Run Silent Run Deep 1958 |
Yakın zaman önce televizyonun yitik kanallarından birinde, Clark Gable ve Burt Lancaster’in oynadığı “Run Silent Run Deep” filmi vardı. İyice tükenmiş, yaşamının son iki yılı içindeki Cable ile diğerleri tropik bölgede savaşan denizaltı içinde lekesiz ve iyi ütülü tiril tiril gömlekleri, bol su ve iyi jiletle her gün tıraş olur halleri ile harika görünüyorlar. (Hollywood yapımcılarının benzer gömlek ve tıraş fetişizmi 1960 tarihli “sahilde” [1] filminde de var. Orada da nükleer savaş çıkmış, radyasyon ve yıkım dünyanın amına koymuş, ölüm son sahil Avustralya’ya da gelmek üzere, ama denizaltıda herkes damat gibi. Tertemiz tıraş olup, ütülü gömlekler giyiyor!) Her ne kadar film, çekildiği 1958 yılında denizaltıda yaşamı anlatışında çok gerçekçi olarak değerlendirilmiş, beğeni toplamışsa da, gerçekliğin günümüzdeki algısı onu maalesef epey ossuruktan Hollywood “kordelası” na dönüştürüyor. Oysa denizaltıda yaşamın hele savaş durumunda son derece berbat ve sefil olduğunu; mürettebatın değil tıraş olmak, yüzünü yıkamak için bile su ve vakit bulamadığını, gömleklerin ne yıkandığını ne de değiştirilebildiğini, havanın bok, çöp, insan, yemek, makina yağı ve yakıt koktuğunu biliyoruz. Havalı şekilde "periskop yukarı", "periskop aşşa", "kocataş gazozları sular idaresine bağlansın" falan denen komuta merkezininin aslında erkeklerin sıra beklediği bar helalarına benzediğini, oraya buraya sürtünmeden, üstü başı batırmadan dolaşılamayacağını da biliyoruz.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan okyanus tipi denizaltıların [2] Almanların üretip, yeryüzü denizlerini –ama en çok Atlantik Okyanusunu- hallaç pamuğu gibi attıkları denizaltılardan yaklaşık bir buçuk kat daha büyük ve daha lüks oldukları bir gerçek. Klimatize gövdeleri [3], duşları, uzun süreli seferlerde çok yararlı derin dondurucuları ile 1942 model mühendislik harikaları. Ama yine de olacak iş değil şu ütülü gömlek motifi.
Das Boot 1981 |
On The Beach 1959 |
Farklı bakış açıları ile çekilmiş denizaltı filmleri de var elbette. Bazı yönetmenler gömleğe, ske sapa filan pek takılmamışlar. Bunlardan en önemli ve ürkütücü olanı, Lothar-Gunther Bucheim’in Alman Denizaltısı U-96’da muhabir olarak çıktığı savaş görevinde aldığı notlar ve 5.000 kadar fotografla savaş sonrası yazdığı çok satar romandan esinlenmiş Wolfgang Petersen’in 1981 tarihli “das Boot” filmi. Anlatmanın gereği yok . İnternette ufak bir gezinti size ebenizin “das Boot”unu gösterecektir. Bu tür denizaltılarda makine dairesinde motor soğutma suyu ile yıkanıldığını; dizel yakıtı kokulu ılık deniz suyunun da köpürebilmesi için özel bir sabun kullanılması gerektiğini bilin yeter.
K-19 Widow Maker 2002 |
Kathryn Hanım |
Çevrilen diğer bir ürkütücü film de Kathryn Bigelow isimli zarif yaratığın yönettiği K-19 “Widow Maker”. Nükleer balistik füzelerle donatılmış ilk Nükleer Sovyet Denizaltısının başına gelen talihsizlikler ile ilgili bir film bu.
NATO Kod sistemi ile, [4] “Hotel” olarak sınıflanan cihazın denize indirilişi sırasında; tekne pupasında şampanya şişesi kırma adetinin, geleneklerin aksine bir erkek tarafından gerçekleştirilmesi ve şişenin kırılmaması mürettebat tarafından kötü bir kehanet olarak algılamış. Eh, haksız da değiller. Kasım 1960’da tamamlanmasının ardından, 30 Nisan 1961’de göreve hazır hale getirilmiş. İnşası, donatılması ve görevleri sırasında yaşanan can kayıpları yüzünden “Hiroşima” adını almış.Yani, filmin adındaki” Widow Maker” Hollywood yapımcılarının uydurması. Ama uydurma burada bitiyor gibi. 1960’larda bir Sovyet Nükleer denizaltısı ne kadar ilkel ve bu ilkelliğin sonuçları ne kadar acıklı olabilir ? Kathryn Hanım bu sorunun cevabını kol gibi veriyor bize.
K-19 Model 1/350 |
Filme konu olan kaza 4 Temmuz 1961’de Kuzey Atlantik’te gerçekleştirilen manevralar sırasında yaşanıyor. Soğutma sistemindeki bir sızıntı reaktördeki su basıncını düşmesine ve reaktördeki ısının kontrol altına alınamaz şekilde 800 santigrat dereceye yükselmesine neden olur [5]. (Bu ısı yakıt çubuklarının erime ısına yakın-mış). Rezillik yeterli değilmiş gibi, uzun menzilli radyo vericisindeki ayrı bir arıza da Moskova ile haberleşmeye engeldir.
Bu arızanın bir nükleer patlamaya neden olabileceği; olası patlamanın da, süre giden Soğuk Savaş ortasında, Amerika Birleşik Devletleri tarafından saldırı olarak algılanabileceğini düşünen kaptanın kararıyla, reaktör subayları ve gemicilerden oluşan bir ekip arızanın olduğu bölüme girip, geçici de olsa ısıyı düşürmesi sağlandı.
Zateyev Nikolai Vladimiromich |
Önerilen çözüm; bölümdeki havalandırma valflerinden birini keserek, buraya bir su borusu bağlanmasıydı. Gemide radyasyon korunum elbiseleri bulunmamakla birlikte, mevcut kimyasal saldırı koruma elbiselerinin kendilerini bir süre de koruyabileceğine inanan ekip içeri girerek çalışmaya başladı. [6] Radyoaktif buharı geminin diğer bölümlerine saçma pahasına da olsa, pompalanan soğutma suyu işe yaradı… Kaza neticesi mürettebatı ve çeşitli bölümleri radyasyona maruz kalmış, nükleer füze taşıyan bir gemiye sahip kaptan, güneye, dizel denizaltılarla buluşabileceği bir bölgeye doğru yol aldı. Bir hafta içinde, sekiz kişilik tamir ekibinin tümü ölmüştü. Mürettebatın isyan edeceğinden çekinen kaptan gemideki ateşli silahların bir bölümün denize atıp, yardım çağrılarına cevap veren Sovyet dizel denizaltısı S-270 ile buluştu. Bu yardım çağrılarına cevap veren civardaki Amerikan su üstü gemilerine Sovyet askeri sırlarını vermek istemeyen Zateyev talepleri red etti. Yedekte çekilen ve mürettebatı kurtarılan K-19 üsse döndüğünde 700 metrelik bir alana radyasyon yaymaktaydı. Hasar gören reaktörün yerine yenisi yerleştirildi ve bu tamir iki yıl sürdü. Bu süre içerisinde, çevre ve çalışan işçilerinde bir bölümü radyasyon zehirlenmesine maruz kaldı.
Tamir sürecinde, arızanın üretim sırasında soğutma devresine düşürülen bir kaynak elektrodunun neden olduğu anlaşıldı!
Daha sonraki kazalar ilkiyle kıyaslandığında oldukça basitti! On beş Aralık 1969’da Amerikan denizaltısı USS Gato ile Barents Denizi’nde 60 metre derinlikte çarpıştı. Sonar sistemi hasar gören K-19 acil durum balast tankları ile yüzeye çıkabildi ve üsse döndü.
"Radyoaktif Çay Daha Lezzetli" 1986 |
1972’de ise yüz yirmi metre derinlikte, ısınmış bir filtreye akan hidrolik yağın yol açtığı yangında 28 gemici öldü. Yüzeye çıkmayı başaran denizaltıda kıç torpido odasında hapsolan 12 gemici dışında mürettebat kurtuldu. Fırtına yüzünden ulaşılamayan bu bölümde kalanlar yirmi dört karanlık ve soğuk gün geçirdikten sonra kurtarılabildiler… Kurtarıldıklarında gömleklerinin ne durumda olduğuna dair bilgiye henüz ulaşamadım.
Tamiratlardan sonra yine/yeniden donanmaya dönen K-19 sonunda, 1991’de hizmetten çıkarıldı. İki bin iki’de ise parçalanmak üzere Murmansk’a çekildi.
K-19 Model 1/350 |
Gömleğiniz ütülü, denizaltınız sağlam, çayınız radyasyonsuz olsun!
BvP
Edited By Miki
[1] “On The Beach” (1959) - Stanley KRAMER. Gregory PECK, Ava GARDNER, Anthony PERKINS.
[2] Bu denizaltı adlı cihazın bir de ufak, kıyı veya iç denizlerde kullanılır, ufak ve mütevazi, daha ossuruktan olanları var. Onlar nispeten kısa süreli görevler üstlendikleri için, az rezil olabilirler. Ama yine de, ütülü gömlekle falan dolaşılabildiğini sanmıyorum. Süre konusunda: mesela, Amerikan “Gato” Tipi denizaltıların II. Dünya Savaşı sırasında savaş devriye görevi yetmiş küsür gün, Alman IXC tip teknelerin ise 84 gün (12 hafta) idi.
[3] Klima işi öyle hafife alınacak şey değil. Hele sıcak denizlerde dolaşılıyorsa.. 1 Ekim 1962’de, Küba’yı ablukaya alan Amerikan Donanmasına posta koymak üzere Polyarni’den çıkan dört Sovyet denizaltısı tropik sulara doğru inmeye başlayınca, gözardı edilmiş bir problemle karşılaştılar: gavuramı gibi yanıyordu arkadaş denizaltı! O zamana kadar sürekli soğuk sularda seken bu teknelere klima koymak koca Sovyetler Birliğinde kimsenin aklına gelmemişti... Heves yeteneğin, öngörünün ötesinde ise: eh, bazen oluyor böyle sıkıntılar.
[4] Pentagon’da kim götünden uydururur bunları? Hayatım boyunca merak edeceğim bir şeydir bu. Sovyetler’in “Project 611” dediği şeye “Zulu” demek kimin aklına gelir? Hayır, “Zulu” Kabilesinden biri ananı mı skti? Nedir yani? Konu detaylı olarak ilginizi çekti ise : “list of NATO reporting names for submarines” diye aratın.
[5] Gemi Komutanı Nikolai Vladimiromich Zateyev ve diğerlerinin talebinin aksine gemiye yedek bir soğutma sistemi eklenmemiş.
[6] Sizin de aklınıza hemen, Çernobil’deki nükleer kazadan sonra dönemin sanayi bakanı Cahit Aral’ın “radyoaktif çay daha lezzetli” veya cumhurbaşkanı Kenan Evrenin “radyasyon kemiklere yararlıdır” beyanatları geldi değil mi? (Nisan 1986)
On The Beach: Hayat Dergisinden tarama. BvP
Diğerleri: İnternet
1 yorum:
bilirsiniz bu bilgiyi ama yine de yazayım. denizaltılarda ayda bir gün subaylar erlere hizmet edermiş. o kadar pislikten sonra stres dağıtmak için 1 gün :)
Yorum Gönder