Emsallerine faiktir

Aralık 27, 2009

Eski Çağ Kentlerini Gezmek İçin Bir Rehber

Yirmi küsur yıldır, normalin üzerinde turistik bir merakla  Batı Anadolu’daki “harabeler”i dolaşmak yazılmış alnımıza. Bu gezilerin çoğunda da, “ulan benim gibi merak edip te, nereden başlayacağını bilemeyen ihvanlar var’mola?” diye düşünürüm. İşte size benim kadar hıyarsanız yararlı olabilecek bazı öneriler. Dediğim gibi, bu öneriler konuya ciddi olarak ilgi duyan insan evlatları için.

- Gezeceğiniz yerin tarihsel coğrafyasını öğrenin! Son derece banal görünse de, anlam içeren bir öneri. Çoğu en az iki bin yıldır var olan bu yerleşim alanları konusunda gerçekten bilinenlerin ne kadar az olduğunu da göz önünde bulundurursanız, öyle çok da ağır bir iş değil. Bugün yazılanların çoğu Strabon’un yazdıklarının tekrarı. Adamcağız her kentle ilgili bilinmesi gerekenleri kısaca - ama, doğru ve yeterli - anlatıyor. Cennet yurdumuzu 17. ve 18. yüzyıllarda ziyaret eden Avrupalıların yazdıklarını da yabana atmayın. Özellikle Batı Anadolu’da akarsu havzalarındaki yerleşimlerin çoğu, geçen çok uzun süre içerisinde ciddi topografik değişikliklere uğrarlar. Bugün Ephesos, Klaros ve Milet’te bu durum çok belirgindir. Örneğin Milet’i gezerken, bir zamanlar kıyılarında önemli bir deniz savaşının olduğu Lade Adası’nın ilerideki alçak, sevimsiz tepe olduğunu bilmek, limanların yerlerini sezmek, kentin boyutlarını kavramanıza, denizle ilişkisini ve bir zamanlar neden bu kadar zenginleşip, önem kazandığını anlamanıza yardımcı olacaktır. Mal gibi oraya buraya koşturarak neyin ne olduğunu anlamak - tabii umurunuzda ise - pek olası değil.

- Neyi görmek istiyorsunuz? Dolaştığınız yerlerde, duvar dokusu, plan ve bezemeleri birbirinden epey farklı yapı kalıntılarına rastlarsınız. Kaba bir hesapla on beş on altı yüzyıl boyunca inşaat yapılmış bu alanlarda yapılar çoğunlukla birbirlerinin üzerine inşa edilir. Klasik dönemde yapılmış bir tapınağı Romalılar arkadan da bir giriş açıp, ortadan ikiye bölerek kullanmış, daha sonra Bizanslılar abuk sabuk başka eklentiler ve kötü, ucuz tuğla ile (nedense, bana çok itici ve süfli gelir o tuğla duvar yığınları. Acıklı bir fakirlik sezilir.) duman etmişlerdir güzelim yapıyı. Bu gün önemli ve popüler kentlerde gördüğünüz ayakta kalmış büyük, görkemli yapıların büyük çoğunluğu Roma döneminden kalmadır. Örneğin Ephesos’da adını çok duyduğunuz, malı taa İ.Ö. 6. yüzyılda götürmüş görkemli Artemis tapınağından kalanlar pis bir hayal kırıklığıdır. Ama Asia eyaletinin başkenti, Roma valisinin sürekli ikametgahı Ephesos’dan görebilecekleriniz ise… Eh, Roma şeyine merakınız varsa, fena değildir. Gerçekten az çok olduğu gibi kalmış, dokunulup orası burası kurcalanmamış bir Helen yerleşimi arıyorsan, çok ararsın hemşerim, çoook. Ama, mesela Priene bu tarz bir kent. Neyi görmek istiyorsunuz? Diye sorarken bilmem anlatabildim mi?

- Temel kavramlardan haberdar olun. Hadi daha basit söyleyeyim: Bir Arkeoloji sözlüğü edinin demek istiyorum. Eğer bu işle ciddi olarak ilgilenecekseniz, elinizin altında bulunması gerekli bir avadanlık. Basit kronoloji, temel yapı öğeleri vs. hakkında bilgiler her zaman lazım olacak. Bir tiyatronun bölümleri neler? Yerde gördüğüm şu üzerine yapraklar işlenmiş prizmatik taşlar yapının neresinden düşmüş. Stylobattan her yöne görüşme yapılabiliyor mu?

- Donanımlı Olun/Akıllı Olun/ Kaydedin. İnsan evladı olma hasebiyle donanımlı olmak zaten boynumuzun borcuysa da, burada daha hususi bir şeyden söz ediyoruz. Gezinize başlamadan önce yapılacak ev ödevinden bahsetmiştim. Biraz daha bahsedeceğim (ad nauseam). Görülecek, görmeyi istediğiniz malı ve özelliklerini belirleyip bir deftere not alın. Pahalı, büyük kitapları oralarda dolaştırmak havalı olsa da, sürekli rüzgar, koyacak yer olmaması, terli, pis ellerle mıncıklamak pek akıllıca bir iş değil. Bu not defterine gördüklerinizi, ilginizi çeken yerleri noktaları not alın… Önünden geçip gitmeyin. Fotoğrafını çekmenin, ölçmenin, yönünü tespit etmenin tüm bunların, eve döndüğünüz zaman ne kadar işe yarayacağını göreceksiniz. Bir süre sonra elinizde bir arşiv oluşur ve bu birikim ile karşılaştırmalar yapmak, yeni şeyler öğrenmek her zaman mümkündür.

- Bir “Müze Kart” edinin. Ver yirmi kaadı, arslanlar gibi göğsünü gere gere orada burada istediğin kadar sürt. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin arkeoloji meraklısı vatandaşlarını söğüşlemeye tenezzül etmediğinin kredi kartı boyutlarındaki kanıtı. Al, koy cüzdanına bir tane.

- Yanınızda su ve şapka bulundurun. Sağlam ayakkabılarla yola koyulun. Al sana salakça bir öneri daha! Dolaşacağınız yerlerin çoğu, uzun bir yürüyüş için oldukça yorucu, çorak ve konforsuzdur. Kültür Bakanı da, sizin için etraftaki yabani otları biçtirmek, küçük şık büfeler, soğuk su sebilleri koydurmakla uğraşamayacak kadar meşgul bir şahıstır (hoş bunların çoğu müzelerde bulunmaz ya, ama en azından tuvaletten suyunuzu içebilirsiniz). O yüzden, güneşten korunacak bir cihaz ve içecek su bulundurmak basit ama işe yarayan bir önlemdir.
Bu yörelerin çoğunda kazılar uzuun yıllar önce bitirilmiş, ortalık bok gibi bırakılmıştır. Kimse ilerde oralarda sekeceğinizi düşünmez. Derin açmalar, sondaj çukurları, bazen hiç açılmamış, ne olduğu paslı bir tabela ile anlatılan taş yığınları, zaman zaman keçilerin sıçmasından alanı korumak için muhtemelen 1950’lerde oraya konmuş dikenli teller… Öyle parmak arası terliklerle falan zebun olursunuz. Sağlam bir lastik ayakkabı, daha iyisi; bot giyip bana hayır duası edin. Dikkat: Bu öneride kantarın topuzu kaçmaya müsaittir. Duruma uygun giyineceğim diye, abuk sabuk televizyon programlarındaki gibi, elde deri kaplı defter, soytarı şapkası, yelek, vs ile mücehhez, gülünç bir İndiyana Cons kopyasına dönüşme tehlikesinin her daim var olduğunu da unutmayın!

- Yönleri öğrenin. Basit, ama yararlı bir öneri. Özellikle doğu ve batı, dini nitelikli yapıları kavrayabilmek için önemlidir. Genel kural olarak; engelleyici, zorlayıcı bir neden yoksa, Tapınak girişi batı yönünde olup, Cella’da oturan beyefendi veya hamfendinin (tanrı veya tanrıça da denir) kıçı doğuya yöneliktir. Ayrıca, bu kentleri inşa edenler hiçbir şeyi nedensiz yapmadıklarını; yapı gruplarının denize, akarsulara ve diğer doğa şekillerine göre belirlenmiş olduğunu, rüzgar yönlerinin, güneşin konumunun onlar için çok önemli olduğunu – ne salaklar değil mi? - düşünürseniz, bu konuya da eğilmekte yarar var.

- Malınızı tanıyın! Manken ve şarkıcılar nasıl temel iştigal konuları olan kereste hakkında sonsuz bilgiye sahipseler, sizin de temel yapı malzemesi olan taş hakkında bir şeyler bilmeniz gerekir. Tüm bu yapıların ana malzemesi ve görebileceğiniz yegane kalıt taşdır işte...Bu kadar basit. Temel özellikleri, doğası ve çeşitleri hakkında bilginizi arttırın.

- Son Öneri: Müze ve ören yeri bekçilerine delikanlı olun. Müzeleri, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerdeki paha biçilmez ören yerlerini bekleyen bu insanlar kentli züppeliğinizle algıladığınızdan daha civanmert, akıllı ve iyi insanlardır. Genellikle ören yeri yakınlarındaki kasaba ve köylerde otururlar ve genellikle, yaptıkları işi severek yaparlar. Onlara iyi davranmak, saygı duymak borcunuz olduğu kadar yararınıza da olabilecek bir davranıştır. Bazen kapalı olan bir salonu açarlar. Bazen, arkasının nasıl olduğunu merak ettiğiniz bir steli sizin için çevirirler. Mesela, Milet’te liman yakınlarındaki hamamın içinde, duvarlara çizili o inanılmaz gemi resimlerini onların izni olmadan görmeniz pek olası değildir. Bindokuzyüzseksenlerde Bodrum Müzesi’nde çalışırken dost olduğum (hiç unutmam, Harika Avcı’nın Pleymen’e kapak olduğu yaz), Jawa motosikletiyle ufak koylara balık avlamaya gittiğimiz, beni bayramlarda evlerine yemeğe davet eden müze bekçileri halen ve ilelebet kankalarımdır.



Saygılar Sunarım,

Edited By Miki,
Turist bir teyze tarafından çekilen ayak fotografları dışında tümü BvP

Hiç yorum yok: