Emsallerine faiktir

Ekim 25, 2009

Thank you for Smoking

Genişletilmiş cigara yasağı bir süredir tam gaz. Son Türk Devleti beni otoyolda boğulmaktan koruyamıyor olabilir ama, iş yerimde tütün içmemi yasaklayarak, benim adıma “dumansız günler” vaat ediyor. Trafik kazalarında, sel baskınlarında, düğünlerde sıkılan kurşunlarla telef olacak yurttaşlarda akciğer sağlamlığı şartı aranacak gibi kaçıyoruz o öcüden. Siktirici Türk filminde, kötü adam kahverengi uzun bir şeyi ağzına almış iştahla emiyor ama göremiyorum ne olduğunu (tam o nokta, daha doğrusu noktasal değil sansürlenen alan. Hafifçe ovalimsi oluyor. Geometrik bir hassasiyet var orda). Aklıma, yetişkin insanların ağızlarına almaktan keyif duyabilecekleri birkaç şey geliyor, gönül acıları içinde kıvranıyorum, acaba hangisiydi diye. Oysa, şimdilerde evlenmemiş genç kız zeker görmesin hassasiyeti gösterdiğimiz cigara ile ne kadar içli dışlıydık yakın zamana kadar. İnsan evladı puşt işte böyle, satar dostlarını şeyini…

Bin dokuz yüz yetmiş dörtte bir Almanya yolculuğunda, uçakta dağıtılan yemek kutusunun içinden, beşlik küçük bir paket cigaranın da çıktığını hatırlıyorum. Yetmişler güzeldi hakkaten; erkeklerin favorileri ve gömlek yakaları uzun, kemer tokaları nah kafam kadar, porno dergilerde kadın kukuları tıraşsızdı. Arabalarda emniyet kemeri falan yoktu. On sekiz yaşından küçüklere içki de satılırdı cigara da.

Yabancı dergilerde cigara reklamları gırla giderdi. Dünyanın bu ıssız köşesinde reklamı yapılmaya değer cigara üretilmediğinden mi? Yoksa, “ulan, zaten şu ürettiğimiz boktan sigaralara mahkumsunuz, reklam yapsak ne olacak sanki? Koyayım götünüze rahvan gidin” bakışından mı olduğunu anlayamadığım bir nedenden ötürü, Türk cigaralarının reklamı olmazdı. Sadece Camel reklamlarının bir yerinde “Türk tütünü de kattık işte biraz ” falan türü bir şey yazardı. Hepimiz bilirdik ki, dünyanın en iyi tütünleri Türkiye’de bir de haritada yerini gösteremiyebilir olsak da, Vircinya’da yetişir.

İyiydi bu reklamlar. Erkek dergilerinin içlerinde, haftalık haber dergilerinin arka dış kapaklarında, her yerdeydiler. Zaten, yetmişlerde Türkiye’ye ne dergisi gelecek ki? Almanya’dan gelenlerin elinde Bol resimli “Stern”, biraz entelektüel geçiniyorlarsa, “Der Spiegel”. Amerikan pazarlarında, lüks erkek berberlerinde, zengin bebelerin zulalarında bolca bulunan “Playboy”, “Penthouse”, “Oui” gibi erkek dergileri. Bunların içinde en düzenbaz, puşt olanı Playboy’du. Ulan göstereceksen adam gibi göster işte. Ama hayır. Riyakar bir rafinelik poşetine sokacaksın illa. Orta yaşlı Abazalar “çok güzel interviular var, ondan alıyorum. Vallahi Aşağı Misisipi Devlet Üniversitesi öğrencisi Bobbi Sue Coleen’in götü için değil” desinler diyeydi her hal.

Rothmans ve Dunhill size rafine, kentli ve kalburüstü bir dünya sunarlardı. Rothmans reklamlarında karı kız pek olmaz ama illa bir pilot, kaptan, kaptan pilot (her ne boksa) centilmenin, hah; onun sırmalı kol yenleri görünürdü. Bir de tabii cigara. Bu kol yenlerini kah bir jet uçağının gaz kollarını iterken, kah üniforma ile kontrast oluşturacak renkte bir –illa spor– arabanın pencerelerini tutar vaziyette görürdük. Bir liderdi o, dünyayı dolaştığını bilirdik. Bangkok’ta ossurur, daha koku geçmeden Karaçi’de olurdu. Karı kız olmazdı dedim ama, sanırım yine de örtük mesaj, “Bi Rothmans bi de ticari jetlerde yirmi yıl… (yenlerde genellikle dört şerit olurdu çünkü) Gör bak, Saygon’dan Montevideo’ya vurulmadık mal kalıyor mu?” idi.


Dunhill’de durum başkaydı. Dunhill erkeği öyle maymun gibi ordan oraya koşturmaz, Birleşik Krallık’ta geçirirdi günlerini. Arada seyahat etse bile, en lüks otellerde uzun kahvaltılar ettiğinden, hamamından olsun, oda servisinden olsun bolca yararlandığını bilirdik. Kahvaltı sonrası cigarasını yakmış olurdu. Fakat o kahvaltının ve cigaranın sevişme öncesinde mi yer aldığı ya da, hemen sonrasında mı gerçekleştiğinden emin olmazdık. Fakat emin olduğunuz, aynı karede yer alan hamfendinin tavrındaki “verdi verecek”likti. Sonra, seksenlerde doğru rahatı kaçtı bu İngiliz züppenin. Yok mentollüsü, yok layt olanı, mavisi, yeşili. Deri çantaydı, parfümdü derken bokunu çıkardılar o mücevher gibi güzelim kutunun. Zaten, o da yaşlanıp prostat ameliyatı oldu herhal.

Mücevher gibi kutu deyince akla hep JPS “John Player Special” cigarası gelirdi. Araba meraklıları arasında bir efsane olup, öyle reklamı falan da olmazdı ortalıkta. En büyük Formula 1 ekibi sponsorlarından biriydi. Siyah yarış arabaları üzerindeki altın yaldızlı “JPS” amblemi dumur eder, bu dumurun hasadı da yeterdi bay John Player’e. Züppeliğin, avamlığın esamesi okunmazdı bu markada, gıcır gıcır parlak siyah ve altın yaldızlı JPS uçağında Formula 1 pilotları karıları toplayıp alem falan yapıyorlarsa; eh, o da onların bileceği işti. Bugün Pakistan’da hala çok tutulan bir sigara imiş. Ben Türkiye’de yetmişlerde ortalıkta satıldığını hatırlamıyorum. Belki bayram ziyaretlerinde misafirlere tutulan kristal şekerliklerdeki yabancı sigaralar arasında görmüşlüğüm vardır.

Ama, beyaz ve uzun Kent epey yaygın şekilde satılırdı. Ya da sokaklarda mebzul miktarda bulunan ve adlarına “tombalacı” denen eşhasla muhatap olurdun. Yok, bunlar hakkaten tombalacı. Tavşana niyet çektirenler gibi onlar da ayrı bir meslek erbabıydı. Tombala kartonuna benzer fişlerden bir tane alır, sonra da yallah, daldırırdın elini torbaya. Bir yada birkaç tane –pazarlığa tabiydi- numaranın tutturulması halinde isteksizce toka ederdi paketi. Bu tayfanın devrin modasına uygun bol paçalı pantolonları ve ince naylon çorapları olurdu ki, sigaralar çorap ile ten arasında bölgede, çorabın genişleme kabiliyeti ile orantılı miktarda zulalanırdı.
Kent erkeği de, karıya kıza meraklı olduğu gibi değişik hobileri de olan, amaca ulaşmak için her yolun mübah olduğunu düşünen biriydi. Bazen model gemi  olayına giriyor, kah rap’çı, kah zenci bir pezevenk kılığında. Fransa’ya zıplıyor, velhasıl; neticede o da kimsenin gözünün yaşına bakmıyordu. Bu markada özel vurgu sürekli olarak uydurma bir “micronite” filtre olayıydı. Muhtevası bildiğimiz mangal kömürü olan bu dehşetli özellik için 1952 – 1956 arası kanserojen mavi asbest kullanılmış olduğunu belirtmeyi hep unutuyordu puşt.
Bilimsellik olayının bokunun çıkarıldığı reklamlar gördüğümü hatırlamıyorum yetmişlerde. Bu furya, yani: Hekimlerin hususen tavsiye ettiği belli markalar, ağzında sigara ile mikroskopla araştırma yapıp ahkam kesen bilim adamları falan maalesef ellilerin sonunda kalmıştı. Benim zamanında ceket yırtılmış, sağlık falan pek kimsenin umurunda değildi. Hemen herkes, “yıllardır köpek gibi içiyoruz bu boku, şunun şurasında üç günlük ömrümüz kaldı, köşeden bir paket cigara alalım da, körpe ceylan etine katık edelim hele emmi” derdindeydi. Kantarın topuzu iyice kaçmış; öyle ki, “Bi üfleyin ağzına yüzüne, nah şuraya yazıyorum. Sizi köpek gibi takip etmezse…” türü reklamlar almış yürümüştü. Zamanın kadın dernekleri doğal olarak tepki göstermemiş. Bu reklamda, aşağılanan, ezilen erkekler elbette. Her duyduklarına inanan amsalaklar olarak gösteriliyorlardı.

Fakat arkadaş, iki cigara kahramanı vardı ki, bunlar karıya kıza zerre kadar ehemmiyet vermiyorlar; günleri dağda çayırda at üstünde sığır götü seyrederek, cip, motor üstünde dere bayır geçerek değerlendiriyorlardı. Marlboro adamı daha bir tutucuydu. O Kuzey Amerika’nın geniş düzlüklerinden dışarıya çıkmıyor, bunaldıkça vuruyordu cigaraya. Herhalde köyünde karı kız dalgasından gurbete düşmüştü. Ama, işin içinde bir ibnelik oduğunu daha o zamanlar hissetmiştim ben.

Diğeri ise Camel adamı. Onun da karşı cinsle ilişkilerinde yaşam boyu bir başarısızlık seziliyordu. Ama, belli ki daha bir mürekkep yalamış ve paralı olduğundan oraya buraya gidiyor, Piramitler, Amazon ormanları falan hep arşınlıyordu. Deniz kıyısında karılar bakıp iç geçirirler ama takılmazdı o. Zekiydi de namussuz. Deve olayı ile bağlantılı, hoş sevimli şakaları vardı. Taa çok sonraları, Mısır’daki deve çobanları, Amazon’lardaki pigmelerle bir yere varılamayacağını anlamakla, motoru neyi satıp bıyıkları kesti, insan içine çıkılabilecek hale geldi de cinsel hayatı düzene girdi fukaranın.



Parliament erkeğini de incelemeyi düşünüyordum ama yazı çok uzuyor. Zaten, akşamüstleri, tam karanlık basarken faytonla New York sokaklarında avlanan bu hıyarın yöntemleri o kadar yapay ki, içimden gelmiyor. Onu da siz yapıverin.

Artık sigara reklamları yapılmıyor elbette. Onun yerine ellerinde mikrofon süpermarket rafları arasında dolaşarak şarkı söyleyen orta yaşlı teyzeler (Tansaş), çamaşır yumuşatıcısının kokusuna tav olmuş, oturup şişesini koklayan oğlanlar (Vernel) falan var. Allah’ıma şükürler olsun beden sağlığımız garanti altında. Akıl sağlığının mı? Koy onun götüne. Yalnız; arada sırada bay ve bayanların filmlerde ağızlarına bi şey aldıklarını görüyorum, ona bir mana veremiyorum.


Edited By Miki,

5 yorum:

Korhan Korman dedi ki...

Çok dolu çok sağlam yazı baronum. Sindire sindire okuyorum.. Sanırım bu başlık çok çenemi düşürecek benim. Şu kelime onayını da kaldır lan üç saattir kör etti beni :D

Baronvonplastik dedi ki...

Lordum, Emr can, baş üstüne de, ne olduğunu anlasam? Kapı itin olur kelime onayı falan, nedir ki?

Korhan Korman dedi ki...

Baronum yorum ekleme kısmında kelime onayı varya onu didim.

aha şimdi bu yorumu yazmam için yandaki kutucuğa grusneu yazmam lazım :D

Baronvonplastik dedi ki...

Hah, kırdım boynuzunu zannederim...

Korhan Korman dedi ki...

"Vallahi Aşağı Misisipi Devlet Üniversitesi öğrencisi Bobbi Sue Coleen’in götü için değil” desinler diyeydi her hal."

Bu vesile ile Bobby ve Sue Ellen'i rahmetle andık. Hacı sabahtan beri düşünüyorum bulamadım. Ben ilk sigaraya başladığım yıllarda Lucky Strike içtim. Biz de mi satıldı kaçak mı geliyodu emin olamadım ama o da baya meşhur bir sigara.

O Dunhill se yeminle istesin o dakkada vereceğim bi sigaradır. Hiç içmedim.Dedem içerdi.Galiba içinde 20 den fazla sigara vardı. Karizmanın ağa babasıydı. Bulabilirmiyim acaba o kırmızı paketliden.

Not: Camel saat veriyor diye paketlerini biriktirip daha sonra "ne güzel koleksiyon oldu la" diye saat karşılığı takas etmemişliğimde vardır. O zaman zaten Camel içiyodum ki şahane sigaraydı. Hatta malbuş içenlere ipne gözüyle bile bakardık. Belki de sadece ben bakardım bilemiyorum. Bir gün ben evde yokken atmışlardı 2 battal çöp poşeti dolu camel paketlerimi:( Al sana travma..