Önümdeki büyük panoda yan yana iki tane sürgülü hesap cetveli duruyor. İkisi de Albert Nestler A.G. tarafında üretilmiş[1]. İnanılmayacak karmaşıklıktaki bu aygıtlarından biri Sergei Koroliev’e diğeri Wernher Von Braun’a ait… Her iki zat da, bildiğimiz “roket alimi” ve Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasında, 1950 – 1960 yıllarındaki kıyasıya uzay yarışının baş aktörlerinden. Uçak tasarımcısı bir mühendis olan Bay Koroliev, İkinci Dünya Savaşı sonunda, Alman V-2 roket teknolojisini yerinde inceleyip araklayarak, bu teknoloji üzerine Sovyet Kıtalar Arası Balistik Füzelerini ve nihayetinde, uzay programını inşa ediyor. İnşaatta… evet, bazı dandiklikler var. Örneğin Ay’a gönderdikleri ilk sondayı denk getiremiyorlar. Üç bin beş yüz kilometre çapındaki bir kütleyi altı bin kilometre ıskalayınca… Eh, olmuştur büroda, aile hayatında bazı sıkıntılar, neyse. Adamcağıza ecel terzisi 1966’da ani şekilde don biçiyor da, Amerikalı’ların neler yaptığını görmüyor. Çünkü her ne kadar başlangıçta fikir ve teknolojinin büyük bölümünü esas oğlan Wehrner’den araklamış da olsa, epey hırslı. O da düşünüyor, istiyor, Ay’a insan indirsin falan. Ama olamıyor işte. Yaşamı boyunca hep, Wernher beyin aksine, boktan bürokrasi, farklı planları ve yaklaşımları olan sapık rakipler ve acıklı bir teknoloji fakirliği ile boğuşmak zorunda. Üstelik; diğer hesap cetvelinin sahibi bu eski Nazi, yeni Amerikan vatanperveri, bir eli sınırsız insan malzemesinde, diğer eli sınırsız parasal kaynaklarda elinden geleni ardına koymuyor.
Toplam beş kademeli ve ilk kademesi tek başlarına epey güçsüz tam otuz motordan oluşan garip tasarımlı “N-1” roketinden 10 tane üretiyor yüce Sovyetler Birliği[1]. Bu motorlar maalesef kerosen kullanıyor. Kerosen bildiğin gazyağı ulan, ey okuyucu… Bu yazıyı okuyan en salağınız bile, gazyağı ile çalışan bir veya birsürü motorun ancak oldukça kısıtlı bir yükü görüngeye oturtabileceğini tesbit edebilir (Aslında bir bok olamayacağı, dört tanesinin fırlatma denemelerinde başarısız olmasından belli ya, epey optimist bu Rus milleti).
Sovyet uzay macerası ile ilgili sergilenenler bu iddialı ve talihsiz roketin modeli ile kısıtlı değil. Çok başarılı ve Amerikan tasarımı araçlarla kıyaslandığında basit, kaba görünümlü Soyuz “birlik” [3], üretilmiş tüm insanlı uzay uçuşu araçlarından daha uzun süre kullanılıyor. Yüzden fazla kozmonotu uzaya taşımış. Temel tasarım aynı kalsa da, eh, Sovyet teknolojisi bile zaman içerisinde gelişme gösterebiliyor. Bu cihaz da Amerikalılarınki gibi, her biri farklı bir işleve sahip ve kullanılış amacı ortadan kalktığında terk edilen modüllerden oluşuyor. Sol baştaki yuvarlak kütle Kumanda/yörünge, ortadaki çanı andıran şey iniş, en arkadaki silindirik kütle ise, cihazları ve itki sistemini taşıyan modüller.
Ay seyahati gerçekleştirebileceklerini cidden düşündükleri için (ulan, her şey hazır, ahh bi de roket işini kıvırsalar), uzay boşluğunda veya ay yüzeyinde kullanılmak üzere tasarlanan bir elbise var[4]. Bu uzay elbisesi mevzuu çok ilginç. Üzerinde epey yazıp çizmeye değer bir konu. Doğal olarak, burada sergilenen Sovyet tasarımı elbise rakiplerinkine epey benziyor. Ama onu esas farklı kılan, gövde kısmı kabuk biçiminde, sert yapıda olan bu elbiseye hayat destek ünitesini sırttan ayıran, kapıyı andıran bölümden girilmesi! Amerikalılar gibi elbiseyi “giymek” yerine, elbiseye “girme”yi münasip görmüşler. Bu yöntem garip görünse de muhtemelen dar bir alanda fermuarlar, borular, haberleşme kabloları vs. ile uğraşmaktan çok daha pratik ve emniyetli.
Soyuz 3 ve Soyuz 4 uçuşlarında kullanılmış satranç takımı ve Mir uzay istasyonunda kullanılan tuvaletler! Bunlar kadın ve erkek anatomisi için ayrı tasarlanmış aygıtlar.İnsan vücudunun bu bölümlerine epey merak ve çalışmalarım olmasına rağmen nasıl kullanıldıklarını çözemedim maalesef!
Soldaki kadınlar, sağdaki erkekler için-miş!
Devam edeceğim.
Edited By Miki,
Fotograflar: BvP
-----------------
[1] Tahmin edebileceğiniz gibi, Bay Albert Nestler Alman Mülkünde bu tür hassas avadanlıklar yapan tek şahıs değil. Türlü mühendislik, havacılık, denizcilik alanlarında kullanılacak hassas ölçüm ve hesap cihazları yapan çok miktarda başka kuruluş var. “Aristo-werke”, “Löbker&co., Meissner, Veb Mantissa”, “Reiss”, “Bayerische Reisszeugfabrik”, “IWA” bunlardan bazıları. Pek çoğu 1920’lerden beri faaliyet gösteriyor, daha eski olanları da var elbette. Ama sıkmayın canınızı. Ortaçağda, halk Avrupa’da bokunu sokağa boşaltırken, Süleymaniye Camii’nin tuvaletlerinde şakule dikkat yazıyordu. İşte böyle övünülesi bir “ecdat” bizimkisi.
2] Yaklaşık aynı boyutlarda, ama farklı bir yakıt kullanan Saturn-V, 13 ateşlemenin hepsini alnının akı ile kotarabiliyor! Anlaşılan Wernher’in cetveli daha iyi hesap yapıyor… N-1 teorik olarak 95 tonluk bir yükü yörüngeye oturtabilecekken, Saturn-V, 130 tonu, “tak”… oturtuyor aslanlar gibi.
[3] “İttihad” mı demeli yoksa? Bu tür tanımları pek seviyorlar. Dostluk, arkadaşlık, bilmemne. Amerikalılar uzay araçlarına debdebeli göksel isimler vermelerine rağmen (Apollo, Saturn, Gemini, Atlas, vb.), görev sırasında kullandıkları araçların adları çeşitlilik gösteriyor. Antares, Odyssey gibi yine göksel temalar varsa da, Snoopy, Spider, Gumdrop gibi isimler de var. Kural olarak NASA Yönetimi bu isimlere ve görev için tasarlanan amblemlere müdahale etmiyor. Sadece bir kere, Apollo 11 Görevi sırasında, mürettebata “Bakın ne diycem: Amerikan Ulusunun Ay’a indireceği cihaz şöyle oturaklı, vakur bir isme sahip olsa iyi olur sanki” şeklinde telkinde bulunuluyor. “Yaylan Bakalım” , “Çikitam”, “Hey Maşşallah” vs türü maymunluklara maruz kalmasın diye. Örneğin; Apollo 10 görevinde kullanılan Kumanda ve Servis Modülünün (CSM) resmi adı CSM-106, Ay Modülünün (LM) ise LM-4. Servis kılavuzları dışında bu tür mekanik bir tanımlama hiçbir zaman kullanılmıyor.
[4] Tahmin ettiniz değil mi? Elbisenin de adı var elbette. “Krecthet”, altın şahin.
1 yorum:
Tamam silah yaptıklarını biliyorlar ama bir yandan da sanki bilimadamlarına has merak ta var galiba. Öyle ya da böyle dünyanın sonunu getirecek buluşlardan birine imza atmışlar.
Yorum Gönder