Emsallerine faiktir

Aralık 04, 2009

The World's Worst Weapons

Bay Dougherty “Dünya’nın En Kötü Silahları” adını verdiği bu ufak boyutlu kitabında bize insanlık tarihi boyunca üretilmiş en kötü 150 adet silahı tanıtmaya söz veriyor. Arkadaki bu taahhüt, zaten ön kapakta ziyadesi ile vücut bulmuş. Kitabı sipariş vermeme sebep olan da bu akıllara ziyan, ne olarak adlandırmak gerektiğine pek karar veremediğim şey… Aralarında akrabalık ilişkisi olan bir kumbara ve uçak çiftleşmiş gibi!

Toplam 320 sayfada neler yok ki… Anlaşılan iyice gırgıra alınmayıp biraz bilimsel olsun diye beş bölüme ayrılmış. Nispeten kronolojik bir sıra izlenerek; önce piyade silahları, kara araçları ve toplar, uçak ve füzeler, gemiler ve diğer deniz silahları en sonda da adamın iyice ipe sapa gelmezleri “çeşitli silahlar” deyip toparladığı bir bölüm var.

Kitapta yer alan bin bir türlü hıyarlık sonucu üretilmiş tüm bu cihazların tümü benim başta sandığım ve düşünmekten zevk aldığım gibi, Fransız ve İtalyan mucizeleri değilmiş… Hemen her ulusun katkısı var. Tam bir sayım yaparak size bu konuda kesin bir kanıt sunamıyorum ama sanırım bu iki ülke kadar, belki de daha fazla Amerikan ve Alman mucizesi de mevcut. Doğal olarak İngilizler de onlardan aşağı kalır değil. Üstelik İngiliz yaratıcılığı öyle pek sınır falan da tanımıyor. Kapak resmi olmaya hak kazanan “Sizarre-Berwick” Zırhlı Aracı mesela… Ama bununla da yetinmemişler doğrusu.


Özellikle İkinci Dünya Savaşı yılları ve savaş sonrası ilk 10-15 yıl bu konuda oldukça verimli geçmiş. Savaş ganimeti Alman teknolojisinden arak hidrojen peroksit tahrik sistemli denizaltılar (1954), patlayıcı dolu fıçıları kıyılara çıkartma yapacak düşman güçlerinin üzerine saatte 100 kilometre süratle yollayacak roketli tekerlekler “Panjadrum” (1943), “Skybolt” havadan yere nükleer füze (1962), arkasındaki dört namlulu görkemli taretin bir it dalaşında düşman uçakları ile başa çıkabileceğine ciddi olarak inanılan tek motorlu av uçağı “Boulton-Paul Defiant” (1939) gibi…(Eğer pilot kendine saldıran düşman uçaklarının arasında sağa sola kıpraşmadan düz bir bir çizgide uçabilse bak sen gör o vakit arkadaki taret neler yapacak). Aslında İngiliz listesi oldukça uzun da, ben diğer uluslara haksızlık olmasın diye kısa keseyim dedim.

Saçmalık konusunda Amerikalılar da pek aşağı kalır değiller. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında dinamit atan toplardan tutun da, atom enerjisi ile çalışacak bombardıman uçağı NB-36H’a dek. Burada adamların belini büken önemsiz sorun reaktörün olası zararlı etkilerinden mürettebatı koruyacak dört tonluk kurşun plaka ile 120 santim kalınlığındaki kokpit camının ağırlığı, yoksa, olmayacak bir şey değil.

Saatte bin kilometreyi zar zor geçebilen ve bir şırınga ya da sustalıyı andıran tasarımdaki X-3 “Stiletto” uçağı da bu kitapta kendine mümtaz bir yer ediniyor. Başka sapıklıklar da var. Daha önce hiç görmediğim Mach3 süratlerde ve yerden birkaç metre yüksekte haftalarca uçabilen, esas zararı uçarken egzozundan çıkan radyoaktif serpinti olan “Pluto Projesi” gibi.


Alman teknolojisine bence ayrı bir cilt ayrılması gerekirken, bu ulus duvar köşelerinden ateş edebilir (30 ve 45 derecelik açılar için olanları üretilmiş; ama daha hırslı, doksan derece ile ateş edebilenleri de düşünülmüş), kıvrık namlulu tüfekler, mistel kombinasyonları, maksimum sürati saatte 13 kilometre olan ve o dönemde Almanya’daki hiçbir köprüyü ağırlığı yüzünden geçmesi mümkün olmayan tanklar gibi oldukça az ürünle temsil ediliyorlar. Bu devasa tank işine Sovyetler daha önceki tarihlerde kuvvet vermişler. (Var, onların da, 1933 gibi erken bir tarihte yaptıkları 11 kişilik mürettebata sahip tankları var). Yuvarlak planlı, toplar ateşlenince kendi etrafında dönmesi bir türlü engelleyemedikleri savaş gemileri bile mevcut “Novgorod” (1871).


Ama yaratıcılık tükenmiyor; İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman tanklarına saldırmak için yetiştirdikleri ve üstlerinde patlayıcılar olan “mayın köpekler”… Tankların gürültüsünden ürken bu “silahlar”, kendilerini yetiştirip besleyen dostların müşfik kollarına geri koşturunca bir dizi sıkıntı olmuş parti komiserleri arasında…

Fransızlar neden geri kalsın ki? Onlar da büyük ulus değil mi? Maginot Hattı ve 1929 gibi erken bir tarihte üfürdükleri gövdesinde sekiz inçlik iki adet top olan “ Surcouf” denizaltıları ne güne duruyor… Dahası, pek çok ulus; Çekler, Japonlar, Finler, İtalyan ve Çinli’ler de bu kitaba katkıda bulunmuş.

Konu edilen bir kısım silah da prototip ve ilk üretimlerindeki sorunlar çözüldükten sonra etkili olarak kullanılanlar. Bunların arasına M16 piyade tüfeği, F104 Jet uçağı alınmış. Bazıları tasarlandıkları görevler dışında başka görevlerde rüştlerini ispatlamış olanlar. Ju87 “Stuka”, Nükleer bombardıman görevlerinde kullanılmak için tasarlanan ama, sonraları tanker uçağı olarak kırk elli yıl süre ile kullanılan “Handley Page Victor” da bunlardan.

Sonuç: Hemen hemen herkesin internette biraz eşelenip, annemin deyimi ile “okumadan alim gezmeden seyyah” olduğu günümüzde sanki kitaplardan da hala okuyup öğrenecek şeyler var. Barnes & Noble sitesinden altı dolar doksan sekiz sent mukabili alınabilecek bu eğlenceli ve öğretici kitap da onlardan biri.



The World’s Worst Weapons
“From Exploding Guns to Malfunctioning Missiles”
Dougherty, Martin J.
Barnes and Noble , 2007



Okumakla adam olunsaydı....

Hiç yorum yok: