1970’de bu dünyadan göçen (çok merak eden
için, 3 Ekim 1970 cumartesi) muhterem Bay <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Rüknettin
Güney</b>.</span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten
sonra Fransa’ya giden ve mimarlık eğitimini Ecole National de Beaux Arts’da
tamamlayan Güney okulu bitirdikten sonra iki yıl kadar <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fransa’da Auguste Perret’in yanında çalışıp, otuzların
başında Türkiye’ye dönmüş olmalı. O dönem mesleki eğitimin yurtdışında “ikmal
etmiş” her gelecek vaat eden mimar gibi bir süre Maarif Vekaleti Yapı İşleri
Bürosu’nda bulunur. Ne kadar sürdüğü bilinemeyen (ne tuhaf değil mi, bir sürü
yapısı olan, yaşamının en az on iki yılını Belediye İmar Müdürlüğü’nde geçirmiş
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önemli bir mimarın hayat hikayesinde
bile bir sürü bilinmez var) süre sonunda<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>İstanbul Belediyesinde işe başlar.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>İkinci Dünya Savaşı sırasında ikinci kez yapılan askerlikle kesintiye uğrayan,
görev 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelip, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>vali ve belediye başkanı olan Lütfi Kırdar’ın
görevden ayrılışı ile 1951’de sona erer. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şevki Vanlı’ya göre çok duyarlı ve yetenekli
olduğu kesin R. Güney’in şansı, kamu mimarisinde tutucu rüzgarlar eserken<i style="mso-bidi-font-style: normal;">, çağdaş<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>görüşlü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kırdar’ın İstanbul’unda
olmak. Talihsizliği ise 1950 ve 1960 yıllarında politikacıların değişmesidir </i><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><b>[3] </b></span>(Vanlı:189).
“Çağdaş görüşlü Kırdar’ın İstanbul’u” tamlamasına pek inanmıyor olsam da,
sebep-sonuç kronolojisi açısından doğru bir saptama. Hayat hikayesini <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4] </b>burada kesip, Kadıköy Halkevi ile
devam edeyim:</span> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-7QWvKD6Z09I/VOjtwD57VjI/AAAAAAAAEbs/cJhKrPbwvq4/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi_4.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-7QWvKD6Z09I/VOjtwD57VjI/AAAAAAAAEbs/cJhKrPbwvq4/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi_4.JPG" height="320" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kadıköy Halkevi | 2012 </td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Projenin belirlenmesinden sonra 1939
baharında yapı inşaatı ile ilgili Vali Lütfi Kırdar başkanlığında bir toplantı
yapılır. İnşaat işleri ile daha sonra yakında ilgilenen, hatta 10 Temmuz
1939’daki törende temele ilk harcı koyan Kırdar’ın R. Güney ile tanışıklığı bu
dönemde artmış olmalı. Lütfi Kırdar bizim mimarın meslek yaşamında çok önemli
bir yer tutuyor. Buraya daha sonra tekrar geleceğim. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Yarışma maketinde insanın gözünü alan
kütle çeşitliliğinin sunduğu zengin görüntü halen bir ölçüye kadar seziliyor. Düz
çatıları, arkadaki kütüphane ve sahne arkasını oluşturan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yarı silindirik<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kütle ve diğer basit formlar (benzer geometrik
atraksiyonu Holzmeister’in Genel Kurmay Başkanlığında, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şevki Balmumcu’nun talihsizce iğdiş edilmiş
Ankara’daki Sergievi Binasında da, üzerindeki tüm soytarılığa rağmen halen
sezmek olası. Ayrıca o dönem yapılan apartmanlarda da sevilen bir motif bu, ana
kütleye eklenen silindirik şeyler),<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>pencere form ve ritmine bakılınca kolayca akla gelen <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Türkiye’de otuzların önemli modern mimarlık
örneklerindendir”</i> yorumu biraz kısa kalıyor gibi. Hani kübist, mübist
modern mimarlık ama, bir Enst Egli’nin İsmet Paşa Kız Enstitüsü gibi ders
kitabı modern mimarlığı değil. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[5]</b>
Ne edilse, nasıl tanımlansa diye kıvranırken; imdada dünya durdukça durası Uğur
Tanyeli yetişip,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o çok akla yatan ve Güney’in
30’lar 40’lar boyu devam eden mimari retoriğini Fransa’daki eğitimiyle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ilişkilendiren <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“En başarılı işleri olan Florya Tesisleri, Taksim Belediye Gazinosu ve
Kadıköy Halkevi de yine gerçek anlamıyla Modern olmaktan çok, bezemeden
arındırılmış klasisist eğilimli yapılardır” </i>saptamasını yapıştırıyor <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[6]</b> (Tanyeli:86). </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Bina 2012 yılına kadar yarısı Mili
Eğitim Bakanlığı Kadıköy Halk Eğitim Merkezi diğer yarısı da Kadıköy <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Adliyesi olarak kullanılıyordu. Ben gidip
baktığımda adliye henüz taburcu olmuş, “Halk” eğitimi ise artık kimsenin skinde
değildi. Mimarın adı yazılı mezarlık mermeri plaket de öyle.</span> </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/--kRfOrTr6c4/VOjrCP0HsOI/AAAAAAAAEac/S9Y1ePt-WM4/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi0001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/--kRfOrTr6c4/VOjrCP0HsOI/AAAAAAAAEac/S9Y1ePt-WM4/s1600/kad%C4%B1k%C3%B6y%2Bhalkevi0001.jpg" height="452" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small;">Kadıköy Halkevi | 1940'lar |Orijinal Fotoğraftan Tarama</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Oysa, 23 Aralık 1943’de Abidin Daver
“Hemşerilik Adabı” , 17 Şubat 1944’de Ercüment Ekrem Talu “Tanzimat’tan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sonra Osmanlı Sosyetesi”, 18 Ocak 1945’de
Ramiz Gökçe “Karikatürcü Gözüyle Dünya” , 30 Nisan 1945’de Ord. Prof. Dr. Fritz
Neumark “Harpten Sonra Milletlerarası Ekonomik Münasebetler” , 14 Ocak 1946’da ise
A. Davenport “Shakespare” konulu konferanslar vermiş, 26 Ocak 1944 tarihindeki
oda müziği konserinde A. Emine Arel, Cemal Reşit Rey, Muhittin Sadak ve Dr.
Bülent Tarcan çalmıştı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hemen
arkasından, 3 Şubat 1944’de Amerikan Deniz Piyadesi Pasifikteki <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Kwajalein" target="_blank"> Kwajalein</a> Atolünü ele geçirmek için Japonlarla <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>itişip
kakışırken Viyolonist Şef Josef Zirkin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halkevinde konser veriyordu <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[7]</b>. Dil ve Edebiyat Şubesinden ayrılan
Tarih kolu, Müze ile birleştirilmiş, 1943 yılı başlarından itibaren Tarih ve
Müze şubesi adı altında faaliyet göstermişti. Şubenin başkanlığına 1948’de
getirilen Reşat Ekrem Koçu burada tarih dersleri vermişti. Halkevinin 1945’in
ilk altı ayında </span><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"> </span><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: large;">21.341</span><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"> okuyucu tarafından ziyaret edilen Kütüphanesinin de 4.163 kitabı vardı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Bir Pazar sabahı, ortalıkta dolaşıp kapının
önündeki, binayı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“koruyan” polis’e,
neden gidip saatlerce “serpme kahvaltı” etmek yerine oranın fotoğraflarını
çektiğimi anlatmam gerekti. Sonra ne oldu bilmiyorum. Ama en azından, mimarın
çok önemseyip açıklama notuna yazdığı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“avluda
şenlik günleri bir kısım halk da </i>(“halk” kelimesini ince “a” ile okuyun
bence)<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> toplanarak fuaye balkonunda
söylenecek nutukları dinleyebilir, Parti Başkanı odasındaki balkondan da
sokakdan geçen halk kitlesine hitap edebilir”</i> dediği balkon,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>biçare görüntüsüne rağmen öndeki avlu halen
duruyordu. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Fakat düz çatılar gayet iyi
bildiğimiz ve sevimsiz Marsilya kiremidi ile kaplıydı. Bizim Halkevi çatı lanetinden inşaatın bittiği günden beri
kurtulamamış anlaşılan. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Malkoç Hıfzı Veldet
Velidedeoğlu’ndan aktararak “Kadıköy Halkevinin akan çatısının onarılması için
Halkevi Başkanlığı emrine 1500 lira tahsis”<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>edildiğinden söz ediyor (Malkoç: 107). Velidedeoğlu 1943 ortalarında CHP
il yönetim kuruluna girdiğine göre, çatı akıntısı yapı tamamlandıktan çok kısa
süre sonra başlamış olmalı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: large;">Caddeden görülen kütlenin arkasında,
ona dik olarak konumlu ve eğimli araziye ustaca oturtulmuş,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çok <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaçlı
salon ve spor salonu ( 6 Nisan 1946’daki Beykoz ile Kente gelen<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Missouri <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zırhlısı arasındaki basketbol karşılaşması bu
salonda yapılıyor) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>barındıran <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>büyük bir kanat var. Çok amaçlı salon lafını
ciddiye alın;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tiyatro, konferans, sinema
gösterileri düzenlenebilecek, tüm yardımcı üniteleri tamam, galerili, fuayeli
filan sekiz yüz kişilik kocaman bir yer burası. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ve tüm kompleks sokaklardan bakıldığında, etrafındaki
sevimsizliğe rağmen halen farklı ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>etkileyici. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">1953’de “Kadıköy Halk Eğitim
Merkezi” adı altında yeniden açılışın ardından<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>artık iyice kullanılamaz hale geldiği 1980'e kadar ite kaka kullanılmış.
Yapı 1992’de onarılıp,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kütüphanenin
önemli bir kısmı da dijital ortama aktarılmış. Peki Cehape’ye ne mi oluyor? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halkevi Ekim 1951’de hazineye devredilip parti
buradan taburcu edilince, onlar da ilçe merkezi de Muvakkithane caddesindeki Şekerci
Hacı Bekir’in üzerine taşıyorlar!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Madem en başarılı işler listesinde –
doğal olarak- <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Taksim Belediye Gazinosu</b> da var. Onunla da ilgili <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir iki laf etmeden olmaz: Temmuz 1939’da
başlanan ve çok kısa sürede bitirilip, aynı yılın 29 Ekiminde açılan gazino
Halkevi ile birlikte Güney’in en başarılı yapısı (Florya Tesisleri de işin
içine katılıyor olsa da, bu yazıyı yazdığım tarih itibarıyla fazla bir bilgim
yok). Daha önce kullanılan “klasik” deyimi yapıları arasında en çok buna uyuyor
ve gerçek anlamda modern denebilecek ne varsa burada taşlaşmış işte.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Olağanüstü zarif kolonların arasından
geçilerek çıkılan iki kanatlı merdiven ve ana salonun yalın görkemi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>anlatılır gibi değil. Girişte azıcık
oyalandıktan sonra salona geçip, kalın beyaz keten örtülü bir masada bir bardak
soğuk bira içmek için neler vermezdim. Şu fotoğraftaki genç
adama gıpta etmemek mümkün değil. </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/--w8tTj6sJjA/VOjtTEZlcvI/AAAAAAAAEa8/5XKT8UkpsKc/s1600/Taksim%2BBelediye%2BGazinosu_1957.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/--w8tTj6sJjA/VOjtTEZlcvI/AAAAAAAAEa8/5XKT8UkpsKc/s1600/Taksim%2BBelediye%2BGazinosu_1957.jpg" height="455" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small;">Taksim Belediye Gazinosu | 1939 | Orijinal Fotoğraftan Tarama</span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Kütle plastiğindeki tek geometrik
marifet girişin yanındaki dairesel salon. Basit (gibi görünen) bu usta işi ek,
cephe bölümlemesi ve oranları ile birleşince belediyenin genç bir mimara
yaptırdığı “inşaat” dönemin en dikkate değer yapılarından biri haline geliyor.
Lafı uzatmaya gerek yok, Başka bir uzay zaman boyutunda, bulunduğu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ülkenin değerli mimari miraslarından
sayılacak gazino yer yüzünde geçirdiği 26 yılın sonunda, 1965’de Sheraton Oteli
yapılmak üzere yıkılmış işte. Ama en azından projesi ve belediye dönemindeki
yapılarına ait bazıları (Florya Tesisleri de dahil) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk
Kitaplığı Harita Arşivi’inde saklanıyor. Siz de, “ulan oraya AVM yapmak niye
akıllarına gelmemiş, hem de<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kışla olsa
şöyle ” dediniz<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>değil mi? Sıkın
dişinizi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>az kaldı. O civardan
bahsetmişken; Hemen karşıdaki <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Divan
Oteli</b> ’de Beyefendi tarafından yapılmış. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Gazino’yu tanıtan Arkitekt
nüshasında (1943, 7-8) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Güney’in adı altında
“İstanbul Belediyesi İmar Müdür Vekili” yazıyor. Mimarlık yaşamının önemli
bir bölümünde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Lütfi Kırdar’ın desteği ve
koruması altında neredeyse “Kentin Başmimarı” (Tanyeli: 2007) olarak 1949’a dek
İstanbul Belediyesi eliyle yürütülen hemen her mimari girişimde onun katkısı ve etkisi kesin. Sonraki onyılın Menderes imarlarının yolunu açan Kırdar döneminde, yapıların
önemli bir bölümünü de doğrudan kendisi tasarlamış. Bu durum bahsedilen döneme
ait ve bir kısmı halen ayakta <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>duran işlerinin
çokluğunu da açıklıyor. Belediyedeki üretimin yoğunluğu 40’ların sonunda mevcut
ithal (ama iyi ürünler verilmiş) modern mimarlık tarzına tepki olarak güçlenen
ve temelini geleneksel Türk evi cephe ve mekan düşüncesinden alan “2. Milli
Mimarlık” akımı ile çakışınca; bana sorarsanız <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ilk döneminden daha az parlak ürünler
vermesine neden oluyor.</span> </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-ZyLlO2tbJHU/VOjtONXE_zI/AAAAAAAAEa0/AI42EL2hw4g/s1600/beyo%C4%9Flu%2Bevlendirme%2Bdairesi_01.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-ZyLlO2tbJHU/VOjtONXE_zI/AAAAAAAAEa0/AI42EL2hw4g/s1600/beyo%C4%9Flu%2Bevlendirme%2Bdairesi_01.JPG" height="480" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Beyoğlu Evlendirme Dairesi - Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi | 40'lar | 2014</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-hBpCkjkuTqo/VOjoPANdOoI/AAAAAAAAEaI/lRKr5Uvr07g/s1600/Bursa%2BYap%C4%B1%2BKredi%2BBankas%C4%B1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-hBpCkjkuTqo/VOjoPANdOoI/AAAAAAAAEaI/lRKr5Uvr07g/s1600/Bursa%2BYap%C4%B1%2BKredi%2BBankas%C4%B1.JPG" height="480" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bursa Yapı Ve Kredi Şubesi Emin Onat | 40'lar | 2012</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Bu dönemden, kırkların sonunda
yaptığı, bugün Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi olarak kullanılan <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Beyoğlu Evlendirme Dairesi </b>halen ayakta
ve kullanılıyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Eli yüzü düzgün olmakla
birlikte, Emin Onat’ın Yapı Kredi Bankası Bursa şubesi ile karşılaştırılınca...
İnsan Halkevi’ni ve Gazino’yu özlüyor işin açığı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şimdi –doğal olarak – yıkılmış Hyatt Regency
arazisindeki 1945 tarihli <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü</b> de aynı
kategoriden. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ama daha ilginç başka bir
işi var: <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Galatasaray Lisesi Kapısı.</b> Sağır
yan duvarın üzerindeki klasik çıkma ile birkaç yüzyıl geriye ışınlanmış olsa da
itiraf edeyim ki, seviyorum onu ben. Yine Kırkların başından Taşlık’taki <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">İnönü Evi</b> ‘de uzun yıllar boyu cephesini
bir hastalık gibi kaplayan sarmaşıklardan kurtulabilse, şık ve ferah, sevilebilecek bir yapı belki de.</span> </span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-xFjE7Nsqlhk/VOcmN4rbPhI/AAAAAAAAEZg/mkTs8tZYc7k/s1600/ted01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-xFjE7Nsqlhk/VOcmN4rbPhI/AAAAAAAAEZg/mkTs8tZYc7k/s1600/ted01.jpg" height="395" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü | 1945 | Mimarlığın Aktörleri </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Bindokuzyüzelli başlarında İmar
Müdürlüğünden ayrılıp serbest çalışmaya başlayan Mimarımız o dönem için büyük
ve lüks apartmanlar, hanlar (Galatasaray’daki <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Santral Han</b>) tasarlıyor. Bunlardan mimarının kim olduğunu bilmeden
pek sevdiğim, Şişli’deki <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Çukurova Apartmanı</b>’ydı.
Yıkıldı tabii. Bu <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yıllardan diğer bir
yapı da yukarıda söz ettiğim 1956 tarihli Divan Oteli. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sakin ve verimli, ama kayda değer projeler
yapmadan 50’ler böyle geçiyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Eline
geçen büyük bir iş fırsatı olan <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Hiltonvari”</i>
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kalamış Oteli projesi 1960’da iktidar
devrilip rafa kalkınca, bu iş için yapmış olduğu yatırımların altından
kalkamayarak iflas eder. 1960’dan sonra yine kısa bir süre Belediye İmar
Müdürlüğü’ne getirilir. İkinci kez belediyeden ayrılış ve yine özel mimarlık
pratiği. Bazı büyük <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ölçekli işler yapmış
olsa da (Şişli’deki <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Kent Sineması ve
Apartmanı</b>) bunlar kayda değer ürünler değil. Son işi Fatin Uran ile Taksim <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">İntercontinental Oteli</b> (Şimdinin The
Marmara’sı) tasarımı. Tasarım aşamasının bitimini göremeden ölür. </span></div>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">
</span>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-9b2Af5R_fMU/VOjtaGQbBbI/AAAAAAAAEbE/VggO28Duuew/s1600/galatasaray%2Blisesi.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-9b2Af5R_fMU/VOjtaGQbBbI/AAAAAAAAEbE/VggO28Duuew/s1600/galatasaray%2Blisesi.JPG" height="480" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Galatasaray Lisesi Girişi | 40'lar | 2014</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Adamcağızın bir kısmı külliyen
yıkılıp gitmiş, bir kısmı da heder olmuş epey yapısı olduğunu yazıyı buraya
kadar okuyabilmişseniz anlamışsınızdır. Bunlardan biri de Valikonağı caddesi üzerinde
Askeri Müze’nin karşısında büyük güzel bir apartmanın altından geçilerek
girilen <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Konak Sineması</b> idi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çocukluğumun geçtiği yetmişlerde değil kentin
geri kalanının; Elmadağ, Nişantaşı, Şişli civarına konuşlu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kentli elit ve şürekasının bile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>boş vakit geçirmek, sosyalleşmek,
görmek/görünmek için kullanacağı mekanlar yoktu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Harbiye’de Dame De Sion sırasındaki As’dan
başlayarak, yukarı Osmanbey’e doğru, yetmişlerin ortalarında açılmış<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(75 veya 76 olmalı) Gazi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>girişinin önünde tahta tezgahlarda satılan
bin bir türlü kaçak çiklet, tıraş losyonu, tütün ve bok püsür ile içerinin muhtevası
hakkında bilgi veren meşhur pasajlı Site sineması. Alt ve üst kattaki
dükkanlarda benim yaşımda bir çocuğun rüyasına bile giremeyecek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pahalılık ve güzellikte<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>plastik maketler, beyaz topuksuz spor
çorapları, fanilalar, aspirin, ani kahve,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>blucin vs.,büyük ihtimalle PX’den alınmış ıvır zıvır satılırdı. Ve biraz
yukarıda<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>karşı sırada Yine R. Güney
tarafından yapılmış pasajı, üstündeki kocaman apartman grubu ile Kent. Halaskargazi
caddesi üzerindeki işlek pasajlı bu kocaman üç sinemanın müşterisi daha bir
karışık ve “halk” olurdu ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>biz temiz
aile çocuğu bebelerin yalnız başlarına ilk ve ortaokul arkadaşları ile gönül
rahatlığı ile gönderilebildiği tek yer Konak Sineması’ydı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Cumartesi öğlen matinelerinde bin kişilik
salon tümüyle dolar, bir parça geç kalınırsa bilet filan bulunmazdı.</span> </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-u0pdm3YW1_k/VO3LAOwm-MI/AAAAAAAAEcU/p3wFDlBEV-8/s1600/konak%2Bsinemas%C4%B1%2Bfuaye-vert.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-u0pdm3YW1_k/VO3LAOwm-MI/AAAAAAAAEcU/p3wFDlBEV-8/s1600/konak%2Bsinemas%C4%B1%2Bfuaye-vert.jpg" height="640" width="570" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Konak Sineması Üst Fuaye | 1960-61 | Arkitekt </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Salonla ilgili fazla bir şey
hatırlamıyorum (zaten hep yarı karanlık olurdu ve film arasında da aklım fikrim
büfenin önündeki mahşeri kalabalığı yarıp, frigo veya kokolara ulaşmak-tı.
Unutmayalım, dokuz, on yaşlarında bir oğlandan bahsediyoruz)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ama, cadde seviyesinden epey aşağıya genişçe
bir merdivenle inilen iki katlı çok güzel ve görkemli fuaye tümüyle aklımda.Ana
girişten önce balkon fuayesine ulaşılır, buradan merdiven<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>boşluğun büyük bir bölümünü çevreleyen çok
güzel pirinç aksamlı korkuluğu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>muhteşem bir merdiven sizi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aşağı indirirdi. Tavandaki indirekt aydınlatma
duvarlardaki güzel barölyefleri aydınlatır; yetmişlerin o ekonomik, sosyal ve
kültürel komasındaki insana “ulan nerdeyim ben” dedirtirdi. O güzelim duvarın Şadi
Çalık tarafından yapılmış olduğunu yıllar sonra öğrendiğimde içim daha da
burkuldu. Yetmişlerin ikinci yarısından sonra Konak ve diğerlerinin yıldızı
söndü, kocaman salonları dolduramaz olup teker teker kapandılar. Bizim sinema
da seksenlerin başlarında banker vebasının kurbanı oldu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Banker Kastelli<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kim bilir hangi kof hevesle orayı satın aldı.
İstanbul’a gelişlerimde yolum düştükçe, girişin iki yanında boktan iyon
kolonları üzerine oturtulmuş alçı üçgen alınlığın üzerine pirinç harflerle
iliştirilmiş<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Kastelli Çarşısı ve
Lüzumsuzluğu” yazısını,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sürekli kapalı
kapıyı görüp efkarlanırdım. Birkaç merdivenle inilen kapının önündeki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sahanlık<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>zamanla çep çöp doldu. Pirinç harflerin bir kısmı düştü, alçılar
kabarıp, sarardı filan, sonra ne oldu bilmiyorum. Şadi Çalık’lara, fuayenin
güzel ahşap tezgahına, etraftaki şık, sinema için özel olarak tasarlanıp
yaptırılmış koltuklara ne olduğunu da bilmiyorum. Şimdilerde (Şubat 2014) çok
şükür yine onun yaptığı, önündeki <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>apartman da dahil, komple yıkılıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Kof heveslere kurban giden tek iş bu
değil tabii. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Zincirlikuyu Mezarlığının</b>;
kentin bu en<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önemli ve göz önündeki
mezarlığın kırk yıldır kimseye bir zararı olmadan güzel, vakur oranlarıyla
duran beyaz mermer girişini<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hatırlıyor
musunuz? Kimseye zararı yok dedim ama, dönemin belediye başkanı Ali Müfit
Gürtuna’nın <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[8]</b> tavuğuna “kış” demiş
olmalı ki, belediye başkanlığı döneminde durup dururken yıkılıp yerine Club
Alibey Mimari Üslubunda bir nesne kondu. Sonraki yıllarda sıkça göreceğimiz bir
hezeyanın; nefret edilen, önceki politik dönemin ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bıraktıklarının niteliği, kalibresi ne olursa
olsun tehditkar politik simgeler olarak okuyup, bir klişeler revivalizmi ile
ikame <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>refleksinin ilk kurbanlarından
olmak şerefi de ne yazık ki bizim güzel kapı girişine nasip oldu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Hızlı ve parlak başlayıp, bir parça
hazin biten bir öykü değil mi? Nur içinde yat Rüknettin Güney. Aslında Kadıköy’ü anlatacaktım. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">BvP, Aralık 2014 - Şubat 2015</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">Fotoğraflar<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bvp. Benim olmayanların kaynaklarını fotoğraf altlarında
belirttim. Merak edilirse, Dipnotlarda bir parça bibliyografya da var. </span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">………………………<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[1]</b> Halkevi... İtalyan dopolavoro’larından
devşirme, (Cumhuriyetin yönetici kadroları Şubat 1932’de kurulup, Ağustos
1952’de kapanan bu kurumlar için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sovyet,
Alman ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İtalyan örneklerinden epey
yararlanırlar. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halkevleri tüzüğünde de bu
ülkelerle ilgili incelenen - Sovyetler dışında. Herhalde komünizmle özdeşleştirilme
paranoyasından dolayı- pek çok örnekten söz edilir.) bir parça faşizm kokan bu
laf/kavram<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>artık <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Yeni Türkiye”nin kalemşörleri tarafından enine
boyuna taşak geçilen gülünçlü bir kavrama dönüşmüş durumda. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kemalistlerin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ülkeye getirdikleri yeni rejimle uyumlu bir
toplum yaratma zorunluluğu ile karşı karşıya kalışlarının, Kemalist doktrinin
pratiğe dökülmesi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çözümlerinden biri olarak
ortaya çıkan (Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu da diğerleri) ve yıllarca
inatla sürdürülen bu heves <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>günümüzün
toplumsal ikliminde pek revaçta olmasa da <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sanırım daha dikkatli incelenmeyi hak eden
ilginç bir konu. Bazı akıl sahipleri de incelemişler gerçekten. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Halkevleri deneyimine mesafeli,
kapsamlı ve ipe sapa gelir bir bakış; Şimşek, Sefa. “Bir İdeolojik Seferberlik
Deneyimi”, Halkevleri 1932-1951. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2002, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kuruma bakış yönü adından kolayca
anlaşılabilen başka bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çalışma; Malkoç,
Eminalp. “Devrimin Kültür Fidanlığı”, Halkevleri ve Kadıköy Halkevi. Derlem
Yayınları, 2009. İlk bakışta hikayeyi değerlendiriş sıkleti itibarıyla (tabii benim küçücük
aklımla) ilki kadar yüksek kalibreli görünmese de , Belki de özel olarak
Kadıköy Halkevini inceleyen tek kitap. Yapının fiziksel özellikleri de bu
türden bir çalışmadan beklenmeyecek detayda. Halkevlerinin tasfiye süreci de
yine detaylı ve objektif anlatılmış. 1939 Şubatından itibaren verilen
konferanslar ve diğer kültürel çalışmalarla ilgili detaylı liste de caba. Metindeki
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>malumatfuruşluklar için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>buradan yararlandım. Bulunur, denk gelirse almakta yarar var .<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[2]</b> İncelikle düşünülmüş ve zarif lafı
klişe değil.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Diğer proje maketlerine<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dikkatle bakıldığında (A. Sabri ? ve Emin
Onat<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>2.,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Leman Tomsu 3. ödüle<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>layık
görülür) ne <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demek istediğimi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kolayca anlayabilirsiniz. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;">İlgili Arkitekt Sayısı için : </span><span style="color: blue; font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"><a href="http://dergi.mo.org.tr/dergiler/2/54/468.pdf">http://dergi.mo.org.tr/dergiler/2/54/468.pdf</a></span><o:p></o:p><br />
<br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[3]</b><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: large;"> Vanlı, Şevki. <i>Mimariden Konuşmak, Bilinmek İstenmeyen 20.Yüzyıl Türk Mimarlığı, Eleştirel Bakış. Cilt I "Başlarken ve 1920'lerden 1980'lere Türk Mimarisi. </i>Vanlı Mimarlık Vakfı Yayınları. 2006.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[4]</b> Sonraki yayınlara da kaynak
oluşturan genişçe hayat hikayesi ölümünden sonra Arkitekt’in 1970-4 sayısında
İhsan Bingüler tarafında yazılmış. Ben de buradan yararlandım. Özellikle son
yıllarındaki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“piyasa işi” denebilecek
yapılarının bile özenli, fark edilir olduğu, uzunca ve üretken bir meslek
yaşamına dair çeşitli ipuçları da veren bu yazıyı ancak konuya ciddi şekilde
kafa yoran mimarlık tarihçileri tam manasıyla tefsir edebilir sanırım. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Ona Layunti<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>(hatasız,yanılmaz) demek mürailik (ikiyüzlülük; bvp) ve cahillik olur,
fakat hataları asla kasti değildir. Zamanla hatasını görmüş ve itiraf edecek
kadar mertlik göstermiştir”. </i>İnsan merak ediyor değil mi? Hangi yapısında
ne tür yanlışlar, kime nasıl itiraf etmiş… Filan. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[5]</b> Dönem Yapılarının mimari
özelliklerine<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dair kapsamlı
açıklama<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve yapı kataloğu için: <span class="citation">Aslanoğlu, İnci. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><i>Erken
Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938</i>. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları.2001.</span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[6]</b> Tanyeli, Uğur. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Mimarlığın Aktörleri “Türkiye 1900-2000”.</i> Garanti Galeri. Haziran
2007.<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>[7]</b>
Malkoç 1939 – Mart 1950 aralığında<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>dönemin gazetelerini ve Halkevi konser davetiyelerini tarayarak 68 adet
konser saptamış. Konser davetiyelerine basit bir göz gezdiriş bile<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>program zenginliği hakkında bir fikir
veriyor. Mesela, Şef Eşref Antikacı yönetiminde verilen Yaylı Sazlar
(çalgılar)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>9 Ocak 1944 tarihli konserde
Hery Purcell, Willam Boyce ve Edward Elgar’dan (Çello Konçertosu adamın aklını
alır, aman haaa) <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>parçalar çalınmış.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yine aynı yöntemle taranıp çıkarılmış
konferanslar listesi de ürkütücü bir çeşitlilik gösteriyor. Bu listeler
Malkoç’un<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Devrimin Kültür Fidanlığı”
kitabından. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">[8]</b> Karaman, Ermenek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>doğumlu, 1998 – 2004 yılları arasında
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bulunan zat.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kendisi ile ilgili fazla
bir şey anımsamıyorum ama aklımda kalan iki şey var: Biri bu; Zincirlikuyu
Mezarlığı girişine yaptığı “uygulama”, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>diğeri de oldukça sert geçen 2003-2004 kışında
İstanbul’un kardan felç olduğu bir gece<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>çıktığı televizyon programında <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>giydiği
boğazı fermuarlı kazak! Biliyorum gülünç ama, - nedense - <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çenesininin altına kadar çektiği fermuarın, ağzını
her açışında küçük küçük sallanışı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu
resim zihnimden çıkmıyor bir türlü. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: large;"></span><br /></div>
<span style="font-family: Verdana;"></span><br />Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-62822473689751515022014-10-17T21:09:00.004+03:002023-10-25T20:24:54.682+03:00Torbalı -Metropolis I<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-tappx1U0J8M/VEFMa9l9qJI/AAAAAAAAENY/zoIt1_HAH70/s1600/DSC_1298ed.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-tappx1U0J8M/VEFMa9l9qJI/AAAAAAAAENY/zoIt1_HAH70/s400/DSC_1298ed.JPG" width="265" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span face="Verdana, sans-serif">Prohedria'dan Site Girişine<br />Dolu Dolu İkibin Yıl<br />Torbalı | Ağustos 2014 |</span></td></tr>
</tbody></table>
<span face="Verdana, sans-serif" style="line-height: 1.15; white-space: pre-wrap;">Yazın belli bir döneminde; Eda Taşpınar’ın “objektiflere ilk pozu”nu az geçe ile kışın popüler yerli dizilerinin her gün öğle vakti gösterilmeye başlaması ortalarındaki bir zaman diliminde benim de içimi arkeoloji, eski başvekilin o çok yerinde tespiti ile “çanak çömlek” görme hevesi kaplar. Mevzuubahis istek gelince genel olarak riske girmeyip, Menderes deltasının ucuna doğru, Mykale Dağı eteklerindeki güzel Priene’de dolaşır; o da kesmez, canım daha bir hovardalık isterse, aşağıdaki Milet’e sekerim. İkisi de gezmekle, aval aval bakmakla tükenecek gibi değildir. Özellikle Priene muhtarlığı olsa kaydını yaptırıp, ikametgah ilmühaberi aldırma isteği uyandıracak kadar güzel görünür insan evladına. Bu yıl nedense yeni heyecanlar yaşama isteği oluştu. İki güzel dostu satıp, İzmir – Aydın otoyolunda önünden her geçişte ancak çok kısa bir an göz hapsine alabildiğim, sonra hızla akıp giden Metropolis’i göreceğim. </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Yaşamının uzunca bir bölümünü metodik öğrenme ameliyesi ile geçirmiş, bu yüzden kimi yararsız kimi yararlı reflekse sahip çoğu insan gibi ben de “görüş” öncesi donanımlı olmak adına bir şeyler öğrenme ihtiyacı hissettim. Özgün ve derinlikli bilginin internetten sağlanamayacağını artık net olarak öğrenmiş olduğumdan, gidip kenti ve çevresini anlatan bir kitap aldım. Çok güzel ve kapsamlı bir kılavuz bu. Belki de fazla iyi. Öyle ilginç, öyle iç gıcıklayıcı şeyler anlatıyor ki, bir gece önce okurken </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Japon turist otobüsleri, güneye giderken uğrayan tatilcilerin arabaları alanı kaplamadan park yeri bulur muyum?”</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> korkusu yüreğimi kemiriyor. </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Otoyoldan Torbalı’ya girmek üzere ayrılıyorum. Niyetim bundan sonra eski yolu takip ederek Ortaklar üzerinden gitmek. Bir anda her şey yavaşlarken motorun gürültüsü de giderek azalıyor. Hava dehşetli sıcak, kente bağlanan uzunca yol çok sakin. Neredeyse dışarıdaki canhıraş ağustos böceği uğultusunu duyacağım. Nasıl olsa her tarafta Metropolis tabelaları vardır diye fazla umursamadan etrafa bakıyorum. Kente girişte bir tane var gerçekten, sağa, kentin içine yönlendiriyor beni. Göbeğin ortasındaki griffon’u da görünce kentte yaşayanların bu değerli kültürel mirası nasıl da içselleştirmiş olduklarını görüp seviniyorum. Dümdüz ovanın ortasında yüksek apartman dizileri, dar caddeler, apartmanların hemen yanı başından geçen anlamsız üst geçitleri ve hemen her yerdeki trafik tıkanıklığı ile muazzam bir “yöre” burası. Lord Kinross’un henüz “şehir”demeye dili varmadığı için yirmilerin Ankara’sına yöre demesi gibi, buraya da şu “yer/yöre” kelimeleri daha uygun </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">[1]</span></span><span style="background-color: transparent; color: black; font-family: Calibri; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span face="Verdana, sans-serif">. Yürünecek trotuar, park edecek cep olmadığından Torbalı ahalisi genel olarak sokakta, otomobillerle birlikte yürüyor. Sanki “teşekkülat-tabiiye”si yahut büyük hassasiyetle korunması gereken “abidat-i mimariye” yüzünden kent bu halde gelişmiş/geliştirilmiş gibi. Aslında; tarihi doku filan, bu türden “durum”lar pek yerel yönetimlerin, merkezin gözünü korkutacak şeyler değil. Daha çok içten yanmalı motorla mücehhez, “otomobil” adı verilen cihazla çok geç (doksanların ortaları belki, ama kesinlikle 80’ler değil) tanışıp, boyutlarını, işlevini bir türlü kavrayamamış olmaktan kaynaklı durum sanırım.</span> </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-9NHsEXtBThE/VEFP48IqdkI/AAAAAAAAEOk/z_YDoNmS9zw/s1600/IMG_1221ed.JPG" style="line-height: 1.15; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="108" src="http://3.bp.blogspot.com/-9NHsEXtBThE/VEFP48IqdkI/AAAAAAAAEOk/z_YDoNmS9zw/s1600/IMG_1221ed.JPG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span face="Verdana, sans-serif">Zor Anlarımda Hep Yanımdaydı | Torbalı Ağustos 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Kentin içinde bir süre anlamsızca - ama umudumu yitirmeden - dolaşıyorum. Bu sıkıntılı yolculukta belediye reisi de hep bana eşlik ediyor. Kah yaşlı bir teyzenin elini öperken, kah çocuk severken, kah hülyalı bir şekilde sonsuzluğa bakarken, çoğunlukla da hepsi bir arada karşılaşıyorum kendisiyle. Bu icraatçı başkanın eserlerinden ve kendisinden gözünü alınca da, bazı site girişlerinde ve bir çay bahçesinin kapısında da o griffonlardan olduğunu fark ediyorum. Artık gözüne şu işeyen çocuk heykelleri gibi, boku çıkmış görünmeye başlıyorlar. Yine de fazla sızlanmaya gerek yok. Nasıl olsa imgenin aslı Metropolis tiyatro </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">cavea’ </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">sının o “en hatırlı müşteri koltuğu” yani </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">prohedria’</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">nın ayaklarını süslüyor ve hep birlikte İzmir Arkeoloji Müzesinde emniyetteler çok şükür. </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-IQhFhzwXPHU/VEFQqmRUsjI/AAAAAAAAEO0/9mfGNgoktkQ/s1600/IMG_1217ed.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="210" src="http://3.bp.blogspot.com/-IQhFhzwXPHU/VEFQqmRUsjI/AAAAAAAAEO0/9mfGNgoktkQ/s1600/IMG_1217ed.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span face="Verdana, sans-serif">Sentetik Uyuşturucular ve Postmodernizm<br />Torbalı | Ağustos 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Muhteşem trafik sıkışıklığından yararlanıp gözüme kestirdiğim birine “Metropolis’e nasıl gidebilirim?” diye soruyorum, </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Metropolis?... Otel di mi ağbi ora?”</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> aklıma hemen Reha Oğuz Türkkan’ın meşhur </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Kabiliyeti vasattan düşük olanların mahsulunu azaltmak” </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">tedbiri gelmiş olsa da</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">, </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">cevaben</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">uygun bir karşılık verip, bahtımı başka birinde deniyorum. Bu defa şansım dönüyor ve zat “harabeler”i kast ettiğimi anlıyor şipşak. Nazikçe tarif ediyor, </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“şuradan dönün, oraya girmeyin, ilk bilmemnerden dümdüz…</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">” Adamcağızın niyeti iyi, eh, ben de fazla aptal olmadığıma inanırım hep, amma “yer” de bir yamuk var ki, tarife uymak suretiyle eski bir çam koruluğunun içine “yapılmış” şıkır şıkır belediye binasını geçip yol boyunca devam ediyorum ve işte yine demiryoluna paralel caddelerden birindeyim! Olmam beklenen yer burası değil tabii. Az ötede Eski İzmir - Aydın karayolu uzanıyor. Basıp gitme, Torbalı’yı da Metropolis’i de zihnimin derinliklerine gömme isteğini zorlukla yenmeye çalışıyorum. Bu arada sağda düzgün ve temiz bir bahçe içerisinde Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmışa benzeyen bakımlı bir yapı dikkatimi çekiyor. </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Ulan avanak BvP, zaten göt kadar yerde kayboldun bari bak bakalım, neymiş bura”</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> diye söylenerek iniyorum arabadan.</span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-RfMZIaGcfQg/VEFMcQsz3oI/AAAAAAAAENk/z-Eriy5SMbA/s1600/DSC_1300ed.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="http://1.bp.blogspot.com/-RfMZIaGcfQg/VEFMcQsz3oI/AAAAAAAAENk/z-Eriy5SMbA/s1600/DSC_1300ed.JPG" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span face="Verdana, sans-serif" style="font-size: x-small;">Kazımpaşa İlköğretim Okulu | Torbalı Ağustos 2014</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span face="Verdana, sans-serif" style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Caddeye açılan bahçenin kapısında asma kilit ve zincir var doğal olarak. Yapının ana girişinde mermer üzerine “İzmir Valisi Kazım Paşa Hazretlerinin Asarındandır 1931” yazılı. İzmir içinde ve civarında epey örneği olan tipte bir okul bu. Üstteki iç içe “TC” kısaltması ve iki yandaki ay yıldızları ile iyi korunmuş bu orijinal tabela hoşuma gidiyor. Şaşırtıcı bir şekilde sökülüp, yerine takıldığı ilk kış sonunda silikleşerek okunmaz hale gelecek pirinç kaplama bir tabela konmamış. Hayat bazen ne tuhaf. Bahçenin caddeye bakan giriş kapısındaki -yine mermer- plakette ise “Torbalı Kazım Paşa İlköğretim Okulu 1926” yazılı. Okul o tarihte kurulmuş, 1931’de de buraya taşınmış olmalı.</span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-PzW9l1Alpdk/VCrF446RlYI/AAAAAAAAEHk/QxFurJombGU/s1600/bay%C4%B1nd%C4%B1r%2Bkaz%C4%B1m%2Bdirik.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="177" src="http://3.bp.blogspot.com/-PzW9l1Alpdk/VCrF446RlYI/AAAAAAAAEHk/QxFurJombGU/s1600/bay%C4%B1nd%C4%B1r%2Bkaz%C4%B1m%2Bdirik.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span face="Verdana, sans-serif">Bayındır Kazımpaşa İlkokulu | 1930 lar</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span face="Verdana, sans-serif">Cumhuriyetin ilk yıllarında Okul binaları Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı Okul Proje bürosu ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı İnşaat Dairesi tarafından nüfus yoğunluklarına göre farklı büyüklüklerde ve iklim koşullarındaki farklar gözetilerek tip projeler hazırlanıyor. Bu da onların çok bakımlı ve iyi korunmuşlarından (Böylesi “bakımlı ve iyi korunmuş” oluşunu yakın zaman önceki</span><a href="http://kha.com.tr/guncel/8092-Tarih-alevlere-teslim-oldu-.html" target="_blank"><span face="Verdana, sans-serif" style="color: blue;"> “restorasyon” teşebbüsü sırasında geçirdiği ağır yangın yüzünden</span></a><span face="Verdana, sans-serif"><span style="color: blue;"> </span>yeniden yapılışına - artık restorasyon filan da kesmemiş anlaşılan- borçlu olduğunu daha sonra öğrenecektim. Tarlayı zararlı ottan kurtaracağım diye orman kül etmek,<span style="color: blue;"> </span></span><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2009/07/light-amplification-by-stimulated.html" target="_blank"><span face="Verdana, sans-serif" style="color: blue;">istenmeyen tüyden kurtaracağım diye bilmemnere yakmak</span></a><span face="Verdana, sans-serif">, izolasyon edeceğim diye çatı tutuşturmak bu güzel ülkenin, eski deyişle vak'a-i adiyesi. </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif" style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Yapı pencere alt ve üstlerinde yataylığı vurgulayan kalın bant söveleri ve genel duruşu ile döneme hakim “modern” kamu mimarisinin taşradaki yansıması gibi görünüyor. Kiremit kaplı hafif saçaklı kırma çatı cephenin “Modern” elemanları ile pek uyuşmasa da, taşrada teras çatı uygulamanın, hele su geçirmezliğini sağlamanın günün şartlarında zorluğu ve/veya iklimsel nedenlerle yapılmış olabilir. Zaten o dönemde yapılan “kübik mimari” esintili çoğu binaya sonradan benzer türden çatılar ekli. </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Valiliği döneminde İzmir’de olduğu kadar etkisi ve gücü kentin hinterlandında hissedilen (General) Kazım Dirik günümüz bilim erbabının sevdiği tanım ile “kurucu seçkinler”den. Atatürk’le birlikte, Bandırma vapuruyla yapılan Samsun yolculuğunda bulunmuş, Kurtuluş Savaşının çekirdek kadrosu içinde yer alan önemli bir asker-bürokrat. İzmir Valiliğinden sonra 1935’de yine çok önemli bir görev olan Trakya Umumi Müfettişliği’ne atanıp </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">[2]</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">, 1941’de ölümüne kadar bu görevde kalıyor. (tanık oldukları ve görev raporları ile hayatının bu dönemi de epey ilginç, ama başka bir şey anlatıyoruz burada).</span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Sadece Torbalı’da değil, aynı yıllarda yine İzmir çevresindeki Bayındır (1931), Ödemiş/Birgi (1933), Tire’de (1936), Kemalpaşa/Ören (1933) ve İzmir’in içinde yapımlarına başlanış tarihleri ile cephe-plan benzerlikleri ile belli bir program dahilinde yaptırıldıkları anlaşılan epey okul var. Yapımlarına katkıları, valiliği döneminde yapılmış (en azından başlanmış) olmaları ve çoğunun kendi adını taşıması nedeniyle bu okullara </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Kazım Dirik Tipi Okul” [3] </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">deniyor. Yıllar içinde değişen eğitim gereksinimlerini karşılayabilmek, eskimeye dayalı malzeme ve strüktürel sorunları çözebilmek için hiç durmadan ekler yapılıp, orası burası kurcalanıp, cephe özellikleri bozulup tanınmaz hale gelmiş olsalar da çoğu halen ayakta. Batı Anadolu kasabalarında geçerken dilmesi, yanına seyirtip bakılması gereken yapılar. </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Unutmadan; İzmir’deki “Milli Kütüphane”, İzmir Fuarı, erken dönem cumhuriyet mimarlığının kentteki ilginç – ve korunmuş – örneklerinden biri, Gazi İlkokulu da onun “asarından”. 1923-1924 döneminde il genelinde 190 ilkokulda 330 öğretmen tarafında eğitilen 15.148 öğrenci bulunurken, 1934’de 466 okulda 900 öğretmenle 40.000’e yakın öğrenci ders görüyor. Özellikle 1933’deki Cumhuriyet’in Onuncu yıl kutlamaları için 250 okul açılıyor</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">[4]</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> (Gazi İlkokulu’da bu dönemde açılanlardan). Ezcümle, nur içinde yatası, ruhu şad edilesi bir muhterem kişioğlu şu Vali Kazım Dirik Paşa… </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-3QFd2fWtpXI/VEFNU7bLbJI/AAAAAAAAEOA/6o9OPuSm4v0/s1600/DSC_1356ed.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="212" src="http://4.bp.blogspot.com/-3QFd2fWtpXI/VEFNU7bLbJI/AAAAAAAAEOA/6o9OPuSm4v0/s1600/DSC_1356ed.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span face="Verdana, sans-serif">Yeniköy | Torbalı | Ağustos 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<span face="Verdana, sans-serif" style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Büyük ihtimalle Kazım Paşa’nın ruhu ve başka bir nazik beyefendinin yardımı ile mucizevi şekilde Kentin içinden beni Metropolis’e götürecek yol karşıma çıkıyor. Üstünden gürültüyle İzmir-Aydın otoyolu akan alt geçidin kenarına çöreklenmiş modifiye doğanı ve içindeki delikanlıyı yavaşça geçip sola,Yeniköy - Ahmetli köyü oklarının gösterdiği yere dönüyorum. "Harabeler" Yeniköy'de.. Umumi karakter yapım günün bu saatinde o arabanın içindeki gencin neden öyle boş gözlerle etrafa bakındığını sorgulamaya, uzunca süre bu konu üzerinde düşünmeye yatkınsa da bugün yapacak daha önemli işlerim, acelem var. İşbu acele yüzünden ortalıkta dolanırken rastlayıp, bir nev’i konut olduğunu, daha doğrusu, yarısının metruk, diğer yarısının da çocuk yuvası olarak kullanılan ikiz villa(lar) olduğunu dehşetle farkettiğim o şey karşısında da yeteri kadar vakit geçiremedim. Seksenlerin ortalığı kasıp kavuran kolaj postmodernizmi ve ağır uyuşturucu etkisinde yapılmıştı ve çok acayipti. </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-byPPOMx6Yg0/VEFOLqPrJjI/AAAAAAAAEOM/j0B6-bpZEEg/s1600/DSC_1355ed.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="212" src="http://1.bp.blogspot.com/-byPPOMx6Yg0/VEFOLqPrJjI/AAAAAAAAEOM/j0B6-bpZEEg/s1600/DSC_1355ed.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span face="Verdana, sans-serif">Görünen Metropolis Kılavuz İster |<br /> Torbalı | Ağustos 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<span face="Verdana, sans-serif" style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Otoyol ve sağımdaki dağ dizisi arasındaki kısa yolculuğun sonunda geride kalan “kent”le kıyaslanamayacak kadar bakımlı, temiz ve sakin köyün içine giriyorum. Bundan sonrası kolay, kalıntılar yukarıda görünüyor zaten. Ama Torbalıya girişimden bu yana rastladığım ilk kahverengi-turuncu “Metropolis” oku burada! “Metropolis 200 m.” yazıyor (hayır, tabela üzerindeki “salak” yazısı bana ait değil). Bunu kentteki yolculuğum sırasında ilan panolarında sık sık karşılaştığım ve artık aramızda belli bir samimiyet oluştuğu kesin belediye reisinin son bir şakası olduğunu hemen anlayarak yola devam ediyorum. </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span face="Verdana, sans-serif">Bu blogda hep Batı Anadolu’nun antik kentleri ve özellikle tapınakları hakkında bir şeyler yazmak istesem de; anlatılacak olanın karmaşıklığı, boyutları ve detaylara dalıp, okuyacak olan biçareyi kusturma korkusu yüzünden birkaç yıl önceki<span style="color: blue;"> </span></span><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2010/08/aphrodisias-ve-buyulu-pantolon_19.html" target="_blank"><span face="Verdana, sans-serif" style="color: blue;">Aphrodisias</span></a><span face="Verdana, sans-serif"> ve<span style="color: blue;"> </span></span><a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2010/07/aizanoi.html" target="_blank"><span face="Verdana, sans-serif" style="color: blue;">Aizanoi</span></a><span face="Verdana, sans-serif"> yazıları dışında becerip pek bir şey yazamadım. Bakalım bu defaki bir şeye benzeyecek mi? </span></span><br />
<span face="Verdana, sans-serif"></span><br />
<span face="Verdana, sans-serif">Devam etmeyi istiyorum. </span><br />
<span face="Verdana, sans-serif">BvP, </span><br />
<span face="Verdana, sans-serif"></span><br />
<span face="Verdana, sans-serif">Fotoğraflar: Bayındır Kazımpaşa İlkokulu İnternet, diğerleri BvP </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif" style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">………….</span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="font-family: Times, "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">[<span face="Verdana, sans-serif">1] </span></span></span><span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Kinross’a ait olduğu</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Funda Şenol Cantek tarafından aktarılan bu saptama Ankara’nın başkent kimliği oluşturma sürecini enine boyuna ve çok güzel anlattığı güzel </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Yabanlar” ve Yerliler, Başkent Olma Sürecinde Ankara</span></span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span face="Verdana, sans-serif"> Kitabında geçiyor. Cantek kitaptaki “yöre” kelimesini “yer” ile değiştirmiş galiba. Bendeki nüshada bu kelime “yöre” olarak geçiyor (Kinross 1970:332). Belki de orjinalinde iki anlama da gelecek bir kelime kullanmıştı. İngilizce baskısını hiç görmedim. Ne olursa olsun, yitik bir kitaptaki zekice, ince saptamayı ortaya çıkarıp anlamlandırması ne denli titiz ve geniş bir araştırma yapılmış olduğunun kanıtı bence.</span> </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">[2]</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> Umumi Müfettişlikler üzerine iyi bir kitap : </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> Koçak,</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> Cemil. </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: italic; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Umumi Müfettişlikler (1927-1952)” . İ</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">letişim Yayınları. İstanbul 2003. </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif" style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Kazım Dirik tarihe “1934 Trakya Olayları” olarak geçen gelişmelerin hemen ertesinde bölgeye, Mahmut Tali Öngören’in yerine gönderiliyor. Bölgeye ilişkin gözlemlerini yansıttığı resmi raporlar hükümetin hakim resmi bakış açısından fazla bir ayrılık taşımamakla birlikte yine de ilginç </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif" style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Türkiye’de aşırı milliyetçi söylemin güçlenmesi sonucu gelişen bu anti semitik hareket ve sonuçları tarih kitaplarında halen yer almıyor. Çok merak edilirse, olaylar, sonuçları ve olan bitene hükümetin tavrı ile ilgili olarak Toplumsal Tarih dergisi Ekim 1996, Tarih ve Toplum dergisi Şubat 1996 tarihli sayılarına bakılabilir. </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span face="Verdana, sans-serif"><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: bold; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">[3]</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-style: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> İzmir Kent Ansiklopedisi Mimarlık, İkinci Cilt. 2013; 211.</span></span></div>
<span face="Verdana, sans-serif"><strong>[4]</strong> Kazım Dirik üzerine yazılmış; ilginç fotoğraflar, belgeler de içeren, torunu tarafından yazılmış, kapsamlı, güzel bir kitap : Dirik, K. Doğan. “Atatürk’ün İzinde VALİ PAŞA Kazım Dirik”. Gürer Yayınları, İstanbul 2008.</span> Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-70078683372369372852014-10-15T22:26:00.001+03:002014-10-15T22:50:09.558+03:00İksperya" ve "Galaksi"<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb"></span><br />
<div dir="ltr" style="line-height: 1.1500000000000001; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb"><span style="font-family: Calibri; font-size: 15px; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span></span></div>
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-D5dpgYdFGPA/VD6-Ct06eKI/AAAAAAAAEM8/XMX6pWGZL8o/s1600/gen%C3%A7ler%2Beviniz%2Byok%2Bmu%2Bsizin.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-D5dpgYdFGPA/VD6-Ct06eKI/AAAAAAAAEM8/XMX6pWGZL8o/s1600/gen%C3%A7ler%2Beviniz%2Byok%2Bmu%2Bsizin.JPG" height="320" width="248" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gençler Eviniz Yok mu Sizin?<br />
Kağıt üzerine şablon ?<br />
Şubat 2014 | Kuledibi </td></tr>
</tbody></table>
</span><br />
<div style="text-align: left;">
<div style="text-align: left;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb"><span style="text-align: justify;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb">Radyolara ne zamandır bir cin fikir erbabı dadandı;
Kızgın bir herif bir de onun yancısı, sunucu gibi olan başka biri var. Bu
kızgın ses bağıra çağıra verdiği telefon numarasını ilk arayan bilmem kaç
kişiye bir malı fevkalade ucuza verecek. Ama o bilmem kaç kişiden bir
fazlasına değil. Yandaki, o sunucuymuş gibi yapandan bu işin biz
radyoları başında bulunan biçarelere yapılmış fevkalade bir kıyak olduğunu
öğreniyoruz. Mazhar olduğumuz/olacağımız kıyak öylesine görkemli ve büyük ki,
muazzam faydalarına rağmen, arayan her fani bir tane alabilecek. Yani <i>“ver bakalım
şurdan ki tane de, birini kaynatama vereyim hayır duasını alayım
n’olacaksa oh emmi”</i> desen yok. O kadar şey. Gelgelelim;
bizim yancı kızgın herif kadar acımasız değil, habire gazlıyor, <i>“12 dediniz ama, bu büyük hizmetten birkaç dinleyicimiz
daha yararlansa, hadi şunu 15 yapalım, hatırım için…”</i> Zar zor ikna olmakla birlikte,
zinhar bir den fazla alınmaması konusunda israrcı bizimki. Öyle ya,
kıyağın da bir haddi hududu, eni boyu var. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb">Pazarlayıcı aklın
mal sunum yelpazesi oldukça geniş. İstanbul’dan Ankara’ya bir araba
yolculuğu sırasında Gebze’den Bolu çıkışına kadar, her defasında zorlukla
ikna edilerek, marifetli seccade ve gül kokulu tespih satmak
zorunda bıraktılar o kızgın herifi. Cırlak bir sesle <i>“Hayır, niye satayım
kardeşim, ben zaten malımı daha yüksek fiyata satıyorum, ama seni kırmamak
için…”</i> Hokkabazlık kanalını her yeniden buluşumda aynı heyecanlı, tatlı
didişme vardı. Başka bir yolculukta da hiçbir Türk erkeğinin hiçbir surette
yaşamadığı, yaşamayacağı ve fakat sadece yakın dost, arkadaş
çevrelerinde duyduğu o meş'um duruma ziyadesi ile iyi geleceği
garantili - hem de yüzde yüz doğal ha ! - türden devayı
sırf yenge müşkül durumda filan kalmasın adına kısıtlı
miktarda satmaya razı oluyordu bizim bey. <span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb">Son birkaç
defadır aynı dümenin telefon satıcılığına evrilmiş başka bir haline
denk geliyorum: Bilinen ve ürününe güven duyulan bir markaya ait
model adı ile açılan bir üçkaat bu: Önce, “iksperya” veya “galaksi” telefonların hayatımıza yer gün yeni ufuklar açıcı, akıllara zarar
özelliklerini dinliyoruz. Hiçbir şekilde soni veya samsunk demiyor,
“iksperya marka” da demiyor. Detayların eksik söylenişi yalancılık değil
elbette. “iksperya” telefonun çok ama çok pahalı olduğunu, ama kalitesi, zartı
zurtu ile bizi bizden aldığını – bu defa kadın – yancı ve satacak olan
arasındaki konuşmalardan öğrenmekle birlikte canımız fevkalade sıkılıyor… Fakat
durun! Satıcı herif babanın oğluna yapmayacağı bi kıyağı bana tam
Orhangazi ile Gedelek Köyü oku arasında çakacak
gibi… Verilen telefon numarasını arayan ilk on kişi arasında olursam, bir
tane “iksperya” telefonum olacak; feysbuklu meysmuklu, efendim, ona buna girip
çıkabileceğim. Amma sıkıca aklımda tutmam gereken, sürekli tembihlenen
husus öyle mal bulmuş mağrıb ahalisi gibi beşer onar almayı aklımdan bile
geçirmemem, edebimi bilip bir tane almalı, diğer bekleşenleri mağdur
etmemeliyim… Kıyak çok büyük çünkü ! <span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 13.5pt; line-height: 115%;"><o:p></o:p></span></span></div>
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb"><br /></span>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;">
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb">Şu,“pezevenk bir
olsa yağla balla besleyelim” sözünü koluma, kıçıma başıma dövme olarak
yaptırsam mı ? diye düşünüp gaza basıyorum. </span><br />
<br />
BvP<br />
<br /></div>
</div>
<span id="docs-internal-guid-446630b5-1530-2e5b-6b7d-2b2a4c1ee2eb">
</span>Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-35489125200677308482014-10-13T13:25:00.005+03:002016-10-21T17:18:56.934+03:00Eskiden Böyle Değildi Bu İşler, “Yazlık: Şehirlinin Kolonisi” <div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
</div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-ve8aSI8WGbQ/VDrV4JmzAXI/AAAAAAAAELM/eD8gvob3cTE/s1600/SALT%2B20141007.02.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://4.bp.blogspot.com/-ve8aSI8WGbQ/VDrV4JmzAXI/AAAAAAAAELM/eD8gvob3cTE/s1600/SALT%2B20141007.02.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Hayır, Kesin Böyle Değildi | SALT Ekim 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Sergi. Bu laf eskiden bel hizasında (veya çocukluğumda sıkça başıma gelen gibi, göz hizanda) üstü camlı dolapların etrafında sessizce - ama çok sessizce –dolanıp; ölü, ruhsuz nesnelere bakmak, duvara çakılı resimleri bir parça uzaktan hafif kısık gözlerle kesmekle eş anlamlıydı. Kavram veya olgular değil, nesnelerdi sergilenen. Algı derinliği/mesafesi değiştirilmeden nesnelerin tarifi okunurdu. “Algı mesafesi”ni gerçek anlamda kullanıyorum. Aynı hurufattaki açıklamaları okumak için sabit bir yakınlığa eğilirdin. Derinlik ayarı ile oynamak ta gerekmez-di zaten. </span></div>
<span style="font-family: "arial";"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "calibri"; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bugün Galatasaray’daki Yapı Kredi binasının altı kitapçıdan önce sergi salonuydu ve düzenli olarak sözünü ettiğim türden sergiler düzenlenir, açılacağına yakın da, vitrininde “yüzbilmemkaçıncı” olarak gururla ilan edilirdi. Sıkıcıydılar filan ama; ablamın götürdüğü bu sergiler, Taksim Belediye Galerisi duvarlarındaki resimler nispeten çorak bir çocukluğun halen önemli anıları olarak duruyorlar. Rengarenk kelebekleri, devasa yusufçukları, tuhaf mineralleri, Kuzgun Acar eskizlerini ilk kez buralarda gördüm. Ama nedense çocukluk ve ilk gençlik yıllarında Charles Bronson’un karısı Jill Ireland, Tünele doğru, Narmanlı Yurdu’nun yan aralığındaki JET Model’in vitrini ve bir sürü başka şey rüyama girdi de bu sergilerin hiçbiri ve Kuzgun Acar girmedi. Anlaşılan yaşlanıyorum ki, – mesela birkaç yıl önce Ankara, Turan Güneş Bulvarı’ndaki o kaburgacı bile girdi – artık rüyalarımda son yıllarda gördüğüm sergiler de var. Sanırım bunların ilki Osmanlı Bankası Müzesi’ndeki şu meşhur “Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor” du. Kataloğunu da edindim. Sonrakini de net olarak hatırlıyorum: çok hırslı ve yoğun bir çabanın ürünü olarak, bol para ile ortaya çıkarılmış Bilgi Üniversitesindeki “İstanbul 1910-2010” sergisiydi (evet, bu defa üstelik ciddi bir para verip onun kataloğunu da aldım).</span> </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-ofIj70ijXAg/VDrIxXzfKLI/AAAAAAAAEKw/o-AVyz5-Zds/s1600/salt%2B5.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://4.bp.blogspot.com/-ofIj70ijXAg/VDrIxXzfKLI/AAAAAAAAEKw/o-AVyz5-Zds/s1600/salt%2B5.JPG" width="238" /></a><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Rüyalara giren üçüncü de SALT Beyoğlu’ndaki “Yazlık: Şehirlinin Kolonisi” Sergisi. “Sergi” diyorum ya, lafın gelişi o. Elin adamı “</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: italic; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">dur, şurdan içeri girenin, gezenin aklını fikrini başından alıp az yontayım, ufkunu açayım”</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"> demiş. Biz de bayramda Miki’nin, MeKaDe’nin rızasını alıp, (aslında bu aralar onu razı etmek pek kolay. İşin ucunda “çukutala”lı dondurma da olduğunu öğrenince hemen kapıya seyirtip, ayakkapları giymeye koyuldu) evcek şu sergiyi gezelim, bir şeyler öğrenelim niyeti ile düştük yollara. </span></span><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-xaQsNsF3LZg/VDumo3p0XUI/AAAAAAAAEMU/pywj-Ncc46A/s1600/welcome.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://4.bp.blogspot.com/-xaQsNsF3LZg/VDumo3p0XUI/AAAAAAAAEMU/pywj-Ncc46A/s1600/welcome.JPG" width="130" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Dönercinin Kıralı Olur </span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Oradan </span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Hamdolsun ki, sabahın onotuzunda kapısı açıktı biz de o kocaman hoş yapının içine girdik. İstiklal Caddesi’nin göbeğinde hangar gibi yeri öyle sergi mergi yapacağız diye bomboş tutuyorlar. Oranın tek bir katından kaç kebapçı, köfteci, ayakkabıcı, cep telefonu şeyi sebeplenir. Nasıl bir akıl bu anlaşılır gibi değil.</span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Bu işler eskiden hiç böyle değildi. Ortadaki salıncak, tavandaki göz alıcı simitler (yetmişlerde eczanelerde mavi teneke kutulu “Nivea”larla birlikte satılırdı, hatırladın mı?), ortalarındaki şişme “yazlık”, şezlonglar ve duvarlarda ne zaman okunsa yüzüne şöyle hafifçe gülümseme yayan naif Hayat Mecmuası sayfaları ile her şey çok davetkar. Bir süre sonra olacak ilginçlikler hakkında da epey laf ediyor. Bir tür tanıtım ofisi yani. “Hani, nerde bunu gerisi” diye yukarıya seyirtirken, masa başındaki nazik hanım üst katlarda SALT’ın bize göstereceği daha ne numaralar, akıllara durgunluk verici ne seyirler olduğundan bahisle 12:00’de gelmemiz gerektiğini bildirdi. Bu arada hava soğuk olur, İstiklal Caddesi’ne kar, mar yağar diye yanımızda dolaştırdığımız gocukları, paltoları alıp, karşılığında da fiş vermeyi ihmal etmedi. </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "calibri"; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Saatler onikiyi vurunca yine oradaydık. Hazır gelmişken dördüncü kattaki Robinson kitapçısını da gezeyim dedim ( evet, dört katlı filan var bura, varın siz düşünün kaç köfteci, Osmanlı tadları dükkanı, kaç beyinbiçer müziği ile ışıl ışıl “book and music” teşebbüsü daha çıkar).</span> </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: left;">
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Ne ararsan var kocaman bir kitapçı burası. Aldıklarına/almadıklarına/alamayacaklarına bakmaya çöreklenmek üzere sakin iki köşede fiyakalı koltuklar, güzel aydınlık ferah orta alan, hatta pencerelerden birinin önünde etrafı kesebilmek için dürbün bile var. Adını da “Robinson” koymakla iyi etmişler. Çünkü hal ve tavırlarından dükkanla ilişkili olduğu anlaşılan, içerideki zat çok uzun yıllar insan yüzü görmemiş, temel nezaket kurallarını unutmuş olacak ki, “merhaba” dememize çok şaşırdı! Ne diyeceğini pek bilemedi. Bir süre karşılıklı bakıştık öyle. Sonra gözlerimizi utançla yere indirdik. Ama bak, o camlı bölmedeki bayanı tenzih ederim. Bilgisayarında intergalaktik savaş yönettiği ve tam da bu yüzden çok meşgul olduğundan, o bizden yana bakmadı bile. </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "calibri"; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Galiba nazik ve mesafeli olup, insanı rahatsız etmeme hali ile “Merhaba” arasındaki sınır o kadar da ince değil. Cadde üstündeki dükkanda da, kasada duran bir zat ne zaman gitsem öylesine meşgul oluyordu ki, birkaç bir şeyler sormak için önünde dikilip de kafasını bile kaldırmamasına sıkılıp hiç bi şey almadan çıkmıştım (Ufak bir tüyo vereyim: Bankalar Caddesindeki Robinson’da mukim, gençten sevimli adam hiç böyle değil mesela). Eski kafalı bir mendebur olabilirim ama, böylesi esnaflık tuhaf. Çünkü neticede sofistike kitaplar satılıyor, bu işlem de ritüel sarmalı ile bezeli olsa da, sanırım orası neticede kitap satmak üzere tesis edilmiş bir işletme. Ve, esnaflığın, nezaketin kuralları üniversal. Neyse, sergiyi anlatayım.</span></span><br />
<span style="font-family: "arial";"></span><br />
<div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Doğal olarak bir nesne ve durum gereği olarak “yazlık” ile çağrıştırdıklarını anlayabilmek / anlatabilmek toplumsal tarih derinliklerine yapılan bir seyyahat ile mümkün. Mümkünat ise okunmaya değer ilginçlikteki on dokuzuncu yüzyıla ait belgeleri ile başlayıp, Bay Refik Halit Karay’ın Akşam ve Tan gazetelerindeki fıkraları, fikir beyanatları ile sürüyor </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: italic; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">(Yazlığa gidenlerin göçden önce kışlık komşularına ve ahbaplarına “bekleriz, muhakkak geliniz, gelmezseniz güceniriz” kabilinden sözlerine ciddi bir kıymet vermemelidir…)</span></span><span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "calibri"; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> İlk kez burada gördüğüm; bazı belgelerin, bu fıkraların duvardan koparılıp alınabilmesi de cabası. Evet, üşenmeyip bloknot gibi bastırıp duvara yapıştırmışlar. Hoşuna mı gitti, “cart” kopar duvardan al cebine koy, vapurda metrobüste oku, vaktin ziyan olmaz, üstelik havan olur. Daha ne yapsın adamlar? Ama hizmet burada bitmiyor. Eğer benim gibi eşşeklik edip, zamanında hazır gezilebiliyorken gidip görmemişsen Seyfi Arkan’ın muhteşem Florya Deniz Köşkü’nün içine ait güzel fotoğrafları yassı televizyonlar vasıtası ile görmek olası. O sevimsiz nesnelerin işe yarar bir amaç için kullanıldığını gördüm ya, ne diyeyim?</span> </span><br />
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "calibri"; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="font-family: "calibri"; font-size: 15px; line-height: 1.15; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Böyle sergilerin bir iç gıcıklayıcı tarafı da bu; hiç bir şey durağan değil, hareket ve sesli, “otuz iki kısım tekmili birden”. Yazlıkçıları konu eden bir diziyi, yıllar önce çekilmiş, kim bilir nerede yitirilip unutulmuş yazlık hatırası filmleri, yıllar önce projelendirdikleri kocaman tatil sitesini anlatan usturuplu beyefendilerin işi nasıl yaptıklarını tatlı tatlı hikaye edişlerini izlemek olası.</span> </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-ofy_rSppZDQ/VDbqjwfZAYI/AAAAAAAAEJM/rN7CeH36ynI/s1600/salt2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://3.bp.blogspot.com/-ofy_rSppZDQ/VDbqjwfZAYI/AAAAAAAAEJM/rN7CeH36ynI/s1600/salt2.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bunu Çeken de İnsan | Mavi Bayrak | </span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Ekin Özbiçer | SALT Ekim 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Fakaat, iki adet yassı televizyonda gösterilen ve hafif karanlık bir bölümde insanın kıçından kaçan küp kesilmiş süngerlere oturmaya çalışıp, kafayı gözü yarmaya değer başka bir şey var ki orası işte fena… “Mavi Bayrak” adlı bölüm bu. Ekin Özbiçer’in </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: italic; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Bu serideki fotoğraflar 2013 ve 2014’ün Temmuz aylarında çekildi Çekimler İzmir’de eşimin çocukluğunda yazlarını geçirdiği(,) zamanla ilk sahiplerinin Bodrum ya da Çeşme gibi tatil beldelerin tercih etmesiyle demografisi değişen Menderes ve Seferihisar belediyelerine bağlı Ahmetbeyli, Gümüldür, Özdere ve Ürkmez kumsallarındaki yazlıklar, sahil kampları, gece pazarları ve piyanist şantörlerin çıktığı içkisiz gazinolarda yapıldı” </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">dediği inanılmaz fotoğraflar. Çok uzun zamandır bu kadar içten, etkileyici ve mükemmel şeyler gördüğümü hatırlamıyorum. Philip Jones Griffiths’in Kuzey İrlanda fotoğrafları gibi,“sıradan an”ın erbabı elinde aslında hiç de sıradan olmadığını tekrar fark ettirip, </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: italic; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Ulan, işte bunu çeken de insan” </span></span><span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "calibri"; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">dedirtiyor. Keşke albüm olarak bassalar. İkinci gezişimde akıllanıp, ayakta durarak daha büyük bir keyifle izledim onları.</span> </span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-OP9MeXmnX0I/VDbqjm1kZwI/AAAAAAAAEKY/JD6mvPJd2O0/s1600/salt1.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://1.bp.blogspot.com/-OP9MeXmnX0I/VDbqjm1kZwI/AAAAAAAAEKY/JD6mvPJd2O0/s1600/salt1.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Usta'nın Şezlongu, Yalnız ve Mesafeli | SALT Ekim 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Parlak bir grup zeka sahibinin ciddi çalışmasının ürünü olduğu belli ilginç anlatıların önünden geçip, sergideki “arzu nesnesi” nin önüne geliyorum ( O parlak zeka bazen </span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: italic; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">“Yerel olanın dikkatle incelenmesi ve yeni dokuda yorumlanmasının, 1970’lerden itibaren kendini göstermeye başlayan bu “fiziksel felakete” karşılık bir panzehir olabileceği ifade buldu" t</span></span><span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "calibri"; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">üründen cümlelerde az tökezliyorsa da, yine de zihin açıcı). Bu nesne Sedad Hakkı Eldem’in Büyükada’daki Derviş Manizade köşkü için tasarladığı bir şezlong. Ellilerin sonunda yapılmış görkemli ve şık yapının önünden - daha doğrusu arkasından - geçerek, şimdi hangisi olduğunu hatırlamadığım bir plaja giderdik çocukluğumda. Duvarın arkasından yarım yamalak görünenin üst katımızdaki “Madam Ayda” larla birlikte yazları geçirdiğimiz o köhne ahşap yapıya benzemediğini sezerdim. Meğer denize bakan geniş bahçede de neler varmış. Adalar Müzesinden ödünç alınmış (nelerle uğraşıyorlar). Dikkat çekici bir tasarım olmamakla birlikte, Beyoğlunun ortasında onu görmek ilginç ve şaşırtıcı. Çünkü muhtemelen bilinçli bir tercih ile yazlık ve çevresini oluşturan, günlük yaşama dair nesneler yok. Mesela gözlerim hep bir şambrel ya da yetmişlerde yazlıklarda giyilen, yazlık coğrafyasının bakkallarında bile bulunan şu “tokyo”lardan aradı durdu. O terlikler kalınca ve kat kat lastik türevi bir maddeden yapılır, her kat da ayrı bir renk olurdu. kısa sayılacak süre sonunda zemine sürtünme ve giyenin toplam deplasmanı ile ilintili olarak incelir, aşınır, sonunda serçe parmak kalınlığında biçimsiz bir şey olur çıkardı. </span></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-YAEkXPMV4YI/VDt3qsQpvpI/AAAAAAAAELk/SnboQyzpkfE/s1600/salt9.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://2.bp.blogspot.com/-YAEkXPMV4YI/VDt3qsQpvpI/AAAAAAAAELk/SnboQyzpkfE/s1600/salt9.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Daha N'apsınlar ? | SALT Ekim 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Tokyo yok ama, “<em>yahu bu da olur mu”</em> denecek, Ahsen Yapanar’in </span><a href="http://dergi.mo.org.tr/dergiler/2/19/113.pdf" target="_blank"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">“Yüzer Ev’”</span></a><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">inin bir bölümünün 1/1 kesit maketi gibi bir figür var. </span></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-6x54EBDXQqQ/VDt3rs70EFI/AAAAAAAAELs/ltrgb1_PFHg/s1600/salt8.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img border="0" height="240" src="https://4.bp.blogspot.com/-6x54EBDXQqQ/VDt3rs70EFI/AAAAAAAAELs/ltrgb1_PFHg/s1600/salt8.JPG" width="320" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Florya Plajında Olgun Bey (Fedoralı ) | SALT Ekim 2014 </span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="background-color: transparent; color: black; font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Tüm bunların üstüne Paul Bonatz’ı (Şevki Balmumcu’nun Ankara’daki güzelim Sergi Evini maymun edip, “Opera” yapan zat olduğunu öğrendiğimden beri aramız pek iyi değildir) Florya plajında mayolu ve elinde fedorası ile görmek gönül yağlarımı eritti. Hem giyinik hem de mayo ile - ikisinde de şapkasının aynı açıda tutuyor! - hoş bir cambazlıkla bir arada sergilenen iki fotoğraf da SALT Araştırma’da bulunan Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivinden-miş. Sadece bunu görmek için bile kalkar giderdim doğrusu. </span><br />
<br />
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Alçak gönüllü ve nazik kişi, SALT Araştırma ve Programlar Direktörü bay Vasıf Kortun kısa süre önce kendisi ile yapılan söyleşide </span><a href="http://www.zaman.com.tr/pazar_keyif-endustrisine-karsi-sanati-ayakta-tutmaya-calisiyor_2247005.html" target="_blank"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">SALT’ın keyif endüstrisine karşı sanatı ayakta tutmaya çalıştığını</span></a><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> söylüyor ya, inanmayın ona; ben onu kadar nazik ve seviyeli değilim. Bu sergi o endüstriye <strong> “Kol gibi”</strong> girip <strong>“kapak” </strong>olmuş işte. Gidip görmekte yarar var, iyi geliyor. </span></span><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-zGwm_RNIJKI/VDumniSbt3I/AAAAAAAAEMM/LAz-eCLm8VU/s1600/neo.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="75" src="https://1.bp.blogspot.com/-zGwm_RNIJKI/VDumniSbt3I/AAAAAAAAEMM/LAz-eCLm8VU/s1600/neo.JPG" width="200" /></a></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">H</span><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 15px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">adi selametle, </span></span></div>
<div dir="ltr" style="line-height: 1.15; margin-bottom: 10pt; margin-top: 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">BvP , </span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Fotoğraflar; MKD'li fotoğraf Miki, Diğerleri BvP </span><br />
<span style="font-family: "arial";"></span> </div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-15235162266959904132014-09-17T20:42:00.001+03:002016-03-30T17:01:33.346+03:00Sedit Qui Timuit Ne Non Succederet (Ayran Heykellerine Addendum 2014)<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İki bin yıl önce ne güzel söz söylemiş bay Quintus Horatius Flaccus.
Kabaca,<b> </b><i><b>“başarısızlıktan korkan, hiçbir şey yapmadan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>‘lök’ gibi oturur</b>”</i>... Tabii Böyle benim
gibi kaba saba değil, son derece şık söylüyor. Şair Horace’ın bu zarif
deyişi artık pek hatırlanmıyor olsa da, çok İşlek Bursa – İzmir karayolu
üzerindeki bir kasaba halkının entelektüel dağarcığında önemli yer tuttuğuna,
orada hiç unutulmadığına artık eminim. Orası İç
Ege’de değil de, Galler’de veya İsviçre’de kurulu olsa ambleminde mutlak
bulunacak motto bu. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Başarısızlıktan korkmadan,
hep bir sonrakinin daha iyi olması için <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yılmaz bir çaba ile çalışıp didinen Susurluk
kasabası sakinlerinin medar-ı iftiharları, “ayran” adlı sıvının plastik düzleme
kusursuzca yansıtılıp beğeniye sunulması konusundaki gelişmeyi bu bloğun
derinliklerinden takip mümkünse de, günümüz<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>“bilgi toplumu” üyelerinin bilgiyi arayıp bulmaktaki tembellik ve
isteksizliğini ve “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” deyişini göz önünde
bulundurarak, toparlayıcı bir özet geçmek istiyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Hem artık Belediyede ayrı bir birim – daha çok
başkana doğrudan bağlı bir daire başkanlığı, belki müdürlük, ama kesinlikle şeflik değil – oluşturularak
çalışmaların sürdürüldüğünden emin olduğum konu ile ilgili çalışmalar öylesine
yoğun, alanda öylesine baş döndürücü gelişmeler oluyor ki, bir yerlere kayıt edilmesi lazım. Eminim <i>Ayran
Heykeli Araştırma Geliştirme ve Uygulama Daire Başkanlığı’nın</i> aylık
faaliyet raporları, bültenleri de vardır ama nitelikleri gereği bizler gibi sıradan
meraklıların ulaşabileceği şeyler olamaz. Buna rağmen Belediye’nin internet
sitesini arada sırada kontrol ediyorum; Şöyle uluslararası katılımlı <i>“İslam Penceresinden 21. Yüzyılda Ayran
Plastiğine Yeni Yaklaşımlar” veya<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>“Geleneksel (Osmanlı) El Sanatlarımızın (Osmanlı) Sentezi
Noktasında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Günümüz Ayran
Heykelciliği”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></i>sempozyumu duyurusu
görürsem katılacağım.</span></span><br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-tUOvDKfHjqw/VBhsRc2SZ3I/AAAAAAAAEFg/kS4rnz33t4E/s1600/Susurluk%2BAyran%2BHeykeli%2B2009.02.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="300" src="https://1.bp.blogspot.com/-tUOvDKfHjqw/VBhsRc2SZ3I/AAAAAAAAEFg/kS4rnz33t4E/s1600/Susurluk%2BAyran%2BHeykeli%2B2009.02.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: small;">Her şeyin Başlangıcı | 200? - 2009 </span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Neyse, galiba her şey iki
binlerin başında Kasabanın girişindeki bir havuzun ortasına dikilenle başladı.
Evet biraz düz, hatta dümdüz ifade
etmişti sanatçı; azıcık "elişi" ödevi gibiydi ama, önceki on yılın
büyük bölümünde hep kamyonla çarpışıp
hurdahaş olan kocaman siyah bir otomobilden
saçılan bokla anılan bu kasaba için yeni bir soluktu. Üstelik her şey o karanlık trafik kazası ve
her zaman kelek çıkan kavunların sergilendiği yol boyu ile tanınmaktan iyiydi. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bir süre sonra ifade biçimi
ve insan boyutunun eksikliği ile yetersiz bulunan simge terk edilip yeni arayışlara gidildi. Yeni
bakış açısı hem insan ögesi ekliyor, hem
de ürünün yapım aşamasındaki çok, ama çok önemli bir cihaza vurgu yapıyordu.
“Yayık” adı verilen bu üstün teknoloji ürününün ağaca iple bağlanarak, yatay
eksende kap içindeki sıvının ivmelendirilişi ile iş
görenleri olduğu gibi, sonuca silindirik
kesitli bir ahşabın dikey aks üzerinde manuel hareketi ile ulaşanları da vardı! Ayrıca üretimde makineleşmenin sonucu olarak
seksenlerde “şanzımanlı çamaşır makinesi” de kullanılmıştı. Üç seçenek içinden,
sanırım algı kolaylığı nedeniyle dikey ekseni kullanan “dibek” türü tercih
edildi. </span><br />
<span style="font-family: "arial";"></span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-jnZ_Qij3Y_w/VBhtfoizVDI/AAAAAAAAEFw/VfIRJo5cHk8/s1600/ayran%2B2011.02.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-jnZ_Qij3Y_w/VBhtfoizVDI/AAAAAAAAEFw/VfIRJo5cHk8/s1600/ayran%2B2011.02.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: small;">İnsan Odaklı | 2011</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Heykelin tamamlanmasından sonra henüz öğrenemediğim nedenlerle - aşırı itina olabilir- kaidenin yapımı oldukça uzun sürdü. Yine de
tekil öge vurgusu unutulmayıp, periferiye alınan (Belediye çay ve ayran bahçesinin önü) “Ayran Bardağı" tekrar yorumlandı.</span><br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-RMAHVnrMFIM/VBhs_TgH4lI/AAAAAAAAEFo/uzBVOxfGp-U/s1600/ayran%2B2011.01.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-RMAHVnrMFIM/VBhs_TgH4lI/AAAAAAAAEFo/uzBVOxfGp-U/s1600/ayran%2B2011.01.JPG" width="300" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: small;">Yeniden Doğuş | 2011</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span><span style="font-family: "arial" , "sans-serif"; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"></span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Ancak; değişen, yenilenen
estetik algılar nedeniyle maalesef bu grup da artık gözden düşmüş durumda. Üretildikleri
dönemde doğal malzeme renginde bırakılmış heykeller bölgeye son ziyaretimde (
Temmuz 2014) elden geçirilmiş ve
boyanmış olarak parlak Ege güneşi altında göz kamaştıran renkleri
ile <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Fauvism" target="_blank"><em>"fovist”</em></a> bir tarz sergiliyorlardı.</span></span><br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-qJy0fzLPpp8/VBhtrd4uNzI/AAAAAAAAEF4/YFWpRnzFwwE/s1600/susurluk2014-birle%C5%9Fik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="285" src="https://1.bp.blogspot.com/-qJy0fzLPpp8/VBhtrd4uNzI/AAAAAAAAEF4/YFWpRnzFwwE/s1600/susurluk2014-birle%C5%9Fik.jpg" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: small;">Giacometti'yi Ararken | 2014</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "arial" , "sans-serif"; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bu yıl imgenin esas ögeler
yerinde bırakılarak yeniden ele alınışını görmek, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hakim belediyecilik iklimine artık alışmış
biri olarak beni fazla şaşırtmadı. Belediyenin ilgili daire başkanlığı hizmet <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“noktasında”<span style="mso-spacerun: yes;">
şakır şakır </span>çalışıyor, başarıdan başarıya koşuyordu işte. Fakat asıl ilginç olan, anlatımın soyut
kimliği. İnatla Batı kaynaklı estetik kavramları, birikimi daha doğrusu her
türlü “anlayış”ı açık bir nefretle reddeden yeni kültürel diskurun çok dışında
duruyorlar. İzmir yönüne<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşlu dişi
ayrancı ile eminim gerilim ve denge<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaçlı
olarak o kötü kavşağın karşısına konmuş müzekker aksi, <em> </em><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Alberto_Giacometti" target="_blank"><em>Giacometti</em></a> heykellerini andırıyor. Hele önceki<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>çalışmanın 30’ların<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tek parti
egemen sanat anlayışını yansıtan, “milli” olmayan toplumcu çizgisi ile
kıyaslanınca,Türk İslam köklerine dönüş vurgusunun böyle geciktirilmesi kafa karıştıran bir durum. İnsan en azından bir fes, bir kuşak, olmadı dibek üzerinde Selçukluyu hatırlatacak bezemeler bekliyor. Şalvara rağmen; dipdiri vücut hatlarını ortaya koyan o daracık "body" ve topuklu ayakkabılar ile milli hassasiyetler "noktasında" sınıfta kaldığı aşikar. <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "arial" , "sans-serif"; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Sanırım yerel yönetimler merkezi idare kadar cevval değil bu konuda. </span></span>Diğer bir eksiğin de, ardılların tümünde vurgulanan ve elbette çok önemli ayrıntı, "ayran köpüğü" motifine bu yeni çalışmada yer verilmemesi olduğunu düşünüyorum. </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial";"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Gelecekte de zuhur edeceği kesin yeni ayran heykelleri üzerinde düşünme - yazma dileği ve sağlam inancı ile</span>...</span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br />
<br /><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">BvP. </span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-78011654223214555572014-09-13T12:05:00.002+03:002014-09-18T13:48:01.462+03:00Regulus <div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-PXJ-5wqvFvw/VBNQd5r6gyI/AAAAAAAAED4/OCIRyYtmrkA/s1600/ND620007.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-PXJ-5wqvFvw/VBNQd5r6gyI/AAAAAAAAED4/OCIRyYtmrkA/s1600/ND620007.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><b style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Regulus USS Growler'in Üzerinde | <br />Intepid Müzesi, New York | 2000</b></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu
fotoğrafı Miki benim için 2000’de çekmiş. New York Limanında emekli uçak gemisi Intrepid ve üzerinde bir
sürü ölümcül alet edevatla birlikte oluşturulan müzenin bir parçası, denizaltı
<i>USS Growler</i>’ üzerindeki Regulus seyir füzesi<b> [1]</b> . Mezkur denizaltıyı limanın sığ ve çamurlu
sularında sergileyebilmek için makus talihini yenmek çok kolay olmamış. Amerikan Deniz Kuvvetlerinin hedef
envanterinden kurtarmak için devlet kademelerinde “ahbap-çavuş” ilişkilerinden epey yararlanmak,
bolca nüfuz kullanmak, o dönem Amerika
Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasında süren stratejik silahların
kısıtlanması görüşmelerinde cihaza ayrı bir statü sağlaması için epey yırtınmak
ve restorasyonu için çok miktarda dolar
dökmek gerekmiş. Bugün elde tutulan
plastik bir kaptan çubuk vasıtasıyla buzlu sıvılar içerek kıçta şort, ayakta
terlikle aval aval bakılabilme imkanı
mümkün silah sistemi İkinci Dünya Savaşı
sonrası ortalığı kasıp kavuran o Soğuk Savaş karnavalının en ilginç
sihirbazlıklarından biri; <b>Denizaltıdan atılan bir güdümlü füze...</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Aslında
su altında hareket ve saklanabilme yeteneğine sahip hareketli bir platformdan ne olup bittiğinden/biteceğinden haberi
olmayan insanların kafasına ölümcül nesneler atma fikri çok yeni bir hainlik değil.
Benzer çoğu şeyde olduğu gibi bunun da Almanlar tarafından “yapılmışı var”. Fikir
oldukça ilkel bir şekilde, taaa
1942’de Alman Denizaltısı U-551 üzerinde
tahta bir kasa içinden ateşlenen 6 adet güdümsüz füze ile ilk defa fiiliyata geçmiş. Yüzeyden yapılan
atışlar, sonunda 12 metre derinlikten başarı ile atılan füze ile taçlanıyor.
Denemeleri tezgahlayan “Alim” Peenemünde’de ufak roketlerin <b>[2]</b> kontrol sistemleri ile uğraşan Dr.
Ernst Steinhoff <b>[3]</b> Kardeşi de
tesadüfen, denemelerin yapıldığı denizaltının
komutanı kaptan Friedrich Steinhoff <b>[3a]
</b>. Fakat ne yazık ki - belki de şükürler olsun ki – bu akıl o aralar işleri
başından aşkın Alman Denizaltıcılar Padişahı Dönitz ve kurmaylarının ilgisini çekmemiş.
Bununla birlikte şu lanet İkinci Dünya Savaşı hengamesi bitip, Japon ulusunun
kafasına iki kere de atom bombası
atıldıktan sonra fikrin parlaklığı
kafalara dank ediyor. Ben de merak ederim hep, neden diğer
cephede; Avrupa’da kullanılmamış diye… İngilizler gece, Amerikalılar gündüz vakti Alman kentlerini
harıl harıl bombalar, Haziran 1944’deki müttefik çıkarmasından öncesi ve
sonrası haftalarca Fransa’daki tüm endüstriyel altyapıyı, demiryolu ağını,
hareket eden, duran binlerce lokomotifi
tarumar etmek için on binlerce müttefik havacısı ölür de, “ulan şurdan
bi tane de Berlin’e sallasak, var ya” demek kimsenin aklına gelmez. Annem
boşuna demezdi, <b>“İt iti yer, kemiğini atmaz” </b>diye. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Savaş
bitip Amerikalıların eline bol miktarda Alman
teknolojisi, fikri, teknisyeni, alimi, malzemesi boku püsürü geçince güdümlü ve
balistik roketlerle oynama işi de gündeme gelir. Kara Kuvvetleri öncülüğü
yapmaktaysa da, donanma “bizim başımız
kel mi?” demek suretiyle işe bulaşmaktan geri durmaz. İlk defa Şubat 1947’de
Almanların V-1’inden düpedüz arak “Loon”
<b>[4] </b> füzesi, bu iş için uygun hale
getirilmiş bir ikinci Dünya Savaşı denizaltısından, USS “Cusk”tan başarıyla
atılır. Menzili yaklaşık 50 deniz milidir
(1 deniz mili = 1.852 metre, yani yaklaşık 90 kilometre) Hatta, röle istasyonu olarak kullanılacak ikinci bir
denizaltı ile kontrol edilebilir menzili
135 mile çıkarmak mümkündür de, istenilen yeri vurmak… Bak işte o pek mümkün değildir. Dört buçuk kilometre
çaplı bir dairenin herhangi bir yerine düşebilir bizim “güdümlü” füze. Tabii atıştan önce ayarlanmış bir uçuş yolu
kullanan ve havadayken kontrol
edilemeyen V-1’lere kıyasla uçuş sırasında yapılabilecek her türlü kontrol ve
yönlendirmenin yabana atılır bir gelişme olmadığını da söyleyeyim. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-xI4e2VVUx3U/VBNVAgLeh2I/AAAAAAAAEFI/DR5IlenX898/s1600/carbonero%2Bwirh%2Bloon01.jpg" height="216" width="640" /></span></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><b><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">USS Carbonero ve Arka Güvertesinde Ateşe Hazır Loon </span></b></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">İşin
içine bir de nükleer başlık filan sokmak
– şöyle ele gelir, iş görür bir atom bombası o yıllarda yaklaşık 5 ton çeker!- şimdilik pek kimsenin derdi olmayıp, daha çok fırın
ekmek yenmesi gerektiği bilinmektedir. Bununla birlikte, aynı yıl Kara
Kuvvetleri Loon’a kıyasla epey gelişkin bir sistem sunan <i>“Matador” </i>güdümlü
füzesini Martin Şirketine sipariş ederek denizcileri ters köşeye yatırır! Zaten
donanma geri bir takım teknolojilerle suyun içinde “dekmancılık” oynarken, ordu
çöllerde kurduğu mahrem tesislerde “vatanın en çok seven işini en iyi yapandır”
diyen yeni Amerikalı eski nazi bir sürü çok hevesli roket alimiyle cart, curt V-2 filan
uçurmaktadır. Üstelik, dönemin jet
uçaklarında kullanılan, güvenilir General Electric J33 motoru ve başarı vaat
eden kontrol sistemleri ile Martin şirketinin
Matador’u hiç osuruktan değildir. Matador ve ondan geliştirilen <i>“Mace”</i> yüzeyden
yüzeye ilk başarılı güdümlü füzeler olarak Kara Ordusunun envanterinde Regulus
tedavülden kalktıktan çook sonraya, 1969’a kadar kalırlar. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Donanma
da boş durmaz, Grumman Şirketi ile 1946’dan beri üzerinde
çalıştığı, benzer ama daha hırslı
bir proje olan “Rigel”in yanında hemen
hemen aynı boyutlarda, aynı performansta, aynı motoru kullanan “Regulus”un
tasarım ve üretimini Chance-Vought şirketine verir. Ellili yılların bilim kurgu öykülerinden
çıkmışa benzeyen Rigel’den bir halt
olmayacağı belli olunca 1953’de taburcu olup tarihin karanlıklarına gömülür. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-VVPApR7C1K4/VBNSwwpSY8I/AAAAAAAAEEY/fUvw-mGUCTs/s1600/rigel-test-horz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-VVPApR7C1K4/VBNSwwpSY8I/AAAAAAAAEEY/fUvw-mGUCTs/s1600/rigel-test-horz.jpg" height="170" width="640" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><b><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Rigel Tasarımları </span></b></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu
arada yeri gelmişken deniz kuvvetlerinin füzelerine neden <i>“çavuşun
tokadı”,</i> <i>“uçan tokmak”, “zargananın
laneti” </i>gibi isimler değil de böyle fiyakalı isimler verdiğinden bahseyim: </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Havadan havaya atılanlara [AAM] sürüngen ve uçan hayvanlar; <i>“Sparrow”, “Lark” “Oriole” </i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Denizden
havaya atılanlara [SAM] mitolojik karakterler; <i>“Gorgon”, “ “Gargoyle” </i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Gemilerden
su üstü hedeflerine veya karaya atılanlara [SSM] Astronomik isimler almak nasip
olmuş. <i>“Polaris”, “Rigel”, “Regulus” , “Perseus”</i> gibi… (Hışankan;1958)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Bizim
Regulus’ta, Aslan takımyıldızının en parlak üyesi, başka bir deyişle aslanın
kalbi… Nisan 1958 tarihli Donanma Dergisinde “A.B. Devletleri Deniz
Kuvvetlerinde Kullanılan Güdümlü Mermiler” adlı oldukça geniş
ve doğru bilgiler sunan makalenin
yazarı Albay Hışankan <i>“Regulus’da bir yıldız olmasına rağmen Kurunu Vusta
devrinde, fısıltısı ile öldürücü bir kabiliyete sahip bulunan yılan ismi
için de kullanılırdı” </i>şeklinde bir tespitte bulunuyorsa da bu pek doğru
değil. Regulus adlı bir yılan filan ne Mitolojide, ne de “Kurunu Vusta” dediği Ortaçağ’da var. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Birbirinin
bu kadar benzeri iki sistem için para harcamak özellikle silah konusunda karar
ve harcamaları her zaman; belki de
çoğunlukla, çok zekice olmayan Amerikan Senatosunun bile dikkatini çeker
ki – üstelik çoğu gözlemciye göre Matador bir yıl kadar daha önde bir projedir
– savunma bakanlığı hava kuvvetlerine
kalkıştıkları işin kesin iş göreceğinden emin olmalarını, donanmaya da Matador’un gemilerde kullanılıp
kullanılamayacağının araştırılmasını emreder. Gel gör ki, denizciler “küçük
olsun, benim olsun” tavrında ısrarcı
olup, bin bir türlü açıklama ile işi yokuşa sürmektedirler: Daha basit bir
yönlendirme sistemi kullanan Regulus’un iki yansıtıcıya ihtiyacı varken, Matador
için yansıtma istasyonu olarak üç denizaltı lazımdır. Bu sistem 1952’de yerini tek noktadan
yönlendirme sistemi “TROUNCE”e bırakır
(neyin kısaltması olduğunu sormayın, bilmiyorum). Üstelik, Regulus’un
rampaya iki adet itiş roketi (booster)
ile oturtulabilmesine karşılık, Matador’un itici roketi bir tanedir vs
vs. Hem Chance-Vought akıllı davranıp cihazın tekrar kullanılabilir bir
versiyonunu tasarlamıştır. Bu da üretimi
Matador’dan çok daha pahalıya mal olan füzenin tekrar tekrar kullanılabilmesi,
dolayısıyla maliyetin düşmesi demektir. Üretilen 514 Regulus’un her birinin destek
bilmemneleri, yedek parça, eğitim türü yan masraflarla birlikte Amerikan vergi mükellefine
307,302.00 dolara patladığı düşünülürse,
tabii fena değil. Cihazın hizmetteki ilk yedi yılında bir füze ortalama
üç buçuk kez kullanılmıştır. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Herhalde
Amerikan Senatosu da "ordu bizim göz bebeğimizdir” demiş olacak ki, donanmanın
bu havalı projesine 1950’de onay ve para verilir. Zaten o yıllarda Amerikan
Devletinin elinde harcamakla tükenmeyecek kadar para, en saçma işlere memur
edilse bile tükenmeyecek kadar zeki ve elinden iş gelir insan evladı
vardır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-phVR1WYSHWE/VBNS4_mEuZI/AAAAAAAAEEw/nHux8Fu2U7Q/s1600/IMG_2919.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-phVR1WYSHWE/VBNS4_mEuZI/AAAAAAAAEEw/nHux8Fu2U7Q/s1600/IMG_2919.JPG" height="480" width="640" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><b style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Regulus USS Growler'in Üzerinde | Intepid Müzesi, New York | 2009</span></b></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Katlanabilir
kanatları ve kuyruğu ile pilotsuz bir uçağı andıran bizim Regulus’un yedi
tondan biraz az olan toplam ağırlığının yaklaşık bir tonunu yakıt oluşturuyor ve
gerçek anlamda “güdülebilen” bir şey.
Jet motoru ile ses hızının biraz altında (Mach 0.91, Loon’un Mach 0.6’sı ile
kıyaslanınca daha da etkileyici) uçabiliyor. Kalkış sırasında yeterli hıza
ulaşabilmesi için iki adet yardımcı roket gerekli (Jet motorlarındaki türbinin
havayı sıkıştırabilecek süratte dönebilmesi, dolayısıyla uçurduğu nesneyi
havada tutabilecek güçte itki
oluşturabilmek havanın belli bir basınçta emilebilmesi ile mümkün.
Uçaklarda kalkıştan önce bu iş için yüksek güçte hava basan kompresörler
kullanılıyor-du. 1950 ve 60’larda büyük
ağırlıklarla kalkış yapabilmek, kısa pistlerden havalanabilmek için de, bu
türden yardımcı itki kuvvetlerine ihtiyaç
duyuluyor. Bunlara genel olarak RATO –“<i>rocket assist take off
</i>veya JATO –“<i>jet assist take-off”</i> üniteleri deniyor). Döneme ait Regulus ateşlemesi
fotoğraflarında görülen, o ortalığı
birbirine katan duman huzmesi de bu cihazlardan kaynaklı. Maalesef
sergilenen füzenin üzerinde bu sistem mevcut değil. Eğer Intrepid
müzesinin sitesi yalan söylemiyorsa,
2013 Eylülünde restore edilecek olan füzeye daha gerçek görünsün
diye -replika da olsa bu şeylerden
takılacağını beyan ediyor).</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-TDuVdb474ag/VBNQjmbajdI/AAAAAAAAEEA/JFwwhcTShiE/s1600/regulus%2Bfire_national%2Bgeographic_1959.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-TDuVdb474ag/VBNQjmbajdI/AAAAAAAAEEA/JFwwhcTShiE/s1600/regulus%2Bfire_national%2Bgeographic_1959.jpg" height="348" width="640" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>USS Grayback Hawai Açıklarında Regulus Atıyor, 1959</b><br />Kontrol ve Güdüm İçin Füzeyi İzleyen Uçağa Dikkat.</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Denizaltılardan
önce su üstü gemilerinden atış testleri tamamlanarak 1953’de Ağır Kruvazör <i>USS Los Angeles' e </i>40-50
Kilotonluk bir atom bombası taşıyabilecek
şekilde düzenlenerek yükleniyor. Bu cihazla birlikte Amerika ilk nükleer
kapasiteli gemisine kavuşuyor. Nükleer
füze taşıyan koskoca bir kruvazör ne kadar görkemli ve caydırıcı görünse de, Ivan’n öyle karasularına yaklaştırabileceği
bir nesne değil. Halbuki fikir güzel; çaktırmadan adamların kafasına nükleer
bomba atabilecek kadar yaklaşılabilse ne güzel olur değil mi? Birkaç yıl sonra
bu iş için epey etkin bir yöntem bulunmuş tabii… Mesela, National Geographic
adlı mazbut derginin Eylül 1959 tarihli sayısında <i>“Amerikan Deniz Kuvvetlerinin
İyi niyet Elçileri” </i>başlıklı, Kuzey
Pasifik’teki marifetleri ballandıra ballandıra anlatan makaledeki, “Bizim
Donanmanın Elinin Kolunun Ulaştığı Yerler” haritasında Japonya’nın iyice
kuzeyinde, Sovyet toprağı ve stratejik önemi yüksek (en azından makalenin
yazıldığı yıllarda) Kuril Adalarının hemen dibine minicik bir denizaltı
çizilmiş ! Bilin bakalım denizaltının içinde ne olabilir ? <b>[5] <o:p></o:p></b></span><br />
<b></b><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-Vg5CjoGHbaw/VBNS3R06wTI/AAAAAAAAEEo/1jX9Z_bkq8w/s1600/IMG_2924.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-Vg5CjoGHbaw/VBNS3R06wTI/AAAAAAAAEEo/1jX9Z_bkq8w/s1600/IMG_2924.JPG" height="480" width="640" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>Regulus USS Growler'in Üzerinde | Intepid Müzesi, New York | 2009<br />Pruvada İki Adet Hangar ve Kapakları. </b><br />Füze hangarlardan kanat ve kuyruğu katlanmış olarak çıkıyor, Kanatlar basınçlı hava ile, kuyruk dümeni ise elle açılıyordu. <br />Growler ve Grayback'ın daha ufak boyuttaki hangarlarına uydurabilmek için kanatlar gövdeye daha yakın bir akstan katlanacak şekilde yeniden düzenlendi. Katlanma aksı ve üzerindeki iki adet menteşe görülebiliyor.</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br /></div>
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-QP91RnksXRY/VBNTFmSagEI/AAAAAAAAEE4/IM8eTvQKdV4/s1600/IMG_2822.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-QP91RnksXRY/VBNTFmSagEI/AAAAAAAAEE4/IM8eTvQKdV4/s1600/IMG_2822.JPG" height="480" width="640" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>Regulus USS Growler'in Üzerinde | Intepid Müzesi, New York | 2009</b><br />Atış Rampası iki hangara da ulaşabilecek şekilde zemindeki ray düzeneği üzerinde kayabiliyordu. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Yatay pozisyon kontrolü sağlayan yönlendirme çubuğuna ve dikey hareket için güç sağlayan hidrostatik motora dikkat.</span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">O
yıllarda bu tür silahlar için henüz özel
bir tekne tasarlanmadığından, II. Dünya Savaşı gazisi iki adet <i>Gato </i>sınıfı denizaltı (<i>USS
Tunny</i> ve <i>USS Barbero</i>) ön güvertelerine eklenen
üç metre çapında silindirik (pleksiglas su depolarını andıran) primitif hangarlarla donanmanın ilk Güdümlü
Füze denizaltıları oluyorlar. Denizaltının içinden bu bölüme ulaşarak yüzeye çıkmadan ateşleme hazırlıkları yapmak
mümkün. Yüzeyde ise ateşleme rampasına oturtmak, kanatçıkları açmak ve diğer son hazırlıklar için yaklaşık 10
dakika gerekiyor. 1956’ya kadar biri
Pasifik, diğeri Atlas Okyanusunda
kullanılıyor. 1957’de ise, Regulus taşımak
üzere özel olarak tasarlanmış iki denizaltı, <i>USS Grayback </i>
(SSG-574) ve <i>USS Growler</i> (SSG-577) kızağa konup, 1958’de hizmete sokuluyor. Pruvalarındaki iki adet hangarda birer füze
taşıyan, oldukça büyük (3.600 ton) dizel-elektirikli tekneler bunlar. Fakat su altından fırlatılabilen balistik <i>Polaris</i> füzeleri ve
bunlardan çok miktarda taşıyabilen gelişmiş nükleer denizaltıların kısa süre
sonra, 1960 başında hizmete girişi bizim denizaltıları
maalesef kısa sürede demode teknolojik garabete dönüştürüyor. Regulus
sistemi sökülen Grayback ve hangarı amfibik harekatlarda kullanılacak hale
getirilip 1969’dan 1980 ortalarına kadar kendine iş buluyor, ancak 1986’da
hedef olarak batırılmaktan kurtulamıyor. 1964’de hizmetten çıkarılıp yedeğe
alınan, 1980’de de donanma envanterinden düşen Growler’in ise daha talihli olduğunu biliyoruz….
O, üstündeki acayip silahı ile New York Limanında vakit geçiriyor.</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-lCtxoaIkF2I/VBNS2KS1DvI/AAAAAAAAEEg/Q_YqQlrp9js/s1600/IMG_2923.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-lCtxoaIkF2I/VBNS2KS1DvI/AAAAAAAAEEg/Q_YqQlrp9js/s1600/IMG_2923.JPG" height="418" width="640" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><b><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">USS Growler New York Limanına Çekiliyor | 1989|</span></b></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">BvP.</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
<b>Fotograflar :</b> Füzenin 2000 yılına ait fotoğrafı Miki, 2009 yılına ait Fotoğraflar BvP, 1959' tarihli ateşlemeye ait fotoğraf National Geographic Eylül 1959 sayısından tarama, Rigel ve USS Carbonero fotoğrafları internet. Growler'in New York Limanına çekilişine ait fotoğrafı ise Müzedeki tanıtım plaketi üzerinden çektim. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
<b>Kaynaklar : </b></span><br />
<b><br /></b><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
<b>Shorr, F., Garret, W.E.,</b> The National Geographic Magazine, September 1959 içinde; <i>"Good-Will Ambassadors of the U.S. Navy Win Friends in the Near East". </i></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
<b>Polmar, N., Moore K.J., </b>Cold War Submarines <i>"The Design and Construction of U.S. and Soviet Submarines". Potomac Books, Inc. Washington D.C. 2004.</i></span><br />
<i><br /></i><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
<b>Neufeld, Michael, J.,</b> The Rocket and The Reich. <i>"Peenemünde and the Coming of the Balistic Missile Area". </i>Harvard University Press, Cambridge Mass. 1996.</span><br />
<i><br /></i><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
<i><b>(Mk. Albay) Hışankan M.</b>, Donanma Dergisi, </i>Nisan 1958, Cilt 70, Sayı 421 içinde; <i> </i>“A.B. Devletleri Deniz Kuvvetlerinde Kullanılan Güdümlü Mermiler”.</span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">…………………………</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[1]</b> <i>“Regulus” </i> olarak tanımlanan ve yazının konusu ilk üretilen “<i>Regulus I”.</i> Daha sonra, yine Chance-Vought tarafından geliştirilen,
taşıyıcı nükleer denizaltısı bile
yapılıp denize indirildikten (USS Halibut) hemen sonra iptal edilen (bak burada çalışmış
kafaları) pek marifetli “<i>Regulus II” </i> ayrı
bir füze. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b> [2]</b> Peenemünde’de geliştirilen şeyler sadece V-1 ve V-2 değil. 1943’de merkez 48
ayrı füze projesi üzerinde çalışıyordu! Daha sonra kaynakları bu şekilde çarçur
etmenin budalalığı anlaşılmak suretiyle sayı 12’ye indirildi. Yerden havaya
“Enzian” ve süpersonik “Wasserfall”,
yerden yere “Rheinbote”, Havadan havaya Ruhrstal X-4 (füzenin
kanatçıklarındaki iki adet bobinden çıkan tel ile idare edilen bu şeyin anti tank versiyou da planlanıyor,
günümüzde bir kısım tanksavar füzeleri de aynı yöntemle kontrol ediliyor),
Havadan gemilere Henschel Hs 293 ve
Fritz X. 1943’den itibaren müttefik gemilerine karşı kullanılan bu roketler
bazı gemileri batırmayı bazılarına da
ciddi hasar vermeyi başarıyor. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[3]</b> “Rocket
and the Reich”a göre 1937’den beri Nasyonal Sosyalist Parti
üyesi ve otuzların sonunda planörle uzun
mesafe uçuş rekorunu elinde bulunduran Herr Doktor Steinhoff savaştan sonra
roket kontrol – güdüm sistemleri konusundaki
bilgi ve görgüsünü Amerikan Devleti ve Hava Kuvvetlerinin hizmetine
sunup 1972’de emekliye ayrılır. The
Eagle Has Returned” adlı bir kitabı da var. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[3a]
</b>Eski bir ticaret gemisi kaptanı olan Steinhoff savaşın başında mayın tarama gemilerinde
görev aldıktan sonra Denizaltı filosuna geçer.
U-551 ile çıktığı iki seferin
sonuncusunda üç gemi batırır. Mart 1944’de komutasına verilen U-873 ile 16 Mayıs 1945’de Amerika, Portsmouth’da müttefiklere teslim olur. Mürettebatı ile birlikte esir kampına
nakledilmeyi beklerken konulduğu Portsmouth hapishanesinde 19 Mayıs’ta intihar
eder (ulan, Savaşta iki Alman Denizaltısına komuta etmiş, füze fırlatmış,
Atlantiği geçip Amerikanın kuzey kıyılarına gelebilmiş adamı adi suçlularla New Hampshire hapishanelerine
koyarsan olacağı bu olur işte). Mürettebatın hapishanede diğer suçlular ve gardiyanlardan gördüğü kötü muamele biliniyor. Neyse, bir Amerikan denizaltısında
atılan şeyi anlatıyoruz burada. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[4]
</b>Loon savaş sırasında hasarsız ele geçirilen Alman V-1 roketlerinden “reverse engineering”
marifeti ile kotarılmış ve bol miktarda üretilmiş bir silah. Japon’ların
defterini dürebilmek için düşünülmüş ama ona gerek kalmadan savaş bittiği
için pek yararlanılmamış. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[5]</b>
Bu konuya dikkat çeken </span><a href="http://www.regulus-missile.com/"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">www.regulus-missile.com</span></a><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">
adlı sitede sözünü ettiğim haritanın orasına bir denizaltı yerleştirilmiş oluşu
ana akım medyanın internet gazetelerindeki tıraşla epey dramatik bir şekilde
anlatılmış. <i>“Aman sakın NGS mahrem devlet
sırlarını mı faş etmişti? Yoksa gözdağı mıydı?”</i> Filan diye. Bunlar tamamen
fantezi. Amerikan orta sınıfının ve
“dost müttefik” ülkelerin gönül yağlarının eritmeye yönelik bu tür propaganda
makaleleri akla hayale gelebilecek her türden devlet kurumunun burnunu soktuğu,
didik didik ettiği şeylerdi. 1959’da
Regulus’la donatılmış osuruktan denizaltı ile adamların burnunun dibinde
dolaşıldığı hiç de büyük bir sır, acayip bir tehdit filan değildi. Kıtalararası Balistik Füzeler Atlas (Haydi
tam olsun: 31 Ekim 1959’da) ve Titan
füzeleri hizmete girmiş, Su altından atılabilen </span><a href="https://www.youtube.com/watch?v=p4UZwhUWcHg" target="_blank"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">“Polaris” füzesinin ilk başarılı fırlatılışına</span></a><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> şunun şurasında birkaç ay kalmıştı. </span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<span style="font-size: 11pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Buna
rağmen yazar bir konuda haklı :, Mütevelli heyeti içinde Eski Bir Savunma
Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı [George C. Marshall], Bir Stratejik
Hava Kuvvetleri Komutanı, [Curtis Le May] bir
NASA Yöneticisi [Hugh Dreyden] olan bir yayın organında zaten kimin evini soruyoruz?</span> </span></span>Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-31974727037900511352014-09-11T10:54:00.000+03:002014-09-11T11:00:37.647+03:00İzmir ve Levanten Dünya (1550-1650)*<span style="font-family: Arial; font-size: x-small;"></span><br />
<div style="border-color: currentColor currentColor windowtext; border-style: none none solid; border-width: medium medium 1pt; mso-border-bottom-alt: solid windowtext .5pt; mso-element: para-border-div; padding: 0cm 0cm 1pt;">
<div class="MsoNormal" style="border: currentColor; margin: 0cm 0cm 0pt; mso-border-bottom-alt: solid windowtext .5pt; mso-padding-alt: 0cm 0cm 1.0pt 0cm; padding: 0cm;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-bidi-font-size: 10.0pt;">Ticaret / Osmanlı Limanları /Yabancılar ile Ticaret / 17.
Yüzyıl <o:p></o:p></span></b></div>
</div>
<br />
<div class="MsoBodyTextIndent" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12pt; mso-bidi-font-size: 10.0pt;"><strong>* Goffman. D., İzmir ve Levanten Dünya
(1550-1650). Çev.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Anadol. A., Neyyir.
K., Tarih Vakfı Yurt Yayınları. İstanbul<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>1995.<o:p></o:p></strong></span></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-N04rEjHlEIc/VA85-h38R6I/AAAAAAAAEDY/dXmP6EbdNLY/s1600/goffman0001.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-N04rEjHlEIc/VA85-h38R6I/AAAAAAAAEDY/dXmP6EbdNLY/s1600/goffman0001.jpg" height="400" width="282" /></a></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İzmir’in,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sakız’ın ve Ege'deki<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>diğer Osmanlı limanlarının<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>önemini yitirişi Osmanlı İmparatorluğundaki
çeşitli toplumsal değişimler (merkezi idarenin otoritesindeki tükenişe<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bağlı olarak, yerel yöneticilerin nüfuzunun
artışı, celali isyanları, sürekli enflasyon vb) nedeniyle 16. Yy sonundan
itibaren İzmir’in canlı bir liman kenti olarak ortaya çıkışı anlatılıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>On altıncı yüzyıl<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ortasında Osmanlıların Sakız’ı ilhak edişleriyle
yabancı tüccarlar için Sakız’ın bir Hristiyan ileri karakolu, antreposu olarak
önemini yitirdi. O zamana dek Batı Anadolu hinterlandından
toplanan mallar Çeşme limanında toplanır,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>küçük tekneler ile Sakız’a getirilir ve Avrupa’ya giderdi. Transit
ticaretin bu önemli limanı artık önemsizleşti </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[1]</b>. Korsan saldırılarından korunaklı, gene hinterlanda kolay ulaşılabilecek
konumdaki İzmir transit ticaretin yeni odağı olarak Hristiyan tüccarlar
tarafından seçildi. Ancak,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daha önce
Fransız ve Venedik egemenliğinde olan Akdeniz ticareti İngiliz ve
Hollandalıların girişi ile çakışınca bu eski ticaret devletleri ciddi olarak
etkilendiler. İzmir ticaretin yeni merkezi olarak daha büyük olanaklar
sunmaktaydı. Bu olanaklar ve artan ticaret hacmi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Doğu Akdeniz’i bir korsanlar denizine
dönüştürdü. Ticareti Fransız ve Venediklilerin elinde almaya kararlı İngiliz ve
Hollandalılar da Akdeniz’de önce korsanlıkla işe başladılar <b>[2]</b> </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>.</strong><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu korsanlık İskenderiye ve İstanbul arasında
hayati önem taşıyan tahıl yolunu da kesintiye uğrattı. Özellikle İngilizlerin
saldırgan tutumları Venediklilerin 17 yy başlarından itibaren Doğu Akdeniz
ticaretindeki ağırlıklarını kaybetmelerine neden oldu. <o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12pt;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> Goffman Kitabında
özetle bunları anlatıyor. Musevi cemaatinin gelişimi, Fransız ve İngiliz
tüccarları, özellikle 17 yy. başlarında Venediklilerin Limanda ve gerisinde
ticaret kabiliyetlerinin nüfuz azalışlarına bağlı olarak çöküşü, Batı
Anadolu hinterlandının Batı tüccarının sürekli mal talebi karşısındaki
transformasyonu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ana hatları ile
incelenmiş. <o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12pt;"><o:p>BvP </o:p></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-element: footnote; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">..................</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">
<span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;">
<span style="font-size: small;"><strong>[1]</strong> Sakızdaki transit ticaretin bunalımı
ada ekonomisindeki diğer sektörleri etkilemedi. Hem imparatorlukta, hem de Batıda
çok aranan bir madde olan sakızdan elde edilen vergi 1604-1607 arasında
değişmeden 2 milyon akçenin üzerinde kaldı. Pazar rüsumları ve diğer gelirler
az da olsa arttı.
</span></span></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span 2="" class="Apple-style-span"><b>[2] </b></span>Özellikle İngilizler. 1591 Kapütilasyonları ile kendilerine sağlanan uygun koşullara rağmen...</span>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-65563787774088607102014-09-07T20:47:00.001+03:002014-09-09T14:33:47.854+03:00“Teknolojiyi Sizden Öğrenecek Değiliz!” veyahut Apollo Yakıt Pili <div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-YIbqIIM4krk/VAxXPbUFX3I/AAAAAAAAEBM/8U6dDDmSN74/s1600/apollo%2Bfuel%2Bcell.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-YIbqIIM4krk/VAxXPbUFX3I/AAAAAAAAEBM/8U6dDDmSN74/s1600/apollo%2Bfuel%2Bcell.JPG" height="640" width="424" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Şu pahalı bir
elektrik süpürgesinin içi gibi görünen nesne yaklaşık yarım asır öncesine ait son derece
sofistike bir teknoloji ürünü. “Teknoloji ürünü” tanımımın, yarı – veya hepten -cahil çoluk
çocuğun aralarında dolaşarak satmaya çalıştığı yassı televizyon veya
“akıllı telefon” çer çöpüne indirgendiği
günümüzde size pek bir şey ifade
etmeyebilir ama, inanın gerçekten öyle.Apollo programı kapsamındaki uzay
araçlarının ihtiyaç duyduğu elektrik enerjisini üreten bir yakıt pili. Houston
Texas’daki Johnson Uzay Merkezinde sergilenen en ilginç en tuhaf parçalardan. Bugünün Amerikalısının çok uzak bir zaman dilimi
ile ilgili kazılarda ortaya çıkarılan arkeolojik
nesnelermiş gibi gördüğü bir şey. Aynı refleksin büyük ölçekli benzerini yine aynı yerdeki Satürn V roketi civarında
da sezmek olası. Kendi yurttaşlarının bir kuşaktan az zaman diliminde kotardığı
teknolojik başarıyı Mısırdaki piramitler hayreti ile izlemek her ulusa nasip
olmaz bence. Yeryüzünün bu şimdiye dek üretilmiş en karmaşık, en nitelikli cihazlarından
biri pek de bir şey anlaşılamadan ziyaret ediliyor. Böyle bakıldığında Amerikan ulusu yüzyıldan az sürede kendi teknoarkeolojisini üretmenin ve <b>kavrayamamanın</b> gururu ile dolu olmalı. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Senden Elektrik Alıyorum</span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Uzay araçlarının ihtiyacı olan
elektrik enerjisinin üretiminde Güneş’ten yararlanmak en akla yakın yöntem
değil mi, fotovoltaik yüzeyler filan? <i>(anlamanızı kolaylaştıracaksa, “Güneş Panelleri”
diyeyim.Ama n’olur şu panel işini turistik
kıyı sözlükçesindeki “Güneş Enerjisi” cinliği ile karıştırmayalım: siyah zemin
üzerine sıralı bakır borular içinden
geçen suyun güneşle direkt temas sonucu
ısınıp, sıcak su üretmesinden biraz daha alingirli bir iş bu).</i> Hatta,fikir genel olarak Güneş sisteminde
seyahat eden otomatik uzay araçları, yetmişlerin “Skylab”ı, Şimdinin Uluslararası Uzay İstasyonu, Rusların
“Salyut”u ve etrafta dolaşan haberleşme uyduları düşünüldüğünde doğrudur da.
Ama kazın ayağı öyle değil maalesef. Apollo Servis Modülü gibi büyükçe
ve çeşitli cambazlıklar yapmak zorunda olan bir uzay aracının gerek duyduğu elektrik
enerjisi için gerekli güneş panelleri (60’lardan konuşuyoruz, feysbuk filan
yok, o derece eski çağlar yani) oldukça büyük ve hantal olurdu. Bu hantal
yapıyı da kıçtaki o kocaman motor ateşlendiğinde oluşacak ivmelenmeden başına bir şey gelmemesi için ateşleme öncesi –hem, tam da elektriğe en çok ihtiyaç duyulan o süreçte – katlamak, bir yerlere sokmak bir
gerekirdi! Pek olacak iş değil yani. <o:p></o:p></span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-zkwrBA-HE2M/VAleK0bnYfI/AAAAAAAAD_4/ECv1KIYRJlE/s1600/apollo13_tank.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-zkwrBA-HE2M/VAleK0bnYfI/AAAAAAAAD_4/ECv1KIYRJlE/s1600/apollo13_tank.jpg" height="400" width="305" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu sıkıntıyı aşmak için kullanılabilir başka bir yol da, ihtiyaç duyulacak elektriği bildiğimiz
pillerle yukarı çıkarmaktı. Bu yöntem Mercury
ve iki kişilik Gemini uçuşları için kullanışlı ve uygulanabilir olmakla
birlikte, Apollo programı gibi üç kişilik mürettebatla yapılacak iki haftalık uçuşlar
için gerek duyulacak pillerin ağırlık ve boyutları yüzünden hiç uygun değildi
<b>[2].</b> Bu yüzden Gemini programının sonlarına doğru üçüncü bir seçenek, “yakıt pili”
olarak adlandırılan cihazlar uzun süreli ve yüksek elektrik enerjisi gerektiren
uçuşlarda uygulandı. (Gemini’nin yakıt
pili asidik protonların geçirgen bir yüzeyden
diğer bölüme iletil</span></span><span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 115%;">mesi sonucu elektrik üretiyordu</span><span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 115%;"> </span><span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 115%;">ama, geçirgen yüzeyle ilgili sorunlar
yüzünden terk edildi)</span><span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 115%;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">İkinci Dünya Savaşından önce
geliştirilmiş alkali yakıt hücrelerinin çalışma prensibi, iki bileşenli bir kimyasal reaksiyonunun açığa çıkaracağı
enerjinin kullanılması gibi oldukça basit
(görünen) bir fikre dayanır. Eğer bileşenler Apollo programındaki gibi hidrojen ve oksijense, reaksiyon sonucu açığa çıkan da büyük miktarlarda elektrik enerjisiydi.Yalnız
bildiğimiz pillerin aksine bu reaktantların(oksijen ve hidrojen ) sürekli
yenilenmesi gerekli. Açığa çıkan başka bir şey daha vardı. Bol miktarda ve içilebilecek nitelikte su…. Yani sözkonusu sihirbazlığın tercih
edilmesiyle baş ağrıtıcı, can sıkıcı iki adet tasarım problemi çözülebiliyordu. Tam “bir taşla iki
kuş”, veyahut “bir koyup üç alma” durumu. Esasen Apollo 13 az kalsın “üçün
birini” alacaktı ama oluyor öyle şeyler. Hem, rahmetli Turgut Özal’da tam bir
koyup üç alacakken Körfez Savaşı
sırasında almamış mıydı onu? <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: center;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-i2Jh_sv0Zs8/VAx7aFPZn-I/AAAAAAAAECw/cza9Sq9oQaQ/s1600/059032.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-i2Jh_sv0Zs8/VAx7aFPZn-I/AAAAAAAAECw/cza9Sq9oQaQ/s1600/059032.jpg" height="640" width="507" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div align="center" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;">Ulusal Amerikan Tarih Müzesi Arşivi | </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; text-align: center;">E&MP59.032 </span><span style="text-align: center;"> </span><span style="text-align: center;"> | </span><span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></div>
<div align="center" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;">Elektrik enerjisi ve içilebilir taze su üreten </span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Apollo Yakıt Hücre Prototipi 86 saatlik </span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">performans </span></div>
<div align="center" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;">denetim </span><span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;">testinden sonra. </span><span style="font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif;">26 Aralık 1962. </span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Su işine geri dönelim: Evet su bir uzay uçuşu için en önemli,
hatta damarlarda dolaşan kan kadar önemli
bir bileşen. Hem mürettebat içiyor,
sudan arındırılarak yüklenmiş türlü yiyeceği, içeceği yenebilir hale getirmek için kullanılıyor.
Yiyecek içecek hazırlama işi suyu
tamamen alınıp genellikle toz haline getirilmiş yiyeceklere benzin istasyonlarının
pompalarına benzer tabancadansuyu sıcak
veya soğuk olarak püskürtülerek yapılıyordu. Mesela canın kremalı tavuk çorbası
içmek istedi; alıyorsun ilgili naylon torbayı basıyorsun sıcak suyu, elinde
birazovalıyorsun tavuk çorban hazır.
Daya ağzının naylon torbaya afiyetle iç. Su ayrıca bin bir türlü elektrikli
alet edevatın sürekli çalışması sonucu oluşan
(ve çok tehlikeli olabilecek) ısınmayı
önlemek için cihazlar arasında dolaştırılıyor, dolaşımdaki bu ısınan su
da servis modülünün gövdesindeki radyatörler
vasıtası ile serinletiliyordu!
Sistemdeki fazla suyun basıncı
kontrol eden valfler ile zaman zaman aracın gövdesinden atıldığını da eklemeli.
<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Con Ahmet’in Devr-i Daim Makinası ?</span></span></b><br />
<strong><span style="font-family: Arial;"></span></strong><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-VPx3quEB8Ig/VAx7V-dSlOI/AAAAAAAAECo/WDq9AdgzxsQ/s1600/SecHydrogen22.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-VPx3quEB8Ig/VAx7V-dSlOI/AAAAAAAAECo/WDq9AdgzxsQ/s1600/SecHydrogen22.jpg" height="198" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Yok, Bu kadar basit değil. </td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Esasen hidrojen ve oksijenin bir
yanma odasında reaksiyona girerek enerji üretmesi roket motorlarında da sıkça tercih edilen bir yöntem. Aradaki fark,
enerjinin büyük bir bölümünün elektrik olarak açığa çıkarılması. Böyle
anlatınca belki fazla basit oluyor; ver kabın bir tarafından oksijeni, diğer
taraftan da hidrojeni, hooop bir taraftan su diğer taraftan da elektrik çıksın.
Genellikle sistemi açıklayıcı i şematik çizimlerde böyle görünmek ve çalışma prensibi kullandığımız akülere benzemekle
birlikte iş biraz karışık. Elektrolit
olarak asit yerine potasyum hidroksit kullanılıyor ve Hidrojen tarafında [ anot
(-)] nikel, oksijen tarafında da [katot
(+)] nikel oksit var. Nikel hem zor
bulunan, dolayısıyla pahalı bir metal değil hem de hidrojen oksidasyonu için yüksek
katalitik özelliklere sahip (Apollo programı için geliştirilenler daha etkili
elektrotlar olarak platinle sinterlenmiş nikel kullanıyor). İki bölümü ve aradaki elektrolitik sıvıyı da birbirinden
geçirgen asbest tabakalar ayırıyor. İş basitçe böyle- sanki-. Daha geniş bilgi
için <i>“Handbook of Fuel Cells –
Fundamentals, Technology and Applications”</i> adlı faydalı esere bakabilir <b>[4].</b></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Elektrik üretimi açısından yüzde
yetmiş gibi performans oranlarına çıkılmakla birlikte, yine de hatırı sayılır
miktarda enerji ısı olarak açığa
çıkıyordu. Bir bölümü çok düşük sıcaklarda bulunan iki bileşeni hücreye
girmeden önce ısıtmak için kullanılıyor (Cihazın çalışma sıcaklığı yaklaşık 200
santigrat derece) fazlası ise glikole [3]
aktarılarak servis modülünün üst kısmındaki sekiz adet radyatörden uzay
boşluğuna bırakılıyordu. İlk Apollo
araçlarında iki daha sonraları üç adet kullanılan bu cihazlar ile karmakarışık yardımcı
sistemlerinin etkin ve sağlıklı çalışabilmeleri sürekli izlenmelerine ve kontrollerine bağlıydı.Hücreler için NASA için bile mümkün olamayacak saflıkta
hidrojen ve oksijene ihtiyaç duyuyor, bu mümkün olmadığından dayabancı madde
birikimine karşı tüm sistemin (oksijenin hattının her gün, hidrojenin ise gün aşırı)
boşaltılarak temizlenmesi gerekiyordu. <o:p></o:p></span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Uzay aracı içinden ve yer kontrol
tarafından miktar ölçümlerinin doğru yapılabilmesi depolardaki bileşenlerin
sıvı olarak tutulmasına bağlıydı. Yer çekimsiz ortamda iyice güçleşen bu işlem
için içinelektrikli ısıtıcılar kullanmaktan motorları ile belli sürelerde
karıştırmak <i>(şu “ice slush” denen içeceği
karıştıran şeyler gibi, oksijen de tankın içinde aslında o kıvamda-imiş), </i>gerekiyordu.
Mürettebat tarafından yapılan karıştırma
işlemlerinden Apollo 13 uçuşu sırasında; 13 Nisan 1970, 22:06’da (Amerikan Doğu Kıyısı Saati ile) yapılan bir
tanesi pek iyi sonuçlar vermedi maattee<a href="https://www.blogger.com/null" name="_GoBack"></a>ssüf… <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">“İşin Fıtratında Var” <o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-Z1yiQ0Q0iB4/VAhvqldCLAI/AAAAAAAAD_A/MAZ1fqAqX3o/s1600/apollo13_tank21.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-Z1yiQ0Q0iB4/VAhvqldCLAI/AAAAAAAAD_A/MAZ1fqAqX3o/s1600/apollo13_tank21.jpg" height="371" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Odsyssey’in iki numaralı oksijen
tankı <i>(bilimsel olsun, “ulan meydanı boş buldun atıyorsun BvP”
denmesin diye: North American Rockwell
numarası; 10024X-TA0008)</i> önce Apollo 10 servis modülüne takılmış ve
kimbilir hangi sebep yüzünden araçtan çıkarılır. Bir süre sonra Apollo 13’de kullanılmasına
karar verilir. Fakat o hengamede yaklaşık beş santimden yere düşürülen çok
hassas tankımıza (Yuh)! Kimse tarafından
<i>“hacı bunun içinde dünya kadar kablo,
sensör, boru var. Bi yamuk olmuş mudur,
aç hele bakak bir”</i> demek gelmez. Oysa bu ufak sarsıntı ile tanka o lanet
sıvıyı doşaltmaya/doldurmaya yarayan iç
tüp zarar görür. Uçuş öncesi yapılan
sayısız testlerden birinde tanka doldurulmuş oksijen bir türlü tahliye edilemez. İşin uzmanları tam 11 gün boyunca bu süper
soğuk şeyi boşaltamayıp, test kurulunda denemeleri
kontrol edip onaylamakla yükümlü Astronota
<i>(Uçacak malzemenin uçuş ekibinde
yer alan astronotlarca de denetlenip kontrol edilmesi yaygın bir uygulamaydı. Yaşam destek
sistemleri, navigasyon, itki sistemleri, haberleşme aygıtları, radarlar, Ay
modülünde bulunan başka akıllara zarar bir sürü sistem vs… binlerce alet edevat
uçuş öncesi üreticiler ve NASA tarafından onlarca denemeye tabi tutularak NASA
çalışanlarından oluşturulmuş bir kurul denetiminde sertifikalanıyordu. Sorun çıkaran bu tankı
onaylayanlardan biri de ilgili makineyle uçacaklardan Astronot Ken Mattingly idi. Suçiçeği şüphesi
ile uçuşta yer alamayan adamcağız, muhtemelen hayatının sonuna kadar bu kabus
ile yaşamış olmalı) </i>sorunu çözecek bir öneri ile gelirler: tank içindeki
ısıtıcılardan birinin çalışması ile oksijen ısınacak ve gaz hale dönüşüp,
düdüklü tencereden çıkan fazla basınç gibi emniyet vanasından çıkacaktır…
“Olsun bakalım” der bizimki <b>[5]. </b><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><i><span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Tam Bu sırada Test Alanında </span></span></i></b><br />
<strong><em><span style="font-family: Arial;"></span></em></strong> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="line-height: 115%;">Fakat tankın içine Mattingly ne de yöntemi
önerenlerin bilmediği başka bir rezillik
çöreklenmiştir: Apollo uzay araçlarının elektrik sistemi 1965’de kadar 28 volt elektrik
kullanırken bu tarihten sonra ne
hikmetse 65 volta yükseltilmiş ve tüm cihazlar bu güçte elektriği kabul edecek
şekilde yeniden tasarlanıp,
düzenlemişti. Sadece meş’um tankın içindeki termostatlar hariç!!!! Kimse bu
hatanın farkına varmadı. Isıtılan tankın içindeki termostat 26 Santigrat dereceye ayarlı ve 28 voltluk bir
termostattı işte. Bu sayede boşaltım için ısıtma işlemi başlar başlamaz, güçlü
voltajın oluşturduğu kısa devre ile
termostat çalışamaz hale gelir. Isıtıcılar tankı beş yüz derecenin üzerinde tutacak şekilde 8 saat boyunca çalıştır. Bu süre içinde
testi kontrol eden teknisyeni şüphelendiren bir şey olmaz çünkü önündeki
panelde ısı 30 derecenin üstüne çıkmaz hiç! (termostat bozuktu hani,
hatırladınız mı?)</span><span style="line-height: 115%;">Böylece, aşırı ısı tankın içindeki
kabloların üzerindeki teflon izolasyonu</span><span style="line-height: 115%;">
</span><span style="line-height: 115%;">tümüyle bozar. Doğal olarak kablolar karıştırıcı fanı hareket ettiren
elektrik motorunun da yanından geçerler! Kalkıştan sonraki</span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">iki gün yedi saat</span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">ve 54 dakika hiçbir şey olmaz. Fanları
çalıştıracak düğmeye basılmasıyla oluşan elektrik kontağı</span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">saniyeler içinde bu çok zengin oksijen
ortamında yangın çıkarır,</span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">artan basınç
da </span><span style="line-height: 115%;">tankın</span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">patlayıp hem astronotlar hem de elektrik üretimi
için çok gerekli</span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">bu </span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">değerli elementin kaybına sebep olur. </span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">Apollo
13’un aya inişi filan o andan itibaren “yalan” olur tabii. </span><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">Artık tüm dert tasa o üç adamı sağ olarak
yeryüzüne indirmektir ve indirirler </span><span style="line-height: 115%;">nitekim!
Bu çok heyecanlı macera da </span><span style="line-height: 115%;">belki başka
bir yazının konusu olabilir.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Apollo 13 Kazasından sonra gelecekte benzer sorunlar yaşanmaması için tüm
sistem yeniden tasarlanır. Başka bir
yere üçüncü bir oksijen tankı yerleştirilir, tanklar içindeki karıştırıcı fanlar
kaldırılır. Elektrik üretimi herhangi
bir nedenle kesintiye uğrarsa kullanmak üzere yedek akü ve 2.5 litrelik
yedek içme suyu tankı kumanda modülüne konur. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>***</b><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Dediğim gibi, karşınıza bir şekilde
görme fırsatı çıkacak olursa fırsatı değerlendirmenin çok yararlı olacağı
acayip bir makine bu. Üstelik yazıyı buraya kadar okuyabildiyseniz artık size de pahalı bir elektrik süpürgesinin
içi gibi görünmemesi lazım! <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">BvP, <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Fotoğraf: Yakıt Hücresi BvP, Prototip hücre için NMAH numarası resmin altında mevcut. Apollo Hücresi ile ilgili çizimler NASA
SP-350 “Apollo Expeditions to the Moon” Kitabından. Genel şema İnternet'ten. Çizimleri
Türkçeleştirdim.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">…………………….<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[1] </b>Merak etmeyin, sadece bir tane
yok bunlardan. Toplam 92 tane üretilmiş, 54 tanesi Apollo programında
gerçekleştirilen uçuşlarda kullanılmış. Yani başka yerlerde de görebilirsiniz.
Washington’daki Smithsonian’da (en az iki), Bozeman Montana’daki “Museum of Rockies” de, New Mexico’da,
hatta özel koleksiyonlarda bile mevcut. Ama yine de denk geldi mi yanına seyirtip
iyice bir bakmakta fayda var. <o:p></o:p></span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Fikir İngiliz Bilim adamı Francis Thomas
Bacon (1904-1992) tarafından
geliştirilmiş. Amerikan uçak motoru üreticisi Pratt and Whitney 1959’da lisansı
satın alıp, teknolojiyi Apollo Programı için Kullanmış. Mevcut haliyle uzay araçları için oldukça
ağır ve hantal olan olduğundan önemli değişiklikler yapmak gerekmiş. Örneğin
600 psi olan çalışma basıncı 50 psi’a düşürülmüş, ağırlık azaltılarak 110
kilograma indirilmiş. Çalışma ömrü 400
saat olarak tespit edilmesine rağmen 620
saat arıza yapmadan çalışabilmiş. 31 hücreden oluşan bir ünite 563 ile 1420 watt arası enerji üretebiliyor.
Paralel bağlı üç pil uzay aracına 4.5 kw enerji sağlıyor. <o:p></o:p></span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[2] </b>Uzaya gidiyorsun, Dünya’ya
dışarıdan bakıyorsun filan ama, üç
kişi göt göte aynı mekanda iki hafta
geçiriyorsun… Acayip işler! Ama beterin beteri var; üç kişilik
mürettebata rağmen Apollo Servis modülü
tasarım ve geliştirme aşamasında bir
Volkswagen otomobilin (kaplumbağa tabii, öyle bugünün Passat’ı değil) şoför mahalli ile aynı hacme sahip Gemini
kapsülünde bir hafta geçirmiş astronot taifesi tarafından
epey konforlu ve geniş bulunmuştu! <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[3] </b>Kaynama sıcaklığının
yüksekliğinden ötürü. Glikol saf olarak
veya su ile karıştırılmış haliyle uzun zamandır yüksek performanslı sistemleri
soğutmak için kullanılan bir sıvı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Daimler Benz
uçak motorlarında da motor bloğunu
soğutmak için glikol
kullanıyordu. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[4]</b> İlgili kitap (ISBN:
0-471-49926-9) içinde “Hydrogen/oxygen (air) fuel cells with alkaline
electrolytes” başlıklı makale. <b>Cifrain</b> M., <b>Kordesch</b> K.,
pp 267-280. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>[5] </b> <b>Chaikin,</b> Andrew . A Man on the Moon, “Voyages of Apollo Astronauts”. Penguin, 2007.
<o:p></o:p></span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">İnternet'te Apollo 13 kazası tüm detayları ile genişçe
hikaye edilmekle, <a href="http://nssdc.gsfc.nasa.gov/planetary/lunar/ap13acc.html" target="_blank">NASA sitelerinde de </a>bütün detaylar anlatılmakla birlikte ufak tefek farklılıklar gösteriyor. Ben
hikayenin ana hatları için bu çok güzel yazılmış ve kapsamlı kitaptan
yararlandım. Genel olarak Apollo programına ilgi duyanlar, temel bilgiler
edinmek isteyenler için ideal bir başlama
noktası. <o:p></o:p></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Ayrıca Tom
Hanks, Kevin Bacon, Bill Paxton, Ed Harris ve Gary Sinise gibi “kuvvetli artis”
lerin rol aldığı 1995 tarihli Apollo 13 filmi de, tüm hikayenin bir Hollywood filmi olarak şaşırtıcı biçimde
doğru ve eli yüzü düzgün anlatımı. Neyin nasıl olup bittiğini kavramak için izlenebilir.</span></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3403753110984769710.post-87494834888041887852014-06-18T09:19:00.001+03:002014-06-18T12:17:44.628+03:00Taksim Hikayeleri <div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-E9HYag_jobk/U5xHISFoAXI/AAAAAAAADw0/bV6ski35x6w/s1600/top%25C3%25A7u+k%25C4%25B1%25C5%259Flas%25C4%25B1+1930lar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-E9HYag_jobk/U5xHISFoAXI/AAAAAAAADw0/bV6ski35x6w/s1600/top%25C3%25A7u+k%25C4%25B1%25C5%259Flas%25C4%25B1+1930lar.jpg" height="640" width="392" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-dhUglG0FRMg/U5xHI4Yt73I/AAAAAAAADw4/94vRdiXJi3s/s1600/k+tahir.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-dhUglG0FRMg/U5xHI4Yt73I/AAAAAAAADw4/94vRdiXJi3s/s1600/k+tahir.jpg" height="200" width="150" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Kemal Tahir ve </strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Mazmanoğlu<br />Hacı Aptullah Bey<br />Malatya 1942</strong></span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Taksim’deki Atatürk Anıtı, daha
doğrusu yapıldığı tarihteki adı ile
“Cümhuriyet Abidesi” önünde civar stüdyoların
seyyar elemanları tarafından çekilen <a href="http://anlatsamfotoromanolur.blogspot.com.tr/2012/11/taksim-ant_30.html" target="_blank"><span style="color: blue;">hatıra fotoğrafı</span></a> örneklerinden
bolca var. Orada burada rastladıkça ilginç olanlarını almaya çalışıyorum. Bunlardan
biri de otuzların sonunda çekildiğini düşündüğüm şu fotoğraf. Genç beyefendi
koyu renk, -muhtemelen lacivert – ince çizgili takım elbisesi, kravatının hemen
altından başlayan bisiklet yakalı kazağı ile gerçekten pek şık. Kalın kumaştan
bu elbisenin içine bir de kazak giyildiğine göre, ılık olmayan bir sonbahar
günü veya kış başları olmalı. Zaten arkada yüzü bize dönük iki delikanlı dışında hemen herkes oldukça sıkı
giyinmiş. Elinde sigarası, kendine güvenen,
rahat hali ve kıyafetiyle Kemal Tahir’in 29 Nisan1942 tarihli Malatya Mahpusanesi’nde Mazmanoğlu Hacı
Aptullah Bey’le çektirdiği fotoğraftaki haline pek benziyor. Bu yüzden
kendisine “Kemal” diyelim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Arkasındaki Taksim anıtının
cephesinde görünenlere ve sağ omuzu
üzerindeki Topçu Kışlasına bakarak, fotoğrafın Kuzey – Güney aksından çekildiğini anlamak mümkün <b>[1]</b>. Yani bizim Kemal
Elmadağ’dan, Cumhuriyet Caddesi üzerinden yürüyerek -muhtemelen - Beyoğlu’na doğru gidiyor. Uzun zaman önce yıkılmış, üzerinde durduğu toprak parçası da içinde bulunduğu kentin gereksinim duyduğu yeni işlevlere uygun biçimde şekillendirilen bu yapıya ait eski fotoğraflarda Cumhuriyet Caddesi'ne bakan cephenin iki yanda sekizgen
kuleler ve kademeli bir alınlıkla taçlandırılmış o acayip ana girişi dışında
dikkat çekici bir özelliği görünmüyor. </span><br />
<span style="font-family: Verdana;"></span><br />
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Daha
eski tarihli benzer yapıları tekrar eden plan şemasına az hareket olsun,
heyecan gelsin diye yapının köşeleri bir miktar öne çıkarılıp, yükseltilerek
belirginleştirilmiş. Vurgulama işi tam olsun diye de, en uç köşelere eklenen
küçük kulelerin üzerine (daha bitmedi) ana giriştekilerin benzeri soğan kubbeler koyma
ihtiyacı hasıl olmuş. Fotoğrafta güney uç köşeyi görüyoruz. Anıtın doğusundaki bayrak tutan askerin hemen
ayaklarının dibinde de ana girişin o daha büyük kubbelerinden biri belli
belirsiz seçiliyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">At nalı kemerleri ve sahte soğan
kubbeleri ile bizim “Mağrip bileşenli” kışla oryantalizm
modasının revaçta olduğu dönemde inşa edilmiş, çoğu halen ayakta ve bakımsız pek çok örnekten sadece biri <b>[2]. </b>Cumhuriyet öncesi ve sonrasında önemli bir fonksiyon kazandırılamadığından avlusu futbol sahası,
yapı bölümleri de kahvehane, oto
tamirhanesi, şoförler okulu filan olarak
kullanılıyor! (Olacak iş mi? Sen kalk
Ecdad yadigarı binanın içinde top oyna. Edep yahu!) </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-BV9tv3eQC8w/U5cah0dEe9I/AAAAAAAADvk/UGDjt29wQo4/s1600/Taksim_06.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-BV9tv3eQC8w/U5cah0dEe9I/AAAAAAAADvk/UGDjt29wQo4/s1600/Taksim_06.jpg" height="427" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Son "fitbol" Sezonu. 1938-1939</strong></span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Örneğin, arkasında “surdibi (?)
fitbolTakımı 1938-1939” yazılı ve maç
öncesi çekilmişe benzeyen fotoğrafta (formalar henüz tertemiz, saçlar taralı,
v.s.) beyaz pantolon ve koyu renk spor ceketli şık antrenörün soluna doğru dört
veya beş sıra halinde oturmuş seyirciler
görünüyor. Sahadan onları ayıran beyaz çit bile oldukça belirgin. Arkalarındaki
üç katlı kütleden anlaşıldığına göre futbolcular avlunun tam ortasında, nerdeyse doğu batı aksına paralel duruyorlar. Kuzey-Batı köşenin yine üç katlı kulesi ve ucundaki soğan biçimli
ufak kubbe de net olarak seçiliyor. Elmadağ tarafındaki bu üç katlı kısım ile,seyircilerin arkasındaki sol kanada
1925-26 tarihli Pervitchich Haritasında “aile inoccupeé” yazılmış, yani boş.
Sağ kanatta motor, kaporta ve şasi işleriyle uğraşan atölyeler olduğu
yazılı. Cumhuriyet caddesindeki ana girişin tam karşısında, simetri eksenindeki
diğer üç katlı kütle de “Ecole de Chaffeurs” olarak gösterilmiş. Cem’an küçük oto sanayi
sitesi yani! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-w1VhE5RcFMk/U5yjnWyRyqI/AAAAAAAADy8/fvePd9OnnWY/s1600/taksim+an%25C4%25B1t2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-w1VhE5RcFMk/U5yjnWyRyqI/AAAAAAAADy8/fvePd9OnnWY/s1600/taksim+an%25C4%25B1t2.jpg" height="382" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0pt; text-align: center;">
<strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="font-size: x-small;"> Kışla
yıkılmadan. </span></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small;">1939 öncesi. </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small;">Cumhuriyet Caddesi boyunca uzanan yoğun yeşil dokuya dikkat...</span></strong></div>
</td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-dVUdei8mBFI/U5calQhsz0I/AAAAAAAADvs/TbRnqSH1aNU/s1600/Taksim_07.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-dVUdei8mBFI/U5calQhsz0I/AAAAAAAADvs/TbRnqSH1aNU/s1600/Taksim_07.jpg" height="427" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Taksim Gezisi ile. 50'ler. Ağaç dizisine tekrar dikkat! Benzin istasyonun arkasında, sağ uçta Şark Palas ve diğer apartmanlar</strong></span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Gerçekten de civarda bu işle
uğraşan epey yer var. Divan Otelinin
karşısından, Dolapdere’ye inen yolun sağ tarafı (Kışlanın Elmadağ tarafı yani) çok
eskiden beri oralarda olduğu her hallerinden anlaşılan garajlar, boş-metruk
depolar, benzin istasyonları ile dolu
idi. Aynı sıradaki Üç Horan Vakfı akareti
üç beş dükkan da hep “yedek parçacı” idi. Garajlardan birinin
cephesinde“Hudson Garajı” yazısını; ya onda, yada başka birinin alınlığındaki eski tip otomobil lastiği rölyefini
hatırlıyorum. Hani şu bisiklet tarzı jantsız, telli olanlardan. Belki hala
duruyorlardır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Babamın ufak ithalat firmasını Receppaşa
Caddesine taşıdığı 70’lerin sonundan doksan ortalarına dek Dolapdere ile Elmadağ
arasındaki sokaklarda iş yapan ve büyük kısmı yetmişlerden önce kurulmuş onlarca
ufak oto tamirhanesi vardı. Galiba seksenlerin sonunda aşağı, Dolapdere’ye doğru
Andromeda isimli, Yasemin Evcim-Yaşar Aptekin tarzı bir disco açıldı. Uzun süre popülerdi, sonraları yavaşça söndü, nihayetinde
ne oldu hatırlamıyorum. Oralar pek tekin sayılmazdı, akşamüstleri iş çıkışı
araba ile Dolapdere’ye inerken trafik genellikle tıkanır, etraftaki Çingene
kadınlar da arabalar arasında dolaşarak uyuşturucu hap, esrar filan satarlardı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Talimhane, Taksim ve Tarlabaşı
civarının (Bulvar yapılana kadar cadde üzerinde ve ona açılan sokaklarda da sayısız perakende, toptan
satış yapan dükkan vardı) seksenlere, hatta doksanlara kadar otomobil ve kamyon yedek parça işlerinin
merkezlerinden biri olma nedeni, başlarda
kışlanın ve çevresinin bu işlere
ev sahipliği ile ilgili belki. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-nRGSJ-6vNKs/U5cagFYzH1I/AAAAAAAADvU/4OHwe0tMhiI/s1600/Taksim_05.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-nRGSJ-6vNKs/U5cagFYzH1I/AAAAAAAADvU/4OHwe0tMhiI/s1600/Taksim_05.jpg" height="524" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small;"><strong>Bayan Anahid Chahinian ve Reklam Panoları | 1935</strong> </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Kışlanın güney kenarı boyunca
yapılmış ve otuzlarda mevcut bir dizi
dükkan meydanı epey daraltıyor olmalıydı.Bayan Anahid “Chahinian”ın 1935 yazında
çektirdiği fotoğrafta Heykeli çevreleyen tören alanı ile etraftaki dükkanlar ve üstlerindeki reklam panoları arasında bir tramvay ve otomobilin geçebileceği kadar mesafe
var. Anma törenlerine katılan “Mülki ve
Askeri Erkan”dan, “Halk”tan, “Talebe”den
kaç kişi töreni müteakip,
karşıdaki “İnhisarlar İdaresinin Şarap
ve Likörlerini İçiniz” tavsiyesine uydu
acaba? Ya da “Tokalon Krem ve Pudra” kullanan şuh hanımefendileri aklından geçirdi?
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Çağdaş ve modern bir kent yaratma çabasındaki yöneticiler tarafından
Kışla ve etrafındaki acayiplik 1939-40’da yıkılıyor. Yerine, Prost Planı’nın <b>[3] </b>bir parçası olarak kentin
merkezinde yer alan geniş, modern park: Taksim Gezisi yapılıyor. Yapı halen
göründüğüne göre, Kemal fotoğrafı
1939’dan önce çektirmiş olmalı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Avlusu futbol sahası, kendisi oto
sanayi sitesi olarak kullanılan, sonunda
da yıkılıp güzel bir kent parkına
dönüştürülen yapıyı alışveriş merkezi olarak
kullanmak üzere tekrardan inşa konusundaki yakıcı ısrar normal koşullarda pek
anlaşılır bir şey değil. Ama esas amacın “yapmak” değil de, belli politik <span style="color: black;">marangozluk hevesleri</span> dahilinde “yapılmış olanı yıkmak” olduğu düşünüldüğünde iş anlam
kazanıyor. Devlet aklının oryantalist mimariye bu denli yoğun ilgisi
varsa, dönemin ilginç örneklerinden
diğer yapılar; örneğin Karaköy, Yüksek Kaldırım’daki Aşkenaz Sinagogu ile filan neden ilgilenmiyorlar diye de düşünüyor
insan. Arka cephesi Zürafa Sokağındaki genelevlere bakan zavallı yapı çevresindeki
sefaletin arasına sıkışmış vaziyette,
resmen bokun içinde duruyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-33b7LWx12wg/U5x3UA3MEuI/AAAAAAAADx8/ypiGwjJ8r9M/s1600/A%25C5%259Fkena+Sinagogu+01.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-33b7LWx12wg/U5x3UA3MEuI/AAAAAAAADx8/ypiGwjJ8r9M/s1600/A%25C5%259Fkena+Sinagogu+01.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Dünyada Bir İlk:<br />Genelev (Arka) Cepheli Sinagog</strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Tüm Halkımıza </strong></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Hayırlı Olsun</strong> !</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">1885’de inşa edilen ve mimarı meçhul bu mütevazi ibadethanenin lotus yapraklı sütun başlıkları pek öyle her yerde rastlanabilir bir şey değil. Bir daha
Kuledibindeki favori butiğinize giderken tavuk döner kokularından mideniz
bulanmazsa biraz durup bakın. Yolunuzun
üstü nasıl olsa. Bakmanız bitince de,
civara konuşlu tabla üstü tatlı evlerinden “keranetatlısı” alıp, yiye yiye yolunuza devam edebilirsiniz.
Ya da önce alın, yiyerek seyredin. Ne bileyim ben.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Bütün acayiplikte suçlanacak tek kişinin günün birinde kentin
orta yerindeki kışlanın AVM’ye
dönüştürülebileceğini düşünememiş olan dönemin valisi Lütfü Kırdar gibi geliyor
bana! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Başvekilimizin 19. Yüzyıl İstanbul
Mimarlığının oryantalist örneklerine duyduğu ilgi güzel de şimdilik bizi asıl
ilgilendirmesi gereken yer Bay Kemal’in sağ omzunun işaret ettiği yön, yani
Cumhuriyet caddesinin karşısı: “Talimhane”. Burası gerçekte de kışla
ahalisinin “talim” yaptığı alan.
Otuzların başlarında<b>[4] </b>yol ve alt
yapı düzenlemeleri bitirilerek konutlar yapılıyor. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div align="justify" class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Çoğu isimsiz mimarlarca <b>[5]</b> yapılmış şık, genelde altı
katlı ArtDeco (artdeco ney abi?) apartmanların olduğu, planlı
cadde-sokak düzeniyle hoş bir yer-di burası. Taksim’e yakın bölümü ilk darbeyi
Dalan döneminde Tarlabaşı yolunun, pardon “bulvarı”nın açılışında yedi. Yeni
caddenin başındaki hanlar, birkaç güzel apartman ve daha önce yıkılan Kristal
Gazinosunun bulunduğu tüm ada Müttefik hava bombardımanı sonrası Alman Kentlerini
andır tarzda bir süre can çekişerek yok oldu. Gazinonun yerine konuşlanan
dolmuş ve otobüs duraklarını, Atatürk Kültür Merkezi aksına bakan yapılardan birinin altındaki
Kristal Büfe’yi, üzerindeki kocaman ve (galiba)
sarı, “Leipzig Fuarını Ziyaret Ediniz”
yazısını hatırlıyorum. Bauhaus tarzı amblem, elinde bavul veya evrak çantası ile
iki kişiyi betimlerdi galiba. <b>[6], [6A]</b>
Birkaç bina sonra, Tarlabaşına bakan köşede kiracılarının çoğu gayri müslim -
“ekalliyet” de denirdi o zamanlar - Gökçay
Han’da Babamın tek odalı bürosu vardı. Yine biraz geriden meydana bakan Şark Palas'ın altında Air France Bürosu ve vitrinindeki “Concorde” maketi de, çocukluğumda
hatırladıklarımdan (konkort tayyaresinin kendisi tedavülden kalktı. Maketi mi duracak?). <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-wqTB0U9aUMo/U5caVys7-eI/AAAAAAAADu0/vfgDZcpEj6c/s1600/Taksim_01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-wqTB0U9aUMo/U5caVys7-eI/AAAAAAAADu0/vfgDZcpEj6c/s1600/Taksim_01.jpg" height="408" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Altmışların Başları, Anıtta tören. Yıkılan gazinonun yerini duraklar ve trafik sıkışıklığı almış. Tarlabaşı yönündeki trafiğe dikkat.</strong> </span></td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-rJPZVoG563c/U5camgJTOBI/AAAAAAAADv8/DocQetCBAgM/s1600/Taksim+_12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-rJPZVoG563c/U5camgJTOBI/AAAAAAAADv8/DocQetCBAgM/s1600/Taksim+_12.jpg" height="420" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Meydanın 1950 sonrası
düzenlemesine ait başka bir
görünüm. 1969 - 1980 arası. Ay- Yıldız Apartmanının en üst katındaki OLEYİS Sendikası tabelası var.
En geç Ekim 1980’de, tüm
sendikaların defterinin dürülmesi ile birlikte kaldırılmış olmalı. “ Efes
Pilsen Saati” de ancak markayı üreten şirketin kuruluş tarihi olan
1969’dan sonra konmuş olabilir. Efes Pilsen tabelasıyla işaretli yer öğle
saatlerinde Taksim -Tarlabaşı civarındaki
kalburüstü ticarethane sahiplerinin, hanlarda bürosu olan iş adamlarının yemek
yediği, girişi Tarlabaşı tarafından olan uzun ve loş, içkili bir
lokantaydı. Daha önce aynı yerde bir banka şubesi -belki İş Bankası-
olduğunu benden on yaş büyük abim hatırlıyor. Babam da bazı öğleden sonraları burada demlenirdi.</strong> <o:p></o:p></span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Meydanın özellikle Tarlabaşı
tarafına doğru epey sıkışık bölümü (yıkılmış olan gazino belki bir parça
genişletti) yetmişlerde dolmuşlar,
otobüsler, düzensiz yaya trafiği, su, simit, tarak, Mili Piyango, bok püsür
satıcıları, yankesiciler - çiçek satıcı karılar o zamanda vardı - Tarlabaşı ve
ona açılan sokaklardaki – daha önce bahsettiğim - motorlu araç yedek parçaları işi ile
uğraşan yüzlerce dükkana mal veren, mal
alan kamyonetlerle filan, oldukça
sevimsiz bir keşmekeşti aslında. Vaktiyle
çok heveslenilmiş olunmasına rağmen alanı Tarlabaşı yönünden araç trafiğine bütünüyle
açmak; dolayısıyla Şişhane’ye, oradan da Galata köprüsüne bağlayabilmek inanılmaz
şekilde, 1988’e kadar gerçekleşemedi bir türlü! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-BYUK9V_C6Qs/U5cad0IoX3I/AAAAAAAADvM/pp1eoLHVtk8/s1600/Taksim_02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-BYUK9V_C6Qs/U5cad0IoX3I/AAAAAAAADvM/pp1eoLHVtk8/s1600/Taksim_02.jpg" height="428" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Arkada Ay-Yıldız Apartmanı ve Yanya Palas,</strong></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong> Ellilerin ortaları, ama 57'den sonrası değil. Gazino sağda halen görülebiliyor.</strong> </span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Meydanın Batısını gösteren eski
fotoğrafların çoğu Taksim su depolarının hemen bitişiğinde yuvarlatılmış köşe
balkonlu güzel bir yapıyı gösterir. Büyük ve gösterişli altı katlı, muhtemelen
civarda yapılmış ilk apartman, Ay-Yıldız
apartmanıdır bu <b>[7].</b> Depoların duvarıyla arasındaki daracık sokakçığın bir ucu
meydana, diğer ucu da depoların arkasında arsaya açılırdı. Yetmişlerin başında bu arsada konuşlu
çok popüler bir seyyar köfteci
vardı. Yaz tatillerinde “Yazane”nin çalışanlarından biri epey bekleyip ekmek
arası köfte aldığımızı hatırlıyorum. Uzatmayalım; Ay-Yıldız’ın yanında,ortadaki çıkma ve
üzerindeki art deco alınlığı ile
“Yanna Palas” duruyor. Net olarak
görülebilen son kütle yine orta çıkma ve alınlıkla ile vurgulanan Geyik Apartmanı. Altışar katlı bu üç güzelce yapı dışında,
aynı adadaki diğerleri beşer katlı. Alana açılan, su depoları duvarı ile
aynı aksı takip ederek Dolapdere’ye çıkan uçurumun kıyısından istinat duvarı boyunca devam eden Abdülhak
Hamit Caddesinin ucunu da aşağıdaki resimde görmek mümkün. <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-XA_uJjw1VlA/U5x00sOzI9I/AAAAAAAADxg/3wxh_dAVd28/s1600/Taksim_03.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-XA_uJjw1VlA/U5x00sOzI9I/AAAAAAAADxg/3wxh_dAVd28/s1600/Taksim_03.jpg" height="412" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Abdülhak Hamit Caddesinden Meydana açılış. Otuzların sonu? Su deposu dış duvarı ile apartman arasındaki aralık, duvardaki kaskatlı güzel havuz ve Kristal gazinosunun kolonu görülebiliyor.</strong> </span></td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-iy9KqzIhMBY/U5caoHeHFRI/AAAAAAAADwI/jMprwgHbjus/s1600/Taksim_09.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-iy9KqzIhMBY/U5caoHeHFRI/AAAAAAAADwI/jMprwgHbjus/s1600/Taksim_09.jpg" height="484" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Adbülhak Hamit Caddesi aksından başka bir görünüş. Kırkların sonu? Caddenin bitimi ve </strong></span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Kristal gazinosu. Üst kat oldukça harap durumda</strong>. </span><br />
<span style="font-family: Verdana;"></span><br />
<span id="goog_223422526"></span><span id="goog_223422527"></span> </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Kuzeyde, hafifçe yay çizerek alanı tanımlayan yay formu, iki kat yüksekliğindeki ince ve zarif kolonları ile, o yönde çekilen
her fotoğrafa girmeyi başarmış başka bir yapı var. Kolonlardan geride yer
alan bir dizi dükkanın üzerinde de şu meşhur “Kristal Gazinosu”. Otuzlar ve
kırklarda önemli bir eğlence yeri olduğu anlaşılan bu ilginç ve güzel yapı
hakkında şu ana dek doyurucu bilgiye ulaşamadım. Yazılanlar gazete eklerindeki <i>“porselen tabaklar, maroken koltuklar vardı, çok güzeldi” “Hamiyet
Yüceses bi şarkı söyledi mi meydandan duyulurdu” </i>ile sınırlı. Fotoğrafların
çoğunda gazinonun bulunduğu üst katın camları kırık, yapı da oldukça bakımsız
görünüyor. En azından bir süre boş tutulmuş olmalı. “Ulan, kentin merkezindeki
bu kocaman ve çok kullanılmış yapı hakkında nasıl hiçbir şey bilinmez, içinden
bir tane resim yok mudur” diyesim var, ama çok da şaşırmıyorum artık. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-ibZ86IL_flE/U5capOVRB0I/AAAAAAAADwM/zIhUElSnXwU/s1600/Taksim_10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-ibZ86IL_flE/U5capOVRB0I/AAAAAAAADwM/zIhUElSnXwU/s1600/Taksim_10.jpg" height="588" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Aynı noktaya başka bir bakış. Kırklar? Hamiyet ?</strong></span></td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-G1WtO58uXRc/U5cagjguOaI/AAAAAAAADvc/I9o455Z1ac8/s1600/Taksim_04a.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-G1WtO58uXRc/U5cagjguOaI/AAAAAAAADvc/I9o455Z1ac8/s1600/Taksim_04a.jpg" height="392" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Şubat 1943. Yapının üst katı, Gazino halen kötü Durumda. </strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Uzunca bir dönem işletilmediği anlaşılıyor.</strong></span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-E-T1_CbtkZo/U6A0gZCNXUI/AAAAAAAAD0M/NF4gOW7twHc/s1600/kristal2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-E-T1_CbtkZo/U6A0gZCNXUI/AAAAAAAAD0M/NF4gOW7twHc/s1600/kristal2.jpg" height="472" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>50'lerde Yapının Durumu [SALT Araştırma Arşiv]</strong></span></td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">1957’deki yıkılışının İsmet
İnönü’nün burada yaptığı bir konuşma olduğu söyleniyorsa da, fazla inandırıcı gelmiyor.
Büyük ihtimalle Ellilerin ikinci yarısında hızlanan şu ünlü, “İmar hamlesi” ile
ilgili olmalı. Meydana bir parça soluk
aldırmanın en basit ve kestirme yolu; fazla önemi olmayan, heykelin burnunun
dibindeki bu yapıyı yıkmak. Yine de,şu
konuşma hikayesini de yabana
atmayalım. Çünkü "Hamle” sonucu tüm
ada yıkılmıyor O dönem gerçekleşen yıkımların hepsinde mantık ararsak... İşimiz zor.
Karaköy’deki <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2012/11/karakoydeki-ziraat-bankas.html" target="_blank">Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Mescidini</a> düşünmek yeterli! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Bu yazı esasen Kemal ile ilgili kısa
bir yazı olacaktı. Hiç niyetim olmadığı halde laf lafı açtı, fazlasıyla
malumatfuruşluk yapıp, ahkam kesmek zorunda kaldım. Ama hala eksiklikler var! Belki bir ara devam ederim. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">BvP. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span><br />
<br />
.........................<br />
<span style="font-family: Verdana;">- Uyarı ve hatırlatmalar için Sn. Vasıf Kortun'a teşekkür ederim. Şu yukarıda sözünü ettiğim "marangozluk heveslerini" de açıp, olan biteni benim akıl edemeyeceğim ve yazamayacağım berraklıkta ortaya koyan yazısı için de: <a href="http://resmigorus.blogspot.com.tr/2014/06/bir-projenin-basarszlg-aynasnda-gezi.html" target="_blank">Bir Projenin Başarısızlığı Aynasında Gezi Parkı</a></span><br />
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">- Fotoğraflar hakkında: Kemal Tahir ve Mazmanoğlu Hacı Aptullah Bey fotoğrafı Yazarın Bilgi Yayınevi'nden Ocak 1976 tarihli ikinci baskı Namuscular romanın arkasından. Kışla yıkılmadan önceki durumu gösteren ve bazı binaları işaretlediğim ise internette bulduğum bir kartpostal. Taksim ve civarında çekilmiş hatıra fotoğrafları zaman içinde biriktirdiklerim. Aşkenaz Sinagogu fotoğrafı BvP, SALT Araştırma Arşivinden alınanları da, ilgili fotoğraf altlarına belirttim. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">…………………<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[1] </span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Bir süredir eski kitapçı önlerindeki
leğenlerde, internette üç otuz paraya satılan Taksim hatırası fotoğrafların az
buçuk kışla görenleri artık kıymete
bindi. Bir de Gezi olayları ekonomiyi berbat etti diyor bir kısım medya. Yuh
yani! Ama burada tuhaf bir şey var Nagehan abla: Eğer Taksim Topçu Kışlası bahis olunduğu
kadar kıymettar, Fatih’in evladı aziz İstanbulluların önemsediği bir şey olsa, insanlar onun da önünde fotoğraf çektirmezler
miydi? Halbuki bunca zamandır <i><b>“dur, şöyle önünde durayım da fotoğrafımı
çıkarttırayım”</b></i> diyen bir yiğide rastlamadım henüz. Tabii 1940 öncesinden
bahsediyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[2] </span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Beylerbeyi Sarayı (1864), Çırağan
Sarayı (Balyan Ailesi: 1871), Haydarpaşa Tıbbiye Okulu (Vallaury – d’Aronco :
1900) <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2012/05/sirkeci-gar-jachmund-istanbulda.html" target="_blank">Sirkeci Garı (Jachmund: 1890),</a> Bahriye
(Sarkis Balyan: 1863) ve Harbiye Nezaretleri (Bourgeois: 1864) ve tabii Topçu
Kışlası ilk akla gelen örnekler. Kışlada
Oryantalist ögelerin eklendiği son onarım ve düzenleme Abdülaziz Döneminde yapılıyor. Yapının
son halinin müellifini bilmiyorum. (Ya da) en azından benim bilgim yok. Ama
herkes fikir beyan ediyor ya; belki sayın gazete köşe yazarları, sayın Ekşi
Sözlük çoluk çocuğu, sayın radyo televizyon yorumcuları, sayın Belediye
Başkanı, sayın Vali filan biliyordur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><br /></span><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Bu blogda özel olarak planlamama rağmen, oryantalist mimari örneklerine epey yer verdiğimi fark ettim. Sözü geçen yapıların bezeme özellikleri onları
daha değerli veya değersiz mi kılıyor?
Bu yapıları beğeniyor veya yeriyor muyum? Açıkçası bu sorulara verecek nitelikli
cevabım yok. Kısa süren ama kentin
önemli, büyük ve halen kullanımda olan yapılarını üretmiş tarzın içinde
bulunduğu coğrafyaya yabancılığı biraz içimi burkuyor o kadar. 19. Yüzyıl
Türkiyesinin kültürel edilgenliğini,
“Batının gözüyle Doğu” ifade etmek zorunda kalmanın çaresizliğini görmek
de. Öte yandan, soruyu genel olarak <i>“peki eklektisizm nasıl bir şey, yani çok mu
kötü ?”</i> Diye sorduğumda bu oyuncak
mimarisinin ve aynı dönemin iyice
yüzeysel, kimi zaman pek yavan “Han Neoklasizmi”nin karşısında Selçuk ve Osmanlı Klasik dönemi referanslı
Birinci Milli Mimari akımı daha makul,
zemini sağlam ve oturaklı geliyor. Peki gerçekten de gülünçlü örnekler mi
bunlar? Galiba bu biraz da zevk meselesi… Örneğin Eminönü, Yalıköşkü
caddesindeki Hidayet Camii bu tarzın çok
sevdiğim yapılarından biri. Ama ne olursa olsun, batı referanslı her türden Osmanlı
historisizmi kof ve çaresiz geliyor bana. Konunun anlaşılır ve derin bir özeti için Turgut
Saner’in 19.Yüzyıl İstanbul Mimarlığında “Oryantalizm” kitabının sonuç bölümüne bakılabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Saner,</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"> Turgut. 19.Yüzyıl İstanbul
Mimarlığında “Oryantalizm”. Pera Turizm
ve Ticaret A.Ş., 1998. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[3] </span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">İstanbul’un kent planlama serüvenini anlatan, sanırım şimdiye
kadar yazılmış en derli toplu, ne dediği
anlaşılır ve kolay okunan bir kitapta bu hikaye ve benzerleri pek güzel anlatılıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Gül,
</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Murat. Modern
İstanbul’un Doğuşu, Bir Kentin Dönüşümü ve Modernizasyonu. Çev. Helvacıoğlu, Büşra.
Sel Yayıncılık, İstanbul, 2013.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Kitabın zengin, o oranda işe yarar
dip not ve kaynakça bölümü de yabana atılır gibi değil. Örneğin kaynakçada sözü
edilen Yassıada Duruşmalarının yakın zamanda basılmış zabıtları Demokrat Parti
Dönemindeki imar çalışmaları ile ilgili çok şey söylüyor. Söz konusu kitabın
varlığı ve içeriğinden o kaynakça sayesinde haberdar oldum. Adnan
Menderes sonunda kişisel bir meseleye dönüştürdüğü “imar hamlesi” sonucu kentin
bazı bölümlerini gerçekten tanınmaz hale getirmiş (Örneğin Ara Güler’in
“Kumkapı Ermeni Balıkçıları 1952” foto röportajına konu tüm semt, kıyı formu
filan da dahil olarak artık yok. Yenikapı
Sahil Yolu açılırken sizlere ömür… Yani arkadaki kimi yapıları referans
alarak bile olsa “hah şurası, işte burasıydı” demek mümkün değil. Ne acayip
değil mi?) olarak paha biçilemez bazı yapılarını (Karaköy’deki Merzifonlu Kara
Mustafa Paşa mescidi gibi) yok etmiş olmakla birlikte; işe konu hakkındaki
bilgisi, sorunu ele alış biçimi, dirayeti
ve bir politikacı olarak göstermiş
olduğu cesaret açısından bakarsam takdir etmek zorunda kaldığımı söylemeliyim.
Tabii bu işe kalkışmasının, ekonomik ve siyasal durum bombok iken inatla
sürdürmüş olmasının ardındaki nedenleri de göz ardı etmeyerek…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Yassıada
Zabıtları – IX , İstimlak Davası</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">.
Hazırlayan Emine Gürsoy Naskali. Kitabevi,
İstanbul 2012.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Güler,</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"> Ara. Kumkapı Ermeni Bal</span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">ıkçıları 1952. Aras</span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yayıncılık, 2010. 1. Baskı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Karşınıza çıkarsa almamazlık
etmeyin. Hem çok güzel fotoğraflar var, hem de bu tür şeyler bitti mi bir daha
basılmıyor. Cascavlak kalırsınız ortada. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span></b> </div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[4]</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"> Aslında otuzlardan da önce olmalı.
1925 tarihli Pervitchich haritalarının
12 numaralı paftasında bu alan tümüyle boş olmakla birlikte parselasyonu ve yolları – isimsiz olarak – belirlenmiş olarak görünüyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[5]
</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Öyle her dediğime
inanmamak lazım. Daha zeki birisi bölgeye dikkatli bakınca fark eder ki, az da olsa kalburüstü mimarların tasarladığı
apartmanlar da var. <o:p></o:p></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="height: 1160px; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center; width: 664px;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-MxkNuDI3qE8/U5caXR-JR4I/AAAAAAAADu8/4sYUTX5gQRE/s1600/Taksim+_11.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-MxkNuDI3qE8/U5caXR-JR4I/AAAAAAAADu8/4sYUTX5gQRE/s1600/Taksim+_11.jpg" height="572" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Altmışların başlarında Cumhuriyet Caddesi girişinde apartmanlar. Soldan sağa: Güven Sigorta'nın altında Ardan Apartmanı, Namar Apartmanı ve Şark Palas. Şark'ın Caddeye bakan tarafına komşu Doğu Apartmanı var. Muhtemelen ? ikisinin de mimarı aynı.</strong> </span><br />
<span style="font-family: Verdana;"></span><br />
<span style="font-family: Verdana;"></span><br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-ydLrgOrGEqw/U6A0hUSIICI/AAAAAAAAD0Q/BtW1Wv3KgNc/s1600/kristal1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-ydLrgOrGEqw/U6A0hUSIICI/AAAAAAAAD0Q/BtW1Wv3KgNc/s1600/kristal1.jpg" height="476" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>50'ler, aynı apartmanlar grubu ve Meydan</strong> <strong>SALT Araştırma Arşiv]</strong></span> </td></tr>
</tbody></table>
</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Tarlabaşına açılan sokakların köşelerinde
Cumhuriyet Caddesine paralel Sedat Hakkı Eldem ve Vedat Tek’in Ceylan ve Pertev Apartmanları, daha içerde Seyfi Arkan’ın Ayhan Apartmanı. İlk ikisi duruyor da, Ayhan
Apartmanın yerinde hadım edilmiş bir hayaleti var maalesef. Pertev Apartmanı için, orada burada,
birbirinden arak internet yazılarında “Art Deco Mimarinin seçkin örneklerinden” denmekle
birlikte, pek inanmayın bence. Ama civarda yine ona ait başka bir yapı; Piyer
Loti Caddesindeki daha gösterişsiz ama net ve şık Halit Ziya (Uşaklıgil) Bey Apartmanı’na
bakmakta yarar olabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">Halen yaşayan ve fakat cephesi
tümüyle değişmiş <a href="http://baronvonplastik.blogspot.com.tr/2012/08/galata-rhtmndaki-o-uc-yap.html" target="_blank">Rebii Gorbon’a</a> ait Doğu Apartmanını da unutmayalım. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-ZX0LML1aEEk/U5ca5AZnxHI/AAAAAAAADwU/kLmsFHdA0ms/s1600/product139_fullsize_1024x1024.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-ZX0LML1aEEk/U5ca5AZnxHI/AAAAAAAADwU/kLmsFHdA0ms/s1600/product139_fullsize_1024x1024.jpg" height="320" width="226" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Laypzig Fuarını Ziyaret Ediniz </span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[6]</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"> Çocukluğumun bu zihnimde yer etmiş
açık hava reklamlarında biri de Mecidiyeköy’deki (Şimdi Tatlıcı bilmemneleri
var yerinde) deterjan fabrikasının üzerinde dönen <b>“Puro-Fay-Pop”</b> yazısıydı. Hemen karşısındaki binanın altında, Atlas Copco satış mağazasının vitrininde
bulutların üzerine rahatça kurulmuş bir adam ve <b>“Tazyikli Hava ile Dünyaya Hizmet”</b>yazılı başka bir pano vardı. Hafifçe yatar
vaziyetteki zatın altındaki bulut
hafifçe iki yana sallanırdı beşik gibi. Bizim Puro-Fay-Pop daha önceleri gitti
de, Atlas Copco’nun o eğlenceli mizanseni sanırım seksenlerin başına kadar
orada durdu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><o:p></o:p></span><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span></b><br />
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span></b><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[6A]</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"> Bu yazıyı yazarken bir parça
araştırınca fuarın o hatırladığım
tabelasının benzerini buldum. Biri fedora şapkalı, diğeri turbanlı iki adam
ellerinde valiz, Leipzig’e doğru yola koyulmuşlar gerçekten! Türkiye’den elli
ve altmışlarda Doğu Almanya’ya nasıl gidiliyordu acaba? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"></span> </div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="-ms-text-justify: inter-ideograph; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";">[7]</span></b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif";"> Aydın ve Burak Boysan’ın “İki Nesil Bir Şehir” kitabında (s: 126) bulunan, muhtemelen otuzların başlarında
çekilmiş bir fotoğrafta sadece Ay-yıldız
ve Doğu apartmanları görünüyor. Bir de, Sokony Vakum Benzin İstasyonu. <o:p></o:p></span></div>
Baronvonplastikhttp://www.blogger.com/profile/11666874653584294835noreply@blogger.com8