Emsallerine faiktir

Nisan 27, 2012

Balıkesir Kervansaray Oteli

Kartpostal. Balıkesir Kervansaray (Vakıf) Oteli, 1970'ler ?
    
Şu kartpostaldaki zarif yapı artık yok. Daha doğrusu; Balıkesir’e ilişkin hemen her kartpostalın konusu olacak kadar kentin simgesi olarak benimsenen Kervansaray Oteli artık yok. Ocak 2006’da, “yazıktır, günahtır, kültür şeyidir; yıkılmasın, korunsun ” diye kıçını yırtan bir grup akil insana rağmen yıkıldı. Baktığı ufak ve bakımlı meydancığa sınır oluşturacak şekilde gevşek bir yay çizerek biçimlenmiş kütlesi ve yalın, dönem özelliklerini taşıyan modern cephesi, önündeki palmiyeler ile bu beş katlı ipe sapa gelir yapı çocukluğumda Ege’ye yapılan yolculukların önemli bir dekoruydu. Modern, temiz ve uygar olanın sadece İstanbul’da bulunduğundan emin çocuk aklımı hep karıştırırdı.

Kartpostal. Balıkesir Kervansaray (Vakıf) Oteli, 1980'ler.
Sıcak yaz günü kan ter içinde otomobilden inilir, otelin önündeki şık, gölgelik lokantanın beyaz masa örtüleri üzerine ters çevrili kalın porselen tabaklar konmuş masalarına oturulurdu[1]. Garsonlar nazik, yemekler lezzetli, içecekler soğuk, ortalık temizdi. 2002 veya 2003’de, Soma’da girilen lüzumsuz bir ihale sonrası türlü dümenler çevirip, kapağı Balıkesir’e atmıştım. Sırf bir gece kalıp, lokantası hayalimde kaldığı gibi mi diye bakmak için. Evet; odalar bir parça köhneydi filan ama, lokanta ve stil hala oradaydı işte. Yemekler lezzetli miydi? Hatırlamıyorum. Zaten bu da, tanıtılan yerlerden kim bilir hangi kıyaklar denklenerek edilen bir “Anadolu’da Unutulan Lezzetler”, “Batı Anadolu’nun En İyi Bilmemkaç Şehir Lokantası” yazısı değil. Çok boyutlu kültürel zenginliğinin nerelerde aranması gerektiğinin farkında olmayan zavallı Batı Anadolu kentinin hasbelkader sahip olduğu, ama kıymetini bilemediği bir 20. Yüzyıl mimarlık yapısını anlatıyoruz burada. Acıklı ve pis bir hikaye yani…

Yapı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Mimarlar Affan Kırımlı – Muhteşem Giray’a sipariş ediliyor [2], [3]. 1952-1953 yıllarında tamamlanan ilk projeye inşaat sırasında olasılıkla, “ulan, az oldu bu oda sayısı filan şimdi” dendiği için; bir oda katı daha ilave edilip, girişteki gazino-lokanta katı ile kat sayısı dörde, toplam oda sayısı da 66ya çıkarılıyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü çalışanlarının bu gönül zenginliğine rağmen, kiralayanı olmadığı için, Otel 1965 yılına kadar boş kalmış [4].

Bursa-İzmir, ya da daha geniş tanımı ile, İstanbul-İzmir yolu üzerinde yer alışı onu kolayca bir kent simgesine, kentin eli yüzü düzgün saçları taralı temiz çocuğuna dönüştürüyor. Dolayısıyla, kentle ilgili kartpostallarda başrol oyunculuğu, kent kimliğinin sürekli bir simgesi oluşu boşuna değil. E, ulan hakkaten de güzel bir yapı işte. Daha ne ister ki bi kent?
Bindokuzyüzelliler, altmışlar ile ilgili her belgeselde adı geçen, dönem filmlerinin hepsine dekor, kentin gözbebeği bir mücevher. Yazları yapılan, dönem temalı şık, züppe düğünler için taa bi önceki kıştan rezervasyon yaptırmak gerekli… [5] Kışın da, Fiyakalı Amerikan üniversiteleri 50’lerin modern mimari seminer ve “workshop” ları için sırada… Her yıl bir süreliğine bakıma alınıp, orası burası bin bir özenle küçük tamirler görüyor… Ne güzel olur-du değil mi? Oysa bugün tüm geriye kalan, geniş bir yay oluşturacak şekilde dikili altı-yedi adet palmiye ve kişiliksiz bir park…
 
 
Yapının Bitimine ait bir fotoğraf: Kullanım süresi boyunca bazı değişiklikler de yapılmış olduğu seziliyor. Örneğin,mimarları tarafından hazırlanmış yapı ile ilgili dergi yazısında “Otelin pencerelerinin cephe dış sathından çok içeri almışı, gerek güneş, gerekse yapıya ulâstik (plastik olacak) bir tesir vermek için düşünülmüş” olduğuna vurgu yapılsa da, yetmişlerdeki fotoğraflarda odalar dışa doğru genişletilip bu pencereler dış cepheye yaklaştırılmış gibi.

***

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün internet sayfasında kültürel zenginliği nelerin oluşturması gerektiği ve kent kimliğine ilişkin algı konusunda, net bir fikir veren ışıl ışıl bir bölüm var: Yapmadan Dönme!

Diyelim; çoluk çombalak bindik arabaya, gittik Balıkesir’e. Gezdik tozduk, dönüyoruz. Tam çıktık kentten, bir aklımıza geliyor ki; ne höşmerim tatlısını yemişiz, ne kolonya almışız ne de süt ve et ürünleri var bagajda…Ulan, sktir et höşmerim tatlısını, Sındırgı’ya gidip bir Yağcı Bedir (İl Kültür Müdürü böyle yazmayı münasip görmüş; “Yağcı Bedir” halıları… Ayrı ayrı. Ad ve soyadı ya da lakabı gibi) halısı bile almamışız! “tanımladığı meydanla birlikte 60 yıl önceki planlı imar kültürümüzün ve 20. yüzyıl mimarlık sanatımızın bir yansıması idi ama yıktılar o güzelim Kervansaray Oteli” geyiği yapacak yüz olur mu insanda hiç?

Devleti (İl Kültür Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı) ve kentte yaşayanları temsil eden en kapsamlı kurumun (yıkım işini kotaran da, Balıkesir Belediyesi) bir kenti yeniden yaratmaya yönelik planı (ya da ağızlara sakız, sevilen tabirle: “vizyonu”), mevcudu yıkıp yerine inşa etmekten ibaret. Toplumsal belleğin sürekliliği, bunu sağlayabilmek ve teşvik etmek için kentsel kaynakları tarumar etmemek, korumak gibi “entel dantel” laflar anlamsız, fazla karmaşık. Bi önemi de yok.

Önemli olan; “icraat” ve “eser”… Yıkalım ki her şeyi, hiçbir şey önceki yılda olduğu gibi olmasın, olmasın ki; nasıl göçebeyiz, derbederiz, öncekilerin aklına, beğenisine değer vermeyiz unutmayalım. Haydi! Taş üstünde taş kalmasın. Ve icraat ve eser ve kentsel dönüşüm vaktidir.

Selametle.

BvP.

Edited By Miki.

Kartpostallar : BvP koleksiyon, diğerleri: adı geçen makale.
.....................................
[1] Yapı boyunca yetmiş metre devam eden beş metre enindeki bu saçak altının yapının önemli bir ögesi olduğunu ve kütleye kazandırdığı zenginliğin farkına taaaa 80’lerin ortalarında, üniversitede okurken varacaktım. Mimarlık öğrencisi bile olsan, kimse sana bu tür şeyleri öğretmez, öğretmek için çaba da göstermez. Merak ediyorsan arar bulursun. Ama en azından ben öğrenciyken böyle şeyleri bilen, bilmese bile araştırmaya teşvik eden eğitmenlerim vardı.

[2] Özellikle 1960’larda Rasyonel – Uluslararası uslupta çok miktarda proje üreten ikilinin yapıları hakkında da bir yazı yazılabilir.

[3] Yıkıma ilişkin bir yazının yer aldığı Mimarlar Odası yayını “Mimarlık” dergisinde, “Kervansaray Oteli’nin mimari projesi 1955 yılında yapılan proje yarışmasını kazanan Muhteşem Giray ve Affan Kırımlı’ya aittir” deniyor. Oysa Arkitekt Dergisinin 1965 yılına ait 318. Sayısında projenin elde ediliş tarzı ve yapım yılı net olarak belirtilmiş. Yazıyı yazan kişiler de yapının mimarları… Şurada da, inşaatın başlayışı 26 Ekim 1956 olarak – üstelik temeli atanın adı bile zikredilerek- gösteriliyor! Bir tuhaflık, acayiplik var ama nerde? Bilen olup ta beni aydınlatırsa sevinirim.

[4] Balıkesir Vakıf Oteli. Muhteşem Giray G.S.A, Affan Kırımlı. ARKİTEKT Cilt: 1965 Sayı: 1965-01 (318) Sayfa: 27-28

[5] Ama zaten sizin o küçücük aklınız, yetersiz dünya görüşünüz anca, “kır düğünü” nü keşfetti. Belki bi yirmi yıl sonra….



7 yorum:

surudeki asosyal koyun dedi ki...

kervansaray'ın karşı komşusu -hâlâ yıkılmadan ayakta- olan tren garından da bahsetseniz bir ara, ne güzel olur! onu da taşıyacaklardı az kalsın.

Adsız dedi ki...

bence bi ara beraber gidip Hilton'da biraz gezinelim,kapısının önünde duralım,Harbiye girişinde sağa sola bakınalım...çünkü yakında,büyüyüp yaşlandığımız ama hiç tanımadığımız bir şehirde yaşıyor olacağız...Misal Divan Otelini bir daha göremeyecek olmamız bana korkunç geliyor,keza TED'in yerinde boktan bir başka otel yıllar önce konuşlandı...çok acaip ama kaçınılmaz..

Batur...

Adsız dedi ki...

Bu sıralar blogculuğu ve takibi bayağı ihmal ediyorum, kaçırdığım bombastik yazılar olmuş; yine harika bir yazı BvP, bir okuyucu olarak teşekkür ederim.
Kadın

Baronvonplastik dedi ki...

Farkındayım blogculuğu boşladığınızın, yazılarınızı okuyamıyoruz. Ben de ihmal ediyorum bu aralar.

Çok teşekkür ederim.

kecilerin cobani dedi ki...

Yıksınlar, yıksınlar bi bok kalmasın AMK. babamı bu sene bir ilçesine götürdük mevz-u bahis şehrin, doğduğu evi bulamadığı gibi bildiği en özellikli evler harabe (rum evleri haliyle), nasıl olduysa ilkokulunu (halk merkezi)yapmışlar da kurtulmuş. bir cumhuriyet lokantası kalmış nasıl olduysa, yemekler mükemmele yakın,
bileğe kuvvet, daha fazla yıkın !

mustafa423 dedi ki...

Şimdide bu zamanlar çamlık a göz diktiler yıkalım yapalım anlayışı be yazık ki devam ediyor

mustafa423 dedi ki...

yok edilen bir şehir görüyorum artık