Emsallerine faiktir

Kasım 10, 2010

Paul Nitze ve George Kennan

Soğuk Savaş’ın başlangıcından bitimine dek Amerikan Dış politikası üzerinde etkili olmuş iki diplomat. İkinci Dünya Savaşından hemen sonrası herkes için yine ve yeniden “sıkıntı”larla dolu döneminde, Almanya’nın bölünüp Sovyetlerin “dost ve müttefik” olmaktan çıkıp, tatsız bir düşmana dönüşmesi sırasında sahneye çıkıyor ve çok uzun süre - Sovyetler Birliği dağılana dek - önemli oyuncular olarak kalıyorlar. Marshall Planı, Kore, nükleer silahlanma, Vietnam, detenté, SALT, glasnost…Tüm bunların biçimlendirenlerin merkezinde ikisi de.

Aynı ölçüde etkin ve önemli olmaları rağmen birbirlerinde tümüyle farklı kişilik yapılarına sahipler. İşleri kapalı ve dar, içe dönük bürokratik dünya içinde bile fazla tanınmadan halletmeyi tercih eden, iş bitirici Nitze’nin [1] tersine, Kennan oldukça dışa dönük ve zaman zaman ilginin odağında olmayı, “parlak diplomat” olmayı seven bir yapıda. Konferanslar, konuşmalar ve yazdığı kitaplar nedeniyle kamuoyu tarafından daha tanınan biri [2]. Eğer Kennan Soğuk Savaş’ı biçimlendiren ise, Nitze onu uygulayan, mükemmelleştiren, cilasını atan. Realist Kennan’ın karşısında o bir idealist. Yaşamın sonunda doğru bile, hala Soğuk Savaşı kazanmak istiyor. Görüşleri ve algıları en olmayacak veya kritik zamanlarda çakışsa bile meslek yaşantılarının çok büyük bir bölümünde derin görüş ayrılıkları var.

Şahin olan Nitze. Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği İkinci Dünya Savaşı sonrası ürkütücü ölçek ve miktarlarda nükleer silahlara sahip olduğunda, nükleer bir çatışmadan korunmanın en iyi yolunun onu kazanmak olduğunu söyleyen biri! “Barış mı istiyorsun? Savaş için hazırlan” paradoksu onun başının altından çıkıyor. Kennan’ın Soğuk Savaş diline kazandırdığı kelime ise “containment” [3] . Yaklaşık elli süren bu örtük çatışma politikasında belki de en çok kullanılan bu kavramı Kennan önemli bir politik tehdidi savuşturmaya yönelik politik strateji olarak görürken, Nitze olayı sanki kıçından anlayıp, askeri bir tehdidi savuşturmaya yönelik askeri strateji olarak tanımlıyor. Galiba aralarındaki temel fark da bu. Silah sistemleri ve etkileri hakkında pek az canlının Paul Nitze’den daha fazla bilgiye sahip olduğu kesin [4]. Bu özelliği çoğu zaman Sovyet bürokratlarını bile etkileyip saygı görmesini sağlamakla birlikte, Amerikan yönetimi ve özellikle Amerikan Başkanları ile pek iyi ilişkiler içinde olduğu söylenemez. Çalıştığı on başkandan en az altısı ile başı ciddi şekilde belaya giriyor. Kaç kere işten atıldığı, istifa ettiği, daha küçük görevlere getirildiğinin hesabını tutmak imkansız. Başkanlar, bakanlar gelip geçiyor ama beyfendi her zaman işlerin içinde…

Kennan’da güvercin. Kırk yıl boyunca Amerika’nın nükleer silahlara bağımlılığını azaltması gereğini savunuyor. Kore savaşından ilk Irak Savaşına kadar, ülkesinin bulaştığı her silahlı çatışmada tekrarladığı “Barış istiyorsan, barışçı davran” (Evet, 2005 yılında, 101 yaşında öldü!). Ayrıca çok uzun yaşamı boyunca karşılaştığı olayları iyi okumak ve sonuçlarını doğru tahmin etmek gibi bir yeteneği var. Daha Soğuk Savaşın başlangıcında, nasıl biteceğini söyleyebiliyor! Almanya’nın ikiye bölünmesinin, NATO’nun kuruluşunun Avrupa üzerindeki etkilerini, Çin-Sovyet uyuşmazlığını öngörüp, epey erken bir tarihte Amerika’nın Vietnam politikasındaki yamuklarını sıralayıveriyor bir çırpıda…

Bu kadar sıra dışı ve kerameti kendinden menkul iki kişiyi basitçe “Şahin”, “Güvercin”, “Monşer”, “Keser Sapı” türü klişelerle tanımlamak da kolaycı bir yaklaşım. Örneğin Nitze Amerika’nın gücünü sıkça sergilemesi gerektiğini ve nükleer gücü şiddetle savunmasına karşın tansiyonun gerçekten, tehlikeli şekilde yükseldiği zamanlarda tüm enerjisini bu tansiyonu düşürmek için tüketiyor [5]. Kore savaşını engellemek ve yayılmasını önlemek için çok çaba harcıyor. Dahası, Reagan döneminde Sovyetlerle yapılan silahsızlanma görüşmelerinin baş aktörlerinden.

Kennan’da gerektiğinde tırnaklarını gösterebilen, en azından mesleğinin ilk yıllarında epey yaza çıkmaz işlere bulaşmış bir bürokrat. CIA’nın kurulmasında ve organizasyonuna epeyce yardım ediyor. FBI ile yakın ilişkileri var. O da, senin benim gibi “derin devlet”e inanıyor galiba. Halk ve demokrasi konusunda görüşleri…Eh, kısmen çok şey değil. Kesin olan şey, bir pasifist olmadığı.

Bu iki karmaşık, son derece zeki ve yetkin insan çok farklı görüşlere sahip olsalar da; birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışmayan, yönetim içinde farklı görüşlerin var olmasını ve bunun karar alma sürecine dolaysız katkılarına gerçekten inanan iki dost…Bilmem anlatabildim mi ?

Nitze’nin torunu Nicholas Thompson tarafından yazılan 2009 tarihli, tam adı “The Hawk and the Dove. Paul Nitze, George Kennan and the History of the Cold War” olan kitap işte bu iki dostu - ama dostluk üzerine değil. Beraber içmeye gidip, “Yav Paul, ne olacak bu dünyanın hali” falan demiyorlar hiç - anlatıyor.

Ne, nedir anlamaya başlamak için faydalı bir eser.

Arz ederim.


Edited by Miki

Kitap kapağı, tarama BvP


.........................................
[1] Adam o kadar dar bir çevrede ve tanınmaksızın çalışıyor ki, Marshall Planı’nı kelimenin tam anlamı ile “yazan” lardan biri olmasına, hükümet çevrelerindeki adı ve etki gücüne rağmen adı pek bilinmiyor. Örneğin Marshall Planı çerçevesinde Avrupa’da çalışan bir ekonomist “Nitze Plan” ın bir tür kısaltma olduğunu sanıyor. “N.I.T.Z.E PLAN” gibi.

[2] Şubat 1946’da Moskova Büyükelçiliğinden gönderdiği Soğuk Savaş Mitolojisinde mümtaz bir yere sahip ve tanınmasını sağlayan 5.300 kelimelik telgraf - ki, haklı olarak “Long Telegram” deniyor. Containment kavramından ilk defa söz ettiği “X” makalesi ve temelini 1951’de yaptığı 6 konuşmanın oluşturduğu “American Diplomacy” kitabı sonraki 35 yıl boyunca üniversitelerde okutulan standart bir metne dönüşüyor. Ayrıca çok miktarda başka kitabı da var.

Hakkaten çok güzel yazıyor ve konuşuyor:

    “…I sometimes wonder whether in this respect a democracy is not uncomfortably similar to one of those prehistoric monsters with a body as long as this room and a brain in the size of a pin: he lies there in his comfortable primeval mud and pays little attention to his environment. He is slow to wrath -in fact, you practically have to whack his tail off to make him aware that his interests are being disturbed;but, once he grasps this, he lays abouth him with such blind determination that he not only destroys his adversary but largely wrecks his native habitat.”

[3] Ne niyetine yeniyorsa o tadı veren bir şey, acaba? Bazenleri kabak tadı veriyor, teğet geçiyor, kimi zaman göte girmesine ramak kalıyor. Bu politik strüktür ve kurgu George Kennan’ın zihninde gelişmekle birlikte, çerçevesi ve algılanışının kendi kontrolünde olmadığı kesin. Derdi, ne anlatmak istediği, ne kast ettiği çoğunlukla davulcu ossuruğu gibi araya karışıyor. Soğuk savaşı anlayabilmek, üzerinde ahkam kesebilmek için bu kavramın uzun bir zaman diliminde ve dikkatle incelenmesi gerekir. Pek Ekşi Sözlük okuyup ve Google’da eşelenerek olabilecek iş değil yani.

[4] Kitlesel ölüm ve yıkımlara yol açan silahlara ilişkin bilgisi II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında Almanya’ya uygulanan stratejik bombardımanın etkilerini araştıran ekipte olmasında (U.S. Strategic Bombing Survey) ve daha sonra Hiroşima’ya atılan atom bombasının etkileri konusunda hazırlamış olduğu kapsamlı rapordan kaynaklanıyor. Bu raporların meslek yaşamına ve dünyaya bakışı üzerine etkileri çok büyük. Yaşamının geri kalanında nükleer savaş yanlısı olarak kendisini suçlayanlarla hafifçe taşak geçmesinin, eleştirileri önemsememesinin nedeni belki de bu. Onların hepsinde daha fazla -belki de çok fazla- yıkım görmüş olduğundan, nükleer silahların insanlık üzerindeki yıkımının engellenmesi gerektiğini biliyor. Onlarla anlaşamadığı nokta engellemenin nasıl olması gerektiği.

[5] Ammmmaaaa, tansiyonu yükselten aktörlerin önde gideni olduğunu da unutmamakta fayda var.

Hiç yorum yok: